Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
"Sen gülünçle acıyı karıştırıyorsun Haşim, hileyle ticareti karıştırdığın gibi." Verda, 'odasına almadığı kocasına' söylüyor bunları. Aslında kendisi de evlilikle evcilik oyununu karıştırıyor sanki. Başka bir erkekle ilişkisi olmasını da "Ben seni aldatmadım Haşim. Aslına bakarsan yıllar yılı kendimi aldattım" sözleriyle savunuyor okuyucuya karşı (sf. 317). Evlilikleri, sadece görünüşte. Demokrasimiz gibi!
'Güller ve Dikenler'in (1970/71-Kerime Nadir) (İnkılâp ve Aka Kitabevleri) (Dördüncü baskı-1977) renkli Yeşilçam uyarlaması. Yazarın filme çekilen 15. eseri. Önce 1970'in Ocak-Ağustos aylarında Hayat Mecmuası'nda yayınlanmıştı. Kitap olarak çıkışı Şubat, 1971'de. "İnsan ruhunun derinliklerine eşsiz kalemiyle inmesini bilen Kerime Nadir'in şaheseridir. Önümüze gerçek bir hayat melodramı seren bu nefis romanı, heyecandan heyecana sürüklenerek, sonsuz bir zevk ve takdirle okuyacaksınız. 320 sayfa, 10 lira" ilanı vardı gazetelerde.
1970 sonbaharında çekilip 15 Mart 1971, Pazartesi günü (Beyoğlu) Lâle; (Mecidiyeköy) Özlem; (Kadıköy) Ercan; (Kadıköy) Özen; (Kadıköy) Süreyya Cep sinemalarında gösterilmiş. Ankara'da vizyona girişi biraz daha önce, 14 Ocak 1971'de. 85 dakika ve 6 dakika 55 saniyesi şarkı. Jenerikte Süha Doğan'ın adı 'Suha'. 'Şarkılar Belkıs Özener-Eyüp Uyanıkoğlu' denmiş. Genellikle Selma Ersöz ile dinlemeye alıştığımız Uyanıkoğlu'nun sesi filmde yok. 'Ne Sensiz Olurum Ne Senden Uzak' adlı bestesinin sözlerini biraz değiştirerek kullandıkları için gönlünü almak istediler belki. Murat Köseoğlu'nun adı, yapımcısı olduğu diğer filmlerde olduğu gibi yönetmenden sonra.
Zorla evlendirilen bir 'genç kızla', evi elinden alınan delikanlının öyküsü. Mutsuzluklarına neden olan kişi aynı.
Daha nikâh sahnesinde Verda ve Haşim'in anlaşamadıkları belli. Damat sırım sırım, gelin hanımın yüzünden düşen bin parça. Doktor Osman ve Bestekâr Nuri de çok üzgün. Bakışları, bu evliliği onaylamıyor. Nuri Hoca, Verda'yı 'güle'; Haşim'i 'dikene' benzetiyor. (Eşber de söyleyecektir aynı şeyi). Armağan ettiği güllerde çok sayıda diken var. Sonradan dikensiz verilir oldular.
Kız babası Ahmet'in ağzı kulaklarında. "Aslan damadım! İç, iç. Yaşasın! Aslan damadım." Hep olduğu gibi, ayakta duramayacak kadar sarhoş. İçme gerekçesi de "Kızımın düğünü bu! Karışmayın". Sanki evladına çok değer verirmiş gibi! Nuri "Kızını çok sevseydin durup dururken bu izdivaca razı olmazdın"; Osman ise "Zavallının rızasını bile almadan bir yemek gibi atıverdin Haşim'in kucağına" demelerini önemsemez. "Kız benim değil mi, canımın istediğiyle evlendiririm. Hele Haşim gibi bir adam, büyük bir işadamı benim işlerimi de kendi işi gibi biliyor, kızımı istemiş 'hayır' mı demeliydim?" Verda çok hassas bir kız. Hiç olmazsa düğünü biraz geciktirseydi? Hayır, bu da olmazmış! "Benim kızım, benim istediğimi yapmaya mecburdur."
Nezaketi parmak ısırtan cinsten. Özellikle orkestraya 'hitabı'; "Heey, çalgıcılar! Doğru dürüst bir oyun havası çalın yahu!" Sonrasında 'çalgıcıların doğru dürüst oyun havası' ile göbek atıyor! Bu sırada biricik damadı ile kadeh tokuşturmakta. Birinin elinde 'viski', diğerinin 'rakı'.
Haşim de nezakette kayınpederinden aşağı değil! Dansta yorulup 'kendini çok fena hisseden' ve "Ne olur oturalım" diye yalvaran karısına bir 'cemiyet' dersi verir; "Sakin ol Verda! Dans bitmeden oturursak rezil oluruz (niyeyse)."
Romanda olmayan 'zifaf gecesi faciası', filmin başrolünde. "Evlilerin en büyük gecesi." Haşim de pek anlayışlı! Üstelik tedbirli! Karısının ürktüğünü anlayınca, kaçmasın diye kapıyı kitlemiş! "Daha bu akşamdan huzursuzluğa başlarsan işimiz iştir." Birazcık aceleci! "Soyun hadi, ne bekliyorsun? Herhalde koynuma elbiselerinle girecek değilsin." Seçenek de sunar; "Yoksa ben mi soyayım seni?" Fantezileri pek alengirli; "Ürkek kızlar daha çok zevk verirler bana. Ötekilerden bıktım." 2 dakikalık kahkahaları sürerken 3 tokat atar karısına. Sonraki aylarda bu kadar yaklaşma şansı olmayacağını sezmiştir belki.
'Evlilerin en büyük gecesi' bu minvalde devam ederken bir de babasının ölümüne tanık olur genç kız. Haşim ise 'amacına ulaşmak için' saldırmaktaydı hâlâ. Verda, 'stresten'; Kocası, 'alkolden' bayılınca seyirci de rahat bir nefes alıyor!
'Zifaf, uğursuz bir gece' Verda için. İçine kapanık, hassas bir kız. Zorla evlendirilmesi ateşe atılmak gibi bir şey. Doktor Osman'a göre 'medeni bir insana yakışmayacak şekilde davranmış' kocası. Bir de yorumu var. "Erkeklerin anlayışsız davranışları yüzünden, zifaf yatakları birçok kıza mutluluklarının mezarı oluyor. Doktorluk hayatımda bu gibi zifaf gecesi facialarına kaçıncı rastlayışım!" Haşim "Edebiyatı bırak Doktor! Pireyi deve yapıp ufacık bir krizi büyütme" havalarında. Oysa bu şok, 'basit bir sinir zafiyeti' değil belki yıllar yılı sürecek 'asabi bir kalp hastalığının' başlangıcıymış. Tekrarı, ölüme sebep olabilir. "Bu gecenin etkisi geçmeden O'na el sürmek yasak. Eğer Verda'nın hayatı böyle bir ısrarınız yüzünden son bulursa ellerim adalet namına yakanızı bırakmayacaktır. Bunu sakın unutmayın."
'Koklandığında solmaya mahkûm çiçeğe' yaklaşması yasak Haşim'in. Eşper'den de 'aralarında hissi bir bağ varsa insaniyet namına kesip atmasını' rica edecektir doktorumuz. (Genç kız elinde büyümüş ve uzaktan akraba. Bu nedenle böylesine korumacı). Aslında tüm bunlar, kahramanımıza 'el değmemiş' olarak varması için! Seyircinin beklentisi böyle çünkü! Bu amaçla Haşim'e "Verda kalp hastasıdır. Kalbi ne aşka dayanabilir ne de sevişmeye. Belki inanmayacaksınız, evlendiğimiz günden beri O'na elimi sürmüş değilim" dedirtilecektir senaryoda. Birinci ağızdan itiraf!
'Gelinhanım kaçmasın' diye kilitlenen kapı, bu kez 'damat bey girmesin' diye kitli. Zaten 'kayınpederin serveti aşkına bin bir dalavere ile evlenmişti' Haşim. Fazla umursamaz bunu. Ufak bir şantajla yeni durumdan yararlanır bile. Bir yığın evrak imzalatır karısına. 'Miras işinde bir takım formaliteler'! Aslında malların tümünü üstüne geçiriyor. 'Evlilikte sen ben olmazmış'! "Şimdilik benim dediklerimi yaparsan ben de geceleri senin odanda yalnız başına istirahat etmene müsaade ederim."
Eşper'le (filmdeki söylenişi 'Eşber') karşılaşmamız mutlu bir günde. Tıbbiyeyi, hem de birincilikle bitirmiş. "Mahallemiz bir doktor kazandı." Göz rengi evlerinin önünde uzanan yemyeşil çayırlardan. Saf ve aydınlık. İlk kutlayan Nesteren olur. 'Doktor karısı olacağım' ümidi içindeydi genç kız. "Hem de dünyanın en güzel doktorunun." Babası da oğlunun mezuniyetine çok sevinmiş. O günlerde bir iş peşindeydi Selim Bey. "Öyle muazzam bir iş, öyle para kaynağı ki sanırım Eşper'in para saymaktan doktorluk filan yapmaya pek fırsatı olmayacak." Para saymak şöyle dursun her şeylerini yitirmelerine neden olacaktır 'bu muazzam iş'.
Muhasebecisi Recep'le Haşim tuzağı hazırlamışlar. Bir gözlük değiştirme numarasıyla imzalatılan 2 milyonluk senet. Oyunu anladığında itiraz ediyor ama çok geç. 'Ehlivukuf' imzayı tasdik etmiş. İntihardan başka çare bulamaz. Oğlunun kollarında "Evimiz, evimiz" diyebiliyor giderayak. Eşper'in Gülsüm Kalfa'ya 'şekzpirvari' sözleri; "Bizi yuvamızdan ayıran, mutluluğumuzu gölgeleyenler yaptıklarını ödemek zorundadırlar. Kötülükler cezasız kalamaz, kalmamalıdır."
Evleri, bundan sonra Haşim'in. Yeşiltepe'de, çiçekli bir bahçe içinde kırmızı panjurlu beyaz bir villa. Buna villa bile demek hata olur. Bir küçük saray, bir piyango. Hele o renkli, paha biçilmez, eşi bulunmaz cam pano!
Verda hep 'maddi manevi bütün varlığını kaybeden' Eşper'den yana. Vicdanına yediremediği bu durumun azabı içinde. "İnsanlığından utanıyorum. Burayı dalavere ile kazandın. Sahibinin ölümüne neden olan bir oyunla" diye suçluyor kocasını. Oysa 'hayat bir oyun' ve kadınların aklı ermezmiş bu işlere! Fırsatını bulmuşken "İnsanlığımdan utanıyorum" suçlamasını da bir karşı hücumla yanıtlar Haşim; "Önce kadınlığından utansan daha iyi edersin. Bitsin aramızdaki bu gülünç ayrılık oyunu."
Nesteren, liseden beri Eşper'in peşindeydi. Hep emrivakiler yapıyor. Oysa delikanlı ilgisiz. Genç kızı seven, Ayhan asıl. Kıskançlığı kahramanımızın başını çok ağrıtacaktır. Taşla panoyu kırıp Eşper'in suçlanmasını sağlar. Babası Cavit de Haşim'in yanında çalışmaya başlamıştı. Yaranmak için dövdürür delikanlıyı. İlk yumruk Süheyl Eğriboz'un, son tekme Giray Alpan'dan. 'Çocuğun varını yoğunu elinden aldıkları yetmezmiş gibi bir de canını yakmak için Tanrı'dan hiç korkmamaları gerek'.
[Romandaki adı 'Paskali' olan (sf. 204)] Beyaz bir gülle geçmiş olsuna gelir Verda. Benzer bir ziyaret de, hastanedeyken, kırmızı gülle kendisine yapılacaktır. Güller bazen dünyanın en uzak insanlarını bir araya getiriyor. Bazen de en yakın olmaları gerekenlerin aralarına dikenler koyuyor. Haşim gibi!
Kocası ile tartışmadıkları gün yok. Bunların birinde balkondan atlar. İyi kalpli ama ne yazık ki kötü kalplilere engel olamayacak kadar güçsüz. Bambaşka bir dünyanın insanı Verda.
Eşper'le aralarında zaten olan yakınlık hastanede daha da artıyor. 'Haneye tecavüz', 'çiçekliğin ateşe verilmesi' ve 'mücevherlerin çalınması' suçlamalarında hep yanında olur delikanlının. Aşk ve vicdan arasında bocalayan iki sevgili. (Zamanımızda bunlara bir de 'cüzdan' eklendi).
Genç kızın, 'koklanınca solacak bir çiçek' olduğunu öğrenen Eşper'in tavrı değişir. 'Çalınan köşküne karşılık düşmanının karısını çalan; Kadınlık âlemini, menfaatlerinin pazarı olarak gören' biriymiş gibi davranır! Hangi kadın olursa olsun kalbini, intikamına alet yapan erkeği affetmezdi. Ama her seven gibi Verda'nın da kızgınlığı uzun sürmüyor.
Bu sırada yaşamını öğreniyoruz; "Felaketler zincirinin ilk halkası ben daha 8 yaşında bir kızken başladı." Annesiyle beraberken öylesine mutlu. Evdeki tek dert 'sabahın erken saatlerinden gecenin yarısına kadar içen' babası. Karısını sebepsiz kırıyor, kıskanıyor, merhametsizce dövüyor. Gerçekte güzelliğine, iyiliğine düşman. 'Etten, kemikten yapılmış ıstırap heykeliydi' annesi. Dövülerek sokağa atıldığı bir gece yaşamını yitirir.
"Babamın dinmez öfkesi benim üzerimde devam etmişti büyüyene kadar." Tek tesellisi müzik; Tek dostu müzik dersi veren Nuri Hoca. Sonra Haşim Bey adanır evlerine. Bütün kıskançlığına rağmen "O'nun bana ne kadar iğrençcesine baktığını" görmez Ahmet. Ardından zoraki bir evlilik. "Şok geçirmem iyi oldu... Bir kalp krizi geçirmiştim. Ve ben hastalığımı Haşim'e karşı bir silah, bir kalkan olarak kullandım."
Nesteren "Ben, beni seveni severim Ayhan" diyordu. Bir yığın gel git sonrasında yatakta beraberlerken 19 kurşunla ve yakılarak öldürülürler. Haşim, Onları karısı ve Eşper zannetmiş!
Oradan kaçarken bir otomobil kazasında, işadamı 'sizlere ömür'.
Verda'nın iyileşmesi için Londra'dan gelen uzmanı beklememiz gerekecektir. Ekonomik-demokratik her sorunumuzda olduğu gibi!
Roman biraz farklı.
Filmde 15 dakika süren 'zifaf gecesi faciası' falan yok! Verda'nın soyadı 'Tekdeğer'. Orta boylu, güzel bir kadın. Kibar, alımlı. Radyoda sık sık eserlerini dinlediğimiz ünlü besteci. Ayrıca konservatuvarda öğretmen. Bal rengi kumral saçlarında birkaç gümüş tel. Hafif bir "Réve-D'or" esansı ile karışık ten kokusu. Çocuk safiyeti ile gülen gözler, nefis profil. Filmdeki gibi piyano çalıyor. Haşim'e göre 'bütün vaktini piyano başında nota çiziktirmekle geçiren bir budala'. 12 yıllık evliler. Evlendiklerinde kocası 40, Verda 17 yaşındaymış. Veraset yoluyla içine battığı borçlar yüzünden mecbur kalmış babası yaşında birine 'evet' demeye.
Haşim Bey, orta sınıf bir işadamı. Çıkarından başka hiçbir şeyin önemi yok. Eskiden kumarbazlık, komisyonculuk, simsarlık yapardı, şimdi büyük bir ithalat şirketinin ortaklarından! Hatta neredeyse bütün hisselere sahip. Gür kaşların altında kurnaz kurnaz ışıldayan iki küçücük sarı göz. Hâlâ dinç, hareketli bir erkek. Elinde hep bir 'Marlboro' (filmde 'puro'). Evi, bir vapur yolculuğundaki kumarda kazanmış.
Karısı ile dünyaları çok ayrı. Arkadaşları, piyasanın tanınmış işadamları; Vardanınkiler, daha ziyade sanat çevresinden.
Eşper'in soyadı 'Erzen'. Zümrüt yeşili gözler. Tertemiz, asil, yakışıklı. Ev acısına(!) dayanamayan babası 2 ay önce ölmüş. Annesi de felçliydi. Son sözleri, Selim'inkilere benziyor; "Oğlum, evimiz!"
Filmdekinden farklı olarak tıbbiyeyi bitirmesi biraz zaman alıyor. 'Birincilik' yok. 'Bu Ekim' denmişti ama sonraki yıl Mayıs'ta mezun olur (sf. 199). İstanbul Tıp Fakültesi Ortopedi kliniğinde asistan. Nesteren'le ilişkisi 'basit bir flörtten ibaret'.
Romanda dört şeyle suçlanıyor. Veranda kapısının camını tuzla buz etmek; Gülfidanlarını kökünden biçmek; Kümesin yanındaki samanlığı ateşe vermek; Yeni Mercedes'in dört tekerini patlatmak.
Ayhan'ın babası Cavit, başkomiser. Soyadı 'Takar'. Gençliğinde bir oturuşta 20 puf böreğini gık demeden mideye indirirmiş. Kahramanımızı suçlama gerekçesi çok ikna edici; "Bu işi yapsa yapsa Eşper yapar!" Önce evde tokatlar sonra karakolda 'hesaplaşır'. "Karakola çekip basmışlar sopayı (sf. 42); "Karakolda bir temiz sopa çektirmiş (sf. 46)"; "Karakolda çok hırpalamışlar Eşper'i (sf. 59)" diye anlatılıyor kitapta.
Ayhan, filmden biraz farklı olarak 'iriyarı, sarışın, mavi gözlü'. Nesteren ile evleniyor. Kurşunlanma, yanma yok! Yüksek Kimya Mühendisi ve babasının (nasılsa) benzin istasyonunda çalışacakmış. Delikanlıya göre 'insan, kafasından çok kalbiyle yaşıyor'.
Nesteren, alımlı bir kız. Omuzlarında, düz, simsiyah saçlar. 'Siklâmen rujla boyalı dudaklarında büyük bir irade kıvrımı (sf. 5)'. Babası Emekli Topçu Yarbay Tahir Bey, annesi Şekûre Hanım. Bir de sağır sütninesi Sabbek Hanım var sayfalarda.
Kambur Mehtap, tam bir dedikodu kumkuması. 'Velfecir' okuyan yuvarlak gözleri hiçbir şeyi kaçırmıyor. Babası İmam Gaffar Efendi'nin villadaki sarnıca 'arsenik' atmasını bile.
Meğer bütün kötülükleri İmam Efendi yapıyormuş. Komiser Cavit de Haşim'in adamı. Film, 1970'de bunları söylemeye cesaret edememiş. 2000 sonrasında böyle konuların dillendirilmesi artık imkânsız.
Haşim, Eşber'i vurmak isterken Gülsüm Kalfa'yı yaralar. Araba ile kaçarken Cavit'le çıkan kavga sonucu ikisi de ölüyor.
"Tanrı'nın gazabının, bu kadar büyük ve bu kadar tez tecelli edeceğini kim düşünebilirdi?"
'Rahmetlinin' çocuğu olmuyordu. Verda, filmde 'el değmemiş'; Romandaysa 'çocuksuz' olarak Eşper'ine kavuşur!
Güller ve Dikenler'deki melodiler.
'Ne Sensiz Olurum Ne Senden Uzak' (Rast) (Eyüp Uyanıkoğlu) 10 sahnede Kemani (ama piyano çalıyor) Nuri Bey "Kızım, sana en sevdiğin kırmızı gülleri getirdim" derken; Verda, düğün gecesi bir sepet güle bakarken; Mehtap, gül bahçesinde dolaşan Eşper'i yemeğe çağırırken; Verda, Eşper'le deniz kenarındayken; Geçmiş olsun demeye geldiğinde; Eşper, genç kızın hastanedeki odasındayken; Kırmızı gül verirken; Hastane bahçesinde dolaşırlarken; Verda "Hiçbir zaman kızmaya, sinirlenmeye hakkım olmadı benim" derken; "Hangi kadın olursa olsun, kalbini intikamına alet yapan bir erkeği affetmez" derken.
'Düğün Marşı' (1842) (Felix Mendelssohn) 2 sahnede [Nikâhta, Verda ve Haşim merdivenlerden inerken (34 saniye); Haşim Verda'yı koluna girmesi için zorlarken (12 saniye)].
'Lohengrin Operası'ndaki (1850) (Richard Wagner) 'Bridal Chorus' Merdivenden inerlerken ikinci melodi (19 saniye).
'Sarmaşık Güller (Yalnız Kalan Ruhumun Acısı Çok Derindir)' (Muhayyer Kürdî) (Teoman Alpay) Düğün dansında.
'Vivre Pour Vivre'deki (1967) (Francis Lai) 'Vivre Pour Vivre' Haşim "Baban gene ortalıktan kayboldu. Çok içti bu akşam. Daha da içmeye kararlı. Gel sevgilim, seninle en güzel, en saadet dolu günlerimizi geçireceğimiz evimizse gidelim" derken.
'Dead Ringer'daki (1964) (André Previn) "You're Not Margaret" (00.04'ten itibaren) Haşim, zifaf gecesi Verda'yı tokatlarken. Biraz sonra viski içip bayılacaktır. "Maggie's Murder" (İlk 55 saniye) Eşper, babasını "Her şeyin bir çaresi vardır. Nasıl aldatırlar. Eşkıya mı bu herifler? Hem (evi) kaybetseniz bile canınızdan mühim mi" diye teselli ederken.
'Krakatoa (East Of Java)'daki (1969) (Frank de Vol) 'Kae Kana Lu' Verda kapıyı içerden kilitlemiş. Haşim'in odaya giremediği sahnede.
'Z'deki (1969) (Mikis Theodorakis) 'The HappyYouth / Arrival Of Helen' Tıbbiyeyi bitiren Eşper eve gelirken.
'Hyperprism' (1923) (Edgard Varese) Gözlük değiştirme sırasında.
'Arabesque'deki (1966) (Henry Mancini) 'Dream Street' Gözlük sahnesinde Selim'e evrak imzalatılırken.
Russ Case'in 'Cleopatra' mini uzunçalarındaki (1963) 'Caesar and Cleopatra Theme' (Alex North) 2 sahnede (Haşim tarafından terslenen Eşper süklüm püklüm eve dönerken; Verda, mahkemede "Hayır Hâkim Bey! Hırsız değil O. Eşper'i ben çağırmıştım eve. Kapıyı ben açtım. Ben aldım O'nu içeriye" diye haykırırken).
'Gönlümün Bülbülüsün Aşk Bahçemin Gülüsün' (Nihâvend) (Alâeddin Yavaşça) Selim Bey, intihar ederken.
'You Only Live Twice'daki (1967) (John Barry) 'James Bond-Astronaut?' Cavit Bey, adamlarına "Göreyim sizi, doğduğuna pişman edin" derken.
'In The Heat Of The Night'daki (1967) (Quincy Jones) 'Shag Bag, Hounds & Harvey Recep "Hoşça kal Eşper" deyip Haşim Bey'in evine girerken. Delikanlı da gizlice O'nun peşinden gidecektir.'
'Magnificent Seven'daki (1960) (Elmer Bernstein) "Calvera's Return" Bahçıvan Dursun, Eşper'in kafasına vururken.
'Lawrence Of Arabia'daki (1962) (Maurice Jarre) 'Continuation Of Miracle' 2 sahnede (Haşim, Verda'nın veda mektubunu okurken; Verda "O geceden sonra her gün geldi Haşim Bey. Bazı miras işlerini halletmeye çalışması Haşim Bey'i babamın gözünde yüceltmişti" diye anlatırken).
Jimmy Smith'in 'Al Day Long' (1957) (Kenny Burrell) 45'liğindeki 'All Day Long' Ayhan, Verda'nın mücevherlerini Eşper'in evine koyarken.
'Thunderball'daki (1965) (John Barry) 'Bond Below Disco Volante' Polis, mücevherleri aramak için Eşper'in evine geldiğinde. 'Chateau Flight' Eşper, polisten kaçarken.
Werner Müller Orkestrası'nın 'International Film Festival' 33'lüğündeki (1964) 'Sundays And Cybele' (1962) (Maurice Jarre) Eşper, Verda'ya "Hadi ne duruyorsunuz? Hapiste olmam, kırılmış gururunuzu rahatlatacaksa buyurun teslim edin polislere" derken.
TheVentures'ın "Walk, Don't Run-Vol. 2" albümündeki (1964) 'Peach Fuzz' (Don Wilson / Bob Bogie / Nokie Edwards / Mel Taylor) Verda, evde dans ederken. Biraz sonra bu nedenle babasından tokat yiyecektir.
'The Rite Of Spring' balesindeki (1913) (Igor Stravinsky) '2. Perde; III. Glorification Of The Chosen One' Babası Verda'yı evin merdivenlerine iterken.
Booker T & The MG's topluluğunun "Doin' Our Thing" uzunçalarındaki (1968) "Doin' Our Thing" (Steve Cropper / Donald 'Duck' Dunn / Booker T. Jones / Al Jackson, Jr.) Eşper "Lambayı yakan Nesteren'di. Deliliği tutmuştu gene" derken.
'Bullitt'daki (1968) (Lalo Schifrin) 'Shifting Gears' Recep'i döven Eşper "Her vuruşumda öldürdükleri babamın ahı vardı sanki" derken.
'Gitmek mi Zor Kalmak mı Zor'u (Hicaz) (Yusuf Nalkesen) cam panonu taşla kırıldığı gece, Verda'dan (Belkıs Özener'in sesiyle) dinliyoruz (1 dakika 29 saniye). Nuri Bey, piyano ile eşlik ediyor; "Sormamışım (aslı 'sormamışsın') hiç kimseden//Pek üzgünmüşsün giderken//Aramış durmuşsun beni//Kimseye belli etmeden//**//Gitmek mi zor//Kalmak mı zor//O sabahı//Gel bana sor."
'Ne Sensiz Olurum Ne Senden Uzak'ı yine Belkıs Özener'in sesiyle üç sahnede söylüyor Verda. Jenerikte (2 dakika 18 saniye); Eşper'in katıldığı toplantıda (2 dakika 8 saniye); Filmin sonunda (1 dakika).Şâdi Kurtuluş'un sözleri, filme uygun olarak biraz değiştirilmiş; "Ne sensiz olurum ne gül dikensiz//Gözümde her zaman bahar gibisin//Bu aşkın bülbülü, çilesi sensin//Gözümde her zaman bahar gibisin//**//Dikensiz gül olmaz çilesiz bülbül//Bu aşkı öldürme gel beni güldür//O güzel günleri geriye döndür//Gönlümde her zaman bahar gibisin."
'The Happy Youth'un bir yorumu Shirley Bassey'in, 'Something' uzunçalarında (1970) yer alıyor; 'Life Goes On' (İngilizce sözler Barbara Martin).
Aynı şarkıyı Gönül Yazar, Türkçe sözlerle söylemişti. 'Hayat Geçiyor Hemen' (1971); "Hayat geçiyor hemen//Biz değil miyiz giden//Bugün mutlu gülerken//Yarın ağlarız neden//**//Hayat geçiyor hemen//Yaşayalım bitmeden//Gençlik boşa gitmeden//Sıra bize gelmeden//**//Dur dersin durmaz zaman//Koşar yorulmadan//Bir gün bıkar canından//Ölümü bekler insan//**//Bugün var yarın yoksun//Yaşadın gidiyorsun."
19 Kasım 1970 tarihli (sayı 47) Hayat Mecmuası'ndan öğrendiğimize göre Hülya Koçyiğit 'Eşper'i ziyaret' sahnesi için setin hazırlanmasını beklerken 'elindeki beyaz gülü uzun uzun kokluyor ve parmaklarını dokundurarak usulca seviyormuş'. Nejat Saydam "Aman Hülya Hanım, fazla koklamayın da beyaz gülümüz solmasın. Çünkü gül ile çekilecek çok sahnemiz var" diye araya girip bir görevliye şunları söylemiş; "Siz de gülün işi bittikten sonra derhal buzdolabına kaldırın. Biliyorsunuz beyaz güller kolay kolay bulunmuyor." En büyük 'ihtimam' bu güle. Sonra 'çekilecekler' bir yana daha o sahnede Nesteren yere atıp ayağı ile çiğniyor 'kolay bulunmayan' gülü! 'Buzdolabına kaldırılmasına' gerek kalmadan Eşper'in bir kitabında yerini alıyor!
Yönetmen Nejat Saydam, filmde Cumhuriyet Savcısı. Haşim Bey için "Kanun cezasını verir" diyen Verda'ya "Maalesef, Tanrı daha önce davrandı Hanımefendi. Kocanız bir araba kazasında vefat etti" karşılığını veriyor. 'Kanundan daha önce davranan Tanrı' belirlemesi, dini ve felsefi bir tartışmayı başlatabilirdi.
Selim, imzaladığı kâğıtlara 'bono'; Haşim ve Recep, 'senet' diyor.
Eşper'in kimseye zararı yok. Ama herkesin O'na zararı dokunuyor. Dövüldüğü sahnede filmin bir sürprizi var. Sarı gömlekli dayakçı, 'Denizden Gelen Kız'daki (1972) İbo-Ferit Bozkurt.
Verda'nın kendisini 'balkondan atmasını', hemşire "Pencereden atmış" diye anlatır.
Bahçıvan'ın da adı çelişkili. 'Haneye tecavüz' sahnesinde 'Davut Ağa'; Kümesin yanındaki çiçeklerin yandığı sahnede 'Dursun Ağa'. Eşper için 'o komşu oğlanı' diyor.
Haşim'in '34 HF 627' plakalı, 65 model Taunus'unu 'Tapılacak Kadın' (1967), 'Çıldırtan Arzu' (1967), 'Aşk Mabudesi' (1969), 'Buruk Acı' (1969) ve 'Bülbül Yuvası'ndan (1970) anımsıyoruz. Ona çarpan '34 AP 812' plakalı kamyon da 'Buruk Acı'da (1969) Fehiman Hanım-Aliye Rona'ya çarpacaktı az daha.
Mehtap, mahallenin 'ayaklı gazetesi'. Her şeyi, herkesten önce haber alırmış.
Ayhanların evi 'Lekeli Melek'te (1969) Rıza-Cahit Irgat'ın, 'Yumurcak Köprüaltı Çocuğu'nda (1970) Nihat-Cüneyt Arkın'ındı.
Nesteren'in, Ayhan ve Eşper arasında habire değişen tercihi Cavit Bey'e "Bu yeni gençlerin aşklarına aklım ermiyor" dedirtir. "Hiç izzeti nefis yok." Haşim Bey kendisine iş bulunca kahramanımızı yatıştırmayı görev edinir! Önce "Kincilik kötü şeydir" nasihatiyle; Sonra 'dayakla'!
Verda, hastaneden çıkışı şerefine yapılan toplantıda 'Ne Sensiz Olurum'u söylüyor. Eşper ile bakışmalarından rahatsız olan Haşim araya girer. "Nuri Hoca'nın eşsiz bestesi çok güzel olmasına rağmen genç misafirlerimizin uykusunu getirmiş olabilir. Hepinizin ayılıp uyanmanız için canlı bir müzik topluluğu çağırdım." Beklendiği gibi bu espriye Cavit ve Recep kasıklarını tutarak gülerken, Osman ve Nuri somurtur. İşadamı bununla da yetinmez. Genç bir kızı gönderir Eşper'e dans etmesi için. 'Böyle bir güzel için çiğ tavuk yenirmiş'. Lafın altında kalmaz bizimki. "Mideniz hazmederse benim yerime siz yiyin Haşim Bey!"
Verda'nın çok yakın hissettiğimiz bir sözü; "Her tiryakilik geçermiş de çay tiryakiliği geçmezmiş."
Filmde olmayan Ankara, kitapta iki yerde geçiyor. Haşim Bey'in iş gezisinde ve Ayhan'ın yedek subaylığında.
Romandaki akşam yemeği için Antakya'dan gelen muz getirtilmiş (sayfa 159). On küsur yıl sonra ta nerelerden getirtilen çikita muz artık istesek de gitmiyor.
Ayhan'ın annesi Dilek Ayazoğlu'nun rol aldığı başka bir film yok galiba.
Filmdeki Bestekâr Nuri, romanda Kemani Nazım Hoca. (O yıllarda 'Nazım' adı tehlikeliydi). Ufak tefek, ak pak, güler yüzlü. Verda'ya ilk solfej derslerini vermiş.
Osman Bey de ordudan emekli bir doktor. "Kadınlar daima bağışlayıcı olmalıdırlar" gibi erkeklerin yararına görüşleri var (sf. 191)!
Müştak Hürman filmde işlenmemiş. Ünlü şarkıcı ve tanınmış bir avukat. Müthiş yakışıklı. Bir müddet sürdürdüğü ilişkisini bitirince Terzi Mahmure intihar eder. "Erkeklerin yüzde 99'u böyle değil mi? Erkekten vefa, zehirden şifa" diyor Pakize (sf. 190).
Verda'yı Handan Kadıoğlu; Eşper'i Abdurrahman Palay; Haşim Bey'i Agâh Hün; Selim'i Avni Dilligil; Ahmet'i Rıza Tüzün; Recep'i Zafer Önen; Mehtap'ı Suna Pekuysal; Nesteren'i Tijen Par; Gülsüm Kalfa'yı Alev Koral; Doktor Osman'ı Muhip Arcıman; Bestekâr Nuri'yi Timuçin Caymaz; Ali Demir'i Fikri Çöze; Nermin Denizci'yi Birsen Kaplangı seslendirmiş.
Verda-Hülya Koçyiğit; Eşper-Kartal Tibet; Haşim Bey-Nuri Altınok; Ayhan-Salih Güney; Nesteren-Sevgi Can; Selim Bey-Avni Dilligil; Cavit-Süha Doğan; Ahmet-Ali Şen; Recep-Reha Yurdakul; Mehtap-Aynur Aydan; Polis-Ali Demir; Dursun Ağa-Reşit Çildam; Hâkim-Necabettin Yal; Verda'nın annesi-Benan Öz; Doktor Osman-Muammer Gözalan; Gülsüm Kalfa-Müşerref Çapın; Nuri-Mehmet Büyükgüngör; Eşper'in hurdasını çıkaran kavgacılar Süheyl Eğriboz, Giray Alpan, Ferit Bozkurt; Ayhan'ın annesi Dilek Ayvazoğlu; Eşper ile dans etmek isteyen-Nermin Denizci; Nikâh görüntüleri; Kızkulesi; Üzücü de olsa yangın ve hastane sahneleri çok güzeldi.
Filmde kavgadan geçilmiyor. Haşim, Verda'yı; Ahmet, karısını ve kızını; Cavit'in adamları Eşper'i; Eşper, Recep'i; Dursun Ağa, Eşper'i dövüyor.
Romanda 21 sayfa (242-263 arası) 56 çeşit güle ayrılmış. 'Allegro' ile başlıyor. 'Gloria Dei' ve 'Sabine' ile devam edip 'Peygamber Gülü' ile sona eriyor. Hangi gül, hangi yıl, nerede birincilik almış, hepsi var.
Verda, 'hastaneden ayrıldığı için üzülen ilk hasta'; Eşper de 'hastasını çabuk iyileştirdi diye üzülen ilk doktor'. Aynı kötülüklerin içinde, aynı bataklıkta çırpınıp duran iki genç. Ama sevgileri, Haşim'e besledikleri kinin bile üzerinde bir his. Romandaki Eşper, genç kızı öpebiliyor. (Filmde, Nesteren'in dudakları ile yetinmek zorunda). 'Verda evli bir kadındı ama ömründe hiç böyle bir aşk öpücüğü tatmamıştı (sf. 212)'.