Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
1970'te haşhaş kaçakçılığından Türkiye'de tutuklanan ve 5 yıl hapis yatan Billy Hayes'in yazdığı 'Geceyarısı Ekspresi' isimli kitap, 1978'te beyazperdeye taşındığından beri, çizilen kötü Türkiye imajı hiçbir yerde peşimizi bırakmadı.
Billy Hayes şu an 67 yaşında ve halen geçimini İstanbul'da hapiste geçirdiği günlerden ve o günkü anılarından kazanıyor. O günlere dair üç kitabı olan Hayes, Türkleri ve Türkiye'yi çok sevdiğini, filmin tamamen yanlış olduğunu söylüyor.
Hürriyet'ten Nazlı Yalçın, Billy Hayes ile Cumhuriyet Bayramı'nda New York'ta Türk bayrağını göndere çekmesinden sonra röportaj yaptı. Habere göre Hayes, konuşurken bolca Türkçe kelime kullanıyor ve Türklerden özür diliyor...
1977'de bir kitap yazdınız ve kitabın filmi yapıldı. Bu filmin neredeyse 40 yıldır Türkiye'yi ne kadar kötü etkilediğini biliyorsunuz, değil mi?
Biliyorum. Bu film birçok açıdan Türkiye'yi dünyaya tanıttı ve hiç doğru bir Türkiye portresi değildi çizilen. O yüzden çok yazık.
Türkiye'de hapisteyken işkence gördünüz mü? Dayak yediniz mi?
İşkence görmedim, dayak yedim. Bana işkence yapıp benden alabilecekleri bir bilgi yoktu elimde zaten. Kavgaya karıştığım için falakaya yatırdılar.
Tacize ya da tecavüze uğradınız mı?
Hayır.
Hapishane koşulları gerçekten gösterildiği kadar kötü müydü?
Sağmalcılar henüz yeniydi o zaman. Paslı bir yerdi ama filmde gösterildiği kadar kötü değildi durumu.
Başka neler yanlış aktarılmıştı filmde?
Benim en büyük problemim filmde bütün Türklerin kötü gösterilmesiydi. Ben Türkleri çok seviyor ve onlarla iyi anlaşıyordum. Tabii hapiste başka bir yüzüyle de karşılaştım ama hapishane her yerde aynıdır. Ayrıca filmde gardiyan Hamid'i benim öldürdüğüm gösterildi, halbuki günlerce dövdüğü ve ailesini aşağıladığı başka bir mahkum salındığında gidip öldürmüştü onu. Hamid adam döverken "Ananı bacını yedi sülaleni..." diye bağırırdı. Tam bir sadistti. Ama diğer gardiyanlar öyle değildi. Kaçış biçimimi de değiştirmişler. Ben öyle kaçmadım. Bir sandalla kaçtım İmralı'dan.
Peki senaryoyu okuduğunuz ve film çekilirken sette olduğunuz halde neden o anda müdahale etmediniz?
6 gün Malta'daki hapishane setindeydim sadece. Ona da başrol oyuncusu Brad Davis ile tanıtım fotoğrafları çekilelim diye götürdüler. Yoksa yönetmen Alan Parker beni sette istemiyordu. Senaryonun da sadece ilk halini okumuştum. Uyardım hemen, "Benim hikâyem bu değildi, ben böyle kaçmadım" dedim. "Ben bir sandalla günlerce denizde mücadele ederek kaçtım."
Sormaya çalıştığım yanlış çizileceğini bildiğiniz bir Türkiye portresine neden senaryoyu ilk okuduğunuzda hemen itiraz etmediğinizdi?
Benim okuduğum halinde Türkiye'yi bu denli kötü gösterecek referanslar yoktu. Alan Parker bana filmi ilk kez New York'ta bir stüdyoda izletti. O zamana kadar bu hale geleceğini tahmin etmiyordum. Yönetmen Parker filmi çekerken kendi hayal gücüne göre birçok eklemeler yaptı.
Tecavüz girişimi de yoktu senaryoda yani?
Hatırladığım kadarıyla yoktu. Ama olsa bile kitabımın haklarını onlara sattıktan sonra filmde yaptıkları hiçbir şey üstünde kontrolüm yoktu. Hiçbir şey yapamazdım. Stephen King bile filmlerde kitaplarını mahvettiklerini söyler, o bile bundan şikayetçiyken ben ne yapabilirim ki?
Oliver Stone 2004'te yanlış Türkiye portresi çizdikleri için özür diledi. Bu demektir ki kendi senaryosu da zaten gerçekleri yansıtmıyordu...
Senaryoyu da Malta'dan dönene kadar okumamıştım zaten. Oliver Stone filmdeki aşırılıklar için özür diledi evet ama o zaman 'Alexander' filminin tanıtımını yapmak için İstanbul'daydı. O film olmasaydı Türkiye'ye döner miydi sanıyorsunuz? Senaryoya kendisi koydu o sahneyi ve o replikleri zaten!
Filmi ilk seyrettiğinizde ne hissettiniz?
Nefes alamadım, konuşamadım. Terliyordum. Alan'a hemen "Harika bir film olmuş ama benim İmralı'dan kaçtığım sandalıma ne oldu? O sandal bana hayatımı geri verdi!?" dedim. Hapishane hayatı bütün onurunuzu, hayatınızı elinizden alıyor. O sandal bana bunları geri verdi. Ve kaçışımın gerçek hali aslında tam da Hollywood materyaliydi.
Ya Türkiye? Alan Parker'a "Bunlar Türkiye'yle ilgili gerçekleri yansıtmıyor" demediniz mi yani?
"Benim yaşadıklarım bunlar değildi" dedim. Alan da "Bu bir film, bunu anla" diye yanıt verdi.