Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
"Sizi yaptıklarınıza pişman edeceğim Murat Bey." Feride, ancak bizim duyabileceğimiz şekilde bunları diyor ama Play-Boy Club'da delikanlının gözlerine bakarak söylediği şarkı çok farklı. "Sesini ilk defa duyduğum zaman//Kalbim duracakmış gibi oldu bir an//Garip bir his sardı içimi birden anlamadan//Seni peri sanmıştım cennetten konuşan//**//Hayalini sordum gece rüyalardan//Kalbinde yaşadım uzak bu dünyalardan//Seni sevdim sana taptım seni tanımadan//Yandım gözlerinde aramaktan//Artık her şeyimle hasretim sana//Dünya bana zindandır senden uzakta." Filmin adını genç kızdan duyacağımızı sanmıştık. Oysa "Seni çok seviyorum ama asla affedemem" diye haykıran delikanlı olacaktır.
Şubat ayında çevrilen 'Seni Affedemem', 29 Mayıs 1967, Pazartesi günü (Beyoğlu) İnci; (Beyoğlu) Lâle; (Aksaray) Bulvar; (Çarşıkapı) Şık; (Kadıköy) Özen sinemalarında gösterime girmiş. 73 dakika sürüyor ve bunun yaklaşık 6 dakika 39 saniyesi şarkı, tango, kanto. 1971'de renkli olarak tekrar çekilecektir: 'Seni Sevmek Kaderim'.
Film, İzzet Zeki Baykara'nın bir oyuna getirilmesi ile başlıyor. Eski büyükelçi, şerefli bir asker. 'Memleketin ender yetiştirdiği bir şahsiyet'. Karısını yıllar önce kaybetmiş. Tek zevki biricik kızının, Feridesi'nin isteklerini yerine getirmek. Babaların en iyisi, en cömerdi. Başka kimi var ki zaten. Kandilli'de muhteşem bir köşkte kalıyorlar. Paraca sıkışınca bir ahbapları, Ragıp Bey yol gösteriyor. Yalıyı satmak. Müteahhit Hamdi Bey de oraya çirkin (üç katı yasal, 5 katı kaçak) bir apartman dikecek!
'Köşkün satış muamelesini ikmal etmek için' müteahhidin ofisine 'teşrif ettiği gün', Galip Bey de oradaydı. Delikanlı, önemli bir işadamı. Ailece İzzet Bey'e hayranlarmış. "Sizinle tanışmak büyük bir şeref. Babam hep sizden bahsederdi." Durumu öğrenince 'köşkü satıştan kurtarmak' ister. "Özür dileyerek, teklif ediyorum. Hissedarı bulunduğum büyük bir şirketin idare heyeti reisliğini lütfen kabul buyurur musunuz? Sizin gibi bir değerden faydalanmak bizim için şeref olacaktır."
İzzet Bey ise 'şaşkın ve tereddütlü'. Ticari işlerde hiçbir 'ünsiyeti olmadığından böyle mesuliyetli bir işi kabul etmekte' pek istekli değil. İşadamına göre çekingenliğe hiç gerek yok! Nezaket ve dil cambazlığı az bulunur cinsten doğrusu! "Endişelerinizin yersiz olduğunu söylememe müsaade ediniz. Biz, sizin devlet adamlığı vasfınızdan faydalanmak istiyoruz. Bir takım ticari muamelelerle sizi yormaya niyetimiz yok." Şirket, gayet kıymetli ticari ve mali uzmanlara sahipmiş. "Kabul buyurursanız sizin deruhte edeceğiniz iş, sadece, dış ülkelerle temaslar temin etmek, uzmanların hazırladıkları mukaveleleri imzalamaktan ibaret olacaktır." Eski büyükelçinin deruhte edeceği işler arasında 'hapislik' de var!
"Bilemiyorum. Size faydalı olmaya çalışırım. Ama dediğim gibi ticari meseleler..." falan diyerek biraz daha dirense de bir sahne sonra işe başlamıştı bile İzzet Bey. "Oldu bu iş." Kızına, uzun zamandır istediği arabayı alır önce.
"Babacığım, okumadan imzaladınız!" Elinde dolma kalem haldır huldur bir yığın evrakın başındayken "Onlar (şirkettekiler) benden daha iyi biliyorlar. Ben zaten hiçbir şey anlamıyorum ki" diye yanıtlar Feride'nin uyarısını.
Bir gece evlerine, mali polisten Komiser Rauf ve Kenan Tüzer gelir. "Lütfen müdüriyete kadar gelmenizi rica edecektik." 'Büyük bir döviz kaçakçılığı' suçlamasıyla tutuklanır. 'Memleketin yetiştirdiği büyük şahsiyet', meğer Ragıp ve Galip beylerin oyununa gelmiş. Feride'nin bunu öğrenmesi aylar sonra.
"Birdenbire ne olduğumu anlamadan kendimi babamın mahkemesinde buldum. Olaylar korkulu bir çığ gibi büyüyüp gelişiyordu." Murat Özkut, kartında ve kapısındaki yazıda 'avukat'; Mahkemede 'savcı'. Duruşma sahnesinde bir savcı zaten vardı. Ama suçlamayı Murat yapar. Esip gürlerken saçları dalgalanıyor. Uzun cümlelerde nefesini ayarlamakta zorlanıyor. Yerde yere vurur İzzet Bey'i. 'Memleketin fakir evlatlarının haklarını gasp etmesi'; 'Yabancılarla işbirliği'; 'Düpedüz vatan hainliği'; 'Sahtekârlık'; 'Dalavere'. Feride'nin 'bu acımasızlığı' anlamasına ve 'bu canavar suratı' unutmasına imkân yok. İçinde büyük bir kin denizinin kabarıp dalgalandığını hissediyor. Murat Özkut ise çok formda; "Bu adam, sizleri inandırmak istediği gibi, kandırılmış bir zavallı değil menfaatinden başka hiçbir endişesi olmayan usta bir sahtekârdır. Konuşmaması da suçlu olduğunun en büyük delilidir. Böyle bir dalaverecinin İstiklal Madalyası'na sahip oluşuna gelince, bu, vatan uğruna hayatlarını vermiş şehitlerimizin ruhuna edilmiş en büyük küfürdür."
Galip "İstanbul'un en iyi avukatları savunacak babanızı" demişti. Ama tuttuğu avukat, sadece "Usule aykırıdır" diye itiraz ediyor bir kez. O kadar. Ağır Ceza Üyesi'nin "Müdahale etmeyin lütfen" azarıyla da oturur aşağıya. En iyisi buysa!
Genç kız o çaresizlikle savcının evine (daire '9') bile gider. Daha ağzını açamadan kovulur. "Hiç kimseden bu kadar nefret edebileceğim aklımdan geçmezdi. Sizi hiçbir zaman unutmayacağım Murat Özkut."
Karar; "Gereği düşünüldü, Türk Ceza Kanunu'nun 427/1 ve onun takip eden maddeleri gereğince sanığın 14 sene ağır hapsine; 340 bin lira ağır para cezasına; Bütün menkul ve gayrimenkullerine el konulmasına ve vatandaşlık haklarından mahrumiyetine..." O yıllarda 'kocalık veya babalık hakları' ile ilgili bir uygulama yokmuş!
Murat hızını alamamış. Aylar sonra annesi İclal Genç, İzzet Bey için "Zavallı ihtiyarcık! Kimbilir ne acı çekmiştir" deyince tekrar köpürür. Takılmış plak sanki; "Gene başlama anne! (Demek, evde sık konuşuluyor bu konu). Zavallı mavallı değil O. Şerefli bir ismin arkasına saklanmış sahtekârın, dolandırıcının biriydi. Öyle aşağılık bir adamdı ki, bana kızını bile peşkeş çekmeye yeltendi." (Feride, elindeki kahve tepsisini düşürecektir bunu duyunca).
Parasız kalan genç kız, Erdem'in gazinosu Play-Boy Club'da şarkıcı olarak çalışmaya başlar. Yepyeni bir yıldız. Adı da öyle; 'Canan Öz'. "Feride Baykara öldü. Feride diye biri yok artık."
Murat da aynı yerde striptiz yapan Liza'nın sevgilisi. Daha doğrusu kahramanımızı sahnede görüp dinleyinceye dek öyleydi! İlkbahar Çiçekevi'nden aldığı güller artık Liza için değil, kısa zamanda çılgınlar gibi âşık olduğu Canan için.
Adapazarı'ndaki annesine götürür genç kızı. Canan'ın kim olduğunu anlaması balayı için gittikleri Saraçoğlu Tesisleri'nde. "O gece evinizden kovduğunuz aşağılık kadın bendim. Gaddarlığınız yüzünden zindanlarda çürüyen İzzet Zeki Baykara'nın kızı Feride'yim ben." Nefret ediyormuş Murat'tan. 'Kimseden etmediği kadar'.
Bir türlü boşayamaz karısını. Çünkü 'seviyor, çok seviyormuş'. Sonrasında ilişkileri kavga dövüş. Hırsından kafa ve yumruk vurarak ayna kırıyor, tekmeleyerek masa deviriyor, elinde bardak parçalıyor delikanlı. Bu sırada Feride'nin "Harika bir yer Saraçoğlu. Ama geceleri biraz soğuk oluyor" iğnelemesine tahammül etmek zorunda!
Zorla sahip olduğu gecenin ardından nefretin yerini aşk alıyor.
Balayını kısa kesip İstanbul'a döndüğünde ilk işi 'Kayınpederinin' (14 532 numaralı) dosyasını tekrar incelemek. Ragıp'ın itirafıyla gerçek ortaya çıkıyor. Galip'i de söyletir ama karısıyla aralarında bir ilişki olduğu kuşkusuna kapılınca bir araya gelmeleri yıllar yıllar sonra. Film biterken karısı, oğlu ve İzzet Bey'le bir aradaydılar.
'Seni Affedemem'deki melodiler.
'Shake Hands With The Devil'daki (1958) (William Alwyn) 'Trouble' 4 sahnede (İzzet Zeki Bey, Mali Polis elemanları tarafından götürülürken; Necla "Ne oldu Feride? Niye götürdüler babanı" derken; Doktordan gelen Feride merdivenlerden düşerken; Sondaki istasyon sahnesinde). 'The Black and Tans' 2 sahnede (Feride, Galip'e "Açıkça söyleyin, anlamıyorum. Babam nerede, ne oldu babama" derken; Balayından 'erken' dönen Murat, yardımcısına "İzzet Zeki Bey'in dosyasını bul bana" derken). 'Rebel To The End' İlk mahkeme sahnesi sona ererken. 'Man Of The Republic' Feride, Murat Özkut'un bürosuna geldiğinde. 'Rescue At Garda Depot' 4 sahnede (Murat, Feride'yi ofisinden kovarken; Mahkeme kararı okunurken; "Seni şırfıntı seni! Seni rezil! Seni utanmaz arlanmaz! Ne sanıyorsun sen beni" diyerek döverken; Sonlara doğru "Artık ben yokum. Allahaısmarladık" derken). 'Dock At Ashtown Docks' Ayna kırıp, masa tekmelerken.
'Murder Inc.'deki (1960) (Irving Joseph) 'States Evidence' Galip, dürbünlü tüfekle Ragıp'ı vururken.
'Mondo Cane'deki (1962) (Riz Ortolani) 'Casa Della Morte' 2 sahnede (Feride "Tevkif mi ettiler babamı? Ama neden" derken; Murat, Canan'ın Feride olduğunu anladığında). "L'isola Maledetta" Murat, hapisteki İzzet Bey ile görüşürken.
Frank Chacksfield Orkestrası'nın 'The Victors and Other Themes' albümündeki (1964) 'Theme (Divorce Italian Style)' (1961) (Carlo Rusticelli) 8 sahnede (Demiryolu köprüsündeki evlenme teklifi sırasında; Saraçoğlu'ndaki odalarında Murat "Dur öyle! Hiç kımıldama! O kadar güzelsin ki" derken; Tartışmalarından sonra "Boşayamam, çok seviyorum sizi" derken; Viski şişesini alıp otelden çıkarken; Feride "Hadi durma vur! Vur ki içimdeki kin hiç bitmesin" derken; Kaynanası İclal Genç'in yanında Murat'a kazak örüyormuş gibi yaparken; "Bu gece burada kalabilirsin. Çok mu kırgınsın bana" derken; Birbirlerinin oldukları gecenin sabahında uyanırken).
Aynı notaları bir kez de Acker Bilk'in klarnetinden dinliyoruz. 'Great Themes From Great European Films' uzunçalarındaki (1966) "Canto D'amore (Divorce Italian Style)" (1961) (Carlo Rusticelli) Feride, Liza'yı ziyarete geldiğinde.
'The Ipcress File'daki (1965) (John Barry) 'Main Title' 6 sahnede [Murat, İlkbahar Çiçekevi'nden Canan için '60 gül' ısmarlarken; Canan kahve pişirirken; Sapanca Gölü kenarında 'deniz kabuğu' toplarken; Galip "Tebrik ederim Murat Bey, dünyanın en şirin kızıyla evlendiğiniz için çok şanslısınız" derken (nedense 'başkasının karısını övmeye' pek meraklıyızdır); Murat, Feride'yi zorla öperken; Genç kız, akşam yemeği için kocasını beklerken]. 'A Man Alone (I)' Murat, Canan'ı kucağına alıp zifaf odasına getirdiğinde. 'Jazz Alone Alone' Saraçoğlu Lokantası'nda yemek ısmarlarken. 'Alone in Three-Quarter Time' 2 sahnede (Liza "Çok içmiyor musunuz Murat Bey" derken; Kola şişeleriyle yukarı çıkan Murat, tekrar bara inerken).
Claude Ciari et Ses Guitares'den 'La Playa' (1964) (Jo van Wetter) Murat, Liza'yı almaya, gazinoya geldiğinde.
The Magic Movie Orchestra'dan 'The Legend of Glass Mountain' (1949) (Nino Rota) 3 sahnede (Feride, Dursune Bacı'ya "Sizi de arkamda sürükleyemem. Beni nelerin beklediğini bilemiyorum" derken; Evde "Günlerce aradığım halde iş bulamamıştım. Sanki dünya birdenbire tersine dönmüştü" diye düşünürken; Karlı sokaklarda yürürken Necla ve Liza ile karşılaştığında).
'Taras Bulba'daki (1962) (Franz Waxman) 'The Battle Of Dubno/Finale (10.50 sonrası)' Film biterken.
Liza, Murat'ın Canan'a yazdığı ('60 güle' iliştirilmiş) kartı okurken iki melodi aynı anda kullanılmış. 'The Ipcress File'daki 'Main Title' ve 'Murder Inc'daki 'States Evidence'. Genç kızın şarkısı bitmeden kulüpten ayrılmışlardı. "Dün geceki davranışımızdan dolayı çok özür dilerim. Murat Özkul."
Feride, Asu Maralman'ın 'Silvia Bella' olduğu dönemdeki sesi ve Orhan Şevki Orkestrası ile üç şarkı söylüyor.
'Hülya Dolu Gözler' 3 sahnede [Evdeki toplantıda (1 dakika 12 saniye); Play-Boy Club'daki provada (37 saniye); Sahnedeki ilk gece (30 saniye)]. "Hülya dolu gözler//Bağlar beni kalbine//Bir ömür boyunca//Ararım seni//**//Kalbim yalnız seni sevecek//Aylar yıllar boyunca//Buna inan sen//Melek sevgilim//**//Bir, Mayıs sabahı söyledim//Arzu ettiklerimi//Buna inan sen//Melek sevgilim//**//Aşka kalpten inananlar//Elbet mesut olurlar//İşte aşkın sonu//Yuva kurarlar."
'Sesini İlk Defa Duyduğum Zaman' Sahnedeki ikinci gece (1 dakika 30 saniye). Murat ve Liza'nın ayrılmasına neden olmuştu bu şarkı.
'Yemyeşil Bakışların' Gazinodaki son gece (1 dakika 50 saniye). Kadri Cerrahoğlu'nun 'Simsiyah Bakışların' adlı tangosu Murat'ın gözlerine uyarlanmış; "Seni sevmem de haksız//Sevdim semem de haksız//Fakat ne çok insafsız//Yemyeşil bakışların//**//Bir ılık gece gibi//Aşk dolu rüya gibi//Yemyeşil bakışların//Yemyeşil bakışların//**//O ne bakışlar öyle//Taş mı olaydım söyle//Kimi çıldırtmaz böyle//Yemyeşil bakışların//**//Seviyorum seni ben//Senin oldum artık ben//Bayram etsin o gülen//Yemyeşil bakışların."
Banyodaki kantoyu Ayla Algan'ın sesi ile söylüyor; 'Darıldın mı Cicim Bana'. Sözleri Murat'ın gözleri ve psikolojik durumu için değiştirilmiş; "Esmerim, yeşil gözlüm//Ben yanıyorum//Aman Allah//Çıldırıyorum."
Burada 'Ölüme Kadar/Ölümden Beter' (1965) ve 'Üç Kızın Hikâyesi'ndekine (1959) benzer bir durum var. 'Darıldın mı Cicim Bana' duyuluyor ama ağız hareketlerinin şarkıyla uyumsuz olması nedeniyle sesi kapatıp tekrar izlediğimizde 'Mühür Gözlüm Seni Elden' (1967) (Ali İzzet Özkan / Neşet Ertaş) türküsünü söylediğini anlıyoruz.
Bu sahne biraz açık bulunmuş ve olay olmuştu. Hülya Koçyiğit, çevrimlerden 2-3 ay önce Faize Sevim'e hatırı sayılır sayıda kostüm diktirmiş. Belki de filmin yapımcısı 'Terzi' Mualla Özbek bu sahne ile şakacı bir intikam almak istedi.
'The Ipcress File' kitabının (1962-Len Deighton) Türkçe'ye çevrilmesi Michael Caine'li filmin başarısından sonra; 'Ani Tehlike' (1965-Altın Kitaplar) (Çeviren: Gülten Suveren).
Cüneyt Arkın, Tanju Korel'in olduğu sahnelerde ikinci planda kalıyor. Büyük olasılıkla birlikte son filmleridir. Ayna, masa, bardak kırmanın yanında adam da döver. Saraçoğlu'nda, "Ne o delikanlı, gelin hanım almadı mı seni içeriye" diyen Mahmut Demir'e 1 yumruk; Galip'e 17 yumruk, 1 tekme; Feride'ye 2 tokat atıyor. Galip'ten 5 yumruk; karısından 5 tokat yer. Ama seyircinin aklında bunlar değil Feride'yi 3 kez harika öpüşü kalıyor sadece.
Hülya Koçyiğit'in giysilerini başka filmlerden anımsıyoruz. "Günlerce aradığım halde hiçbir iş bulamamıştım. Sanki dünya birdenbire tersine dönmüştü. Param da tükenmekteydi" dediği sahnedeki kazağı 'Kumarbazın İntikamı'nda (1966) Sait-Süha Doğan ve Turgut-Turgut Özatay ile konuşurken; Deniz kabukları toplarkenki bluzu 'Utanç Kapıları'nda (1967) Zehra-Nisa Serezli ile kahvaltıda; Demiryolu köprüsündeki pardösüyü 'Utanç Kapıları'nda (1967) Zehra'ya "Aşk mı, hangi aşk" derken ve 'Bitmeyen Çile'de (1966) at yarışlarında; Murat'ın ofisine geldiği sahnedeki pardösüyü 'Utanç Kapıları'nda (1967) lise diploması ile okuldan çıkarken ve 'Mazideki Yıllarım/Yaralı Kuş'ta (1967) şemsiye ile sokaklarda yürürken giyiyordu.
'Yemyeşil Bakışların'ındaki küpeleri 'Serseri Âşık'ta (1965) son sahnede takıyordu.
Saraçoğlu lokantasından çıkarkenki pelür kürk etol, 'Gül Ağacı'nda (1967) Kemal-Tamer Yiğit ile konuşurken, 'Serseri Âşık'ta (1965) ilk şarkı sonrasında Erol-Cüneyt Arkın'a koşarken omuzundaydı.
Aynı pelürü, 'Posta Güvercini'nde (1965) (Turhan Tiyatrosu'ndaki konser sırasında) Feryal Koçyiğit kullanıyordu.
Mahkeme sahnesinde Hikmet Gül de var.
Murat'ın çalıştığı işhanında Avukat Ömer Köprülü'nün adı okunuyor. Ocak 1956'dan itibaren İstanbul Barosu İdare Heyeti Üyesi olarak çalışmış.
Filmin başında Feride biraz şımarık. Tek isteği arkadaşlarıyla beraber olmak ve yeni yaptırdığı pembe elbiseyi giymek. Olaylar olgunlaştırır genç kızı.
Babasının durumunu görüşmek için gittiğinde Murat Özkut'un yardımcısı ismini sorar. Ama bunu aktarmaz avukata. "Sizi bir hanım görmek istiyor." Bu kadar. Madem belirtmeyecekti neden isim sordu. Murat da "Buyrun, Hanımefendi! İsminiz?" diye bir daha sormak; O da "Feride, Feride Baykara. İzzet Zeki Bey'in kızıyım, Efendim" diye tekrarlamak zorunda kalır.
Dursune Bacı rolündeki Güzin Özel'i 'Sabahsız Geceler' (1968) filminde Pembe Hanım olarak görmüştük. İzzet Zeki'nin evi yine aynı filmde Nafiz-Necabettin Yal'ın eviydi.
İclal Genç'in jeneriklerde olmamasına alıştık. Zaten neredeyse oynadığı hiçbir filmde adı yok. Canlandırdığı rol olan Murat'ın annesinin de adı söylenmiyor.
Saraçoğlu Tesisleri, Sapanca Gölü yakınlarında ve Esentepe mevkiinde. İzmit'ten 34 kilometre sonra ve Adapazarı'na 11 kilometre yakınlıktaymış. 3 katlı ve lokantası var. Banyolu odalar 66, banyosuzlar 50 ve salonu büyük olanlar 82 liraymış. 'Yemek fiyata dâhil değil' diye özellikle belirtiliyor! Telefonları: 1156 ve 1486.
Filmde Liza-Sevinç Pekin'in striptiz yaptığı Play-Boy Clup'ın telefonu 47 38 30. İlginç bir tesadüfle sanatçı, Eylül, 1968'de burada solist olarak yer almış. "Filmlerde soyunurken utanırım" diyor. Geceliği sevmez, iki pijama üst üste giyerek yatarmış. Feride kendisini ziyarete geldiğinde kitap okuyordu. Ama gerçek hayatta roman okumayı sevmezmiş. "Neden mi diyeceksiniz? Sıkılırım da ondan."
Murat'ı Toron Karacaoğlu; Feride'yi Nevin Akkaya; İzzet Zeki Baykara'yı Rıza Tüzün; Galip'i Süha Doğan; Dursune Bacı ve Murat'ın annesini Nezihe Becerikli; Mahmut Demir ve doktoru Zafer Önen seslendirmiş.
Murat Özkut-Cüneyt Arkın ve yardımcısı Ahmet; Feride/Canan-Hülya Koçyiğit; Galip-Tanju Korel; Necla-Mine Sun; Liza-Sevinç Pekin; Erdem-Hüseyin Zan; İzzet Zeki Baykara-Refik Kemal Arduman; Ragıp-Hüseyin Kutman; Hamdi Bey-Mehmet Gerçek; Mali Polis-Kenan Tüzer; Murat'ın annesi-İclal Genç; Dursune-Güzin Özel; Play-Boy Clup; Karlı İstanbul; Saraçoğlu Tesisleri ve Sapanca Gölü; Murat'ın bindiği '34 DK 674' plakalı taksi; İlkbahar Çiçekevi ve sahibesi çok güzeldi.
Sinema ve Tiyatro için 'okul bıraktıran tutku' denir. Hamdi Bey-Mehmet Gerçek, Erzincan Ortaokulu'ndaki; Mali Polis-Kenan Tüzel, Beyoğlu Erkek Ticaret Lisesi'ndeki; Sevinç Pekin, Sainte Pulcherie'deki; Hüseyin Kutman, lise; Refik Kemal Arduman, Galatasaray'dan sonra gittiği Almanya'daki Mühendislik; Tanju Korel da Galatasaray'dan sonra Fransa (Grenoble) ve Özel Ticari Bilimler Yüksek Okulu'ndaki eğitimlerini sinema için terk etmişler.
Hüseyin Zan da Beşiktaş 20. İlkokulu'ndan sonra devam edememiş. Ama nedeni farklı; 'Ekonomik'!
Eğitimini tamamlayan Cüneyt Arkın'ın tercihi yine sinema.
Filmdeki 'Hülya Dolu Gözler' belki Hülya Koçyiğit için yapılmıştır; "Aşka kalpten inananlar//Elbet mesut olurlar//İşte aşkın sonu//Yuva kurarlar."