Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
"Sana anlatacak o kadar çok şeyim var ki." Oysa sadece 1-2 saat ayrı kalmışlardı. Lale'nin sözleri 'seni seviyorum'un değişik bir söylenişi değil midir.
Nisan, 1962'de çekilen 'Rıfat Diye Biri', yıldırım hızıyla 14 Mayıs 1962, Pazartesi günü (Beyoğlu) Şan Sineması'ndaki suareden sonra (Beyoğlu) Yeni Atlas'ta gösterime girmiş. Attila İlhan'ın Ali Kaptanoğlu adıyla yazdığı senaryolardan biri. Kaya Volkan, jenerikte Kaya 'Erkaçar' olarak yer alıyor. Belki de gerçek soyadı budur.
Simsiyah bir gece. Olaylar 28 Mart 1962, Çarşamba tarihli Milliyet'teki bir haberle başlıyor; "Hisar Cinayeti Faili Rıfat (gazetede 'Rifat') cezaevinden kaçtı." Kibar Pavyon'a gelmesi 'muhakkak ve an meselesi'. Bu sırada Zişan, meşhur 'kırbaç dansını' yapıyordu. Çete elemanlarının yüz ifadesinden kötü bir şeyler olduğunu anlamış, kısa keser gösteriyi. "Hemen barı boşaltın, civarı kollayın. Gördüğünüz yerde, ne pahasına olursa olsun hemen temizleyin." Adamları Yılmaz-Kaya Volkan, Ali Seyhan, Hakkı Haktan'a ilk emirleri böyle.
Kahramanımızın adı Rıfat. İdamlık Rıfat. Fötr şapka, yakası kalkık trençkot, ürkek bakış. Kanayan koluyla Lalelerin evine sığınıyor. İlk bakışma, yarasını saran sıcacık bir el. Sonrası 'iki gece bir günlük' heyecan dolu macera.
Delikanlı Diyarbakır'dan. Tahsil için gelmiş İstanbul'a. "Hukuk'ta okuyordum. Bir gece arkadaşlarla bara gitmiştik. Bilezikli Zişan diye bir kadın tanıdım orda. Gençtim, kapıldım bu kadına. Sonradan öğrendim, beyaz zehir ticareti yapıyorlarmış. Bir anda nefret ettim bu kadından. Çılgına döndü. İntikam için bu cinayetleri üzerime yıktı." Avukat olup suçsuz insanları savunacaktı. 'Talihe bak ki' şimdi suçsuz olduğu halde kendisini bile savunamıyor.
Genç kızın da hayalleri büyük. Doktor olmak istiyordu. Ama babası Adil Bey "Kız kısmına bu kadar okumak yeter" demiş. Patronu ile baş göz etmek istiyordu Lale'yi. Zeynel Bey dünden razı. Aileyi arabasıyla gezdiriyor şirin gözükmek için. Anne-Mahmure Handan, evladındaki isteksizliği anlamış "Yanlış yapıyorsun kızım. Kapımıza kadar gelmiş böyle bir kısmeti ayağımızla mı tepeceğiz" deyip duruyor. Adamda mal desen mal, mülk desen mülkmüş! Bulunmaz Hint kumaşının çete reisi olduğu öğrendiklerinde neler hissettiler kimbilir.
Rıfat'ın suçsuzluğunu ispat edecek tek kişi Kundura Tamircisi Aleko'ydu. (Ne olduğunu öğrenemeyeceğimiz) Hadisenin şahidi. Zavallıyı ölü bulurlar. Çete daha önce ziyaret edip hatırını sormuş!
Çaresiz kalınca Binali'nin oteline sığınır kahramanlarımız. Rıfat'ın memleketlisi ve babasının dostuymuş. Ancak şimdi işi daha zor delikanlının. Eczacı Kalfası ve Aleko cinayetleri de üzerinde çünkü. Bir çirkeften kurtulayım derken diğerine batıyor. Sadece çete değil polis de peşinde. Başkomiser Zekai, kahramanımızdan yana. "Bir bit yeniği var bu işte" diyor yardımcısı Kemal'e. İnanamıyormuş bu cinayetlerin Rıfat tarafından işlendiğine.
Bu sırada Binali bir ipucu yakalamış. Çingene Hakkı'yı bulmasını istiyor. Eskiden Zişan'ın yanında 'mal' satarmış hazret. Çeteden atılınca Perşembe Pazarı'ndaki salapuryalarda sürünüyor şimdi. Belki bir şeyler öğrenebileceğiz kendisinden.
Tam birkaç banknot karşılığı Zişan'ın yerini söyleyecekken Ali Seyhan'ın bıçağı devreye girer.
Sırada bir şanssızlık daha var. Otelde çalışan Sivri, çetedenmiş meğer. Lale'yi köşke kaçırırlar. İş başa düşünce Kibar Pavyon'a tekrar gider Rıfat. Bu kez şanslı. Eroin imalathanesini (gazinonun alt katındaymış) ve çetenin yerini (Yeniköy'ün üstünde ağaçlar içindeki köşkmüş) (Hafize Hanım'ın köşkü) bulur.
Haydutların icabına baktıktan sonra sevgilisini Humprey Bogart trençkotu içine alıyor.
'Rıfat Diye Biri'ndeki melodiler.
Henry Mancini'nin 'The Music From Peter Gunn' albümündeki (1959) 'Peter Gunn' (Henry Mancini) 2 sahnede (Jenerikten sonra Zişan'ın adamları pavyona geldiklerinde; Kamçılı dansta).
'Pictures at an Exihibition'daki (1874) (Modest Mussorgsky) (Orkestra için düzenleme Maurice Ravel-1922) 'Gnomus. Vivo' 7 sahnede (Yaralı Rıfat, Lale'ye "Kıpırdama, vururum! Hemen biraz pamuk ve alkol getir bana" derken; Polisler, Binali'nin otelini bastıklarında; Zişan, Lale'yi tokatlarken; Rıfat, Ali Seyhan'ın silahını alırken; Ali Seyhan ve Yılmaz ayaklarından asılı haldeyken; Hakkı Haktan ölürken; Rıfat, Zişan'ı elinden vururken). 'La Cabane Sur Les Pattes' 2 sahnede (Polis, baskın yaptığı otelden ayrılırken; İspirtocu Hakkı'yı öldüren Ali Seyhan kaçarken).
'Grand Canyon Suite'deki (1931) (Ferde Grofé) 'Cloudburst' Rıfat, gece yarısı gizlice girdiği pavyonda yanan bir sigara gördüğünde.
'Rast Makamında Kanun Taksimi' Kanun üstadı Artin çalıyor. Zişan, Lale'yi sarhoş etmeye çalışırken.
'War and Peace'deki (1956) (Nino Rota) "Napoleon's Retreat" Rıfat, ayna numarası ile Hakkı Haktan'ı oyuna getirirken. 'Exodus From Moscow' Zeynel ve 'Kalas'-Mehmet Ali Akpınar, Rıfat geldi sanıp kapıya ateş ederken. Kediymiş!
Kahramanımız için rivayet muhtelif. "Hisar Cinayeti Faili"; "İdamlık Rıfat"; "Elin idamlık katili"; "Cesur oğlan"; "Mert oğlan"; "Kerata"; "Herif". Kimseyi öldürmediği halde namı katile çıkmış. Firar ettiği gece, nöbetçi Büyük Eczane'de (neresi olduğunu öğrenemeyeceğimiz) bir yeri telefonla arıyor. "Alo, ben Rıfat." Çetedekiler arabadan ateş ederken ilaç şişeleri devrilir ama eczanenin camekânına hiçbir şey olmaz! Eczacı kalfasının son sözleri filmin de adı; "Rıfat diye biri..."
Hisar Cinayeti, birkaç sahnede 'Cinayetleri' (üç taneymiş) olarak geçiyor. Bunu kahramanımızın üstüne atan kişi de kesin değil. Lale'ye "Zişan üstüme yıktı"; Zekai'ye "Zeynel üstüme attı" diyecektir.
Hayatı pamuk ipliğine bağlı. 'Deliğe' tekrar girmek istemiyor. Çete ile sonuna kadar mücadele edecek. Bu savaştan sağ salim kurtulup adını temize çıkarırsa sevdiği kıza kavuşacakmış. (Aşka hep vaktimiz var). Aslında pek de öyle sütten çıkmış ak kaşık değil Rıfat. Filmin sonuna doğru Zişan'a "Kirli işlere alet ettiniz beni. Artık sadece namuslu yaşamak istiyorum" demesinden belli.
Ailesinin Zeynel'le evlenmesini istediği Lale'nin arzuları, hayalleri başka. Seveceği insanla evlenmek O'nun da hakkı. (Rıfat'la birbirlerine öyle yakışmışlar ki ilk gördüğünde 'Yenge' diye hitap ediyor Binali). Mutfak işlerine alışık değil henüz. 'Geçen gün' patates soyarken parmağını kesmiş de akşama kadar ağlamış! "Sonra annem bir daha mutfağa sokmadı beni." (Zişan'ın deyişiyle 'kibar karı'). Rıfat'ın kız kardeşi de ev işini sevmeyenlerden. "Evde yalnız benim işlerimi yapardı." Hiç istememiş abisinin Diyarbakır'dan ayrılmasını. Arkasından hep ağlamış. İstanbul'a gelmese başı belaya girmeyecek ama bu kez de Lale'yi tanıyamayacaktı delikanlı.
Memleketlisi Binali'nin yardımını görür bu zor günlerde. "Babanın bana ettiği iyilikleri unuttum mu sanırsın. İnsan insana her zaman lazımdır" diyor yaşlı adam. Canı pahasına da olsa ele vermezmiş dostlarını. "Bizim oranın insanları mert olurlar." Sirkeci'deki Şark Otel'in sahibi. (Odalar banyolu değil. İki yataklılar altışar buçuk, tek yataklılar yedi buçuk lira).
Eskiden, Zişan'dan uzak durması için çok uyarmış bizimkini. Ama gençlik! Dinleyen kim.
Kaçak olduğu günlerin birinde Başkomiser Zekai'ye bile telefon eder yardım gelir umuduyla. 'Zehirden şifa ummak'.
"Rıfat'ın ölmesini istiyorsun. Çünkü O'ndan korkuyorsun. Rıfat'tan korkuyorsun. Çünkü hâlâ seviyorsun." Kanun ustası Artin, yalın gerçeği Zişan'a böyle söylüyor.
Genç kadın filmin en önemli, en talihsiz kişisi. Takma adı bazen 'Bilezikli' bazen 'Kamçılı'. Göründüğü 9 sahnenin dördünde kamçılı, altısında bilezikli, üçünde hem bilezikli hem kamçılı. Çetenin ikinci patronu.
Kahramanımızı çok sevmiş; "Beni bırakıp gitmeyecektin Rıfat. Yalnızlığımı unutturan tek varlık sendin. Biliyordun bunu." Ancak kahramanımızdan uzak olduğu günlerde Yılmaz'ın kollarında ve yatağındaydı. Güzel vücudu, sevdiğini korumak isterken kurşunlara hedef olur. Son sözlerinde gene O var. "Ah, Rıfat!"
Çetenin asıl reisi Zeynel'miş. 'Kibar eşkıya'. Seyahat Acentesi dümeniyle eroin kaçakçılığı yapıyor.
Lale okumayı seven biri. Odasında Ernest Hemingway'in 'Silahlara Veda'sı (Ekicigil Yayınları-1954) (Çeviri Erçetin Tümay) vardı.
Sabahın erken bir saati. (O zamanki uygulama) Köprü'nün (Galata) açılmasını beklerken Lale ile salep içişleri çok güzeldi. Gerçi seyyar satıcı, bardakların yalnızca birini (genç kızınkini) dolduruyor ama olsun.
Polis 'kaçak katil için bütün arabaları kontrol ediyor'. Adil Bey, Zeynel'e "Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki insanın ne canı ne malı emniyette değil beyefendi" diyor. ("Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki insanın ne canı ne malı emniyette beyefendi" demeliydi). Bunu söylediği kişinin eroin kaçakçısı canilerin şefi olduğunu bir bilse.
Çarpıcı sahnelerden biri, Rıfat'ın canı burnunda. Gecenin ilerlemiş saati. Tüm debelenmesine karşın bir sonuç yok. Galata Köprüsü'nde amaçsızca yürürken birdenbire bir bankın önünde duruyor. O sabah bu bankta Lale ile salep içmişlerdi. Gevşeyen yüzünde artık mutluluk var. Bir sigara yakıp işe dört elle sarılıyor.
Binali'nin "Güle güle Efendim, İstanbul'a gelişinizde tekrar bekleriz" dediği kişi Yeşilçam emektarı Emin Saygılı.
Aleko,1 sahnede 'kundura tamircisi', 2 sahnede 'eskici'.
Polisler, Şark Otel'e baskın yaparken Ali Seyhan sokağın köşesinde 22 Nisan 1962 tarihli Milliyet'i okuyormuş gibi yapıyordu. Spor sayfasındaki 'Hakem, Vefa maçını Beşiktaş aleyhine tâtil etti' başlığı dikkat çekiyor. Faruk Talû, 22. dakikada Birol'un golünü hentbol gerekçesi ile iptal etmiş. İtiraz falan derken iş kırmızı karta kadar gelmiş. Birol sahadan çıkmayınca da maçı Vefa lehine 3-0 olarak sonuçlandırmış. 3 gün sonra İstanbul Milli Lig Tertip Komitesi olayı inceleyip Beşiktaş'ı hükmen mağlup ilan edecektir.
Rıfat'ı ve "Ah, gençlik! Sabahın bu saatinde" diyen polisi Abdurrahman Palay; Zişan'ı Handan Kadıoğlu; Lale'yi Jeyan Mahfi Ayral; Zekai'yi Kemal Ergüvenç; Zeynel'i Toron Karacaoğlu; Hakkı'yı Fadıl Garan; Kemal'i Erdoğan Esenboğa; Binali'yi Sadettin Erbil seslendirmiş.
Rıfat-Ayhan Işık; Zişan-Özcan Tekgül ve adamları Yılmaz-Kaya Volkan, Ali Seyhan, Mehmet Ali Akpınar, Hakkı Haktan, Zeki Tüney; Lale-Semra Sar, babası Adil-Muammer Gözalan ve annesi Mahmure Handan; Zekai-Hulusi Kentmen ve yardımcısı Kemal-Haydar Karaer; Zeynel-Süha Doğan; Hakkı-Fadıl Garan; Aleko-Naci Saraç; Sivri-Tunç Başaran; Binali-Asım Nipton ve oteli; Kibar Pavyon ve kamçılı gösteri; Çetenin 'H. 33 053' plakalı 'Buick'i; Zeynel'in 'H. 33 152' plakalı otomobili; Rıfat'ın bindiği 'T. 59 819' plakalı taksi; '00 209' plakalı polis 'jeep'i; Galata Köprüsü ve Haliç İskelesi; Büyük Eczane; Shell Benzin İstasyonu çok güzel.
Rıfat'ın cezaevinden kaçtığını duyan çete, gazinonun kapatıp kapısına 'Cenaze Dolayısı İle Kapalıdır'ı asmıştı. Filmin sonunda bu durum fazlasıyla gerçek olur. 1-2'si dışında haydutların tümü ölüyor!
Başkomiser Zekai, 'Baba Adam'. 1 kez "Her iş kanun ve nizam dairesinde yürümeli"; 2 kez de "İş olacağına varır" demişti. Ama kanun/nizam ve şansa aldırmadan Rıfat'ın kaçmasına göz yumacaktır! Film boyunca elinde burun damlası var. Son sahnede nezleyi yardımcısı Kemal'e satıp kurtuluyor!
Çingene Hakkı, namı diğer İspirtocu Hakkı'da ne isterseniz mevcut. İçki, kumar, eroin! Çeteden kovulunca salapuryalarda yatıp kalkmaya başlamış. Bu arada salapuryanın, mavnadan biraz daha iri bir tekne olduğunu öğreniyoruz!
Çete elemanları tehlikeli olduğu kadar esprili de. Kundura tamircisini 'gebertmişler'. Mehmet Ali Akpınar "Aleko'nun leşini bulunca Rıfat'ın yüzünü görmek isterdim" diyor. Ali Seyhan'ın yanıtı; "Sen, asıl Rıfat'ı öldüremediğimizi duyunca Zişan'ın yüzünü gör!"