“Bir avcı, avlayacağı hayvana ne kadar yakın olursa işi o kadar kolaylaşır.” Babasını öldüren Jack’ın yanında çalışma nedenini böyle açıklıyor Bill. Arkadaşı Cesi’nin öldürülmesinden sonra intikamı ikileşecektir.
03 Mart 2014

"Bir avcı, avlayacağı hayvana ne kadar yakın olursa işi o kadar kolaylaşır." Babasını öldüren Jack'ın yanında çalışma nedenini böyle açıklıyor Bill. Arkadaşı Cesi'nin öldürülmesinden sonra intikamı ikileşecektir.

Renkli ve Montgomery Wood'lu '(Blood For a Silver Dollar) Un Dollaro Bucato'nun (1965) siyah beyaz Yeşilçam uyarlaması. Her şeyin yerlisi yapılır da 'Killing' ve 'Kovboy' filmlerinin yapılmaz mı? 1967'de onlar rağbette. Birçok yapımcı 'Altına Hücum' edercesine bu konulara el atmış. Kartal Tibet de 'Karaoğlan'lıktan 'Kovboy'luğa geçmiş. Ekim ayında çekilen filmin gösterime girişi 18 Aralık 1967, Pazartesi günü (Beyoğlu) Lüks; (Şehzadebaşı) Kulüp; (Üsküdar) Lâle sinemalarında. Dış sahneler Büyükdere'den Bentler'e giden yol üzerindeki Bilezikçi Çiftliği'nde; Otel iç sahneleri Hafize Hanım'ın Yeniköy'deki villasında yapılmış. 84 dakika sürüyor. En büyük sorumluluk Sohban Koloğlu'nun üzerinde; Sanat yönetmenliği, dekorlar ve nalbant rolü.

Filmin başlangıcı 'The Defiant Ones' (1958) gibi ama biraz farklı. Hollywood yapımında iki hapis kaçağının biri siyah biri beyazken 'Kader Bağı'nda ırk ayrımı(!) yalnızca çaldıkları at ve şapkalarda. Bill'inkiler siyah, Jesse'ninkiler ise beyaz. Bir diğer fark, bizimkilerin kolları ve bacakları birbirine zincirli. ('Joker'-Tony Curtis ve Noah Cullen-Sidney Poitier'in ise sadece ayakları bağlıydı).

Olaylar İç Savaş sonrasında. Ancak bu konu birkaç cümleyle geçiştirilmiş. Joe, Bill'e "Pis güneylinin birisin... Biz çok güneyli postaladık mezarlığa" demişti. Bir de Jack, Taylor'un 'güneyden kiralık bir katil getirdiğini' söylüyor.

Bill ve Cesi (Jesse) hapisten kaçmışlar. Tek çadırlı(!) Kızılderili kabilesinin yardımı ile zincirlerinden kurtuluyorlar. Artık namuslu bir yaşamı seçeceklerdi. Yine de evlerine ulaşmak için iki at çalmaları gerek. Denver ve Sun Slipper'a giden bir yol ağzında ayrılırlar.

Bill'in babası Tom bir çiftlik sahibi. (Girişinde, imla kurallarını alt üst eden 'Tom of Farm' yazısı var). Denver'ın alikıran baş keseni Jack'dan borç para almış. Oğlunu, bir numarayla hapse attıran da aynı kişi. Yaşlı adam '24 saat içinde çiftliği terk etmediği' ve üstelik "Oğluma yüklediğiniz cinayeti sizin işlediğinize dair vesikalar var elimde" diye diklendiği için öldürülür. Jack'ın gerekçesi çok inandırıcı! "Vesikalar mı? Onların işe yaraması, mahkemeye bildirmen için hayatta kalman lazım, Moruk. Malum ya ölülerin ağzı sıkı olur." Bill, geldiğinde babası, katil için sadece "Den... Den... Denver şehrinde..." diyebiliyor. Kahramanımıza oralara gitmek düşer.

Denver için bazı sahnelerde 'kasaba' deniyor. Kovboy filmlerinde görmeye alıştığımız pek çok şey yerli yerinde. 'Saloon', 'Sheriff Office', 'Hotel', 'Wells Fargo', 'Saloon', 'Post Office'. Bankanın adı ise, günümüzdeki gibi tehlikeli görülmediği için(!), 'National'.  Sadece 'kilise ve haç şeklindeki mezar taşlarına' cesaret edilememiş. Berber, marangoz, demirci nalbant sokakta çalışıyor. Her taraf  'Wanted' ilanlarıyla dolu. Bunlardan biri ünlü atlı polis Kit Carson. 'Soyadı' ve 'ödül' Türkçeleşmiş; 'Karson' ve 3000 'Dolar'. Tex (Willer) adlı çizgi roman kahramanının aynı adlı bir arkadaşı vardı. (Belki bir rastlantıdır, Cesi'nin soyadı da 'Carson'). Aranan bir başka kişi 'The Lawless Frontier'in (1934) kötü adamı Pandro Zanti. O filmde John Tobin rolündeki John Wayne'in babasını öldürmüştü.ae5874578s5

Jack ve adamları gelene kadar Denver cennet gibiymiş. İnsanların yüzü güler, sokakta serseri kurşunlardan korkmaksızın kadınlar, çocuklar gezermiş. Şimdi 'ölüm' kol geziyor! Belalısı, iti çakalı bol, tonla. Sam'in anlattığına göre meydan 'tabutçuyla akbabalara kalmış'. "Herifler öyle nişancı ki doktorlar bile aç kalıp terk etti şehri. Yaralanmadan ölüyor vurulanlar." Namuslu bir iş bulmak mümkün değil orada. Berber, nalbant, demirci ağız birliği etmiş gibi aynı şeyi söylüyor; "Ben, kendimi zor geçindiriyorum. Başka kapıya."

İşler kesat. Kasabadakiler bile iş aramak için dışarı gidiyorlarmış. Marangoz biraz daha şanslı; "Tabancalar sık sık çalışır da kasabada tabutla falan idare ederiz." Eceliyle ölen de azmış.

Şehre yeni gelenler, 'Sheriff'in ofisine gitmek zorunda; "Her yabancı benle teşerrüf etmek zorundadır. Yabancıları, kendilerine bayıldığım için değil, silahlarını almak için çağırırım. Kasabada gürültü patırtı, kanunsuz iş istemem." Şerif milletinden hoşlanmayanlar tabancalarını bırakıp defolabilirlermiş. 'Haciz koymak gibi bir şey'. Bill'e göre 'silahsız bir kovboy çıplak bir insan gibiydi'. Şerife göre ise 'çıplak insanlar daha az zararlı olurlar'. Kahramanımız "Sen, Şerif misin milletin hürriyetine kâhya mı" dediğinde "Dilin az daha uzarsa hürriyet hakkındaki konferansına (parmaklıkları göstererek) içerde devam edersin" yanıtını alıyor. Jack ve adamlarının neden silahlı olduğunu otelcinin sözlerinden anlıyoruz; "Almaya gücü yetmiyor da ondan." Aslında Şerif, Sam'ın söylediği gibi 'mostralık bir enayi'. "Kibar Jack'ın işgüzar kuklası." Yaptığı her şey 'dostlar alışverişte görsün misali'. Elinde hep bir puro.

İhtiyar Tom, Jack'dan faizle para almasının bedelini canıyla ödüyor. '24 saat içinde çiftliği terk etmeyip biraz da diklenince' 6 kurşun sıkılıyor yaşlı adama. Sözünü ettiği 'oğlunun suçsuzluğunu' kanıtlayan 'vesikalar'ın ne olduğu senaryoda işlenmemiş. Oysa İtalyan filminde çok önemliydi bunlar. Zavallının mezar taşı, haç değil düz bir tahta.

Bill... Korkusuz Bill. Atı, silahı, kafası çabuk iş görür, hızlı cinsten. Biraz ağzı kalabalık. Tabanca, O'nun dilinde 'oyuncak'. Silahta ve lafta kurusıkıyı sevmezmiş. Kafasını bozanı yumrukla su fıçısına veya tabanca ile (sülalesine kavuşması için) tabuta postalıyor. Bazen de tepe taklak yere çakıyor. Damarlarında babasının cesur kanı var. Katillerden intikam almaya yemin etmişti. Doğduklarına pişman edecek, kan kusturacak. Hayat felsefesi "Kimin cenazesinin önce kalkacağını tabancalar tayin eder. Kendine güvenmeyenler erken ölür" şeklinde. Denver'da 'normal bir iş' bulamayınca oranın en belalısı Kibar Jack'ın yanında çalışmaya karar verir. Bilgi istediği kasabalı korkudan titriyordu; "Vakitsiz ölmeye niyetim yok oğlum. Başkasından öğren. Ya da bara git kendin sor."

Yumruğunun gücünü Dalton'un çenesinde kanıtlayınca, Jack'ın 'en yeni, en güvenilir, maaşına en çabuk zam alan' adamı olur. Silahsızken beli üşüyormuş! "Tabancasız fedai, dişsiz köpeğe benzer. Düşmanlarını ıslık çalarak kaçıracağımı ummazsın herhalde" deyince hemen bir tane takdim edilir kendisine. Bir sahnedeki hoş bir espri: Taylor'un 'ortalıktaki en hızlı silah çeken silahşoru' kâhya olarak getirttiği konuşulurken "Tabii, benden sonra" diyor Bill.eryeryer

Jack, Denver'ın 'aç gözlü ve en belalı adamı'. Lakabı 'Kibar'. Bir başka sahnede 'Öldürücü'. Joe bunu düzeltir; "Öldürücü değil öldürtücü!" Ağzı laf yapan biri. Rose gibi dilberleri görünce kendisini tutamıyor; "Sabah sabah şehre ışık saçan bir güzelliğe şahit olmak ne şeref." Tek amacı 'tekmil Denver çiftliklerini, ne kadar arazi varsa ele geçirmek'. Herkes O'na borçlu. Ölüler listesine yazılmak istemiyorlarsa malı mülkü bırakıp oradan gitmeliymişler. Rakip çiftliklere geliş ve gidişi havaya ateş ederek. Haklarında bilgi toplaması da bir adamlarını kaçırmak suretiyle. "İnsanları konuşturmanın usulleri vardır." Bülbül gibi söyletip daha anlatacak başka bir şeyi kalmayınca "Bilgisi kıt olanların yaşamasına gerek yok" sözleriyle öldürtür zavallıyı. Taylor'un adamı Dixy'ye böyle davranıyor. 'Her zengin gibi düşmanı bol'. Barda patırtı sevmez ama patırtısız gün de yok. Bir kovboy kasabasında yaşamasına karşın kadınları iyi tanıyor. Paraya karşı hasis; Kadınlardan bıkınca adamlarına bırakacak kadar cömert. Yanında çalışanlara verdiği para bol ama aslanın ağzında. Adamları da müthiş; Joe-Mehmet Ali Akpınar, Dalton-Necip Tekçe, Adnan Mersinli, Ali Seyhan, Çarli-Yılmaz Köksal. Çetedekiler 'hızlı yaşayıp çabuk ölüyorlar'. Oralarda 'eli hızlı olanın ömrü de uzarmış'.

Bir yerde ufak bir hata yapıyor Jack. "Taylor'u" diyecekken "Dalton'u iyi tanırım" diyor. Benzer şekilde Joe da Bill'den kuşkulanınca "Sen ayrılma gözümden" demişti. 'Gözümün önünden' demek istedi galiba.

Cesi'nin namı 'Şimşek'. Karşısındaki daha gözünü kırpamadan tabancasını çekecek kadar hızlı. Başkası silahına el atmadan tetiğe dokunmayacak kadar da dürüst. Dünyanın en mert, en cesur, en temiz insanı. Kimsenin durup dururken canını yakmazmış. Haksızlığa tahammülü yok. "Zaten bu yüzden adam öldürdüm" demişti Rose'a. Austin'de Yılan Rocky çetesini de tek başına temizlediğini öğreneceğiz. Kızılderili reisi ile "Karamba. Karamba bamba. Okara bumba. Orama" diye konuşması harika. Hapisten kaçtıktan sonra kendisine yeni bir hayat kuracaktı. "Namuslu bir iş. Belki ufak bir çiftlik." Taylor'un çiftliğinde kâhya olur. Jack "O it hızlı tabanca çekiyor diye benim bütün planlarım suya mı düşecek" demişti. Çete, 6 kurşunla 'yolcu ediyor' delikanlıyı. (Böyle bir standartları var galiba. Tom'u da 6 kurşunla 'postalamışlardı'). Son nefesini vermeden önce kardeşini, Bill'e emanet eder.

Rose... Cesi'nin melek kardeşi, tatlı 'Rozitası'. Sarışın, güzel bir kız. Gökten düşmüş huri. Jack gözüne kestirmişti ama kısa sürede ne denli çetin bir ceviz olduğunu anlayacaktır. Wells Fargo posta arabasından inişi İtalyan filminden alınmış. Evelyn Steward- Judy O'Hara' da aynı kapıdan ve elinde şemsiye ile iniyordu.

İhtiyar Taylor, bir çiftlik (Farm Taylor) sahibi. Çetenin deyişiyle 'Moruk'. Adamlarının bir kısmı Kızılderili. Bir şeyi yapacağım derse yapar. 'Domuz gibi inatçı'. "İnadının sonu tabutçuda biter" demişti Jack. Öyle de olur. Borcunu ödemek için Lepton'daki bir bankacı dostundan para istemesini adamı Dixy "Arizona'daki banka sahibi arkadaşı" diye anlatıyor. Taylor'un, bir sahnede sözünü ettiği 'alın teri' zamanımızda yok artık. Yerini şans oyunlarına bıraktı.

Otelci-Necdet Tosun filmin neşesi. 'En kıyak' odayı Bill'e verir. 'Haşeratsız, yatağı yumuşak, kapısının kilidi sağlam, gürültüsüz'. Sözlerinde kesinlik yok. Örneğin Taylor'un çiftliği için "Ne uzak ne de yakın" demişti. 'Solda ve hemen otelin yanında' olan 'Sheriff Ofisi' için ise "Sağda, 30-40 adım ilerde" diyor. Jack, 'midesini dolduracağına biraz da kafasını çalıştırmasını' ister otelcinin.

Çarli, Bill ile aynı hapishanedeymiş. "Biz çıkarken sen girmiştin" diyor. Çeteye katılma nedenini şöyle; "İşsiz, aç bilaç sürünmekten iyidir." Çetede olmaktan da pek hoşnut değil. "İnsanın herhangi bir yerde çalışması patronlarını sevmek demek mi Bill. Açıkçası Kibar Jack'dan da adamlarından da en aşağı senin kadar nefret ediyorum." Babasının ölümünü araştıran Bill'in "Sen bilirsin be Çarli. Tom'un çiftliğini basıp kır saçlı bir ihtiyarı öldürdünüz mü" sorusunu "Bilmiyorum. Her hadisede başka bir ekip kullanır, Patron" diye yanıtlıyor. Oysa baskında O da vardı. 'Farm Taylor'da Cesi'nin kurşunlarından kaçarken Adnan Mersinli'yi tek eliyle atın terkisine alışı hayranlık verici.dtuutru

'Un Dollaro Bucato'da (1965) Amerikan İç Savaşı sonrasında Yüzbaşı Gary ve Teğman Phil O'Hara kardeşler artık serbest. 200 dolara iki at satın alırlar. (Bizimkiler çalmıştı). '30 mil civarda başka at yokmuş'. Gary, karısı Judy'nin yanına yola çıkar. Phil ise iş aramak için Yellowstone'a. Ama önce kumbarasının anahtarını evlilik hediyesi olarak veriyor abisine. Savaş sonrasında bir güneyli için yaşam çok zor. Kardeşinin yanına gitmek zorunda kalır Gary. "There is no future for us here" diyor karısına. Yakında yanına çağıracakmış genç kadını. Kardeşinin 'bir gümüş dolarını' alır yanına. Yellowstone'un en zengin adamı McCory'nin yanında çalışmaya başlar. İlk 'icraatı' Donaldson için çalışan 'Blacky' adlı silahşorun icabına bakmak. Öldüreceği kişinin kardeşi, olduğunu çok geç fark eder. Kendisine gelen kurşuna 'o bir gümüş dolar' engel oluyor. ('Kader Bağı'nda babasının köstekli saatiydi). Sonrasında kahramanımızın intikamı var. Bazı sahneleri küçük farklarla İtalyan filminden almışız. Gary'nin iplerden kurtulması mahmuzu ile keserek; Bill'inki duvardaki bir metali kullanarak. Bir haydudu, sigarasını yaktıktan sonra bayıltmak ikisinde de aynı. Bir başkasının boğazından bıçaklanması da. Filmin sonunda Bill, Jack'ı 25 kurşunla öldürürken, Gary'nin bu zahmete girmesine gerek kalmaz. Kasabalılar "Leave him to us. The folks of Yellowstone will take care of him" diyor. Rose ve Judy ile öpüşmeleri aynı.

Bill'in 'masumiyetini kanıtlayan vesikalar'ın ne olduğunu öğrenemiyoruz. İtalyan filminde ise Phil bunları bir duvar saatinin içine saklamış; Banker McCory ve Şerif Anderson'un soygun nedeniyle arandıklarına dair 'Wanted' afişleri.

Kibar Jack ve Şerif-Feridun Çölgeçen, oraların kralı olup meydanlarda 'heykellerinin dikileceğini' düşünüyorlardı. Sonunda 'mezar taşları dikilir'.

'Kader Bağı'ndaki kovboy şarkıları.

'Red River Valley' (1889) (James Kerrigan); "Won't you think of the valley you're leaving//Oh, how lonely and sad it will be//Oh, think of the fond heart you're breaking//And the grief you are causing me." Jenerikte.

"Streets of Laredo (The Cowboy's Lament)"; "As I walked out in the streets of Laredo//As I walked out in the Laredo one day//I spied a young cowboy, all wrapped in white linen//Wrapped up in white linen and cold as the clay." Kızılderili kabilesinde Bill ve Cesi'nin zincirleri çıkarıldığında.

'Footprints in the Snow' (1880) (Harry Wright); "Give met he wintertime when//The snow is on the ground//Cause I found her when//The snow was on the ground." 2 sahnede (Bill, Dalton'u döverken; Jack ile Cesi'nin olduğu bara geldiğinde).

"Twistin' U.S.A." (1961) (Kal Mann); "They're twistin' in Cleveland in Kansas City too//They're wailing in Warwood in Pittsburg and St. Lou//So baby get ready//Yeah I'm gonna twist with you." 'Saloon'daki danslı partide.

Filmdeki melodiler.

'The Bible: In the Beginning...'deki (1966) (Toshiro Mayuzumi) 'Cain and Abel' 5 sahnede (Jack, Tom'a ateş ettikten sonra; Tom, oğlunun kollarında ölürken; Bill "İntikamını alacağım, babacığım" derken; Jack, adamlarıyla Taylor'un çiftliğine geldiğinde; Dalton vurularak ölürken). '40 Days and 40 Nights' 5 sahnede (Bill, çiftliğe geldiğinde. Tulumbadan çektiği suyla yüzünü yıkarken; Posta arabasına baskında; Bağlarını çözen Bill, iki haydudu bayıltırken; Mehmet Ali Akpınar ve Ali Seyhan kavga ederken; Jack, filmin sonuna doğru ateş ederek 'Saloon'a kaçarken). 'Creation of Adam' 3 sahnede (Rose, odasında Bill'in sözlerini düşünürken; Dışarda bağlı olan Bill, Joe'nun saldırdığı Rose'un çığlıklarını duyarken; Bill, haydutların cesetlerini posta arabasından dışarı atarken). "Noah's Ark" 3 sahnede (Cesi, çiftlikte, Jack'ın adamlarına ateş ederken; Haydutlar, posta arabasını kampa getirdiklerinde; Rose'un saklandığı yerin önünden geçerlerken).

'Duel at Diablo'daki (1966) (Neal Hefti) 'Prologue' 4 sahnede (Hapisten kaçan Cesi, kız kardeşinin evine geldiğinde; Bill, Taylor'un çiftliğindeyken; Rose'un odasına konuşmak için geldiğinde; Sheriff'i öldürüp "Babama olan borcumu ödedim" derken). 'Fight at Diablo Pass' 4 sahnede (Bill, Denver'a doğru dörtnal giderken; Taylor'un çiftliğindeyken Jack'ın adamları gelince saklanırken; Çarli, içki ve ekmek almak için kamptan ayrılırken; Jack, kamptan gelen Joe ile konuşurken). 'Dust to Dust' 2 sahnede (Bill, 'Saloon'daki aynada Cesi'nin yüzünü gördüğünde; Kampta, bağlarından kurtulmaya çalışırken). 'Keep in the Shadow' 2 sahnede (Cesi ölürken; Haydutlar, Rose'u sandalyeye bağlarken). "Ellen's Theme" 2 sahnede (Rose, abisinin mektubunu okurken; Bill, babasının mezarı başındayken). 'Earth Turns Red' Bill, Taylor'la ilk kez konuşurken.aedtusu8s5

"Buffalo Gals (Won't You Come Out Tonight)" (1844) (William Cool White) 3 sahnede ('Sheriff'in ofisinden çıkan Bill, berber ve nalbantla konuşurken; 'Wells Fargo' atlı arabası Denver'a geldiğinde; Filmin sonuna doğru Bill ve Rose, posta arabasıyla kasabaya döndüklerinde).

'When the Saints Go Marching in' Bill, Jack'ın 'Saloon'una ilk kez geldiğinde.

'Our Man Flint'teki (1966) (Jerry Goldsmith) "Never Mind You'd Love it" 4 sahnede (Rose, otelci ile konuşurken; 'Sheriff'in ofisinde Jack ile konuşurken; Taylor, Rose'a "Bu para O'nundur. Şimdi sizin hakkınız. Al kızım, abinin alın terinin hakkı bu" derken; Rose, Jack'a "Ne duruyorsunuz vursanıza. Ama sahi, siz korkakmışsınız, yanınızda cellâtlarınız yokken bir şey yapamazmışsınız. Sonra birine ateş etmek için arkasının dönük olması lazımmış" derken). "It's Gotta Be a World's Record" Rose, Taylor'un çiftliğinden ayrılırken.

Hoş bir sahnede kişiler arasındaki fark ortaya çıkar. Konu Çarli'nin öldürmesi. Bill, silahsız adama ateş edemezmiş. Ali Seyhan şaşkınlık(!) içinde; "Niye be? Silahsız bir adamı gebertmek daha tehlikesiz değil mi?" Benzer saflıkta bir espriye 'Robocop2'de (1990) rastlıyoruz. Çeteye ihanet eden Duffy-Stephen Lee, bisturi ile canlı canlı kesilerek cezalandırılır. Ortalık kan ve çığlık doluyken Angie, patron Cain'e "O'nu sadece korkutacağını söylemiştin" diyor. Aldığı yanıt; "Korkmuş görünmüyor mu?"

'Kader Bağı'nda 'Barmen' bir kadın; Nevzat Okçugil. Vahşi Batı'daki 'Saloon'ları süsleyen gösterişli ayna burada yok. (Herhalde Cesi, arkadan yaklaşan Bill'i görmesin diyedir). Yerini cep aynası gibi bir şey ve guguklu saat almış.

Bill'i Abdurrahman Palay; Rose'u Handan Kadıoğlu; Jack'ı Süha Doğan; Şerif'i Rıza Tüzün; Joe'yu Sadettin Erbil; Berberde sakal tıraşı olan Kudret Şandra'yı Zafer Önen seslendirmiş.

Bill-Kartal Tibet; Rose-Semiramis Pekkan; Cesi-Hüseyin Zan; Jack-Muzaffer Tema; Çarli-Yılmaz Köksal; Şerif-Feridun Çölgeçen ve yardımcısı Bedri Çavuşoğlu; Taylor-Asım Nipton; Tom-Faik Coşkun; Gözlüklü Sam-Hakkı Haktan; Taylor'un adamı Dixy; Jack'ın adamları Ayı Joe-Mehmet Ali Akpınar, Yarma Dalton-Necip Tekçe, Adnan Mersinli, Ali Seyhan; Kızılderili kabilesi; Bar sahneleri çok güzeldi.

Muzaffer Tema, 'Kader Bağı'nın son sahnesini uzattıkça uzatmış. Yediği 25 kurşuna rağmen "Ah, öldüm, yandım" diyor ama bir türlü düşüp ölmüyor. Sabrı tükenen Türker İnanoğlu "Muzaffer, yeter artık! Rol çalmayı bırak da öl. Bitsin bu iş" demiş. Sanatçı daha da uzatınca, iki kez ateş etmiş rejisör! İki sahnede görüntüye gelen el, yönetmene ait. "Kalkma sakın. Bu sefer sahici kurşun atarım" tehdidinden(!) sonra tamamlanıyor film. Muzaffer Tema, 6 takım elbise yaptırmış 'Kader Bağı'  için.

Tombul Otelci-Necdet Tosun; "Para, para, para! Şu meret icat edilmeseymiş ne rahat edermişiz. Ne çalışmak olurdu ne de cinayet!"

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)