Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
"Gene de benim ailemden daha kalabalık sayılır." Oya "Aile deyince öyle pek kalabalık sanmayın. Bizim aile sadece iki kişiden ibarettir; Annemle ben" diyen Doğan'a söylüyor bunları. Delikanlı, ayrıca, Bedia Muvahhit'e "Oya'yı tanıyınca bütün ailesini de tanımış olacaksın anneciğim. Çünkü hayatta kimsesi yok" diyecektir. İş arama sahnesinde Barcı Vural'ın bu kimsesizlik ve 'bir takıntısı, nişanlısı, kocası falan olmaması' için sözleri ise çok farklı; "Bak buna memnun oldum işte. Bizim işlerde takıntı, kadının ayağına köstek olur."
'Evlat Uğruna', sonbaharda çekilip 21 Aralık 1967, Perşembe günü (Beyoğlu) Lâle, (Beyoğlu) Şan, (Çarşıkapı) Şık, (Kadıköy) Özen sinemalarında gösterime girmiş. 86 dakika sürüyor ve 6 dakikası şarkı. O dönem iyi korunamayan pek çok film gibi jeneriği yok.
Haydarpaşa Garı'nda 'çok güzel, çok tatlı, harikulade' genç bir kız. "Oya'nın hayat hikâyesi İstanbul'a gelişi ile başlar." Mal Müdürlüğü'nden mütekait babasının ölümü, doğduğu küçük sahil kasabası Alanya ile arasındaki bağı koparmış. Halil Bey'in 'rahmetli' oluşuyla 'beş parasız ve kimsesiz'. "Çaresiz, kolundaki bilezikleri satıp yol parası yapmış." İstanbul'a ilk gelişi. "Bir anda gözleri kamaştı. Karşısında pırıl pırıl parlayan şehre sevinç ve hayranlıkla gülümseyerek, dost gözlerle baktı. Yoksuldu ama zararı yoktu. İçi umutla doluydu." Bunca iyi niyete karşın Oya Berkay 'pavyona düşer'. 'Sosyal dayanışmanın' olduğu 60'larda durum böyleyse şimdi kimbilir nasıldır. Zaten Hayri Esen de "Bu büyük şehirde sonradan başına gelecekleri bilse rıhtıma hiç ayak basmadan geri dönerdi" diyor. Başta içki ve sigarası yoktu. Sonlara doğru ikisi de eksik olmaz elinden.
'Ölüm Saati'nden (1967) anımsadığımız Topkapı Otel'e yerleşir. 17 numarada kalıyormuş.
İlk geldiği kentte, hep ilkleri yaşayacaktır. İlk iş arama, ilk taciz, ilk araba kazası, ilk aşk, ilk evlilik, ilk intihar girişimi, ilk çocuk, ilk cinayet, ilk mahkeme. Ama başına gelen felaketlerle her gün öldüğü için sondaki ölümü ilk değil!
İş ve İşçi Bulma Kurumu; Dursun Han; Dilberler Mağazası; Mustafa Nevzat ilaçları. Başvurduğu yer çok ama iş yok. Aynı otelde tanıştığı (16 numarada kalıyormuş) Gülşen'e 'henüz iş bulamadığını, 1-2 yere adres bıraktığını, bir yer açılır açılmaz hemen haber vereceklerini' anlatıyordu. Berikinin yanıtı çok gerçekçi; "İşit de inanma. Atlatma numarasıdır bu. Ne işin açılacağı ne de seni arayacakları vardır. İşin yoksa paran da çoksa bekle dur artık 'haber gelecek' diye." Ardından kendi çalıştığı yerde bir iş bulabileceğini söylüyor. "Yalnız bizim işimiz 'gece işi'dir." Oya her şeye razı. "İş olsun da ne olursa olsun" diyecek kadar bunalmış.
Vagon-Blö'deki iş görüşmesi harika. Patron Vural "(Bir hayranlık ıslığının ardından) Bu bebeği de nerden buldun" diyor Gülşen'e. Oya böylesine güzel. Nasıl bir iş hayali vardı kimbilir. '40 lira yevmiyeli konsomasyon'u duyup nasıl bir şey olduğunu öğrenince gitmelere kalkar. Vural da para az geldi zannedip "50 yapalım" diyor! "Günde 1000 lira da verseniz gene yapamam. Müşterilerle oturup içki içemem. Bana göre iş değil bu" yanıtını alınca bu kez dansözlük önerir! Oysa genç kızın aradığı 'daha rabıtalı bir iş'. Sonuçta şarkıcı olarak işe başlar. Vural "Merak etme seni kimselere koklatmam" diye garanti veriyor. Belli ki kendine ayırmış!
Oya'nın gazinodaki odasında 'Hüzünlü Aşk'ta (1969) Sevgi-Filiz Akın'ı göreceğiz. Filmin sonuna doğru kızı da aynı yerde sahne yorgunluğunu atacaktır.
Gülşen de oradaki konsomatrislerden biri. Yaptığı işi "İçki şişelerinin boşalması, müşterinin cüzdanının hafiflemesi ve bizim yüzdeliklerin artmasıdır" diye açıklıyor. Konuklarla bol bol içmek. Oya'nın saflığına "Yahu bu kız iyice acemi çaylak be" diye şaşıran Vural'ı tecrübesi ile rahatlatır; "Merak etme açılır. Ben O'nu yetiştiririm."
Vagon Blö, 1956'da Beyoğlu, İstiklal Caddesi, 310 numarada açılmış. Telefonu 44 39 77. 1965'te 44 26 90 / 44 95 69 olarak değişecektir. Filmin çevrildiği sıradaki sanatçı kadrosu; Seher Şeniz; Ballet Valentos; Striptiz Virna Kristty; Vera Tentation; Bleu (herhalde 'Blue' demek istediler) Angel; Britt Marie.
Şiirlere bile geçmişti. 'Türkü' (Cemal Süreya) (Yeditepe -1958); "... Bir sürü Süleyman Vagon-Blö'de//İçlerinden biri Vagon-Blö'de//En fazla kibarı en fazla penceresi olan//Çal-para çal-para//Açlığa saygısından olacak//Beni görünce şapkasını çıkarıyor."
Orkestra, elektrogitar, piyano, saksofon, bateriden ibaret. Bir de böyle sahnelerin vazgeçilmez sanatçısı Erdoğan Üçkaya var. 'Elektro olmayan' bir gitar çalıyor.
Vural karşısındakiyle hemen yüz göz olan birisi. Oya'ya 12 kez 'bebek/bebeğim' ve birer kez 'güzelim', 'hayatım', 'şekerim', 'yavrum', 'bar karısı' diyor. Doğan'a da hitabı önce 'beyefendi', birkaç saniye sonra 'enişte bey' ve 'eniştem' şeklinde. Aynı şekilde Bedia Muvahhit, birkaç saniye içinde 'hanımannem/anneciğim' oluverir. Hem de dört kez.
Oya, bir erkekte 'ağır başlılık, iyi niyet ve samimiyet' aradığını söylemişti. Çok geçmeden, hem de Vural'ın saldırısından kaçtığı gece böyle biri ile karşılaşır; Doğan Serdar. O da 'nihayet hayatta sevebileceği bir kıza rastlamış'. Annesine "Valla kimin kızı olduğunu bilmiyorum. Ama O'nu görür görmez çok sevdim" demesi 'aşkın gözü kördür' söylemini doğruluyor. Ayrıca Oya'yı daha annesine tanıştırmadan 'nikâh davetiyelerinin basılmış olması' çok ilginç.
Kayınvalide-Bedia Muvahhit'e göre İstanbullu olmayan herkes 'taşralı'. Aile şeceresi meşhurlarla doluymuş. Zaferler kazanmış paşalar, tarihe geçmiş nazırlar. Ayrıca 'oğlunun evleneceği kızı' kendisi seçmek istermiş doğrusu! Oya'ya "Gücenmeyin ama bu köşke ilk defa asaletten mahrum bir gelin geliyor" demişti. Oğluna da "Unutma ki evli çiftler arasında bütün huzursuzluklar seviye farkından doğar" öğüdünü verir. Hizmetçi Fadime'ye "Bunca yıldan sonra 'elin taşralısı' oğlumu da evimi de elimden alıyor. Bari bütün bunlara layık olsaydı yüreğim yanmazdı" diye yakınıyor. 'Elin taşralısının' üç aylık hamile olduğunu öğrendiğindeki sevinci(!); "Herhalde oğlumdan değildir!" Filmde önemli bir kişi olan annenin adı söylenmezken Oya'nın ölmüş babasının adı (Halil) belirtilmiş.
Doğan ise 'asaleti falan umursamıyor'; "Ben asalet değil, saadet istiyorum." Yaşadığı, bir 'yıldırım aşk'. Hiç ayrılmayacaklarını düşünürken, bar patronunun numaralarıyla, 20 yıl sonra bulacaktır sevgili karısını. O da ölmeden önce.
Genç adam 'Ağır Ceza'da bir yargıç. Vural'ı öldüren Oya'nın yargılandığı mahkemenin başkanıydı. '34 HN 161' plakalı arabasını 'Zehirli Hayat' (1967), 'Ayrılık Saati' (1967), 'Benim De Kalbim Var' (1968), 'Cilveli Kız' (1969) filmlerinden anımsıyoruz.
'Temyizdeki birkaç dava dosyasını takip için' Ankara'ya gittiği Haydarpaşa sahnesi çok hoş. Trenin 'CD 3523' numaralı vagonuna biniyor. Belki film aynı gün çekildiği için Oya da, birkaç ay önce aynı vagondan inmekteydi!
Vural, kocasının yokluğunda Oya ile beraber olmak ister. Yine başaramayınca kontrattaki 7'nci maddeyi kullanarak şantaj yapıyor. Oya'nın mücevherlerini (20 bin liradan fazlaymış) ve Bedia Muvahhit'in 50 bin lirasını kapacaktır.
Kayınvalidesi tarafından evden kovulunca kocasına bir mektup bırakıp gider kahramanımız. "Bu mektubumla sana ve hayata, ikinize birden veda ediyorum. Bugüne kadar benim hayatımda yalnız sen vardın. Ben senin aşkınla yaşamaya başlamıştım. Tatlı günlerle dolu evliliğimiz bir serap oldu şimdi. Oysa kısa bir zaman içine büyük bir aşkı, ebedi saadeti sığdırmıştık. Her şey sona erdi. Gönül böyle olmasını istemezdi fakat kader bizi ayırdı. İnsan, alnına yazıldığı kadar yaşar. Benim yazım da bu kadarmış. Sakın arkamdan gözyaşı dökme. Benim yüzümden üzülmeni, acı çekmeni istemiyorum."
İntihar girişimi başarısızlıkla sonuçlanır ve Anadolu'da şarkıcılığa, hatta konsomatrisliğe başlar. 'Kırbaç Altında' (1967) filminde de gördüğümüz bardaki müşterilerden biri Ali Demir.
Bu arada bir kızı olmuş; Sevgi. 'Anacığından başka kimsesi yok'. ['Hayat Kavgası'ndaki (1969)] Hasan Ali Yücel İlkokulu'nda (Kuruluşu 1944) beyaz yaka siyah önlüklü öğrenci. Derste bir şiir üzerine çalışıyorlardı. 'Yurdum'; "Gülsem de bu topraklarda//Ölsem de bu topraklarda//Bu dağlar benim dağım//Bu yollar benim yolum//Geçmişim geleceğim."
Okulda 'bar karısının kızı' olarak biliniyor. "Senin günahını ben çekiyorum. Alnıma öyle bir kara leke sürdün ki başımı kaldırıp kimsenin yüzüne bakamıyorum. Yok muydu barda çalışmaktan başka yapacak bir iş" diye yakınmıştı. Ancak kısa bir süre sonra sahnede şarkı söylerken göreceğiz kendisini. Evleri dışarıdan 'Kalbimdeki Yabancı'da (1968) Osman-İzzet Günay'ın; İçerden 'Tığ Gibi Delikanlı'da (1964) Gül-Filiz Akın'ın eviydi.
Vural, yıllar sonra tekrar karşımıza çıkar. Bıyıklı ve saçları kırlaşmış. Oya'yı unutamamış. Ancak genç kadının 'artık ne yıkılacak bir yuvası ne de bozulacak saadeti var'. Bar patronu, genç Sevgi'yi görür görmez 'rotayı değiştiriyor'. "Kime niyet kime kısmet." Oya için aldığı bileziği hemen Sevgi'ye verir.
"Maşallah, ne kadar da büyümüş. Çok şeker kızın var Oyacığım" diyor. Oysa bu daha ilk görüşüydü. İlişkileri ilerleyince Sevgi de, annesinin yıllar önce yaptığı gibi bir mektup bırakıp gitmelere kalkar; "Anne, artık ne sana ne de evine tahammülüm kaldı. Bir daha dönmemek üzere başımı alıp gidiyorum. Böyle olmasını istemezdim. Fakat elimde değil, içimde sana karşı yılların biriktirdiği bir nefret var. Babasızlığım, çocukluğumun yalnızlığı, arkadaşsızlığım. Benim için katlandığın fedakârlıkları (Tijen Par 'fedakârlıklarını' diye seslendirmiş) inkâr edemem. Bir dediğimi iki yapmadın. Her şeyin en iyisini alırdın bana. Fakat ben bunları istemiyordum. Ben sadece iftihar ettiğim bir annem olsun istiyordum. Oysa sen benim için daima bir utanç sebebi oldun. Senin yanında ne evlenebilirim ne de mesut olabilirim." Anladığımıza göre kaçma nedeni Vural'a olan aşkı değil, annesine olan nefret.
Kadeh tokuşturdukları meyhanede Silvana Panpani masalarının önünden geçiyor. Sırtını iki saniye, yüzünü bir saniye görüyoruz. Bu kadarcık kısa sürede bile tanıyabilmemiz nedendir?
Sevgi, 18 yıl önce annesinin olduğu yerde şarkı söylüyor. Aradan geçen bunca yılda Garson Ali ve orkestra elemanları yaşlanmamış. Giysileri aynı.
Ali, filmin başında Sevgi'nin içkisine 'zamkinoz' karıştırmıştı. Vural, amacına ancak böyle ulaşabileceğini düşünüyordu. İlaca rağmen başaramaz. 'Zamkinozlu içki' ile kaç genç kıza sahip olmuştur acaba?
"Ne yaptımsa kızım için yaptım" diyordu Oya. Kızını kurtarmak için Vural'ı iki kurşunla öldürür. Sonrasında yorgun kalbi daha fazla dayanamaz.
Mahkeme sahnesinde Savcı-Mehmet Büyükgüngör ve Ağır Ceza Üyesi-Doğan, daha yargılama sonuçlanmadan, Oya'ya 'suçlu' diye hitap ediyorlar.
Yaptıklarına pişman olan Sevgi tabuta kapanıp "Annem benim yüzümden öldü. O'nu ben öldürdüm" diyordu. Babasının yaklaşımı daha sosyolojik; "Hayır yavrum! Senin bir günahın yok. O'nu hepimiz biraz öldürdük." Bu sahne Hallaçzadelerin ['Tamirci Çırağı' (1965) ve 'Kumarbazın İntikamı' (1966) filmlerinden anımsadığımız] villası önünde çekilmiş.
'Evlat Uğruna'daki melodiler.
'Gel Ey Denizin Nazlı Kızı' (Acem-Aşirân) (Aleko Bacanos) 2 sahnede (Oya, İstanbul'a gelirken; Hayri, Esen "Sanki bir mucize olmuş, küçük Sevgi annesinin karanlık hayatına bir güneş gibi doğmuştu" derken).
'Kırmızı Gülün Alı Var' (Hicâz Rumeli türküsü) 4 sahnede (Oya iş aramak için Dursun Han'a gelince; Sevgi'ye "Üzülme kızım, her şey gelir geçer. Ben, bugün var, yarın yokum. Fakat senin önünde koskoca bir istikbal var. Okur da iyi bir meslek sahibi olursan benim çektiğim sıkıntıları çekmezsin" derken; Sevgi'nin yazdığı mektubun sonunda; Sonlara doğru kızına sarılıp, Vural için "O kimseyi sevmez. Yalnız kendisini sever" derken).
'For a Few Dollars More'daki (1965) (Ennio Morricone) 'La Resa Dei Conti (Music Clock)' Vural, evde Oya'ya saldırdığında.
'Goldfinger'daki (1964) (John Barry) 'Dawn Raid on Fort Knox' (0.26-0.45 dakikalar arası) Vural, kaçan Oya'nın peşinde koşarken. 'Teasing the Korean' (0.54-1.14 dakikalar arası) Doğan, arabası ile Oya'ya çarpınca.
'Les Aventuriers'deki (1967) (François de Roubaix) 'Enterrement Sous-Marin' Gülşen, Oya'ya Hiç Vural gibi bir erkek kaçırılır mı" derken.
"J'ai Tué Raspoutine"deki (1967) (Andre Hossein) 'Générique (Fin)' Hemşire, Oya'ya "Bir ziyaretçiniz var" derken. 'Chanson Tzigane' Doğan, meyhanede "Şu bizi tanıştıran kazaya şimdi şükrediyorum" derken.
'Cleopatra'daki (1963) (Alex North) 'Grant Me an Honorable Way to Die' Vural, otelde Oya'ya "İcabında 40 para için adam harcarım" derken.
"Breafast at Tiffany's"deki (1961) (Henry Mancini) 'Latin Golightly' Gülşen, Vural'a "Seninki evleniyormuş" derken. 'Holy' Oya ve Doğan gazinoda Vural ve Gülşen ile karşılaşınca.
'The Spy Who Came in from the Cold'daki (1965) (Sol Kaplan) 'Contact' 6 sahnede (Oya, ameliyattan çıktığında; Hamile olduğunu öğrendiğinde; Gülşen, otelde "Vural'la aranızda bir şey mi geçti" dedikten sonra; Vural, Doğan'ı otelde gördüğünde; Oya, intihar etmek istediği Galata Köprüsü'nde bayılırken; Mahkeme sahnesinde Doğan ile göz göze geldiğinde).
'Si minör Manfred Senfonisi, Op. 58; IV. Allegro con fuoco' (1885) (Pyotr Ilyich Tchaikovsky) 8 sahnede (Doğan'ın annesi "Gücenmeyin ama bu köşke ilk defa asaletten mahrum bir gelin geliyor" dedikten sonra; Arabada "Vural isminde birini tanıyor musun" diye sorduktan sonra; Vural'ı, evin salonunda bekler bulduklarında; Vural "Alacağımı kimsede bırakmam" derken; Kayınvalide-Bedia Muvahhit'ten 50 bin lira isterken; Bedia Muvahhit, Oya'ya "Bu eşarbı da doktorda mı unuttun" derken; Yıllar sonra Vural, Oya'nın evine gelince; İki kurşunla öldürülürken).
"Benim güzel gözlüm//Benim melek yüzlüm" (Metin Bükey) melodisi 2 sahnede (Oya evi terk ederken; Hayri Esen "Böylece yıllar geçti. Küçük Sevgi büyümüş, okul çağına gelmişti" derken).
'Gönlümün Bülbülüsün Aşk Bahçemin Gülüsün' (Nihâvend) (Alâeddin Yavaşça) 2 sahnede (Hayri Esen "Fakat babasız çocuk büyütmek kolay değildi. Oya, hayatı tek başına göğüsleyerek, çalışıp kazanmak zorundaydı" diye anlatırken; Sevgi'nin yazdığı mektubun başında).
'Sevdim Seni Ey İşvebaz' (Nihâvend) (Tamburî Cemil Bey) 2 sahnede (Oya, İstanbul'dan ayrılırken, Sevgi "Alnıma öyle bir kara leke sürdün ki başımı kaldırıp kimsenin yüzüne bakamıyorum. Yok muydu barda çalışmaktan başka yapacak iş" derken).
'Saba Makamında Keman Taksimi' Filmin sonunda.
Selma Güneri, Leslie Caron'a benzetilirdi. 1967 sanat yaşamında önemli bir yıl. İlk plağını doldurup Japon Bahçesi'nde sahneye çıkmış. Babası Lütfi Güneri'nin bir trafik kazasında ölümü de bu yılda.
Filmde, Vasfi Uçaroğlu Orkestrası eşliğinde bir şarkı söylüyor (2 dakika). Sahibinin Sesi plaklarından çıkmıştı. 'Ay Altında' (1967) (Türkçe sözler Sezen Cumhur Önal) (Düzenleme Turgut Dalar); "Gelsen bana sevişelim ay altında//Ay altında öpüşelim gel bana//**//Kimseler duymasın sana göz koymasın//Benim olmalısın sen//Bu mevsim geçmeden kuşlar göç etmeden//Koş gel o ülkeden sen."
Selda Alkor da Kim Novak'a benziyor. Filmde iki şarkı söylemiş. İlki Vural'ın gazinosunda (2 dakika); "Sevmek ne güzel şeydir//Sonu hicran olmasa//Hayatta her şey olsa, her şey olsa//Şu ayrılık olmasa//**//Açıldı hep çiçekler//Uçuştu kelebekler//Ne çiçek ne kelebek//Gönlüm hep seni bekler//**//Bekliyorum sevgilim//Gel de derdimi anla//Belki kavuşacağız, belki de ah//Biz ikimiz zamanla." Şarkının başında sarhoş müşteri-Hakkı Haktan "Yavrum, canım" diye laf atıyor. Sonradan içtenlikle alkışlar.
Anadolu'daki Rast şarkısı (2 dakika) sırasında Oya da sarhoştu; "Sensiz geçen günlerim gözlerimde yaş olur//Kime candan bağlansam O can evimden vurur//**//Bahtım o kadar kara gündüzüm gece olur." Sonra kadehi yere atarak kırıyor.
Gülşen'in Oya'yı gazinoya getirdiği sahnede Alain Delon'dan bir 'chanson' var. 'Laetitia (Leticia)' (François de Roubaix / Jean Pierre Lang). 'Les Aventuriers (The Last Adventure)'de (1967) kullanılmış. "Sana âşık olduğumu bilmiyordum" diyor; "Laetitia, non je ne savais pas//J'etais amoureux de toi!"
Oya, evi terk ederken duyulan melodiyi (Metin Bükey) 'Kalbimin Efendisi'nde (1970) 'ninni' olarak dinleyeceğiz; "Benim güzel gözlüm//Benim melek yüzlüm//Tatlı bakışında//Ben cenneti gördüm//**//Sen varsan ben varım//Benim tatlı ilkbaharım//**//Sana canım feda//Sana ömrüm feda//Benim tek varlığım//Sensiz yaşayamam."
Vural-Ekrem Bora; Oya-Selda Alkor; Sevgi-Selma Güneri; Gülşen-Feri Cansel; Kayınvalide-Bedia Muvahhit; Doğan-Muzaffer Tema; Haydarpaşa ve Tarabya görüntüleri; Galata Köprüsü; Topkapı Otel'deki görevli-Zeki Sezer; Mahkeme sahnesi; Savcı-Mehmet Büyükgüngör; Sevgi'nin küçüklüğünü canlandıran Özcan Yiğitmen; Lisedeki arkadaşı Gülten Ceylan; Doktor-Ahmet Açan; Garson Ali-Orhan Çoban; Doğan ve annesinin hizmetçisi Fadime; Vural'ın işyeri önündeki '34 DD 393' plakalı taksi; Oya'yı evine götürdüğü '34 AV 119' plakalı taksi; İçinde, Sevgi'nin yolunu gözlediği '34 FC 848' plakalı 'Chevrolet' taksi; Sevgi'yi evine bıraktığı '34 DR 049' plakalı 'Plymouth' taksi çok güzeldi.
Vural'ı Hayri Esen; Sevgi'yi Tijen Par; Gülşen'i Alev Koral; Doğan'ı Erdoğan Esenboğa; Annesini Bedia Muvahhit; Doktor-Ahmet Açan ve Savcı-Mehmet Büyükgüngör'ü Doğan Bavli seslendirmiş.
Selda Alkor'un 5-10 santimlik gösterişli küpeleri de filmin kahramanları arasında! Bazılarını başka filmlerden anımsıyoruz. 'Sevmek Ne Güzel Şeydir' şarkısındakini, 'Kırbaç Altında'da (1967) 'Ferayi'yi söylerken ve 'İntikam Uğruna'da (1966) "Ben içmeyeyim de kim içsin" derken; Vural'a 'kendisini iyi hissetmediğini' söylediği sahnedekini, 'Kırbaç Altında'da (1967) 'Bülbülün Çilesi'ni söylerken takıyordu.
İstanbul'a geldiğindeki pardösüyü ise 'Yosma'da (1966) sonlara doğru ve 'Merhamet'te (1967) Osman-Cüneyt Gökçer'i hapishanede ziyarette gittiğinde giyiyordu.
Gülşen, Oya'ya iş vermesi için ricacı oluyor; "Arkadaşım çalışmak istiyor. İhtiyacı var. Ne olur Vural Abi, O'na yardım et de sayende kalkınsın zavallıcık. Çok iyi bir kızdır." Patron da "Tabii, tabii! Böyle cici kızları kalkındırmak başlıca vazifemiz" karşılığını veriyor. 'Cici' insanlar ve ülkeler 'yardımla kalkınmaya' alışırlarsa toparlanmaları çok zor.