Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
"Olmaya çalışıyorsun ya hepsi aynı hesap." Gani Dede, kumarbaz olmadığını söyleyen ama iskambil kâğıtları ve zarla ilgili sorular soran Murat'ı böyle yanıtlıyor. Yaşlı adam galiba haklı çünkü filmin adı bile 'Kumarbazın İntikamı'! Üstelik intikam peşinde olmadığını söyleyen delikanlı çok kişinin canını yakacaktır.
Renkli 'The Gambler From Natchez'in (1954), siyah beyaz Yeşilçam uyarlaması.
1966, Eylül sonu ve Ekim başında çekilip, 30 Ocak 1967, Pazartesi günü (Beyoğlu) Lâle, (Beyoğlu) İnci, (Aksaray) Bulvar, (Çarşıkapı) Şık, (Kadıköy) Özen, (Kadıköy) Süreyya Cep sinemalarında gösterime girmiş. 93 dakika sürüyor. Jenerikte 'İntikamı', 'İntikâmı'; Aynur Aydan'ın soyadı 'Ayda' şeklinde. Afişte Ayhan Işık, toplusu dışarda bir tabanca tutuyor. Hülya Koçyiğit için 'Leyla' yerine başka bir ad seçilebilirdi.
Poker sonrası intihar eden babasının ölüm nedenini araştıran gencin öyküsü. Bu sırada âşık olacak zaman bile buluyor.
Filmin adı, içeriği ile uyumsuz. Çünkü kahramanımız Murat Soylu bir kumarbaz değil! Sadece kısa bir süre ve gerçeği ortaya çıkarmak için öğreniyor bu oyunu.
Agâh Bey, 'zayıf karakterli biri'. 14 sene önce kumar nedeniyle ailesini terk etmiş. Uşağı Ali Ağa ile ['Çiçekçi Kız'dan (1965) anımsadığımız] Kalkavanların Köşkü'nde kalıyor. Burayı nasıl aldığı ve neyle geçindiği belirsiz. Bir poker partisi, sonu olur yaşlı adamın. Her şeyini kaybeder. Köşkü bile. Tek bir kuruşu kalmamış. Gururuna yediremeyip intihar ederken oğluna miras olarak 'bir çift zar ve poker arkadaşlarının ismi yazılı 4 as' bırakır. "Kulüpçü Rüştü, Veznedar Rıfkı, Tüccar Sait, İthalatçı Turgut." 'Rahmetliden' kalanların hepsi bu.
'Hatıralarla dolu evleri gitmiş'. Karısı Mahmure Handan yine de anlayışlı senelerini, gençliğini verdiği tek erkeği için. "Keşke yanında olsaydık." Murat da "Her şeye rağmen babam şuurlu bir insandı. İntihar etmesinde bir sır olduğuna inanıyorum" diyor. Bu işi kurcalamaya kararlı. "Baba ocağının sönmesi acı oluyor. Hele bu, kumar yüzünden olunca." 10 küsur yıllık ayrılık unutulmuş çoktan.
Yıllar sonra karşılaştıklarında emektar Ali Ağa, tanımakta zorlanır. "Eskiden bu evin bahçesindeki çiçekleri koparan, erik dallarını kıran, balıkları taşlayan yaramaz" diye anlatıyor Murat. Yakalanacağını anlayınca da bahçedeki çınarın en yüksek dalına tırmanır, affedilmesini beklermiş! Yılların ardından hasret gideriyorlar.
Köşkü 'kelepir fiyata' alan Sait Bey aslında vicdan sahibi biri. Olanlara çok üzülmüş. "Keşke satın almasaydım" deyip duruyor. İsmi sinek asına yazılı. Diğerlerininkinin hangi karta yazıldığını öğrenemiyoruz. (Turgut'un adı büyük olasılıkla 'maça ası'ndadır! 'Ölüm' anlamına geliyormuş).
Murat'ın şimdi tek amacı kumarbaz olup babasının intiharına neden olanlardan intikam almak. Yüzünde insanı korkutan bir kin ifadesi. İlk dersini Ali Ağa'dan alır. Bunun için kılık kıyafet yetmez, gaddar olmalıymış. "Unutma, baban köşkü yok bahasına sattı. Karşısındaki gaddar olmasaydı o fiyata almazdı." Düşmanları bu işin ustası.
Önce 'babasının yıkılışına sebep olanlarla' ilk kumarını oynuyor. Ceketini bile kaybeder Turgut'a. Hem pokerle hem de 'hep yek' attığı zarla.
Yine emektar Ali yetişir. "Bu işin alfabesi bitirimhanelerde başlar. Gireceksin aralarına. Poker, keleşbasma oynayacaksın. Barbutu da unutma. Ya şano ya pano!" İlerlemesi çok hızlı. Kısa sürede zara 'kemik' demeyi öğrenir. "Hay, aslan kemik be!" Oradaki Salih Dayı'dan bütün bitirimlerin piri Gani Dede'nin adresini alır. Sultanahmet Camisinde kalıyormuş yaşlı adam ve 20 yıldır da kumara tövbeli. Önceleri 'hayır' falan dese de sonunda yardıma razı olur. Tek isteği var; "Öğrettiklerimi masum insanların zararına kullanmayacaksın." İyi bir kumarbaz soğukkanlı fakat çok süratli hareket etmeliymiş. 'Eğitimi' sırasında biz de 'sifoli (üstteki ası başkasına vermeden kendine saklamak)'; 'Tarak (kâğıdı karıştırır gibi yapıp ilk şekliyle muhafaza etmek)'; 'Volta (alttaki asın yukarı çekilmesi)'; Tek el ve çift el voltası gibi incelikleri öğreniriz.
'Sirkaf' için keskin gözler gerekli. İskambil kâğıdının arkasındaki dörtlü yıldızın üstü yoksa 'as'; Sol ucu yoksa 'papaz'; Alt ucu yoksa 'kız'; Sağ ucu yoksa 'vale'ymiş. (Bunu bir kez de Turgut'tan dinleyeceğiz). Boynuz kulağı geçer misali Murat, Gani Dede'den daha usta artık. 'Dünyanın en iyi kumarbazı'.
Zarlardaki hileyi anlaması terzi masasındaki mıknatıs sayesinde. Elbise provası sırasında, vakit geçirmek için her attığında 1-1 sonuçlanıyordu. 'Hep yek' atıp ceketini kaybettiği gecenin acısını kol düğmesi şeklindeki mıknatıslarla çıkaracaktır Turgut'tan.
İlk kurban için aslardan birini çektirir terzisine; 'Veznedar Rıfkı'. Bir bankada veznedar. Poker için bankadan para çalıyordu. Kumarhanede karesine karşı floş ruvayel çıkarır kahramanımız. Parayı kaybettiği gibi hırsızlığı anlaşılınca parmaklıkların arkasını boyluyor Veznedar. "Benden korkmayın ceket koleksiyonu yapmam esprileri ile başlamıştı oyuna oysa."
Bu sırada Sait Bey'in kızına âşık olur Murat. İnsanın kafası meşgul olunca etrafındaki iyi şeyleri fark etmesi için zaman gerek. Leyla da delikanlıdaki kırgınlığın nedenlerini düşünmüş geceler boyu.
Kartlardaki ikinci kurbanı genç kız çeker; 'Kulüpçü Rüştü'. Bakarada bütün parasını yitirir. Kahramanımız alışkanlığı da 'yendiği kişilere bir maskot vermek'. Bu ilerde başını ağrıtacaktır.
Üçüncü kurbanı kendiliğinden belirlenir. Borçları için Turgut'tan kredi istediğinde "Sait'in de suyu ısınır". 'Karşılıksız yatırım yapmazmış' arkadaşı! Bu karşılık da 'Leyla'ymış! Yediği tokadın ve "Sen adi, kalleş bir adamsın" yanıtının intikamını bir kurşunla alacaktır 'ithalatçı'. Murat'ın maskotlarından birini de 'rahmetlinin' yanına bırakıverir.
Genç kız, babasının ölümü için kahramanımızı suçluyor. Kısa bir müddet koparlar birbirlerinden.
Kavuşmaları, Murat ile Turgut arasındaki kıyasıya poker, barbut, Rus Ruleti savaşları ve tekme tokat kavgadan sonra. "Kötü bir oyunun kurbanı olduk Leyla. Ama artık her şey bitti." Dudakları birleşmişken, iskambil kâğıtları hemen yanlarındaki havuzda yüzüyordu.
'The Gambler From Natchez'in (1954) ülkemizdeki gösterimi 06 Nisan 1956, Cuma günü (Beyoğlu) Atlas Sineması'nda. Öykü, 1840'larda geçiyor. Yüzbaşı Vance Colby, İç Savaş'ta, Sam Houston komutasında görev yapmış. 4 yıl sonra Teksas'tan evine döndüğünde kumarbaz babası Chip Colby'nin öldürüldüğünü öğrenir. (O zamanlar New Orleans'ta kumar almış yürümüştü). Söylendiğine göre '21 oyununda' hile yapınca Andre Rivage 'öbür tarafa' biletini kesmiş. Oysa çok dürüst biriydi ve 'işaretli kart kullanmazdı' hiç. Delikanlının bu işi didiklemesi, kentte 'bir takım fırtınaların kopmasına neden olur'. Babasının kumar oynadığı üç kişinin adlarını iskambil kartlarına yazıp peşlerine düşüyor; Andre Rivage, Claude St. Germain ve Nicholas Cadiz.
Fonda harika görüntüsü ile Mississippi Nehri var. Olay, Kaptan Antoine Barbee'nin gemisinde gerçekleşmiş. Gerçeği bulmasında yardımcı olur kahramanımıza. Kızı Melanie ile birbirlerini severler.
Bizdekinin aksine kumarda kazanan, kahramanın babası. Diğerleri de her şeyi geri almak için öldürmüşler 'rahmetliyi'.
Burada Yeşilçam çevriminin hatası ortaya çıkıyor. Tüccar Sait, kartlara yazılı isimlerden biri. Delikanlı, icabına bakacağı kişiyi bulmak için terzisine ve Leyla'ya çektiriyor bunları. Genç kız, babasının ismini çekebilirdi! Senaryoda Turgut'a öldürterek çözmüşler bu sorunu.
'Kumarbazın İntikamı'ndaki melodiler.
'The Ipcress File'daki (1964) (John Barry) 'A Man Alone (I)' Jenerikte.
Fausto Papetti'nin '3a Raccolta' albümündeki (1962) 'La Vela Bianca' (1962) (Gilbert Bécaud) 2 sahnede (Jenerikten sonraki kumarda; Agâh Bey "Devam etmiyorum Beyler" diyerek masadan kalkarken). 'Et Maintenant' (1961) (Gilbert Bécaud) Erol "Peder Bey bozuk çalıyor Sevil" derken. 'Cercami' (1961) (Enrico Palido / Silvana Simoni) Genç kız, Erol'u bankadan para çalması için zorlarken.
'Shake Hands With The Devil'daki (1969) (William Alwyn) 'Dublin 1921' Agâh Bey, intihar öncesi kartlara bir şeyler yazarken.
'Thunderball'daki (1965) (John Barry) 'Switching The Body' 2 sahnede (Murat, yıllar sonra emektar Ali Ağa ile karşılaşınca; Leyla, Erol'un durumunu konuşmak için Turgut'a geldiğinde). "Dance With Domino-Bond's Apartment" 2 sahnede (Ali Ağa "Biliyor musun, baban o gece Sait Bey'e satmış burasını" derken; Turgut, Leyla'ya "Seni çılgın gibi sevdiğimi saklayacak değilim" derken). 'At The Casino' Leyla ve Murat ilk karşılaştıklarında. 'Electrocution-The Spa' 5 sahnede [Murat "Belki tekrar karşılaşacağız ama ne sen ne de bir başkası acımayacak ('acıyamayacak' daha yerinde olurdu) artık bana" dedikten sonra; Leyla, Turgut'a "Korkarım böyle düşündüğün için günün birinde pişman olacaksın" dedikten sonra; Murat "İşte böyle Gani Dede. Babam bir bataklığa saplanmış, çırpındıkça daha da batmış" derken; Gani Dede "Şu dolaptan kâğıtları getir bakalım" derken; Leyla, babasının ölümü için Murat'ı suçlarken]. 'Bond Below Disco Volante' 2 sahnede (Leyla, uşağa "Kimse geldi mi, beni arayan oldu mu" deyip merdivenleri çıkarken; Erol "Nasihati bırak şimdi. Parayı Turgut'a kaybettim" derken).
Franck Pourcel Orkestrası'nın "Un'Orchestra Nella Sera Vol. 4" uzunçalarındaki (1965) 'La Playa' (1964) (Jo Van Wetter / Pierre Barouh) 2 sahnede [(Baştaki 3 saniye) Murat, Leyla'ya "Yanlış kapı çaldın küçük hanım! Baban köşkü ve eşyaları satın aldı, bizi değil" derken; (12 saniye) "Başka resim çektirmek isteyen var mı böyle" dedikten sonra].
'Arcana' (1927) (Edgard Varese) Turgut "3 as! Sen de baban gibi şanssızsın ahbap" derken.
'Segâh Peşrevi' (Neyzen Yusuf Paşa) Murat ve Gani Dede'nin ilk karşılaşmalarında.
Fausto Papetti'nin '7a Raccolta' 33'lüğündeki (1966) 'Shenandoah' (1965) (Gloria Shayne / Jerry Keller) 2 sahnede (Erol kumarhaneye geldiğinde; Süheyl Eğriboz'la kavga sonrasında Murat'ın kollarında dışarı çıkarken).
Woody Hayman'dan 'Drums in Hi Fly' (1956) Kumarhanede, Erol ve Süheyl Eğriboz dövüşürken.
Franck Pourcel ve Orkestrası'nın 'Amour, Danse et Violons Vol. 18' albümündeki (1962) 'Ballade á Sylvie' (1962) (Leny Escudero) 6 sahnede (Leyla "Biliyor musunuz, o gece hiç uyuyamadım. İçinizdeki kırgınlığın sebebini düşündüm hep" derken; "Sana ait bir şey getirdim. Tavan arasında buldum, bak" diyerek bir resim gösterirken; Hayatındaki en güzel dondurmayı yerken; Murat, Erol'un kumarda kaybettiği mücevherleri Leyla'ya geri verirken; Leyla, deniz kenarında "Çok dürüst hareket etmişsin Murat" derken; Filmin sonunda).
'Just Jazz All Stars Futuring Louis Bellson' uzunçalarındaki (Mayıs, 1952) 'Sticks' (Shorty Rogers) Gani Dede, Murat'a kumar hilelerini öğretirken.
'The Latin Sound Of Henry Mancini'deki (1965) 'Senor-Peter Gunn' (1958) (Henry Mancini) Veznedar Rıfkı "Oo, vakit tamam olmuş" derken.
Ray Anthony'den 'Room 43' (1959) (Ken Jones) 3 sahnede (Rıfkı, akşamki kumar için bankadaki çekmeceden gizlice para alırken; Selma, ayna ile Murat'ın elini Rıfkı'ya göstermeye çalışırken; Murat "Üstüme gelmeyin Beyler! Yumruklarım fena kaşınıyor" derken).
'The Legend of Glass Mountain' (1949) (Nino Rota) Hapse giren Rıfkı'nın karısına para verirken.
'Goldfinger'daki (1964) (John Barry) "Auric's Factory" 2 sahnede (Sait, kızına niye yatmadığını sorarken; O geceki konuşmalarının sonunda). 'Teasing The Korean' Sait öldürülürken.
'Hatari!'deki (1962) (Henry Mancini) 'The Sounds Of Hatari' Filmin bitmesine yakın Murat ve Turgut kavga ederken.
'Et Maintenant'ı Alpay, kendi yazdığı Türkçe sözler ve Disko Stüdyo Orkestrası ile plak yapmıştı: "Seninle Ölmek" (1970).
Poker, 'blöf'üyle, 'rest'iyle psikolojik ayna gibi. İnsanı, hangi ruhsal durumundan yakalıyor ve nasıl böylesine tutsak edebiliyor. Oysa dili bile bize uzak. 'Pa dö kart', 'Pas san var', 'rölans', 'uvertür', 'Pas', 'sanvuar'. Yaşantımızdaki, neredeyse, her şey yabancılara ait. 'Onların' oyunlarını, 'Onların' kuralları ve diliyle oynuyoruz. Kaybedip Agâh Bey gibi intihar ettiğimizde bile kullandığımız tabanca 'Onların' buluşu. (Hatta belki 'intihar' da)! Az çok başarılı olup 'aferin' aldığımızda gelsin bayraklı kutlamalar.
Film, Agâh Bey'in şanssız bir gününde başlar. Kumarda soyulup soğana çevrilmiş. Arkadaşlarından kredi istiyor. Limiti dolduğu ve fazla açıldığı için veremezmiş Turgut. Rıfkı da zarardaymış. Sait ise 'iyi bir tüccar'. Zavallının kelepir köşkünü 350 bine kapatır. Oysa evvelce 500 teklif etmişti. Şimdi ise piyasası düşmüş! "Veyl mağluplara!"
Agâh'ın 'floş' ile Turgut'un 'kare as'ına kaybetmesi senaryodaki küçük bir hata. (Sait'in evindeki oyunda ise Murat'ın 'kare papaz'ı, yine Turgut'un 'üç as'ına yenilir!).
Yaşlı adam elinde avucunda nesi varsa tüketince Rıfkı "Kaybedecek bir şeyi kalmadı zavallının" diyor. O zamanki söylemle, 'zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri olmayan' işçiler daha şanslı.
Bu olay 'hatıralarına düşkün olan' Murat'ı sarsar.
Tüccar Sait Özer'in, kızı Leyla ve oğlu Erol'dan başka kimsesi yok. Kumarbazların en vicdanlısı! Köşkü ucuza düşürdüğü için çok üzülüyordu! Turgut teselli eder kendisini; "Çocuk olma! Sen bir iş adamısın. Fırsatlardan istifade etmelisin."
Leyla'yı sonradan çok sevecek ama ilk karşılaşmalarında biraz kaba davranmıştı Murat. Genç kız, Ali Ağa'nın Onlarla kalmasını isteyince "Yanlış kapı çaldın küçükhanım. Baban köşkü ve eşyaları satın aldı, bizleri değil" diye terslenir. Aslında, farkında değil ama yaşlı adamın işine engel oluyor.
Ne gerçek hayatta ne de filmlerde 'ihracatçı' olamıyoruz. Turgut Taner bir 'ithalatçı'. Ticarette de poker masasındaki gibiyse vay halimize. Nostaljisi bile kumarla ilgili. 'Hepyek Osman' ve 'Parmaksız Salih'i özlemle anıyor. Para kazanmak dışındaki tek amacı Leyla. Oysa genç kız güzellikle uyarmıştı; "Ne olur arkadaşlığımız böyle devam etsin. Hissetmediğim şeyleri isteme benden." Son günlerde Erol'un babasını çok üzdüğünü duyunca fırsatı kaçırmaz Turgut. "Son günlerde üzülen biri daha var... Ben!" Ancak Leyla'nın ilgisi yok edebilirmiş bunu. Einstein'a göre 'Tanrı, evrenle zar atmaz'. İthalatçımız da işi şansa bırakmayanlardan.
Agâh'ın başına gelenler kendisinin başına gelmezmiş. "Çünkü ihtiyatlı ve sağlam hareket ederim." İşlerinin her gün gelişmesi de bundan. Tek zayıf yönü 'Leyla'. Ömrünün sonuna kadar bekleyebilirmiş. "İstediğim, mutlu bir yuva ve sen" dediğinde "Çok şey istiyorsun" yanıtını alır. Kıskanç bir âşık. Genç kızı elde etmek için kardeşinin zor duruma düşmesini bile sağlar.
Erol, ailenin düzenini bozuyor. Evde sanki üvey evlat. 'Adi kadınlarla düşüp kalmasını ve kumar oynamasını' eleştiriyor babası. "Siz de oynuyorsunuz ama" karşılığını alır. Yaşlı adam "20 senedir çalışıyorum. Senin gibi işsiz güçsüz, serseri değilim" diye saldırıyor ama pek de haksız değil oğlu.
Delikanlının afet bir sevgilisi var. Pahalı bir kadın Sevil. Mücevher, kürk manto, 'lüks' meraklısı. Hep 'daha fazla para' için zorluyor 'pısırık' Erol'u. Babasından tırtıkladıkları 'berberine' ('kuaför' sözcüğü daha sonra moda oldu) bile yetmezmiş! Hayatının erkeği kuvvetli ve çok zengin olmalıymış.
Yaranmak için yapmadığı kalmaz delikanlının. Annesinden hatıra kalan mücevherleri çalmak; Çalıştığı bankadan para yürütmek. Neyse ki hep murat yetişiyor imdadına.
Leyla ise sevgi dolu. Murat'ı tanıdıktan sonra da 'o güne dek duymadığı hisler içinde'. "Çünkü yanımdasın, huzurluyum."
Ailedekiler kötü bir hastalığa, kumara(!) yakalanmış. Babası, eskisi gibi terliklerini giyip koltuğuna otursun, tek isteği bu. "İyi günlerdi. Başını dizime koyardın. Saçlarını okşarken kedi gibi mırıldanırdın. Bir hiç uğruna bitti o tatlı günler" diyor Sait Bey.
Leyla, en iyi günlerinde 'hayır' demişti Turgut'a. En kötülerinde de 'hayır' der. Ancak, Erol'un borçları ve hapse girmesi söz konusu olunca evlenme teklifini kabul ediyor. Kardeşinin ve kendisinin kurtuluşu Murat sayesinde.
Filmdeki erkeklerin, neredeyse tümü kumarbaz. Onca yıllık tövbeli Gani Dede'nin bile odasındaki dolapta bir deste 52'lik var! 'İyi bir kumarbazın kozlarını daima sona saklaması gerek ama 'kumarbazlar piri' Gani Dede bildiklerini Murat'tan esirgemiyor.
Sonunda "Boynuz kulağı geçermiş evlat. Benden iyisin şimdi" diyecektir. Bu arada 'kumarbaz giyimi' ile ilgili bir ayrıntıyı öğreniyoruz. Meslek icabı 'kol ağızları normalden biraz bol olmalı'ymış! Keşke yaşlı adamı tövbe ettiren olayı da öğrenebilseydik.
Karşılaştıkları sahnedeki konuşma çok ilginç. "İntikam almak günah mıdır" diye soruyor delikanlı. Günahmış. Peki, ya bir hakikati ortaya çıkarmak? Sevapmış. Bu hakikati ortaya çıkarmak için başkalarına yardım etmek de öyle. Ancak delikanlının zar ve kartlardaki hileler konusunda yardım istediğini anlayınca köpürür Dede. Tövbeli olmasa da yardım etmezmiş. "Çünkü kumardan da senin gibi kumarbazlardan da nefret ediyorum." Bizimkinin kumarbazlıkla az da olsa ilgilenmesi bile aynı hesapmış.
Murat'ın, bir çocuğu '34 AV 389' plakalı Chevrolet'in altında kalmaktan kurtardığını görünce yumuşar. "Namazdan sonra gel gör beni. Seni kumarbaz sanıp yardım etmemiştim. Hâlbuki hiçbir kumarbaz hayatını oyuna koymaz."
Bazı sözleri sert gibi görünse de çok komik. Peşinden ayrılmaması için "Uyuz it gibi ne dolanıyorsun etrafımda"; Dalgın olup sözlerini dinlememesi için de "Saka İbo'nun eşeği anırmıyor burada" diyor. O sırada Leyla'yı düşündüğünü anlamış Murat'ın. "O yollardan biz de geçtik evlat. Güzel mi bari?" Yanıt biraz mahcup; "Ruhu güzel, melek gibi."
İlk kumarda ceketini kaybetmişti kahramanımız. Erol, "Aman, aman! Gömleğini sevsinler. Versene bir resim çektireyim şunla" diye alay etmeye kalkınca yumruğu yer. Murat ayrıca 6 yumrukla Kumarbaz-Süheyl Eğriboz'un; 4 yumrukla Kulüpçü Rüştü'nün;1 yumrukla Bitirimhanedeki Arap'ın; 2 yumrukla oradaki bir başka kumarbazın; Birer yumrukla Mustafa Yavuz ve Zeki Tüney'in; 12 yumruk, birer tekme ve dirsekle Turgut'un hatırını soruyor. Film boyunca Turgut'tan bir tekme yer, o kadar.
Lafın altında da kalmıyor. Bir sahne hariç; Kumarhanede "Üstüme gelmeyin Beyler. Yumruklarım kaşınıyor" demişti. Mustafa Yavuz'un "Anlaşılan uyuzun var. Şimdi kaşırız seni" demesine bir karşılık bulamıyor, dövüşmek dışında.
Agâh'ın kumarda her şeyini kaybettiği sahnedeki seslendirme hatası; Sait "Pişman oldum. Sait'in durumu üzdü beni" diyor. Gerçekten de 'kendisi ile Agâh'ı karıştıracak kadar' üzülmüş o gece!
Sait, Leyla ve Turgut, dilbilgisi konusunda dikkatsiz. Birer kez "Birçok şey" diyeceklerine "Birçok şeyler" diyorlar.
Murat'ı Hayri Esen; Leyla'yı Jeyan Mahfi Ayral; Turgut'u Sadettin Erbil; Erol'u Toron Karacaoğlu; Sait'i Süha Doğan; Rıfkı'yı Osman Alyanak; Rüştü ve "Benden de pas" diyen kumarcıyı Zafer Önen; Ali'yi Fikri Çöze; Murat'ın annesini Sacide Toroğlu; Agâh'ı ve "Yeni bir oyuncu geldi" diyen kumarhane görevlisini Erdoğan Esenboğa; Arap'ı Mustafa Dağhan seslendirmiş.
Murat Soylu-Ayhan Işık; Leyla Özer-Hülya Koçyiğit; İthalatçı Turgut Taner-Turgut Özatay; Erol-Gürel Ünlüsoy; Agâh-Tevfik Soyurgal; Tüccar Sait-Süha Doğan; Veznedar Rıfkı-Osman Alyanak ve karısı Sabahat Işık; Bankanın önündeki '34 FY 967' plakalı araba; Kulüpçü Rüştü-Haydar Karaer; Ali Ağa-Selahi İçsel; Murat'ın annesi-Mahmure Handan; Murat'ın kâğıtlarını ayna ile Rıfkı'ya göstermeye çalışan Selma-Aynur Aydan; Sevil-Sevinç Pekin; Leyla ve Turgut'un sonuçlanmayacak nikâhlarındaki şahit-Ali Demir; Kumarhane sahibi-Zeki Sezer; Kumarhane görevlisi-Mustafa Yavuz; İki kumarbaz-Zeki Tüney ve Süheyl Eğriboz; Bitirimhane fedaisi Erzurumlu-Behçet Nacar; İki kumarhanedeki kumarbaz-Kenan Tüzer; Leyla'nın dondurması; Sultanahmet Camisi çok güzel.
Filmdeki senaryo-seslendirme değişikliğine bir örnek. Rıfkı'nın evli ve iki çocuk sahibi olduğu söylenmişti. Hapishane ziyaretinde karısı ve bir çocuk var. Diğer çocuğun evde kaldığını düşünsek bile durum böyle değil. Murat, Sabahat Işık'a yardım için para verir. Zavallı kadın "Ama bu kadar borcu ödeyemeyiz" diyor. Kahramanımızın karşılığı "Borç değil, hediye Bacım. Mert, sadık bir anneyle 'iki' yavrusuna hediye." Ancak aynı yeri, sessiz olarak izlediğimizde dudak hareketleri "Borç değil hediye. Mert, sadık bir anneyle yavrusuna hediye" şeklinde. Senaryoda 'bir' olan çocuk, sahne daha acıklı olsun diye seslendirmede 'iki' olmuş.
Hülya Koçyiğit, Sait ve Turgut'a "Hoş geldiniz" dediği sahnedeki kazağı 'Seni Affedemem'de (1967) 'son elli lirasını babasına vereceğini söylerken' giyecektir.
Sevinç Pekin'le karşılaştığımızda, yatakta, 01 Ekim 1966 tarihli Ses'i (sayı 40) okuyordu. Dergide Ayhan Işık'lı 'Katiller de Ağlar' (1966) ve Hülya Koçyiğit'li 'Karanlıklar Meleği' (1966) ile ilgili yazılar var.
Dondurma sahnesinde Murat ve Leyla mutluluktan sarhoş gibiyken Turgut da kıskançlıkla Onları izliyor. Bu sırada 29 Eylül 1966, Perşembe günkü Milliyet'in arkasına saklanmıştı. Birinci sayfadaki haberler; "Devlet Bakanı Refet Sezgin: Nurcu değil gerçek Müslümanız"; "Genç kızlarla evlenen ihtiyarlar çok yaşıyor"; "İsveç'e giden 500 Türk işçisi perişan oldu"; "Orta öğrenim imtihan yönetmeliği değişecek".
Üçüncü sayfadaki "Kız öğrenciler mini etek giyemeyecek"te İstanbul Milli Eğitim Müdürü Kamil Günel'in görüşlerini okuyoruz. 'Mini etek salgınına karşı savaş açmaya karar vermiş' beyimiz. "Vapurda insanın karşısına geçip bütün bacaklarını meydana çıkarıyorlar. Üstelik bir de sigara tüttürüyorlar." Öğrencilerin aşırı saç tuvaletine, manikür yapmalarına, kaşlarını almalarına, oje sürmelerine de karşıymış. Konu, enine boyuna görüşülüp öğrencilikle bağdaşmayan bu hallere bir son verilecekmiş!
Gazetedeki diğer haberler. "Buldozer bıçağı 10 kişiyi kesti"; "Yürüyen işçiler açlık grevine başlayacak"; "Çeltikçiler fiyatı az buluyorlar"; "Bir motorda 6 milyonluk kaçak formika ele geçti"; "Varto'ya İsrail'den kan geldi"; "Galatasaray bir Habeş futbolcusu denedi"; "Parası transfer edilmeyen Radoviç antremana çıkmadı"; "Ajax karşısında başarılı bir müdafaa uygulayan Beşiktaş 2-0 mağlup". Yıllar geçse de içinde debelendiğimiz konular hiç değişmiyor!
Leyla, Murat'ı bir kez yanağından; Delikanlı da genç kızı iki kez dudağından öper. Murat; "İnsanın içi kinle dolu olunca etrafındaki iyi şeyleri göremiyor."