Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
"Rüyada yaşıyor gibiyim Nur. Lüks otomobiller, balolar, çaylar, defileler. Arzu ettiğim hayata adım adım yaklaşıyorum." Kenar mahalledeki arkadaşına söylüyor bunları Elif. Şansı yaver gitmese 'Arka Sokaklar'a düşüp 'köşe başlarında erkek kollayan' teyzesi gibi olacaktı. Hem de 'adım adım' değil 'aniden'.
Yine Ülkü Erakalın'ın yönetmen olduğu 'Bir Garip Yolcu'nun (1972) siyah beyaz ilk çevrimi. Mayıs'ta çekilen film, 02 Ekim 1963, Çarşamba günü (Beyoğlu) İnci, (Beyoğlu) Lüks , (Kadıköy) Opera ve Şık sinemalarında gösterime girmiş. 77 dakika sürüyor ve bunun 8 buçuk dakikası jenerik, şarkı. 'Reji yardımcısı' Zühal Üstüntaş, 'prodüksiyon amiri' Adnan Uygur ve 'dekorları hazırlayan' Sohban Koloğlu'nun da rolleri var eserde.
'Aynı mahallede doğan, beraber büyüyen zenginlik düşkünü güzel bir kızla, fabrika işçisi, yakışıklı bir delikanlının ve çevrelerindeki bazı kişilerin' öyküsü. Erdoğan Tünaş, 'Şoför Nebahat ve Kızı'na (1964) "Evler, genç kızların hıdrellez sabahları gelinlik elbise giyip gül ağacı altında niyet çektikleri küplere benzer" sözleri ile başlamıştı. 'Arka Sokaklar'ın senaryosuna da benzer şekilde başlıyor. "İnsanların hayatı kapalı bir kutuya benzer. İçlerinde mutlu hikâyelerin yanı sıra acılı hikâyeler de gizlidir."
Elif Gençay, mahallenin 'bir içim su' kızı. "Allah sahibine bağışlasın." Arkasından hep "Şu kız da amma güzelleşti" gibi şeyler söyleniyor. 18 yaşında. Yaşlı başlı Manav Salih bile "Marullar seni görünce daha çok yeşillendi. Güzele dayanamıyorlar herhalde" diye takılmakta. Kahramanımız da "İyi öyleyse! Geçerken Fatma Teyze'ye anlatayım bunu" diyecek kadar hazırcevap. Zamanın meşhur Kazova Mağazası'ndaki tezgâhtar Aysel'den öğrendiğimize göre delikanlılar "Çok güzel ama kendini beğenmiş, kibirli" diyorlarmış Elif için.
Evlilik özlemi içindeki Aysel de gelinlik diktirecek ama 'nerde o günler'. O'na takılan isim ise 'Geveze Kız'. Bu sahnede bir sürpriz var. "Unutur muyum hiç, erkekler unutmasın" derken Orhan Çoban kameranın önünden hızla geçiyor. Kazan patladığında toplanan mahalleliler arasındaki Enver Dönmez de bir başka sürpriz.
Elif'in başta gözü yükseklerdeydi teyzesi gibi. Kasap Kamil'in bir arkadaşı görmüş Leman'ı. Bir sokakta rastlamış. Anlattığına bakılırsa 'o biçim' olmuş, iyice düşmüş'. Komşusu Fadıl Garan "Dedikoduyu bırak! Her koyun kendi bacağından asılır. İşine bak sen" diye susturur kendisini.
Genç kızın 'üstüne hamur işi yapan yok'. Mantı pişirdiği bir akşam babası, Murat'ı da davet etmiş. Delikanlı birkaç dakika geç kalınca bu işin raconunu vurguluyor kızına; "İnsan mantı başında bekletilir mi hiç! Bana en büyüklerinden bir tane kaşık ver. Çünkü sabrım tükendi artık." Misafirlerine de "Mantı dediğin böyle yenir oğlum! Nefes bile almayacaksın. Neyse, öğrenirsin elbet" diyerek yol yordam öğretir.
Yaşlı adamın adı Ömer. Bir fabrikada döküm ustası. Yıllarını vermiş bu işe. (İki bölmeli sefer tası harikaydı). Fabrika sahibi ile konuşurken 27 Mayıs Anayasası'nın işçilere sağladığı güven ortaya çıkıyor; "Nejat Efendi... Şu kazan iyice zayıfladı evlat. Bir çaresine bakalım." İşadamı "Bırak da bunu teknik müdürümüz düşünsün. Herhalde senden daha iyi bilir" deyince de "Yalnız benim de bu meslekte 20 senelik tecrübem olduğunu unutma" karşılığını verir. Nejat'ın pes etmeye niyeti yok; "Sen de fazla konuşanların çok sevilmediğini unutma." Atışmaya noktayı "Benden söylemesi. Paşa gönlün bilir" diyen Ömer Usta koyuyor.
O dönem işçiler, patrona 'Nejat Efendi'; 'Sen'; 'Evlat'; 'Paşa gönlün bilir' diye hitap edebiliyormuş!
Sonuçta kazan patlayınca (sol eli ve sol şakağından) yaralanır. (İkinci çevrimde iki kolundan). Geçmiş olsuna gelen Nejat Bey'i "Seni özlememiştim" diye karşılıyor. Zararın telafisi için verilen parayı kabul etmez. "Sadakaya ihtiyacım yok beni. Maaşım bana yeter." Kızına "Bey'e yolu göster. Konuşmamız bitti" diyerek fabrikatörü neredeyse kovuyor. Ama beriki yine de çok memnundu. Bu vesile ile 'güzel ve kibar genç kızı tanımış'.
Elif'in teyzesi (ikinci çevrimde 'annesi') Leman yıllar önce terk etmiş buraları. Gazinolarda, Feriha Tunceli'nin sesi ile şarkıcılık yapıyor. Pişmanlığı, konsomatris arkadaşı Gül'le konuşurken çok belirgin; "Gözüm yükseklerdeydi. Özlerdim buralarını. Rüyalarıma girerdi. Beyoğlu ışıkları, parlak bir yıldız gibi göz kırpardı bana. Yıkılışımın başlangıcı bu ışıklar oldu zaten. Evden kaçtım. Ablam hastaydı. Ben kaçtıktan sonra öldü. Ailemin yanına dönmeye cesaret edemedim. Eniştem benden nefret etmişti. Ablamın ölümüne benim sebep olduğumu zannediyordu. Maziyi unutmak çok güç. Kaç gece kapılarını çalıp Onlara dönmek istedim. Sonra yeğenimin masum gülüşünü düşünerek vazgeçtim. Benim yüzümden utanmasını istemedim. O'nun için meçhul bir teyze olarak kalmam daha iyi. Fabrika dumanlarının kararttığı, yemek kokan küçücük evimizi beğenmezdim. Şimdi oralarda olmak için canımı bile veririm."
Gün ışığını sevmiyor. "Bizim gibilerin lekesini ancak gecenin karanlığı saklayabilir." Dostu Mehmet Ali Akpınar "Eski günlerini anlatsana bana" demişti bir gün. "Roman mı yazacaksın be adam? Sevdik, sevildik, [Oysa Gül'e söylediği farklı; "Henüz sevmemiştim. İçimdeki şeytan daha oynamamıştı."] kandık. Hepsi bu kadar işte" karşılığını veriyor Leman. Kısa bir roman olurmuş yaşamı. Adı da 'Acı Hayat'.
Gül'ün (filmde göremediğimiz) bir dostu var. Ama para için hep dövüyormuş genç kadını. Leman, bir tomar banknot vererek yardımcı olur arkadaşına; "Hiç olmazsa erkeğini 1-2 gün yanında tutarsın bu parayla."
Elif de kenar mahallesini sevmiyordu. Evlendiğinde bulaşığı, çamaşırı, yemeği düşünmeyecek, her şeyi hizmetçilerine yaptıracakmış. Kocası böyle bir hayatı yaşatabilmeliymiş kendisine. "Hayatımı kutu gibi bir odaya bağlamak, pencerede oturup kocamın yolunu beklemek, yıllarımı fabrikanın paydos düdüğünü duyarak geçirmek istemiyorum. Annem gibi, senin gibi olmak istemiyorum" demişti Emine Teyze'ye. Yaşlı kadın da "İyi ki bütün kızlar senin gibi düşünmüyor. Yoksa bizim delikanlılar ölünceye kadar bekâr kalırlardı" diyor.
Tam bu safhada Nejat ile karşılaşır genç kız. Rüyada yaşıyor gibi. Tatlı bir söz, sosyetik yaşam, sahte bir sevgi. Neredeyse kanacaktı bunlara. Murat ve Leman'ın çabalarıyla kurtarır kendisini.
Annesinin hastalığı ve ölümünde Leman'ın etkisi söylenenler çelişkili. Emine Teyze "Kadıncağız kardeşinin kahrından hastalandı" demişti. Leman ise durumu farklı anlatıyor. Evden kaçtığında ablası zaten hastaymış.
Emine'nin bir oğlu var. Kocası yıllar önce öldüğü için hem ana hem de baba olmuş O'na. Evleri 'Çalınan Aşk'ta (1963) Murat-Tamer Yiğit'indi. Murat, Ömer Usta ile aynı fabrikada çalışıyor. Elif'i çok sevmiş. O'ndan başkasını düşünemiyor, aşkını gözlerinden, bakışlarından anlasın istiyor. Ancak genç kız, Murat'ın veremeyeceği şeylerin beklentisi içindeydi. Evlenme teklifini kabul etmez. "Evlendiğim zaman hayatımda bir değişiklik olsun isterim. Belki beni hakikaten çok sevebilirsin ama özlediğim hayatı yaşatamazsın bana." Filmin burası çok çarpıcı. Tam da reddettiği zaman anlar delikanlıya olan aşkını. Nur'a "Ancak O'na 'hayır' dediğim anda sevdiğimi anladım. Sanki içimdeki bilmece bir anda çözülmüştü" diye anlatıyor.
Tanju Gürsu bu filmdeki kareli gömleğini 'Paylaşılmayan Sevgili'de (1964) giymişti.
Nejat, çapkın ve kadında çeşitten hoşlanan biri. Parmaklarına altın kelepçe takmaya niyeti, yanağındaki ruj izini silmeye de vakti yok. Elif, tanıdığı ilk kız değil ama son olacaktır. Üstelik elde edemediği tek kız. Evindeki çekimler Muammer Karaca'nın kuş desenli köşkünde yapılmış. 'Lüx' arabasının 'İst. H. 39 212' olan plakası, ikinci çevrim 'Bir Garip Yolcu'da '34 FY 538' olacaktır. 'Hususi işlerini işçilerle konuşmak adet değildi' ama Elif konusunu Murat'la konuşmak zorunda (yediği 7 yumruk da yanına kâr) kalır.
Nur özverili kişilerden. 'Gece gündüz' dikiş makinesinin başında. İstirahat etmeye vakti yok. Çalışmak zorundaymış. "Bu sonuna kadar böyle devam edecek. Dedemin son senelerini rahat geçirmesini, üzülmemesini istiyorum." Tonton ihtiyarın yorgun kalbi de sadece iki kişi için çarpıyormuş. "Biri torunum Nur, diğeri de sensin Elif."
Komiser rolündeki Asım Nipton ve üniformasını 'Üç Tekerlekli Bisiklet'te (1962) göreceğiz.
Filmin başında Abdurrahman Palay'ın fondaki sesi; "... Biz şimdilik şu günü başlangıç tarihi olarak alabiliriz. Sene 1963. Mayıs'ın 15'i. Günlerden Çarşamba" diyordu. Mahkeme sahnesinde ise duruşma 2 Haziran, salıya ertelenir. O yıl 15 Mayıs, gerçekten de çarşambaya ama 2 Haziran, pazara denk geliyor.
Senaryoda içki ile ilgili eğitici sözler var. Leman gibiler için hayat içkisiz çekilmezmiş. Bir sahnede Murat sarhoş ama dediğine göre 'henüz her şeyi unutacak kadar değilmiş'. Leman da "Öyleyse boşuna zahmet etme. Ben 8 senedir içiyorum. Hiçbir şeyi unutamadım" diyor.
Filmdeki melodiler.
'The Prodigal'deki (1955) 'Love Theme from the Prodigal'in (Bronislav Kaper) bir yorumu. 101 Strings Orkestrası'nın 'East of Suez' albümündeki (1960) 'Temple Dancers' (Kaper) Jenerikte.
Paul Whiteman ve Orkestrası'nın '50th Anniversary' uzunçalarındaki (1956) 'Autumn Leaves (Les Feuilles Mortes)' (1945/47) (Joseph Kosma / Jacques Prevert / Johnny Mercer) Ömer Usta ve Murat tavla oynuyor. Elif odasında saçlarını tararken. 'How High the Moon' (1940) (Morgan Lewis / Nancy Hamilton) 3 sahnede (Nejat Bey, fabrikaya gelirken; Murat, Eliflerin sokağında yürürken; Elif, şoförlük için "Hayret doğrusu! Bu kadar kolay öğreneceğim hiç aklıma gelmezdi" derken). "It's the Dreamer in Me" (1938) (Jimmy Dorsey / Jimmy Van Heusen) 3 sahnede (Arabası bozulan Nejat Bey, Elif'le konuşurken; Gece yarısı genç kızı evine bırakırken; Ömer Usta "Ayna önünde oturman, takıp takıştırman hoşuma gitmiyor. Bu evde böyle şeyler istemiyorum Elif" derken).
'Si minör Manfred Senfonisi, Op. 58' (1885) (Pyotr Ilyich Tchaikovsky) 'Lento lugubre' 3 sahnede (Elif, Emine Teyze'nin ütüsüne yardım ederken; Murat "Mühim bir işim var Ömer Usta. Müsaade edersen gitmek istiyorum" derken; Leman, mahkemede "Hayır, durun biraz! Katil benim" diye bağırırken).
'Exodus'taki (1960) (Ernest Gold) 'Escape' 3 sahnede (Elif "Sırlarını söylemeye mecbur değilsin Murat" dedikten sonra fabrikadaki patlama duyulduğunda; Murat, Nejat'la kavga ederken; Elif'i fabrikatörün arabasında gördüğünde). 'Ari' 2 sahnede (Leman'dan mektup aldığında; Nejat'a Elif'i sevdiğini söylerken).
'Manhá de Carnaval' (1959) (Luiz Bonfá) 7 sahnede (Murat, mantı davetine Eliflere geldiğinde; "Ne oldu Elif, dargın mıyız yoksa?" derken; "Işığı söndür anne" derken; "Çocukluğumdan beri hayalimde bir yuva yaşattım. Bu yuvanın içinde hep seni gördüm. Ama yine de içimde bir korku vardı. Sanki yabancının biri alıp gidecek, kaybedecektim seni. Artık bu korkuyu içimden atmak istiyorum. Benle evlenir misin Elif?" derken; Elif, mahkemede Murat'ın arkasından bakarken; Ağır Ceza Üyesi'ne Ben yalnız Murat'ı sevdim" derken; Hapisteki görüş gününde iki sevgili konuşurken). Bu şarkıyı Ertan Anapa, Yalçın Ateş 6'lısı eşliğinde, Sezen Cumhur Önal'ın Türkçe sözleriyle söylemişti; 'Yine Yalnızım Bu Bahar' (1969).
'Son Ümidim de Bitti' (Enstrümantal) (Hicaz) (Sadettin Kaynak / Mustafa Nafiz Irmak) Leman, gece eve geç dönen Elif'i izlerken.
'Ramona' (1928) (Mabel Wayne / Louis Wolfe Gilbert) Elif, arabanın yanında Nejat'a "Özlediğim bir hayatı tanıttınız bana. Rüyalarımda gördüğüm bir yaşayıştı bu. Ama bana göre değildi" derken.
'Golden Earrings' (1947) (Victor Young) Nejat'ın evinde, yukarı katta "Önceleri bu hayat renkli gelmişti bana. Hoşlanıyordum. Ama şu anda sıkıldığımı açık açık söyleyebilirim" derken. Alpay, bu eseri kendi yazdığı Türkçe sözlerle ve Yalçın Ateş 6'lısı eşliğinde plak yapmıştı; 'Bir Tutam Saç' (1969).
'Warsaw Concerto' (1941) (Richard Addinsell) Nejat'ın saldırısına uğrayan Elif merdivenlerden aşağı inerken.
'The Planets, Op. 32' (1914/16) (Gustav Holst) 'Mars, the Bringer of War' Nejat'ın evinde, yukarı kattan gelen silah sesine davetliler koşarken.
'Rhapsody in Blue' (1924) (George Gershwin) 2 sahnede (Murat tevkif edildiğinde; Son sahnede).
'A Street Car Named Desire'daki (1951) (Alex North) 'Main Title' Leman ameliyat olurken.
Filmdeki yabancı şarkılar.
Enrico Macias'ın söylediği 'Adieu Mon Pays' (1962) (Enrico Macias) Elif ve Nejat lokantada yemek yerken.
Pat Boone'un söylediği 'Speedy Gonzales' (1961) (Buddy Kaye / Ethel Lee / David Hess) Nejat'ın evindeki ilk partide.
Claude Villa'nın sesinden 'Amor, Mon Amour, My Love' (1963) (Gualterio Malgoni / Bruno Pallesi) Evdeki ikinci partide. Nejat, ailesi ile tanıştıracağı yalanını söylemişti.
Leman, Feriha Tunceli'nin sesi ile iki şarkı söylüyor; 'Prozit, Şerefe Prozit (Açılırsın Güzelim Birer Kadeh İçelim)' (Sadettin Kaynak) ve "Halime'yi Samanlıkta Bastılar". Her iki gazino sahnesinde bateride Erdoğan Üçkaya var.
Süslü Leman'ı Nevin Akkaya; Murat Kaya ve Bekçi Veli'yi Abdurrahman Palay; Elif Gençay'ı Jeyan Mahfi Ayral; Nejat Bey'i Sadri Alışık; Ömer Usta'yı Rıza Tüzün; Gül'ü Handan Kadıoğlu; Kasap Kamil Usta'yı Erdoğan Esenboğa; Leman'ın dostu Mehmet Ali Akpınar'ı Sadettin Erbil seslendirmiş.
Süslü Leman-Neriman Köksal; Murat-Tanju Gürsu; Elif-Filiz Akın; Nejat Bey-Sadri Alışık; Ömer Usta-Nubar Terziyan; Emine Teyze-Mahmure Handan; Gül-Serpil Gül; Nur'un dedesi-Selahi İçsel; Kasap Kamil-Faik Coşkun ve komşusu Fadıl Garan; Manav Salih-Sohban Koloğlu; Leman'ın sevgilisi-Mehmet Ali Akpınar; Komiser-Asım Nipton; Polis şefi-Adnan Uydur; Polis-Haydar Karaer; Ağır Ceza Üyesi-Fuat İmer; Tezgâhtar Aysel-Zühal Üstüntaş; Kazova kasiyeri-Talya Salta; Bekçi Veli-Hakkı Haktan; Döküm fabrikası; Mahalle; Umut dolu 60'lar çok güzeldi.
Yorgun bir iş günü sonrasında yorgun ama neşeli işçiler. "Bu günü de çuvala tıktık sayılır delikanlı" diyor Ömer Usta. Murat için fark etmezmiş. Önünde çuvala tıkılacak o kadar çok gün var ki.
Ömer; "Senin için öyle ama beni yakında kızağa çekecekler. Köşemde acemilere tavla dersi vereceğim günler yaklaştı. Akşama bekliyorum ha! İstersen biraz da erken gel. Elif mantı yapacaktı. Bilirsin bizim kızın üstüne hamur işi yapan yoktur. Ha, aklıma gelmişken söyleyeyim. Kahveye uğra da biraz antrenman yap." Film boyunca seyrettiğimiz iki tavla partisi 1-1 berabere bitiyor.