“Eğer paşa gönlüm isterse, bir anda, O’nu memleketin en popüler artisti (‘solisti’ diyecekti) yaparım.” ‘Gazinocular Kralı’ Orhan, sokak şarkıcısı Azize için söylüyor bunları. Dediğini yaptığı gibi ‘paşa gönlünü’ de kaptıracaktır.
28 Kasım 2013

 

“Eğer paşa gönlüm isterse, bir anda, O’nu memleketin en popüler artisti (‘solisti’ diyecekti) yaparım.” ‘Gazinocular Kralı’ Orhan, sokak şarkıcısı Azize için söylüyor bunları. Dediğini yaptığı gibi ‘paşa gönlünü’ de kaptıracaktır.

‘Sürtük’ün (Mahmut Yesari) (1937-Remzi Kitabevi) kimbilir kaçıncı uyarlaması. Aslında ‘Sürtük’ de bir yabancı kitaptan uyarlama.

‘Pygmalion’da (1912) (Bernard Shaw) (Türkçesi Sevgi Sanlı) (Dört Oyun-2004/10) (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) ses bilgisi profesörü Henry Higgins, Albay Pickering ile bahse girer. Çiçekçi kız Eliza Doolittle’ı üç ay içinde bir düşes haline getireceğini söylüyor (sf. 138). Dediğini yapar. Üstelik ‘bu kaba saba konuşan, yontulmamış kıza’ âşık olacaktır.

‘Dört Oyun’un İngilizce aslından çevrildiği belirtilmiş. Ancak  (Penguin Plays PL3) (10. basım-1959) Liza’nın taksi ile eve gidişi; Mrs. Pearce tarafından bağıra çağıra yıkanması; ABC dersleri gibi bölümleri (25 sayfa) göremedik.

‘Sürtük’, Yakacık Sanatoryumu’nda yazılmış (1936). Sonraki basımında (1964) (Milli Eğitim Bakanlığı) ilginç bir şey var. “…Mahmut Yesari’nin müsaadesi alınmadıkça gerek profesyonel, gerek amatör sahne teşekkülleri tarafından oynanamaz ve radyofonize edilemez” deniyor. Oysa Yazar çoktan (eseri yazdığı yerde) ölmüştü (1945).

‘Azize’, Ocak ayında çekilip 10 Nisan 1969, Perşembe günü Gayrettepe Yüksek Okul Sineması’nda gösterime girmiş. 89 dakika sürüyor ve 25 buçuk dakikası şarkı-göbek dansı. Jenerikteki Kudret Şandra’yı filmde göremedik. Önemli bir rolü olan Gülgün Erdem ise jenerikte yok. Marsık rolündeki Özdemir Akın, set amirliği de yapmış.

Hürriyet Gazetesi’nin Kelebek ekinde aynı adla fotoroman olarak yayınlanmıştı (1982, Haziran-Temmuz-Ağustos). Yönetmen, Ertem Eğilmez; Senaryo, Sadık Şendil; Çekim Yönetmeni, Sami Güçlü; Kamera, Erdoğan Engin. Azize-Nazan Şoray, abi kardeş Murat-Ekrem Bora ve Metin-Bulut Aras’ın aşkları arasında kalmış bir şarkıcı. Delikanlıların annesi Aliye Rona da duruma çözüm bulmak için çırpınıyor. Diğer bir rolde Osman Alyanak var.sdgg

Orhan, bir zamanlar sokaklarında sürttüğü Beyoğlu’nda şimdi kral gibi. ‘İstanbul’un bütün eğlence yerleri O’nun olmalıymış’. ‘İstedi mi alırmış’. ‘Rakip görmeye tahammülü yokmuş’. Carmen Pavyon’un sahibi Lütfü Engin “Senelerdir emek verdiğim, çoluk çocuğumun nafakasını temin ettiğim bu müesseseyi benim elimden alamazsın… Ben şimdi ne yapacağım” diye çırpınıyor ama nafile. Aldığı yanıt moral bozucu; “Sürüneceksin!”

Müdür Arif-Ali Demir yerini korumuş. Orhan “Burasını aldım. Gene sen müdürlük edeceksin. En ufak bir hilende ne yapacağımı biliyorsun” demişti. Filmin çarpıcı sahnelerinden biri; Eski patron, paltosu kolunda süklüm püklüm orayı terk ederken Arif’e bakışlarıyla veda etmek ister. Müdür, hiç oralı değil, başını çevirip birkaç adım uzaklaşıyor. ‘Kral öldü, yaşasın kral’ bundan güzel anlatılamazdı. “Veyl mağluplara.”

Acımasız Orhan, bir tek piyanist Metin’e karşı anlayışlı. Çocukluk arkadaşıymışlar. ‘Rahmetli babasının çok iyiliğini görmüş’ gazinocu. Sevdiği kızı, ‘elinden gelen iyiliği yapmaya çalıştığı’ bu delikanlıya kaptıracaktır. Şarkıcı Neriman’a ise demediğini bırakmıyordu; “Şımarık, bir tane yersen nereden geldiğini şaşırırsın.” Ancak filmin sonunda yanında yalnızca Neriman olacaktır.

Metin’i ‘Carmen Pavyon’dan alıp asıl gazinosuna getirmek ister. “Yerine kimi alalım” diyen Arif’e “Kasımpaşalı Kemal’i” yanıtını verir. 1965 ve 70 çevrimlerinde “Hangisi olursa olsun, mühim değil” ve “Kim olursa” diyordu. Kendi lokalindeki Müdür Muzaffer Yenen’e “Buranın piyanistini başka yere ver. O’nun yerine çocukluk arkadaşım Metin işe başlayacak” diyor. Dikkat etmemiş herhalde! Sahnedeki orkestrada piyano yok. Bateride, böyle sahnelerin değişmez elemanı Erdoğan Üçkaya yer alıyor.

Tütünle arası iyi Orhan’ın. Film boyunca 23 puro ve 9 sigara tüttürüyor. Bardak bardak içki de cabası.

Azize’yi assolist yapmak kararından sonra (diğer çevrimlerden farklı olarak) yaşadığı gecekonduya kadar gelir. Bunu yanlış anlayan (zampara zannetmiş) genç kız verip veriştirir; “Hop dedik! Ayağını kaldır taşa bastın. Yuh be, Kanun-u Sani’nin dandini züppesi… Herifçioğluna bak be! Benle hususi bir şekilde görüşecekmiş. Ben senin bildiğin kızlardan değilim. Gözünü aç yoksa ben açarım. Hem de Kasımpaşa’nın ana lağımı gibi. Ben kız oğlan kızım. Ayı! Alimallah, üzerime varma, alırsam seni ayağımın altına belediyenin silindiri gibi ezerim. (Orhan, bu söze ‘Fena mı, herkes bol bol pirzola yer’ esprisi yapıyor). Mostrasına bakmadan, bakkaldan fasulye ister gibi istiyor, eşşoğlu beş kulak.” Burada biraz durup devam eder; “Babası hariç! Yürrü, anca gidersin.”rherhe

Parmaklarında ziller, saçında çiçek. Kolyesi, bileziği, iri iri küpeleri. Tef çalıp şarkı söylüyor. Arkadaşları Sülo-Arap Celal keman, Mıstık-Özcan Bilge (Tevhid Bilge’nin yakını mı) darbuka çalıyor.

İbo’nun yardımıyla Orhan’ın ‘menşur gazinocular kralı’ olduğunu anlayınca ‘bayramlık esvaplarını giyip’ hemen çark ediyor.

“Sen kartvizitanı bıraktın, biz de hemen çakaralmaza atlayıp geldik. Yumurta kafa! İstediğini menşur şarkıcı edermişsin. Azıcık bizi de iste, biz de menşur olalım.” Ancak bunun için biraz daha zaman var. “Önce seni evirip çevirip yontmak lazım” diyor Orhan. ‘Yontulmalı, kalafata çekilmeliymiş’.

Hediyelerin ardı arkası kesilmez gazinocudan. Çiçek, bilezik, kürk, kolye. Ama diğer çevrimlerdeki arabalara bu kez rastlamıyoruz.

Evde  ‘fam dö şambr’ (Azize bunu ‘vampir şandra’ olarak anlıyor) ve Uşak Marsık var. Fam dö şambr-Hikmet Gül, genç kızın ‘kalafata çekilip her bakımdan mükemmel bir insana benzemesini sağlıyor’. Hamam, elbiseler, kuaför. Resimler çekilmiş; “Çüş be! Ulan fotoğrafçı taslağı Mişon Efendi! Bu resmi kartoloş karına benzetmişsin be. Tıpkı ‘Hıyaro Garbo’. Bak bu güzel. Tıpkı Türkan Şoray’a benzemiş.” Başka bir sahnede “Yanımda ‘Gari Koper’ halt etsin. Valla be. Çüş be” diyecektir.

14-15 yaşındaki Nazan Şoray, Azize rolünde çok başarılı. (Bunda, kendisine sesini veren Nevin Akkaya’nın payı büyük).

Anne babası ‘öbür tarafa’ gideli kaç yıl oldu bilmiyor. Zaten çocukluğunun geçtiği yerde insanlar ‘eceliyle değil ya bir bıçak ya da veremden ölürlermiş’. Başlarda Mıstık’ın adını şaşırır. Marmara Mehmet’e “Bak Mehmet Abi, İbo’yla ne düşündük. Çingene palamudu alacağız. Sen de şarap alacaksın” demişti.

Film boyunca 73 kez ‘be’ diyor. Okuma yazma hak getire. (Ama kısa sürede gazete okuyabilecek durumu gelir). Müzik dersleri ilerledikçe teften piyanoya geçiyor. Orhan’a söyledikleri harika; “Sahnede okumak için okuma yazma bilmek şart mı be? Radyolardan ezberlediğim, tutulan şarkıları sahnede okurum. Bundan basit ne var be? Valla be. Çüş be. Gene ‘be’ dedik (be).”

Mıgırdıçyan Efendi’nin dans derslerinde Ermenice rakamlar var. “Dansta 4 tempo var ise meg(1), yenku(2), yeme(3), cor(4). Gertas gertas yavrum.”wryey5

Marmara Mehmet, öksüz kalan Azize’yi büyüten kişi. ‘Pygmalion’ (1938) ve ‘My Fair Lady’deki (1964) Alfred Doolittle’ın yerini tutuyor. Ama O, Higgins’tan ‘kıza karşılık’ beş Sterlin alırken (sf. 159) Mehmet istemez; “Benim parada gözüm yok. Yeter ki kızcağıza bir şey olmasın.”

Azize de şöhret olunca Orhan’dan para almayacakmış; “Hepsi senin olsun. Yalnız Mıstık’la Marmara Abi’ye her gün bir beşlik verirsin o kadar.” Burada Sülo’yu unutması hoş olmamış.

‘Kalafata çekilmesi’ sırasında yabancı dil de öğreniyor. Metin ile tanışırken “Vat iz yor neyim? May neyim iz Azize” diye ‘Amerikancayı gagalıyor’. Sigarası yakılınca da “Mersi boku biyen” demişti.

Sokak şarkıcısıyken çenesinin solunda ve yanağının sağında iki ben vardı. ‘Hanımefendi’ olunca bunlar kaybolur. Son sahnelere doğru tekrar meyhanelerde şarkı söylemeye ‘düşünce’ bu benler gene yerli yerindeydi.

Gazinonun baş solisti Neriman. Azize gelince Orhan’ın Bahçelievler’deki güzel evinden ‘sepetlenir’. Yine de, hiç olmazsa, ses konusunda şanslı genç kadın! Günlük konuşması Tijen Par’ın sesi ile. ‘Annem’de Ay Feri’nin; ‘Bütün Meyhaneler Benim Olsun’da Behiye Aksoy’un sesini kullanıyor.

Metin, çocukluk arkadaşı ile aşkı arasında kalan ‘fakir bir müzisyen’. Müzik dersleri için 4 kitap getirmiş. 65’teki Cüneyt-Cüneyt Arkın, tek ciltlik ‘Müzik ve Müzisyenler Ansiklopedisi’ (1964-Atlas Kitabevi) (Vural Sözer) ile yetinmişti.

O da anne babasını küçük yaşta kaybetmiş. Gazinolarda, turnelerde piyano-org çalıyor. Ufak, basit bir evi var. “Orda, boş kalan zamanlarımı müzik çalışmaları yaparak geçiriyorum.” Bu durum, kitaptaki (Penguin Plays PL3) (10. basım 1959) bir cümleyi anımsattı; “Happy is the man who can make a living by his hobby! (sf. 26)”

Azize ile aşklarının önünde büyük bir engel var. Orhan ‘elindekinin alınmasına tahammül edecek biri değil’. “Her şeyinle benimsin. Güzelliğin, şöhretin, elbiselerin” diyor. Her kötülüğü yapar, sokaklarda süründürürmüş. Genç kızın direnişi görülmeye değer; “Ben satılık bir kadın değilim… Yaptıkların için senin olmaya mecbur değilim.”

Çaresizce ‘Organize Bürosu’nda iş arıyorlar. Orhan da orada. “Bütün kapıları yüzümüze kapattın, ekmeğimize mani oldun ama aşkımıza hiçbir zaman mani olamayacaksın” diyor Azize. Aldığı yanıt “Aşk! Aç karnına kaç gün sürer bu?”

İki sevgili sokağa çıktıklarında filmin bir sürprizi var. Önder Somer’e ait [ve ‘Sevemez Kimse Seni’ (1968), ‘Karlı Dağdaki Ateş’ (1969), ‘Buğulu Gözler’deki (1970)] ‘34 KL 799’ plakalı Anadol oradaydı.

Azize’yi görür görmez sevmiş Metin. Odasında, Burç Şarabı ile efkâr dağıtıyor. 60’larda ödül kazanmış, meşhur bir markaydı. Fransa’ya bile ihraç ediliyormuş. Sahibi Ömer Köylüoğlu’nun ilkesi; “Alıp satmak yok, yapıp satmak var.” Ayten Köylüoğlu’nun ‘Gaziantep Olay Gazetesi’nden Nuri Sabırsız’a söyledikleri (2008) çok düşündürücü; “Fakat şunu söylemeden geçemeyeceğim. Şarap, İslam dininde haram. Bu nedenle sonunda şarapçılıktan soğumaya başladık.”

Diğer iki çevrimdeki “Segâh, Dügâh, Sultânî-Yegâh… Darbukacı Agâh” kısmı burada “Segâh, Yegâh, Sultânî-Yegâh… Darbukacı Sedat” olmuş. Yine diğer çevrimlerde Cüneyt ve Ferdi’nin evindeki ‘başörtüsü’ ve ‘ruj izli çay fincanlar’, burada ‘eldiven’ olmuş. Gazinocu, sevdiği kızın, piyanistin evine kaçtığını anlaması bunlarla.

Azize, Orhan’dan iki, Metin’den bir tokat yiyor. “Aşağılık, pis orospu, kaltak karı, şırfıntı” aşağılanması ile.

Filmdeki melodiler.5yeryer

“Aynam düştü yerlere//Karıştı gazellere”  Orhan, ‘34 EY 588’ plakalı ‘Chrysler’ taksi ile Azize’nin evine geldiğinde.

‘Dol Karabakır Dol’ Azize, Orhan’ın köşküne geldiğinde.

‘Ayrılsak da Beraberiz’ (Kürdilî-Hicazkâr) (1967) (Yusuf Nalkesen) Neriman “Bu pis kızı buraya niçin getirdin? Aman, hastalık bulaşacak. Evi ilaçlamak lazım” derken.

‘Goldfinger’daki (1964) (John Barry) “Auric’s Factory” 2 sahnede (Mehmet “Uzun zamandır Azize nerede? Şarkıcı olmak için bir adamın yanına gitmiş” derken; Azize, Metin’e “Seninle evlenip de ne olacaktı. Sende yok, bende yok. İki çıplak bir hamama yakışır. Ben senle, bir lokma ekmeğe muhtaç yaşayamam” derken). ‘Golden Girl’ Metin, Orhan’la “Senin gibi centilmen bir arkadaştan ancak böyle bir hareket beklenebilirdi! Çocukluk arkadaşım, iyi gün dostum” diye alay ederken. ‘Death of Tilley’ 3 sahnede (Erdoğan Seren, Metin’e “Patron seni istiyor” derken; Marmara Mehmet, Orhan’a “Ağır ol bakalım, O’nu bir yere götüremezsin” derken; Metin, Orhan ve Azize’nin nikâhı için itiraz ederken). ‘Gassing the Gangsters’ Metin “Eğer O’nu bu nikâha zorla razı ettinse seni öldürürüm” derken.

‘The Bible: In the Beginning…’deki (1966) (Toshirô Mayuzumi) ‘Cain and Abel’ 3 sahnede [Mehmet, Orhan’a “Sözünü unutursan beni karşında bulursun. (Duvara bıçak atar) Bu sustalı saplandığı yerde dursun. Verdiğin sözü hatırlaman için” derken; Orhan, Azize’yi tokatladığında; Azize, Orhan’ın verdiği mücevherleri yere atarken).

‘Aşka Gönül Vermem, Aşka İnanmam’ (Nihavend) (1967) (Ahmet Baki Çallıoğlu) Azize “Çiçeklere teşekkür ederim. Böyle giderse paraları tüketeceksin. Mücevherlere, kürklere, çeşit çeşit elbiselere para mı dayanır be” derken.

‘Azize’ (Muhayyer-Kürdî) (Suat Sayın) 2 sahnede (Metin, evde beste yaparken; Filmin sonuna doğru meyhanede göbek dansı ile).

‘Sevemez Kimse Seni’ (1968) (Suat Sayın) 8 sahnede (Azize “Uzun bir müddet bana hocalık ettiğiniz halde kendinizden hiç bahsetmediniz” derken; Bir şarkı sonrası “Niçin benden kaçıyorsun? Bu kadar kısa zamanda değişmene sebep ne” derken; Metin “Ben, arkadaşım tarafından tutulmuş fakir bir müzisyendim. Sense para ve şöhret bekliyordun” derken; Azize, Metin’e kaçtığında; Metin “Para ve şöhretini bırakarak bu fakir eve gelin olur musun” derken; Azize “Burda olduğumu anladı mı dersin” derken; Metin dövüldükten sonra eve geldiğinde; Azize, Orhan’a “Beğendin mi oynadığım oyunu” derken).

‘Hatari!’deki (1962) (Henry Mancini) ‘The Sounds of Hatari!’ 3 sahnede (Orhan “Bilirsiniz ki kısa ve harbi konuşmayı severim. Soracağım sorulara doğru cevap verirsen senin için hayırlı olur” derken; Metin’den Azize’yi bırakmasını isterken; Azize, Orhan’a “Senin olmaktansa ölürüm daha iyi” derken).

Filmdeki Şarkılar.

Jenerikte bir Roman Havası (1.46 dakika); “Benim adım Gülpembe//Cilve, aşk dolu bende//Gonca güldüm soldurdun//Zalim, insaf yok sende//**//Gel yanıma yanıma//Sar kolunu boynuma//Lambaya püf de//Bekliyorum koynuma.”

‘Bu Sana Son Mektubum’ (2 buçuk dakika) (Suat Sayın) Neriman’ın gazinodaki ilk şarkısı.

‘Dol Karabakır Dol’ (6.20 dakika) Azize’nin meyhanedeki ilk şarkısı. Orhan ve Neriman da orada. “Elindedir şişesi//İçindedir neşesi//Nerde kaldı gelmedi//Ciğerimin köşesi//**//Dol karabakır dol//Ağzına kadar dol//Ben dostumun kölesi olayım//Kulpuna kadar dol//**//Kazdım kazdım kum çıktı//Kum dibinden su çıktı//Yazık oldu on bine//Kız diye aldım dul çıktı.”

‘Kiraz Aldım Dikmeden (Halimem)’ Neriman evde söylüyor (0.12 dakika).

‘Annem’ (1968) (Sonny Bono / Edvard Saatçi) (3.54 dakika) Neriman gazinoda Ay Feri’nin sesi ve Kanat Gür Orkestrası eşliğinde söylerken. Azize ve Orhan dans ediyor; “Annem, çıkmıyor kulağından beni çağıran sesin//Annem, benim güzel annem nerdesin//**//Annemi hatırlarım//Kalbimin aynasından//Bakar sevimli yüzü//Kalbimin aynasından//**//Öperim O’nu//Güzel ellerini//Okşarım yavaşça//Saçının tellerini//**//Gel yine okşa beni//Tut ellerimi//Bak saçımda kar//Elem, keder var//**//Hayatta hiçbir şey//Bana yar olmadı//Kalbimde senden başka//Hiç sevgi kalmadı//**//Geçti tatlı günler//Büyüdü dünkü çocuk//Yanımda olsaydın//Mutlu olurduk//**//Baş başa kalmazdım//Kalbimin acısı ile//Avutmaz beni artık//Aşk bile sevda bile.” Orijinalini Cher’den dinlemiştik (1967); ‘Mama (When My Dollies Have Babies)’.

‘Bakmıyor Çeşm-i Siyah’ (Nihâvend) (Hacı Arif Bey / Mehmet Sâdi Bey) (0.10 dakika) Derslerde Azize söylüyor.

‘Azize’ (Muhayyer-Kürdî) (Suat Sayın) (3 dakika) Azize’nin sahnedeki ilk şarkısı.

‘Her Gün Yeni Bir Aşkın Şerefine İçersin (Sabır Taşı)’ (Hicaz) (Orhan Gencebay) (0.44 dakika) Azize, evde piyano çalarak söylüyor.

‘Sevemez Kimse Seni’ (1968) (Suat Sayın) 2 sahnede [Derslerde beraber söylüyorlar (0.20 dakika); Club Kennedy’de (4 dakika)].

‘Seni Andıkça (Mektup)’ (1966) (Patricia Carli) (0.40 dakika) Azize ve Metin lokantadayken bestecisinin sesinden dinliyoruz. Orijinali; ‘La Marguerite et Le Blevet’.

‘Atlıkarınca (Dünya Dönüyor)’ (1968) (Marc Aryan / Fecri Ebcioğlu) (0.05 dakika) Metin’le buluşan Azize, eve dönünce. Orhan, O’nu bekliyordu. Orijinali ‘Volage… Volage’ (1967).

‘Bağdat Yolu’ (Rast) (1968) (Cevat Ultanır) (1.30 dakika) Azize’nin pavyonda ikinci şarkısı.

‘Bütün Meyhaneler Benim Olsun’ (Uşşak) (İsmet Nedim / Suphi Kaner) (1.19 dakika) Tekrar assolist olan Neriman’ın sahnedeki şarkısı.

Metin ile Orhan’ın isimleri değişmiş olsa daha mı uygun olurdu?

Son sahnede Taksim, Sıraselviler’deki Club Kennedy’den çıkarken bir afiş dikkat çekiyor. Üç Maymun Kabare Tiyatrosu’nun piyesi; ‘Şehvet Kurbanı Şevket’ (Altan Erbulak yönetmiş).

Orhan-Tugay Toksöz; Metin-Önder Somer; Fam dö Şambr-Hikmet Gül; Marsık-Özdemir Akın; Marmara Mehmet-Nusret Özkaya; Orhan’ın adamı Erdoğan Seren; Arif-Ali Demir; Gazinocu-Lütfü Engin; Neriman-Gülgün Erdem; Müdür-Muzaffer Yenen; Sülo-Arap Celal; İbo/Mıstık-Özcan Bilge; Orhan’a Azize’nin evini gösteren Enver Dönmez; Dans Hocası Mıgırdıçyan Efendi-Murat Tok; Nikâh Memuru-Mehmet Gerçek çok güzeldi.

Azize’yi Nevin Akkaya; Orhan’ı Fuat İşhan; Metin’i Esen Günay; Neriman’ı Tijen Par seslendirmiş.

Filmin sonuna doğru küçük bir hata var. Azize kendisine dönmezse Metin’i öldürecekmiş gazinocu. Genç kız da ne yapsın evlenmeye razı olur. Sevdiği adamın “Neden bana bu kadar yüz verdin” sorusuna şu yanıtı veriyor; “Orhan’ı kıskandırmak için… Aşkından çıldırıyordum. O’nu kendime bağlamam lazımdı. Bunun için de seni buldum. O’nunla seni kıskandırmaktı gayem.” Aslında “Seninle O’nu kıskandırmaktı gayem” demeliydi.

Bu, gerçekleşmeyen nikâh sahnesinde memurun sözlerinden çok şey öğreniyoruz; “Hayriye kızı Azize Uçak ile Suat oğlu Orhan Dinç.”

Sözlerini Suphi Kaner’in yazdığı, iç sızlatan, şarkı (beste İsmet Nedim); “Bütün meyhaneler benim olsun//Benim olsun şişeler//**//Gözümden akan yaşı//Mey diye içiyorum//Sen diye içiyorum//Kan ağlıyor içim//İçiyor içiyorum.”

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)