“Mustafa Kemal yaşıyor.” Filme kaynaklık eden kitaba dokunmak bunları düşündürdü. Basım yılı 1937 çünkü.
04 Ocak 2014

"Mustafa Kemal yaşıyor." Filme kaynaklık eden kitaba dokunmak bunları düşündürdü. Basım yılı 1937 çünkü.

'Ölmüş Bir Kadının Evrakı Metrukesi'nin (1937) (Güzide Sabri) (Sühulet Kitabevi-Semih Lütfi'nin Ucuz Romanlar Serisi: 4) ikinci ve renkli çevrimi.

Eylül, 1969'da çekilen 'Ölmüş Bir Kadının Mektupları'nın gösterime girmesi 26 Ocak 1970, Pazartesi günü (Beyoğlu) Lâle Sineması'nda. Sait Bey'e ait çiftlik ve ev çekimleri için Orhan Günşiray'ın kayınvalidesi Hafize Hanım'ın Yeniköy'deki köşkü kullanılmış. Hatıra defteri/günlük anlamındaki 'evrakı metruke(si)' afiş ve jenerikte 'mektupları' olmuş.

Nedret, güzel bir genç kız. Teyzesi Suat ve büyükannesi Şaziye Moral ile Erenköy'de bir köşkte yaşıyorlar. 18 yaşına bastığı gün, 'hali tavrı acayip bir adam' ziyaretine gelir. "Size bir emanet getirdim. Annenizin hatıra defteri! Affedin, onu binlerce defa okuduğum için biraz eskidi. Ama yazdığı her satır yerli yerindedir." Kim olduğunu da şöyle açıklıyor; "Adım Nejat, Doktor Nejat... Fikret beni affetti, yalvarırım okuduktan sonra siz de affedin beni." Filmin bundan sonrasında, son sahne hariç, hep Fikret var.

Hatıra defterinden bir alıntı; "Talihsizliğim dünyaya gelirken başlamış. Daha ben doğarken annem hayata gözlerini yummuş. O'nu ömrüm boyunca aradım ve özledim. Babamın beni büyükanneme ve ablama bırakarak memuriyetle İstanbul'dan ayrılışı; Sonra da uzak taşra vilayetinde (filmde 'kasaba') kendinden genç bir kadınla evlenişi hayatımın baharında bana büyük acılar verdi. Yaşama gücüm tükendi. Hastaydım. Küçükten beri bünyem zayıftı zaten. Göğsümün sol tarafında yer eden öldürücü sızıya doktorlar çare bulamıyorlardı."

'Tabiat ve yaşamdaki güzel ama kahramanımızın ölmeyi şiddetle arzuladığı bir günde' bahçe kapısının çıngırağı ile her şey değişiverir. Doktor Nejat Cansever (romanda, sf. 40, 'Ali Nejat') muayene için gelmiş. "İşte şöhretini duyduğumuz kalp mütehassısı" diyor ablası. "İsviçre'den yeni dönmüşler. Ayağının tozuyla getirdik buraya."

33 yaşında, sevimli, zeki bir genç. 'Meşhur bir doktordan çok şakacı bir üniversite öğrencisi gibi'. Romanda 'ehemmiyetsiz bir bronşit' tanısı koyarken filmde "söyler misiniz bana, beni apar topar neden getirdiniz buraya? Ben ömrümde bu kadar sıhhatli bir genç kız kalbi görmedim" diye moral veriyor. Ama temiz hava, bol gıda, istirahat şartmış!ae5yue5u

Fikret ile birbirlerini çok severler. Oysa delikanlı evli. Filmde bir (Nihat), romanda iki (Nihat ve Nihal) çocuğu var. Karısı ile anlaşamıyor. Kitaptaki değil, filmdeki kumar düşkünü biri olarak gösterilmiş. Nejat "Evlendiğimizden beri her akşam kumar, her akşam içki. Artık bırak da bir gece olsun başımı dinleyeyim" diye yakınırken Mualla "Doktor oldun ama cemiyet adamı olamayacaksın" diye suçluyor O'nu.

Muayenehanedeki Hemşire-Uğur Kıvılcım'ı (romanda Hizmetçi-Kalyopi) casus olarak kullanıyormuş. Kocasına 'rahat vermeyen bayanları' öğrenmesi böyle!

17. sayfadaki bir tümce Fikret için yazılmış: "Meğer hayatın, ölüm kadar acı anları oluyormuş da insan yine tahammül ediyormuş." Başlarda, yalnızca Nejat'ın varlığı bile iyileşmesi için yetiyordu. Delikanlının armağan ettiği (romanda yok) Gönül Kuşu adlı kanaryayı çok sever. Sonradan azat edecektir onu. Açık pencere önünde piyano çalarak kendini hasta etmesi sırf doktor gelsin diye. Nejat, ceza olarak(!) sık sık ziyaret edip iğne yapacağını söylediğinde çok sevinmişti: "Teşekkür ederim. Bu cezanız benim için bir mükâfat olacak."

Romanda doktorun evli olduğu baştan biliniyordu. Filmde bunun saklaması genç kızda bir şok etkisi yapar.

O yılların koşulları sayfalara yansımış. Hekim, acil durumlarda bile 'telgrafla' (sf. 11) çağırılıyor. Filmdeki stetoskop kullanırken, romandaki daha şanslı! Hastasının göğsünü kulağını dayayıp dinler! Güneşin batışı için 12'ye ayarlı 'alaturka saat' kullanılması, olayların 1925'ten önce geçtiğini düşündürdü.

'Dışarı'. İstanbul'un ötesi bu sözcükle tanımlanıyor: "Babasının memuriyet icabı dışarıya tayini onu günlerce ağlattı (sf. 7)." 15. sayfada küçük bir hata var. Fikret, babasının yanına gitmeye karar verir. Suat'la konuşurken "Senden rica edeceğim bir şey varsa o da annemi teskin ve teselli etmendir" diyor. Oysa annesi doğum sırasında ölmüştü. 'Büyükannemi' demek istedi galiba. 30. sayfada, Sait Bey'le evlenirken de "Yürüyen canlı bir ölü gibi" olduğu yazılmış. 'Canlı' sözcüğüne gerek var mıydı?

Nejat, tekrar, karısından boşanıp Fikret ile evlenmek ister. "Bu evliliğin yürümesine imkân yok. Sen olmasan da ayrılacaktık sonunda Onlara en iyi şekilde bakarım" falan demesi yeterli değil. Mutluluğunu, yıkılan bir yuvanın üstüne kuramazmış Fikret. "Ayrılacağız Nejat. Alnımızın yazısı bu. Kaderimiz bizim bu."3yreret

Kaçar gibi babasının yanına, Anadolu'ya gider. Burada üvey annesi-Diclehan Baban'ın ısrarı ile kendisinde 30 yaş büyük Sait Bey ile evlendirilir. Genç kıza, fikrini soran yok. "Seni isteyen kimse öyle bir devlet kuşu ki sormaya lüzum hissetmedik" diyorlar. Çift çubuk sahibiymiş. Efendi, Karun kadar zengin biri. Sakalının beyazı siyahından çok. Ömrünün sonbaharında bir bahar zevki tatmak istemiş. "Ama soğuk bir bahardı bu. Güneşi ısıtmayan, çiçekleri açmayan bu baharın gülleri yoktu. Bülbülleri yoktu. Renkleri ve ışıkları yoktu." Bunların hepsi İstanbul'da kalmış. Aralarındaki uçurumlar daha da derin şimdi. Nejat, 'Fikretsizliğe'; Fikret 'Nejatsızlığa' alışmış. Sevinç ve keder, ikisi için de 'müsavi'.

Bir çocuğu olur; Nedret. Kitapta 19 ay, filmde 4-5 yıl sonra. 'Zaman günlerin akışı içinde eriyip geçerken' bir mektupla bu dinginlik karman çorman olacaktır. "Bazı tesadüfler vardır ki insan hakikat olduğuna ihtimal veremiyor (sf. 35)." Meğer Mediha, Sait Bey'in ablasının (romanda kız kardeşinin) kızıymış. Kocası hastalanmış, sinir buhranları geçiriyormuş. Dinlenmek (kitapta 'yakın bir köyde bulunan maden suyunun tahlil etmek') için çiftliğe geliyorlar. Söner gibi olan aşk tekrar alevlenir. Eskiden olduğu gibi Nejat yakınlaşmak, Fikret uzaklaşmak çabasında.

Daha önce tanıştıklarını nedense bir türlü kocasına söyleyemez. Sonunda olan olur. Doktorumuz bir kaza sonrasında (romanda 'tifo nöbeti sırasında') Fikret'in adını sayıklıyor. Durumu öğrenen Sait Bey, Nedret'i annesinden uzaklaştırır.

Zavallı adamın ölümü o günlerdeki bir avda. Attan düşüp sürüklenmiş. "Benim gideceğim yere benden önce ulaştı" diyor Fikret.

Sevdiğinin kollarında ölür genç kadın. "Sen öldükten sonra ben yaşar mıyım sanıyorsun" diyordu filmdeki Nejat. 15 yıl sonra bile bu sözünü yerine getirmez. Hep boşanmak istediği Mediha'dan da ayrılamaz. Kitaptaki hiç olmazsa aklını kaçıracaktır.

Genç kadın çok güzel piyano çalıyor. İstanbul'dan gelen konuklarına Karcığar makamında bir eser dinletir (sf. 75): 'Bilmem ki safa bu ömrün neresinde//Şad olsa gönül bari biraz son nefesinde" (Leon Hancıyan / Ahmet Rasim). Daha sonra Nejat'ın sevdiği Hüseynî makamına geçer. Filmde ise ablasına ve büyükannesine 'Sevmek Seni Bir Suç İse Affet Günahımı Ey Sevgili'yi (Rast) (Neveser Kökdeş) söylüyor.

'Zavallı Necdet'te (1902) (Saffet Nezihi) olduğu gibi, buradaki cümleler de duygusallık belirten ünlemlerle dolu. 'Ah', 39; 'A', 3; 'Oh', 5; 'Of', 12; 'Heyhat', 3; 'Ey', 2 kez kullanılmış. Yine, 'Zavallı Necdet'teki Müzehher gibi, Fikret ölürken 'ta uzaklarda bir baykuş' öter.

Kitapta küçük bir hata daha var. Nejat, Fikret'ten aldığı iki beyaz (filmde bir kırmızı) gülü saklıyor. Yanına da (yazmasa sanki ne olduğunu anımsayamazmış gibi) '6 Nisan. Mesut bir dakikanın hatırası' diye bir not koymuş. (Filmde, '6 Eylül. Unutamayacağım tek mutlu gün'). Oysa hatıra defterine göre o gülleri 6 değil 8 Nisan'da almıştı. Fikret'in 11 Nisan günkü notlarında Medihaların 4 gün önce, yani 7 Nisan'da geldikleri yazılı. Gül olayı ertesi gün, 8 Nisan'da gerçekleşiyor.

Hülya Koçyiğit'in buradaki bazı giysilerini başka filmlerden anımsıyoruz. Başlarda, hasta yatağındaki geceliği 'Funda'da (1968) Süha-Salih Güney ile telefonda konuşurken; Çiftlikte Nejat'a "Bütün gece uyuyamadım. Doktorumsun, biliyorsun" dediği sahnedeki giysiyi 'Funda'da (1968)  Motel Bavaria'ya geldiğinde; Sait Bey'e "Kızım nerede? Nereye götürdüler O'nu" diye yalvarırkenki siyah tül sabahlığı 'Posta Güvercini'nde (1965) İskender-Yusuf Sezgin'e "Hasta mısınız" derken giyiyordu.7ı7ıdtyuı

Ediz Hun da Boğaz'ı gören tepedeki ceketi 'Uykusuz Geceler'in (1969) yağmurlu sahnesinde kullanmıştı.

'Ölmüş Bir Kadının Mektupları'ndaki melodiler.

'Şimdi Uzaklardasın' (Sûzinâk) (Zeki Müren) (Enstrümantal) Filmin sonu dâhil 18 sahnede.

The Ventures'ın '$ 1 000 000 Weekend' uzunçalarındaki (1967) 'What Now My Love (Et Maintenant)' (1961) (Gilbert Bécaud) Nedret'in 18. yaş günü partisinde.

Booker T. & The MG's topluluğunun "Doin' Our Thing" uzunçalarındaki "You Don't Love Me" (1960) (Willie Cobbs) Nejat "Size bir defter getirdim. Annenizin hatıra defteri" derken.

The Yellow Rolls-Royce'daki (1964) (Riz Ortolani) 'Eloise' 7 sahnede (Nedret, annesinin hatıra defterini okurken; Mediha, kocası Nejat'a "Doktor oldun ama cemiyet adamı olamayacaksın" derken; Fikret, Anadolu'daki kasabaya gitmiş. "Babamın yanına geleli 1 hafta oluyor. Ama Nejat'ı bir türlü unutamıyorum" diyor; Fikret "Kocam beni ömrünün kışında bir bahar zevki tatmak için almıştı. Ama soğuk bir bahardı bu" derken; Çocuk Nedret "Hiç gitmeseler, hep burda kalsalardı ne olurdu sanki" derken; Hafif bir fenalık geçiren Fikret, Mediha'ya "Merak etmeyin geçti. Küçük bir rahatsızlık" derken; Nejat, Fikret'in adını sayıklarken). "David's Square in Florence" 5 sahnede (Fikret'i muayene eden Nejat "Unutmayın, hiç üzülmeyeceksiniz. Yaşamaktan zevk almaya çalışacaksınız" derken; Muayene sonrası giderken; Küçük Nihat, bahçede Fikret ile konuşurken; Fikret "İstanbul'u sevmiyorum. Siz doktorsunuz Nejat Bay, çok iyi bilirsiniz. Bir hastanın sevmediği bir yerde iyi olmasına imkân var mı" derken; Nejat "Seni seviyorum Fikret! Senden uzak yaşamak seni görmemek! Kendime belki bin kere söz verdiğim halde elimden gelmiyor bu" derken).

'Sevmek Seni Bir Suç İse' (Rast) (Neveser Kökdeş) (Enstrümantal) 2 sahnede (Fikret, aynada süslenirken. "O gün Nejat Bey tekrar muayene etmeye gelecekti beni" diyor; Nejat'ı kapıda karşılarken).

Paul Mauriat'nın 'Une Larme Aux Nuages' 33'lüğündeki (1968) 'Rain and Tears' (1968) (Johann Pachelbel / Vangelis Papathanassiou / Boris Bergman) 2 sahnede (Nejat "Bu defa size hap, şurup ve iğne yazacağım. Biraz canınız yanarsa belki yola gelirsiniz. Hem yalnız iğne değil 'ceza olsun' diye bundan sonra sık sık ziyaretinize geleceğim" derken; Fikret "Çok seviyorum artık yaşamayı. Tabiat, çiçekler, ağaçlar, her şey, her şey çok güzel" derken).

'Gönlümün Bülbülüsün Aşk Bahçemin Gülüsün' (Nihâvend) (Alâeddin Yavaşça) (Giriş Sazı) 2 sahnede (Üvey anne-Diclehan Baban "Sinirlisin yavrum! Bu gece iyi düşün. Yarın bana hak verecek, seni ne kadar sevdiğimizi anlayacaksın" derken; Fikret'in nikâhında).

Paul Mauriat'nın 'Cent Mille Chansons' albümündeki (1968) "Long Sera L'hiver" (1968) (Claude Carrére / Jacques Plante)  Mediha, Nejat'ın yanında çalışan hemşireleri casus olarak kullandığını anlatırken.

'Vivre Pour Vivre'deki (1967) (Francis Lai) 'Vivre Pour Vivre' Nejat, çiftlikte Fikret'i muayene ederken. İstanbul'a gitmelerini tavsiye ediyor. 'Theme de Robert' Faik Amca, Sait Bey'in ölüm haberini getirince. At ürkmüş ve yaşlı adamı yere atarak ardında sürümüş.

Paul Mauriat'nın 'L.O.V.E.' uzunçalarındaki (1969)  'Isadora' (1969) (Maurice Jarre / Pierre Delanoé / Don Black) Nejat, küçük Nedret'e çikolata getirdiğinde.689r67ıt

'Doctor Zhivago'daki (1965) (Maurice Jarre) 'The Door is Banged Opened (Outtake)' 2 sahnede (Nejat "Hiç olmazsa ara sıra göreyim seni" derken; Filmin sonuna doğru Suat Hanım, Nejat'a telefon ederken).

'The Beat Goes On' (1967) (Sonny Bono) Nejat, gazinoda içerken.

'Dead Ringer'daki (1964) (Andre Previn) 'Main Title' Mediha, kocasının kaza haberini öğrenince.

'Krakatoa, East of Java'daki (1969) (Frank DeVol) 'Kee Kana Lu' 3 sahnede (Mediha, gece yarısı kocasını roman okurken bulunca. Sayfaların arasında kırmızı bir kuru gül var; Mediha, Fikret'e "Ne garip hep sizi sayıklıyor" derken; Fikret "Nedret'imi, çocuğumu verin bana" diye inlerken).

'Love is a Many Splendored Thing' (1955) (Sammy Fain / Paul Francis Webster) 2 sahnede [(4 saniye) Hemşire "Mediha Hanım! Size söyleyecek zaman değil ama Nejat Bey'i ziyaret edip sonra da baygınlık geçiren (oysa filmin burasında 'baygınlık geçirmek' yok), yanınızdaki kadındı" derken; Sait Bey'in Nejat'a "Sizde şeref, haysiyet olsaydı yavruma cemiyet içinde 'kötü kadının çocuğu' damgasını vurdurmazdınız" dediğini duyan Fikret bayılırken].

'You Only Live Twice'daki (1967) (John Barry / Leslie Bricusse) 'The Death of Aki' Faik Amca, küçük Nedret'i "Babası istiyor da" diyerek götürürken.

'Zorba'daki (1964) (Mikis Theodorakis) "Life Goes On (La Vie S'en Va)" 2 sahnede (Fikret "Yavrum, yavruların bir tanesi! Sen olmayınca yaşayamam ki ben. Son bir defa koklamadan, bana 'anneciğim' diye seslenişini duymadan mı ayrılacağım senden" derken; Suat, küçük Nedret'i annesinin yatağına getirince).

Jenerikte sözlü olarak dinlediğimiz 'Şimdi Uzaklardasın' var.

'What Now My Love'ı Alpay, Türkçe sözlerle söylemişti (1970): 'Seninle Ölmek'.

'Rain and Tears'i Zümrüt, Türkçe olarak plak yapmış (1969); 'Aşk ve Sen'.

Filmde, 20 yıllık süre, Suat'ta yalnızca saçlarının uzaması ile verilmiş. Keşke birazcık beyazlaşsaydı.

Müfit Kiper ve Şaziye Moral, 1956'daki (Sezer Sezin ve Kenan Artun'lu) ilk çevrimde de rol almışlar.

Fikret ve Nedret'i Jeyan Mahfi Ayral; Nejat ve Fikret'in babası-Asım Nipton'u Abdurrahman Palay; Suat'ı Nedret Güvenç; Üvey anne-Diclehan Baban'ı Lale Belkıs; Mediha'yı Alev Koral; Büyükanne-Şaziye Moral'ı Sacide Keskin; Faik Amca-Faik Coşkun'u Timuçin Caymaz; Sait Bey-Müfit Kiper kendisini kendisi seslendirmiş.

Fikret/Nedret-Hülya Koçyiğit; Nejat-Ediz Hun; Nedret'in yaş günü toplantısı; Yağmurlu gece; Fikret'in babası-Asım Nipton; Suat Hanım-Nedret Güvenç; Büyükanne-Şaziye Moral; Mediha-Peri Han; Sait Bey-Müfit Kiper; Hemşire-Uğur Kıvılcım; Üvey anne-Diclehan Baban; Çocuk Nedret-Sedef Ecer; Nejat'ın oğlu Nihat; Faik Efendi-Faik Coşkun; Nikâh davetlisi Silvana Panpani; Doktor-Semih Sezerli; Boğaz'ı gören tepe; Romanın 3. sayfasındaki karlı gece, soba ve çay; Faytonlu Büyükada çok güzeldi.

"(Sf. 4) Ah, anasızlık! Hayatın en acı en büyük mahrumiyeti." Güzide Sabri'nin, neredeyse tüm kahramanları 'öksüz'. Fikret, doğumda; Nedret, (romanda 1, filmde 4-5 yaşında) annesiz kalır. Mediha da 'anasız babasız büyümüş (sf. 107)'. 'Yabangülü'ndeki (1942) (Güzide Sabri) Leyla'nın dünyaya gelişi de 'ana kucağından ebediyen mahrum olarak'. Fikret'in kızına bıraktığı hatıra defterinden; "Nedret'im, canım kızım benim. Ben yanlış anlaşılmanın kurbanı oldum. Bu defteri okuyunca bana hak vereceksin. Her satırında gözyaşlarımı, her kelimesinde kanayan kalbimin feryatlarını bulacağın bu defter beni anlayıp affetmene yararsa o zaman rahat edeceğim mezarımda."

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)