Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
1927'de Artistik Sine dergisinden Antuvan Pol, Rusya'dan henüz dönen Muhsin Ertuğrul ile bir röportaj gerçekleştirir. Röportajda Muhsin Ertuğrul'un çektiği filmler ve farklı ülke sinemaları hakkındaki görüşleri üzerine konuşulur.
Muhterem İstanbul’ un sanatkârân ve münevverân muhitinde son derece mühim bir hadise, şüphesiz, pek kıymettâr sanatkârımız, vaz-ı sahne Ertuğrul Muhsin Bey’in Rusya’dan avdetidir.
Muhterem artistimiz daha henüz avdet etmemişken, “Artistik Sine”, onun pek yakında vücuduyla berri müftehir edeceğini yazmıştı.
Muhsin Bey, İstanbul’a gelir gelmez, kendisini apartmanında ziyaret ettik.
Ertuğrul Muhsin Bey, son derece nazik, centilmen, sevimli hoş sohbet bir zattır. Bizimle bir saatten fazla konuştu ve bu müddet bize bir dakika kadar kısa göründü. Bu musâhabe esnasında, gerek bizim ve gerek kâriilerimiz için gayet mühim şeyler öğrendik.
Muhterem Bey, size beyan-ı hoşâmedîye[1] geldik; bununla beraber mütâlaatınızı almak sûretiyle sizi biraz da yoracağız.
Artistik Sine’yi her zaman memnuniyetle kabul ederim. Musâhabemiz, benim için hiç de yorgunluğu mûcib olmaz! Hem, Türkiye’de, sizinki gibi ciddi bir mecmua gördüğüme pek memnunum. İlk nüshalarınızı gördüm. Bu muvaffakıyetli teşebbüsünüzden dolayı sizi tebrik ederim.
Türkiye’de çevirdiğiniz filmler hakkında fikriniz nedir?
Bu husustaki intibaâtım pek fenadır. Burada film çevirmek için gayet güzel mevâkiimiz mevcud olduğu halde, ben bunlardan hiç istifade edemedim; çünkü, istifade vesaiti mefkûd[2] idi. “İstanbul’da Bir Facia – Boğaziçi Esrarı- Kız Kulesi Faciası – Leblebici Horhor Ağa – Ateşten Gömlek” ve diğer birkaç filmi derme çatma vesaitle çevirdim. Bu filmler, ümit edilen rağbeti kazanamadılar; halkımız, o zamanlar sinemaya o kadar rağbet göstermiyorlardı; sinemalar az idi. Şimdi şehrimizde sinema işlerinde büyük bir faaliyet ve tekâmül görüyorum ve bundan pek memnunum; zira, sinemanın, asrımızda seviye-i irfanı yükseltmek için en iyi bir vasıta olduğu cümlenin malumudur.
Stockholm’e gitmiştiniz. İsveç sinemacılığı hakkındaki fikriniz nedir?
İsveçliler sinemacılıkta Avrupalıların üstadlarıdır. Ben bu fikirdeyim. Onların orijinal telâkkileri daima iyi neticeler veriyor. Fakat bunların pek az film yapmaları ve bu nadir filmlerin memleketimize gelmemesi şâyân-ı teessürdür[3].
Ya Almanya hakkındaki fikriniz?
Almanya’da yedi sene çalıştım ve bütün kudretimi sarf ederek bazı filmler yaptım. Ale’l-ekser[4] “Filmhavz Brokman A. G. [Anonym Gesellschaft]”[5]da bulundum. Ve hayli filmler çevirdim.
Rusya’da ne kadar müddet kaldınız?
İki sene kaldım ve “Goskino”da[6] çalıştım. Rusya için pek mükemmel intibalarım vardır. Orada iki büyük film çevirdim. Bunlardan biri: Fernan Duşen [Ferdinand Duchêne][7]’in romanından muktebes “Tamilla [Thamil'ha]”dır ki, bu da, mevzuu Fas’ta cereyan eden Şark üslûbunda bir filmdir. Diğeri de “İspartaküs [Spartacus]” isminde Romalılar devrine ait filmdir.
Bazı tasavvurlarınız var mı?
Yakında çevireceğim film, Viktor Hügo [Victor Hugo]’nun “Gülen Adam”ıdır.
“Tamilla” ve “İspartaküs” filmleri ne kadar altın rubleye mâl oldular?
“Tamilla”, (75) bin ve “İspartaküs” (200) bin altın rubleye mâl oldu. Bir altın ruble, bir Türk lirası kıymettedir.
Yarım saat daha konuştuk. Muhsin Bey bize, filmlerinin fotolarıyla diğer bazı fotolar gösterdi ki, bunları da fırsat düştükçe neşredeceğiz. Rus sinemalarına dair de hayli konuştuk. Bu, ayrıca: “Bir Türk Vaz-ı sahnesinin Rus Sinemasına Dair İntibaları” unvanlı bir makalemizin mevzuunu teşkil edecektir.
Antuvan Pol
Artistik- Sine Haftalık Şark ve Balkan Sinema Mecmuası
Yayın Tarihi: 1927