Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
Zamanın büyükleri "Sen millete güleceğine, millet mi sana gülecek?" dediği için konservatuvar okuyamasa da, şimdi kendisi bir okul olan Tiyatrocu Yıldırım Öcek Filmstudio'ya konuk oldu.
Avrupa Yakası, Ekmek Teknesi, Tatlı Hayat, Küçük Hanımefendinin Şöförü, Acı Hayat, Aslı ile Kerem, Ayrılsak da Beraberiz, Deli yürek, Beyza'nın Kadınları, Neredesin Firuze, Canım Benim, Gurbetçiler, Rus Gelin, Altın Yumruk İstanbul'da gibi daha birçok projede yer alan usta oyuncu Yıldırım Öcek'le keyifli bir röportaj gerçekleştirildi.
Oyuncu olmaya nasıl karar verdiniz?
YILDIRIM ÖCEK: 32 yıl önce 30 yaşını doldurmuş bir adamım, hala 30.yaşımı kutluyorum. "Ne iş yapıyorsun?" diye soranlara, oyuncu olduğumu söylüyorum. Sanatçı sıfatını bırakalım da halk taksın, diyorum. Sevdiğim bir işi yapıyorum, üstüne de para veriyorlar. Zengin adam, patron rollerinde oynadığım için beni gerçekten zengin sanıp borç isteyen insanlar var.
Bizim jenerasyondakilerin çoğunun aile büyükleri oyuncu olmak isteyenlere, "Sen millete güleceğine, millet mi sana gülecek?" diye karşı çıkmışlardır. Ben bu yüzden konservatuvar okuyamadım. Büyüklerimi ikna edemedim, gizli gizli oyunlarda oynadım.
Oyunculuğu nasıl tarif edersiniz?
YILDIRIM ÖCEK: Tarif edemem ama, oyunculuk benim sevdam, diyebilirim. Allah'ın bana bir lütfu olarak görüyorum. Memur veya kamyon şoförü de olabilirdim ama oyuncu oldum. Benim için; tiyatro aşk, diziler ekmek kapısı, sinema ise ölümsüz bir anıdır.
Nejat Uygur benim ustamdı. Oyunculuğu, kulisi, turneyi ve birçok şeyi ondan öğrenebilirdiniz. Hep şunu söylerim; Nejat Uygur'un rahle-i tedrisatından geçmemiş bir oyuncunun, ben konservatuar bitirdim, demesi hikayedir. Rahmetli Gazanfer Özcan da öyledir. Onlardan aldığımız terbiyeyi gençlere öğretmeye çalışıyoruz.
Yoğun çalışma temposu içerisinde dizi izleyebiliyor musunuz?
YILDIRIM ÖCEK: Çok fazla dizi seyredemiyorum, dersem klasik bir cevap olacak belki ama, bütün dizileri radyo tiyatrosu gibi dinliyorum. Eşim televizyon izlerken ben odamda oyun okumaya çalışırım, ama eşim tam bir dizi kolik olduğu için de hemen hemen bütün dizileri izler, ben de hepsini duyarım. Böylelikle az çok hepsi hakkında fikir sahibiyim. Karadayı ve Muhteşem Yüzyıl'ı kaçırmadan seyrederdim, güzel projelerdi. Bu aralar ise TRT-1'de Perşembe akşamları kaçırmadan izlediğim bir dizi var: "Zengin Kız Fakir Oğlan." Çünkü ben oynuyorum.
Oyuncu gözüyle sizce biten diziler neden bitiyor?
YILDIRIM ÖCEK: Halk tarafından sevilmiş birçok dizi, reyting hazretlerinin kılıcına kurban gitti. Bir de o dizilerde çok emek veren insanlar var. Dört bölüm sonra dizi yayından kaldırılıyor. Bu, o insanlar ve aileleri için çok kötü bir durum.
Tiyatroya âşık bir oyuncu olarak, sizce tiyatro hak ettiği değeri görüyor mu?
YILDIRIM ÖCEK: İyi oyun mutlaka seyircisini bulur. Daha önce oynadığımız bir tiyatroda verilen sözler yerine getirilmeyince ayrıldım ve birkaç arkadaşım daha peşimden geldi. Kendimi arkadaşlara karşı mahcup hissettim. "Gelin beraber tiyatro kuralım" dedim. Rahmetli Vasıf Küçükoruç'un yazdığı 'Kim Öle Kim Kala' oyununu oynadık. Yerleşik bir sahnemiz yok, turne yapıyoruz. Çok güzel geri dönüşler alıyoruz.
Tiyatrocu arkadaşım Ali Erdoğan kitabına yazmıştı; 'Tiyatroya gitmeyen toplumlar sık sık oyuna gelirler.' Tiyatro insanın ve hayatın aynasıdır. Tiyatro seyredilerek alınacak çok ders vardır.
Sektörün en önemli problemi sizce de uzun çalışma saatleri mi?
YILDIRIM ÖCEK: Uzun çalışma saatleri çok yorucu, sitcomu bile 1, 1.5 saate çıkarmış insanlarız. Sitcomun özü 25 ya da 35 dakikadır. Bu durum, hem yapımcıdan hem kanaldan kaynaklanıyor. Reklam pastası büyük, bölüyorlar ve dağıtıyorlar. O zaman da reklam arası dizi seyredilmiş olunuyor.
Oyuncu olmasaydınız hangi mesleği yapardınız?
YILDIRIM ÖCEK: Emekli olabilmek için memurlukta yaptım. Eşim bile ilk başlarda oyuncu olduğumu bilmiyordu desem yeridir. Düğün salonlarında, barlarda komedyenlik yaptım. Eşim sorduğu zaman, mesaiye kaldım, diyordum. Ne zaman ki bu televizyonlar çıktı, ben de ekranda gözükmeye başladım, insanlar oyunculuğun daha sevilir meslek olduğuna inandı. Hâlbuki fena bir şey değil, komedyenlik yapıp, insanları güldürüyordum.
Bu arada yeri gelmişken sevgili Atilla Arcan ve Yalçın Menteş'i de anmadan geçemem, televizyona ilk onlarla adım attım.
Oyuncuların egolarının fazla olduğu söylenir, sizce de doğru mu?
YILDIRIM ÖCEK: Devamlı göz önünde ve dikkatlerin üzerlerinde olmasından kaynaklanan bir durum. Bir sene ya da altı ay ekranda gözükmezseniz unutulur gidersiniz. Aldanmasınlar bu yalan dünyaya. Tüm yaşantılarıyla göz önünde oldukları için halka örnek olmalılar.
Beğendiğiniz oyuncular kimler?
YILDIRIM ÖCEK: Eskileri saymıyorum, ama bugün Kenan İmirzalıoğlu çok iyi. Bayanlardan da çok isim var.
Birlikte çalışmaktan keyif aldığınız isimler kimler?
YILDIRIM ÖCEK: Ebru Yalçın sitcom yönetmeni olarak bir dehadır. Zeki Alasya, hem oyuncu olarak hem yönetmen olarak dünyanın en şeker insanlarından birisidir. Birçok insanla çalıştım; ışıkçısından kameramanına çalışmadığım isim kalmadı, o yüzden hepsini sıralamaya kalksam sayfalar tutar, unuttuklarım olur kırılırlar.
Pişmanlıklarınız, keşkeleriniz oldu mu hiç?
YILDIRIM ÖCEK: Keşkelere yer yok hayatımda. "Keşke" bana hep pişmanlık ifadesi gibi gelir. Pişman olacağım şeyi de yapmam. Keşke yerine "Belki" lerim olmuştur ama.
Oyuncu olmak isteyen gençlere neler tavsiye edersiniz?
YILDIRIM ÖCEK: Önce bu işin okulunda okusunlar, akademik kariyer yapsınlar. İmkânları yoksa Halk Eğitim Merkezleri bu işler için çok uygun, temel eğitimlerini buralardan alsınlar. Bunu da yapamıyorlarsa oyun okuyup, bol bol oyun seyretsinler. Eğitimlerini tamamladıktan sonra mutlaka bir sahne bulur ve oynarlar.