“Doğduk, öpüşeceğiz; Yaşadık, öpüşeceğiz; Öldük, öpüşeceğiz.” Kara Panterler’in parolası bu! Parolanın sonu da öpüşmekmiş. Behiç böyle diyor ama beklentisinin aksine Mebrure’den esaslı bir tokat yer. Aynen gerçek hayatta olduğu gibi! Romanda delikanlı, “Mütareke dönemi İstanbul Hükümeti’ni”; Genç kız ise “Anadolu’daki Kuvayı Milliye’yi” temsil ediyor çünkü.
20 Nisan 2015

"Doğduk, öpüşeceğiz; Yaşadık, öpüşeceğiz; Öldük, öpüşeceğiz." Kara Panterler'in parolası bu! Parolanın sonu da öpüşmekmiş. Behiç böyle diyor ama beklentisinin aksine Mebrure'den esaslı bir tokat yer. Aynen gerçek hayatta olduğu gibi! Romanda delikanlı, "Mütareke dönemi İstanbul Hükümeti'ni"; Genç kız ise "Anadolu'daki Kuvayı Milliye'yi" temsil ediyor çünkü.

'Sözde Kızlar'ın (Sabah Gazetesi'nde tefrika edilişi-1922) (Peyami Safa) (Semih Lütfi'nin Ucuz Romanlar Serisi-1925) ikinci Yeşilçam çevrimi. 1967 ilkbaharında çevrilip 19 Şubat 1968, Pazartesi günü (Beyoğlu) İnci; (Aksaray) Bulvar; (Eyüp) Melek; (Kadıköy) Feza; (Üsküdar) Işık sinemalarında gösterime girmiş. Baykal Kent'in soyadı, jenerikte 'Arda' ve Yapımcı Murat Köseoğlu'nun adı yine Yönetmen Nejat Saydam'dan sonra!

Tanıtım yazısında 'kötü yoldaki gençlerle ilgili gazete haberleri' var. 12 Şubat 1967 tarihli Milliyet'ten (Gülsüm Kamu'nun resmi ile) "Yerli Karnaval 'Hızlı' Başladı"; 7 Şubat 1967 tarihli Milliyet'ten "Polis Yine Baskın Yaptı (Beyoğlu, Şişli, Fatih'in muhtelif langırt salonu ve diskoteklerindeki 'arama-taramada' 18 öğrenci hakkında zabıt tutulmuş. Durumları okul idarelerine bildirilmiş)"; "Belgrat Ormanı'ndaki 'Veda Partisi' Çılgınca Geçti"; "Kızlı Erkekli Ye-Ye'ci Gençlik, Orkestralar Geçidine Islık, Düdük ve Çığlıklarla Katıldı"; "Asi Gençlik Davası Ele Alındı".

Ardından Acar Film'in ithaf yazısını izliyoruz; "Sözde Kızlar, İstanbul'un çeşitli köşelerinde ve kenar mahallelerinde yaşayıp da özledikleri yüksek hayatın sihrine kapılıp yoldan çıkan genç kızların, gerçek hayattan alınmış hikâyeleridir. Bu filmi şerefli genç Türk kızlarımıza (Toron Karacaoğlu 'kızlarına' diyor) ve iyi evlat yetiştirme savaşının büyük öncüleri olan ana ve babalara, bu yolda büyük fedakârlıklarla çalışan Ahlak Zabıtası mensuplarına ithaf ederiz (Toron Karacaoğlu 'ediyoruz' diye seslendirmiş)."

Sırada Emniyet Müdürü Baki Tamer'in (19+47+38+43 sözcükten oluşan dört cümlelik ve) bir buçuk dakikalık 'müthiş çelişki dolu' açıklaması var. "İstanbul Emniyet Müdürlüğü Ahlak Zabıtası Şefliği, 1967 yılı içinde şehirde çok geniş çapta netice alıcı muvaffakiyetli çalışmalarda bulunmuştur. Öncelikle fuhşu itiyat ve meslek haline getirmiş bulunan kadınlar ve bunlara vasıtalık eden muhabbet tellalları tek tek tespit olunarak tescilleri yapılmış, daha sonra kendileriyle zaman zaman hasbıhaller düzenlenip hiçbir zaman sonu gelmeyen bu kirli hayattan vazgeçip doğru ve faziletli yolu seçmeleri acı misaller getirilerek anlatılmıştır. Yapılan takiplerde maalesef bunlardan çok azının nedamet getirdikleri fakat ekseriyetinin kötü alışkanlıklarından bir türlü kurtulamadıkları gibi çevrelerindeki namuslu kadın ve erkekleri de baştan çıkardıkları görüldüğünden şehrin bilhassa Beyoğlu, Şişli ve Boğaz kesimlerindeki fuhuş yuvalarına devamlı suretle baskınlar yapılmıştır. Netice olarak bu baskınlarda 150 randevuevi, 20 kadar da otel kapatılıp çok sayıda kadın zührevi hastalıklar hastanesine sevk edilerek muayene ve tedaviden geçirilmiş, suçlu ev ve otel sahipleri de fuhuş yapmak, vasıtalık etmek ve fuhşa teşvik suçlarından haklarında tanzim edilen evrakla adalete teslim olunmuştur."s<hshsd

İlk sahnelerde, 'Nilgün'den (1968) anımsadığımız Samsun Vapuru, Mebrure'yi İstanbul'a bırakır. Babası, Tuhafiyeci İhsan Efendi rahmetli olunca fazla kalamamış İskenderun'da. Akrabaları ve eski fabrikatörlerden Raif Dinçer'i arıyor. Pederi ile kardeş çocuklarıymış. Kadıköy'de olduklarını zannediyordu ama Eski Bağdat Caddesi 36 numaraya taşınmışlar. Raif Bey iki sene önce sizlere ömür. Nazmiye Hanım, kızı Nevin ve oğlu Behiç köşkte vur patlasın çal oynasın bir hayat içindeler şimdi. Fakir mahalle kızlarını fuhuş bataklığına çekiyor, zengin delikanlıları (en fakirinin babası 4-5 milyonlukmuş) kumarda 'yoluyorlar'. Kahramanımızın sığınmak için geldiği yer tam bir sefahat yuvası. Adı burada Mebruş/Mebo olacaktır. 'Seks manyağı' Behiç de peşinde. Geçmişinde zaten bir tecavüz olayı varmış genç kızın. Tıp sondan kovulma Siret, morfine de alıştırıyor kendisini.

Her çılgın parti polis baskınıyla ve Ahlak Zabıtası'nda sonlanıyor. Kont Nadir, o günlerde Hukuk Fakültesi'nden arkadaşı Fahri'yi getirir. Stajyer Hâkimmiş, yakında hâkimliği kesinleşecekmiş. Mebrure ile arasında bir yakınlık oluşur.

Siret ile Behiç parasız kalınca genç kızları Orta Şark'taki otellere, randevu evlerine 'sermaye olarak' vermeye kalkarlar. Fahri ve polis sayesinde mutlu sonla bitiyor film.

'Sözde Kızlar' romanı biraz farklı. Yazar, Dünya Savaşı'nın (henüz numaralanmamıştı) toplum ve birey zerindeki yıkıcı etkilerini, devrin çığırından çıkmış ahlakını, zevkini, hayatını incelemiş, hicvetmiş. Fonda Kurtuluş Savaşımız ve Yunan işgalindeki Batı Anadolu'dan İstanbul'a muhacir akını var.

Düşman, Manisa'da, Tuhafiyeci İhsan Efendi'yi tutuklamak istemiş. O da, ne yapsın, Bandırma üzerinden İstanbul'a kaçmış. Öldü mü, kaldı mı belli değil. Mebrure, babasını 'seviyor, çok seviyor'. "Hele ortadan kaybolduktan sonra ölesiye seviyorum (sf. 25)." Aramak için İstanbul'a gelmiş. Ama önce kalacak bir yer bulması lazım. Sefaret Müsteşarı Nafi Bey uzaktan akrabasıydı. [Rahmetlinin erkek kardeşinin sütkızıymış!]. Onları Taksim'de sanıyordu. Şişli'de Tramvay Garajı'nın yanındaki köşke taşınmışlar. Nazmiye Hanım, kızı Nevin ve oğlu Behiç'i 'düşük bir ahlak anlayışı içinde'. Delikanlı, tenis meraklısı, yüzü hep pudralı. Üstelik frengili.

Belma (asıl adı Hatice) evin müdavimlerinden. Behiç'ten bir çocuğu olmuş (O da frengili). Delikanlı, Vaniköy'de, Boğaziçi'ndeki bir koruda 'canlı canlı' gömmüş bebeği! Romanın sonunda tutuklanır. Belma, süblime içerek canına kıyıyor. Abisi Salih ise aklını kaçırmış.

Fahri, kimsesiz bir genç. Postanede memur. Vefa'da bir odada kalıyor.

O dönem en çok çalışan kurum 'Muhacirin İdaresi'ydi. İhsan Efendi, Davutpaşa'daki barakalardan birine yerleştirilmiş. Zeytinburnu'ndaki bir fabrikada işçi olarak çalışmış yaşlı adam.erhhr

Sonunda baba kız birbirine kavuşur. Fahri ile beraber Anadolu'ya gidiyorlar.

'Sözde Kızlar'ın melodileri.

'Porgy & Bess'teki (1959) (George Gershwin) 'Overture' Jeneriğin ilk 30 saniyesinde.

'A Streetcar Named Desire'daki (1951) (Alex North) 'Main Title' 6 sahnede (Jeneriğin ortalarında; Aynur, komodinin üzerine bırakılmış parayı göğsüne sokarken; Ailesi, Hatice'yi Ahlak Zabıtası'ndan almaya geldiğinde; Mahalle dayağı sonrası, Fahri kendine gelirken; Saliha'nın ölüm haberi gazetelerde çıktığında; Sondaki mutlu sonda herkes mutlu yürürken). 'New Orleans Street' Jeneriğin sonunda.

'Dead Ringer'daki (1964) (André Previn) "You're Not Margaret" 2 sahnede (Salih, Hacer teyzelerde kalmak isteyen Hatice'ye "Olur ama oraya da erken git. Bir geç kaldığını duyarsam ayağımın altında çiğnerim seni. Hadi defol! Durma be" derken; Sokakta "Hacer Teyze" diye bağırırken). 'Hidden Jewelry' 2 sahnede (Behiç, Mebrure'yi çocukluk resmini gösterme bahanesiyle odaya 'attığında'; Elbise değiştiren genç kızı gizlice seyrederken). 'Forgery' Fahri, Hatice'yi sokakta konuşturmaya çalışırken. 'Main Title' 2 sahnede (Mahallede dayak yerken; Meyhanede Salih'e vururken). 'The Police is Waiting' Mebrure, kendisini balkondan aşağıya atmak isterken. "Maggie's Murder" Behiç, Siret'e "Ben, hududu geçene kadar kızlara görünmeyeyim" derken.

'Kürdîli Hicazkâr Makamında Ud Taksimi' Ayşe, filmin başında, dolmuşa "Nişantaşı bir" derken.

"Gioconda's Smile"daki (1965) (Manos Hadjidakis) 'Portrait of My Mother' 4 sahnede (Mebrure, İstanbul'a geldiğinde; Dayak yiyen Fahri'nin yaralarını temizlerken; Deniz kenarındaki Puro-Fay yazılı bankta konuşurlarken; Kont Nadir, Fahri'yi Silivri'de bulunca). 'Countess Esterhazy' Ayşe, nişanı atarken.

The Shadows'tan (1963) 'Shazam' (1960) (Lee Hazlewood / Duane Eddy) Mebrure, arkadaş topluluğuna takdim edilirken.

Ron Goodwin ve Orkestrası'nın 'Holiday in Beirut' albümündeki (1962) 'Bassita!' (Philimone Wehbé) Melike ve Hatice, alt alta üst üste Behiç için kavga ederken. 'Avenue Des Français (Azzeynou Ezzeynou)' (Rahbani Brothers) Seks partisinde.

Thunderball'daki (1965) (John Barry) 'Mr. Kiss Kiss Bang Bang' Kızlar, Fahri'nin evine baskın yaptığında. 'Crash Landing/The Bomb' 2 sahnede (Şoför, benzin istasyonu görevlisine "Demek öyle! Ben şimdi kalkıyorum. İlerde bir bahaneyle Onları atlatırım" derken; Otobüsün motoruna bakarken).

'The Bible: In the Beginning...'deki (1966) (Toshirô Mayuzumi) 'Cain and Abel' 4 sahnede (İlk polis baskını sonrasında 18 yaşından küçük kızlar götürülürken; Fahri, Mebrure'ye "Defol, defol! İstemiyorum hiçbirinizi" derken; Mebrure, Emniyet Müdürlüğü'nde kriz geçirirken; Otobüsü çeteden kaçıran şoför, polisle karşılaşınca). '40 Days and 40 Nights' '2 sahnede (Siret, seks partisi sırasında Mebrure'ye morfin yaparken; Güzin, merdiven boşluğuna atlarken).

'Lawrence of Arabia'daki (1962) (Maurice Jarre) 'Continuation Of The Miracle' 2 sahnede (Ailesi, Hatice'yi eve getirdiğinde; Ayşe, telefonla çeteyi ihbar ederken). 'Overture' 4 sahnede (Tülay Erdeniz, Şener Şen'e "İşte sevgilim, benim evim burası. Adım Güzin değil Zehra. Meşhur zengin Kaviloğlu'nun da nişanlısı değilim" derken; Meyhanede Fahri ve Salih el sıkışırken; Kızlar hastaneden çıkarken; Film biterken). 'End Titles' Kızlar, el ele sokakta koşarken.57euyeu

'Hatari!'deki (1962) (Henry Mancini) 'Theme From Hatari' Sondaki kavgada.

'Dr. No'daki (1962) (John Barry) "Dr. No's Fantasy" Dört delikanlı, sokakta kızlara kur yaparken.

Frank Chacksfield ve Orkestrası'nın 'Immortal Serenades' uzunçalarındaki (1958) "Serenade (Standchen From 'Schwanengesang')" (1826) (Franz Schubert) Güzin, son nefesini verirken.

'Golfinger'daki (1964) (John Barry) 'Dawn Raid on Fort Knox' 4 sahnede (Seks partisine polis baskını sırasında; Polis, Behiç'i Mebrure'nin odasında yakaladığında; Şoför, otobüsü çeteden kaçırırken; Çete, polisten kaçarken).

Filmdeki şarkılar.

'The Animals'dan (1966) 'C. C. Rider (Easy Rider)' ('Ma' Rainer) 5 sahnede (Gençlerin ilk çılgın partisinde; Fondaki ses "Asıl adı Hatice" diye anlatırken; Zehra, otomobilde ceket değiştirirken; Nuriye, sabah evden çıkarken; Saliha "Kazlıçeşme Treni güle güle. Artık sana muhtaç değilim" derken); "If I was a catfish swimmin' in the deep blue sea//I'd keep those women from fussin' over me."

'Sam the Sham & Pharaohs'dan 'Wooly Bully' (1965) (Domingo 'Sam' Samudio) İkinci çılgın partide; "Uno, dos, one, two, tres, quatro//Matty told Hatty about a thing she saw//Had two big horns and a wooly jaw//Wooly Bully, Wooly Bully, Wooly Bully."

Keith'in söylediği 'Tell Me To My Face' (1967) (Graham Nash / Alan Clarke / Tony Hicks) 2 sahnede (5 çayı partisinde; Remziye Fırtına ve Talia Salta 'nasıl düştüklerini' anlatırken); "Is it just that you can't face the future with me//Can't you tell me to my face//You just took the coward's way to say goodbye//How would you feel here in my place." Bunu The Hollies'den de dinlemiştik.

Roman ve film (sonları dışında) oldukça karamsar. Ahlak çöküntüsü, medeniyetin neden olduğu bocalama, nesiller ve sosyal çevreler arası çatışma dışında bir şey bulmak zor.

Mebrure, İstanbul'a geldiğinde, çantasını çaldırır. Limanda "Polis" diye bağıran kişi filmin bir sürprizi; Rejisör Nejat Saydam. Cevat Uz, genç kıza yardımcı olanlardan biri. Romanda çok önemli bir yer tutan 'babasını arama' kısmı filmde yok. 'Rahmetli' olduğu söyleniyor sadece. "Nazmiye Hanım'ın yeğeniyim" demişti genç kız. Oysa durum biraz farklı. Yaşlı kadın "Evet, Tuhafiyeci İhsan Efendi, babanla kardeş çocuklarıydı" diyor Nevin'e. Üstelik pek akraba canlısı da değil. "Benim akraba kahrı çekecek halim yok... Verelim eline 500 lira da gitsin, başının çaresine baksın" diye bitiriyor konuşmasını. Nevin'in ama en çok Behiç'in gayreti ile köşke yerleşir kahramanımız.

Romanda, Manisa öncesi yaşamını öğreniyoruz. İstanbul, Beşiktaş'ta doğmuş. İhsan Efendi'nin Mahmutpaşa'da bir tuhafiyeci dükkânı var. 11 yıl burada oturmuşlar. Annesi (Çerkez'miş) vefat edince mağazayı satıp Manisa'ya gitmişler. Genç kız, İzmir'de, 'Amerikan mektebinde' okumuş yedi yıl. Yunanlılar geldikten sonrası malum.

Nevin, kitapta, 'Mon Homme'u (1920) (Maurice Yvain / Albert Willemetz&Jacques Charles) notadan piyano ile çalabiliyor. [Bu şarkı, İngilizce sözlerle (1921) (Channing Pollack), Barbra Streisand'lı 'Funny Girl'de (1968) kullanılmış; 'My Man']. Hizmetçileri Aleksandra (romanda Evdoksiya) hazırcevap bir şey. Köşk için 'Günah Gemisi' diyor! "Yükünü almıştır. Bugün batmazsa Bir daha batmaz." Çekimler 'Kont Ostrorog Yalısı'nda yapılmış. Laf altında kaldığı yok. 'Havva Anamız' gibi dolaştığı eleştirisine yanıtı hazır; "Zo! Bu evde de herkesin kılıcı beni kesiyor."

Bahçedeki köpeğin adı Napolyon, filmdeki isimsiz.

Behiç tam bir seks makinesi. Hatice dışında iki sevgilisi daha var. Ferah Nur ve Melike. Yine de hemen her sahnede Mebrure'ye saldırmayı ihmal etmez. Filmdeki bıyıklı, romanda bıyıksız.

Filmin başında 'gözü yükseklerde olan fakir kızlar' tanıtılıyor. Hatice'nin köşkteki adı Belma. "Beşiktaş, Şenliktepe, Çeşme Sokak, 33 numarada oturuyor. [Evleri-iç çekimler-'Çıtkırıldım'da (1965) Orhan'ındı]. "Babası, tekaüt bir ihtiyar. Annesi, 5 vakit namazında, nur yüzlü bir kadın. Abisi de mahallenin bitirimlerinden. Değil kardeşinin, mahallenin herhangi bir kızının tırnağına taş değse dünyayı yerinden oynatır." Genç kız henüz 16 yaşında ve 'her şeyini' Behiç'e vermiş. Evdekilerin bundan haberi yok. [Romandaki Salih ise çılgın toplantılara canı gönülden katılıyor. Kardeşinin ilişkisinden de haberli. Namı diğer 'Cerrahpaşalı'. Anneleri yok. Babalarının adı Mustafa].

Kasımpaşa, Hamamiçi Sokak, 63 numaradaki Zehra bir fabrikada işçi. Hasta annesi ve öğrenci kardeşine bakmak zorunda. Lüks otomobillerdeki adı Güzin! "Gerçi bugün fabrikada işi astığı için yevmiyesi kesilecek ama ne çıkar! O'nun gittiği uçurumlu sokaklarda günah saatlerine en yüksek ücret karşılık olarak ödenir." Gönlüne göre bir zengin çocuğu bulunca çok sevinmişti; "Artık fabrika yok, kurtuluyoruz anne. Evleniyorum. Hem de milyoner bir gençle. Artık mangal yok, kalorifer var. Bütün musluklardan sıcak sular akacak. Sana bir oda, kardeşime bir oda, hem de en lüks apartmanlarda." Ahlak Zabıtası'ndaki merdiven boşluğuna kendisini attığında da benzer şeyleri tekrarlayacaktır; "Evleniyorum anne! Hem de milyoner bir gençle. Artık mangal yok, kalorifer var. Apartmanda oturacağız. Hepimizin birer odası olacak."

Gültepe'nin güzel Nuriye'si yarım saat sonra sosyetede 'Aynur'; Topkapı'nın Ayşe'si ise Topağacı'nın 'Ayla'sı olacaktır. Kazlıçeşme'nin Saliha'sı Sirkeci'de 'Nur' olarak iniyor trenden.

Senaryoda "Bu niçin böyle? Bütün genç kızlarımız kötüye mi gidiyor? Yo! Böyle düşünmek hatalı olur. Bu gördüklerimiz yüzbinlerin, milyonların biri" denerek durum yumuşatılmış. Ama filmde 'iyiye giden' kız yok. Mebrure bile 'kötüye gidiyordu'. Geçmişinde 'başından bir tecavüz vakası geçmiş'. "Üç kişiydiler. Üçünün de ayağında lastik çizmeler vardı. Lastik çizmelerin üzerinde de sarı sarı çamur lekeleri" der bir kriz sırasında. Siret 'sayesinde' bu duruma 'morfin' de eklenecektir.

'Morfin Uzmanı'mız, tıbbiyenin son sınıfından kovulmuş. Ağzında hep bir pipo (romanda 'puro'). Her durumdan nasıl da sıyrılmasını bilir ama sonunda yakayı ele veriyor. [Romanda 'Komersiyale Bankası'nda memur. Nevin, O'nu seviyor ama delikanlı Güzide ile beraberdi].

'Sibel Aile Kasabı Müjdat' rolü Selahi İçsel'e hiç mi hiç yakışmamış. "Kız Nuriye! Gel de sana 1 kilo et vereyim, hem de but tarafından. Hadi naz etme, gel kız" diye yılışınca ağzının payını alır; "İhtiyar keçi! Artık beni bir kilo etle kandıramazsın. Benim misafir gittiğim evde her gün iki tane kuzu kesiliyor."

Fahri, Hukuk mezunu. 'Gençlik Nereye Gidiyor' adlı bir doktora tezi hazırlıyordu. Nevinlerin grubundaki çılgınlığını görünce köpürür. "Ee, yeter artık! Birazda kendinizden utanın. Şurda bir sürü insansınız. İsteseniz, şuurlu olsanız bir koca dünya yaratabilirsiniz. Şu anda binlerce genç üniversitelerde, Fizik laboratuvarlarında, Tıp araştırmalarında müthiş bir çalışma yarışı içindeler. Sizlerse uçurumun eşiğindesiniz. Çığlık attıkça 7 kat yerin dibine batıyorsunuz. Biraz kendinize gelin. İnsanca yaşamayı öğrenin. Kurtulun bu safahat cehenneminden. Böyle yaşamaktansa Allah topunuzun canını alsın." Özellikle son sözleri bir araştırmacı için gerekli nesnelliğe sahip olmadığını düşündürdü. Aslında ne yapmak istediğini kendisi de bilmiyor. Bir sonraki sahnede 'yazar olarak' çıkar karşımıza. Konusu yine gençler. Behiç, kitabın adı için bir tahminde bulunur; 'Bugün ve Yarın'. Değilmiş! 'Yarının Fahişeleri' diye açıklıyor yazarımız. 'Düşmüş' kadınların 'düşüş nedenlerini' öğrenmek amacındaydı. Remziye Fırtına "Annemin, babamın ilgisizliği" diyor. Günde 20 saati içen bir alkolikmiş babası. "İçki bulamadı mı zavallı annemi sabahlara kadar döverdi. Öylesine bıkmıştım ki başımı alıp kaçtım. Düşüşüm iki gün içinde oldu." Talia Saltı'nın düşüşü 'üvey ana' yüzünden. Yaşlı babası bir fabrikada gece bekçisiymiş. Çok genç bir kadınla evlenmiş. O işe gidince eve başkasını alırmış gelin hanım. "Bir gece babam evi bastırınca kadın dostunu benim odama yollamış. Benim de uykum çok ağırdır!" (Nadir "Kime niyet kime kısmet" diye söze karışıyor). Ne doktora tezini ne de kitabı bitirebiliyor Fahri. Stajı bitip Hâkimliği kesinleşirse Mebrure ile evlenmek niyetindeydi. Teklifi pek incelikli(!); "Zamanımızın şartları malum. Bir erkek, bir genç kızı nasıl koruyabilir? Akrabası veya kardeşi olmazsa ancak evlenerek O'nun namus sorumluluğunu üzerine alabilir."

Delikanlı sanki Ahlak Polisi! Meyhanedekilere nutuk çekmişti. "Hepiniz uyuyorsunuz. Gündüz kahve, gece meyhane. Evde kadın, çoluk çocuk ne yer ne içer düşünmezsiniz. Biliyorum hepinizin bir derdi var. Zaten dertsiz insan var mıdır bu dünyada. Ama dertler böyle meyhane köşelerinde halledilmez. Burda halledilecek dertlerin sonu cinayet. Biri mezara, öbürü hapishaneye." Hatice'nin abisini de eksik bırakmaz! "Sen, işsiz güçsüz takımında 'Bitirim' Salih Efendi! Her gün kahvede kumar oynamasaydın, kardeşini gideceği yere kadar götürseydin, iki gece meyhaneye gelmeyip O'nun dertlerini dinleseydin kardeşin bu hallere düşer miydi." Meyhaneyi 'Akşamcı'da (1967) görmüştük.

'Kazlıçeşme Güzeli' Saliha, bir trafik kazasında (gazeteye göre 'lüks hayat uğruna') yaşamını yitirir. (Aynı sayfada 1967 Türkiye Güzeli Yelda Gürani ile ilgili bir haber var). Selahi İçsel de benzer bir kazada 'eşini ve iki çocuğunu' kaybetmiş (1948).

'Kont' Nadir de Hukuk'ta okumuş. Yalnız mezuniyeti 'arka kapıdan'. Fötr şapka, çift renkli pabuç. Lakabı 'Evliya Çelebi'. Mebrure'nin durumunu anlatmak için 'Türkiye kazan, kendisi kepçe' Fahri'yi arıyordu. Silivri'de bulur delikanlıyı. [Romandaki Nadir Şefik ise Düyun-î Umumiye'de memur. Zamanın gazetelerinde karikatürü yapılan asri bir genç].

Peyami Safa, dokuz yaşındayken (sağ elinde) bir kemik hastalığı geçirmiş. Fahri'nin de sağ elini Salih kırar. Mebrure ile el sıkışınca acı ile bağırıyor. Oysa aynı elle, bir sahne önce Salih'e yumruk atabilmişti!

Mustafa Yavuz'un kullandığı '34 EK 239' plakalı taksi, 'Siyah Gözler'de (1965) Türkan-Türkan Şoray'ı havaalanına getirmişti. Zengin çocuklarının (Nejat Saydam'a ait) '34 HF 627' plakalı otomobilini, 'Tapılacak Kadın' (1967), 'Çıldırtan Arzu' (1967), 'Âdem ve Havva' (1967), 'Aşk Mabudesi' (1969), 'Buruk Acı' (1969), 'Güller ve Dikenler'de (1970) görmüştük. Şener Şen'in '34 AN 033' plakalı arabasını 1980'lerde Mehmet Ökmenele satın almış. Kaza öncesi görüntüye gelen '34 FK 647' ise 'Garip Bir İzdivaç'ta (1965) Handan-Pervin Par'ındı.

'Sözde Kızlar', Zehra/Güzin rolündeki Tülay Erdeniz'in ikinci filmi [ilki 'Gecekondu Peşinde' (1967)]. Jane Fonda ve Leslie Caron'a benziyor. Belki daha da güzel. Bir mensucat fabrikasının muhasebe kısmında çalışırken 'arkadaşlarının teşviki ile' sinemaya geçmiş. "Ucu sivrice ve yukarı doğru kalkık bir burun, biçimli dudak kıvrımları, düzgün kaşlar, kusursuz ve yeşil gözlerden taşan munis bir ifade, uzunca kumral saçlar" diye yazmış Altan Demirkol. Annesi ve iki kardeşine bakıyor. 'Şeytan Kafesi'nin (1968) (Yönetmen Suat Yalaz) Silifke'deki dış çekimleri sırasında Kız Kalesi'ne yemek götüren minibüsün devrilmesi sonucu anne Müzeyyen Erdeniz ağır yaralanmış. Belki bu nedenle sonrasında sadece 1 filmi var genç sanatçının.

Fahri'yi Hayri Esen; Mebrure'yi Jeyan Mahfi Ayral; Ayşe/Ayla'yı Nedret Güvenç; Behiç'i Fuat İşhan; Salih'i Sadettin Erbil; Filmdeki tanıtımları ve Baki Tamer'i Toron Karacaoğlu; Kont Nadir'i Süha Doğan; İsmail Varol ve Muzaffer Yenen'i Erdoğan Esenboğa seslendirmiş.

Fahri-Ediz Hun; Mebrure-Jeyan Mahfi Ayral; Nevin-Suzan Avcı; Ayşe/Ayla-Devlet Devrim; Behiç-Önder Somer; Hatice/Belma-Funda Postacı; Zehra/Güzin-Tülay Erdeniz; Aynur/Nuriye-Meriç Başaran; Salih-Reha Yurdakul; Siret-Ergun Köknar; Ferah Nur; Ahlak Zabıtası Şefi-Baki Tamer; Nazmiye-Nahire Koşay; Melike-Sevim Sevil; 'Kont' Nadir- Mümtaz Alpaslan; Saliha/Nur-Gonca Şenay; Ayşe'nin nişanlısı İsmail Varol; Aleksandra-Handan Adalı; Şener Şen; Baykal Kent; Komiser-Tevfik Soyurgal; Hatice'nin annesi-Nezihe Güler; Kadıköy Emniyet Amiri-Necabettin Yal; Doktor-Muzaffer Yenen; Meyhaneci-Vahit Volkan; Siyah-beyaz İstanbul; Çılgın eğlenceler; Ayla'nın indiği '34 HE 619' plakalı otomobil; '55 AD 400' plakalı Ulusoy otobüsü çok güzel.s568rsuısr

Özdemir Akın, Orta Şark için dansöz aramaya gelmiş Arap rolünde. Ali Demir, ilk polis baskınında Baki Tamer'in solundaydı. Oktay yavuz da sokakta Fahri'yi dövenlerden biri.

Nafi Bey'in erkek kardeşi, Mebrure'nin 'süt babası'ymış. Bir çocuğun, bir kez de olsa süt emdiği kadının kocasına böyle deniyormuş. Kan bağı yok.

Filiz Akın, İstanbul'a geldiği sahnedeki pardösüyü, 'Aşkım Günahımdır'da (1968) ilk sahnelerde gemiye binerken; Filmin başındaki kazağı, 'Sabah Yıldızı'nda (1968) Şefika Hanım-Mahmure Handan'ın evinde; Pencereden Hatice ve Behiç'i dinlediği sahnedeki gömleği, 'Çıtkırıldım'da (1965) okulda; Behiç'in ikinci saldırısındaki geceliği 'Arkadaşımın Aşkısın'da (1968) hastanede giyiyordu.

Polis baskınında yakalanan kızlar 'Emrazı Zührevi Hastanesine' götürülüyor. (Erkeklere böyle bir uygulama yok)! 50-60'larda çok meşhurdu. İnanılır gibi değil ama 'Lüks Otel' adlı randevuevinde 'yakalanan' bir eşek de getirilmiş buraya. 'Fahişe' eşeğe, 'fuhuş sertifikası' bile verilmiş (Eylül, 1957)!

Kitapta 'bonjur', 'vatreyan ('pek cazip' demekmiş)' gibi Fransızca; Filmde ise 'Good Morning' gibi İngilizce sözcükler var. Bizi kucaklayan 'müttefikimizi' kolayca anlayabiliyoruz böylece.

Peyami Safa, belki ilk romanı olduğu için (sonradan 'piyasa işi' olarak niteleyeceği) 'Sözde Kızlar'ı Server Bedi adıyla değil asıl adıyla yayınlamış. Romandaki Nadir'e "Rahatlık, dışarı hayatta değil, kafatasımızın içindedir" dedirtiyor. Bir başka alıntı; "Bir tane aşk, binlerce taklidi varır (sf. 213)." La Rochefoucault'danmış (kitapta 'Laroşfoku').

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)