“Hislerimiz karşılıklı. Ben de sizden nefret ediyorum. Ama basit bir nefret yüzünden Nuri amcanın (‘dayının’ olmalıydı) vasiyetini bozmak istemem. Bu evliliğin devamını, para için değil sevdiğim bir ihtiyarın ‘aziz ruhu’ için istiyorum!” Böyle diyerek durumu kurtarmaya çalışıyor ama gerekli yanıtı alır Nevin’den; “Aziz ruhu mu yoksa ‘aziz mirası’ için mi Ekrem Bey?”
24 Eylül 2015

"Hislerimiz karşılıklı. Ben de sizden nefret ediyorum. Ama basit bir nefret yüzünden Nuri amcanın ('dayının' olmalıydı) vasiyetini bozmak istemem. Bu evliliğin devamını, para için değil sevdiğim bir ihtiyarın 'aziz ruhu' için istiyorum!" Böyle diyerek durumu kurtarmaya çalışıyor ama gerekli yanıtı alır Nevin'den; "Aziz ruhu mu yoksa 'aziz mirası' için mi Ekrem Bey?"

Muazzez Tahsin Berkand'ın, 'yarısı dram, yarısı komedi' romanlarından biri ('Sabah Yıldızı'-1958-İnkılâp Kitabevi). 'Nakleden' diye imzalamış. Çekimi, Kasım, 1968'de. Gösterime girmesi 20 Ocak 1969, Pazartesi günü, (Beyoğlu) 'İnci', (Beyoğlu) 'Lüks', (Aksaray) 'Bulvar', (Çarşıkapı) 'Şık', (Bakırköy) 'Ünverdi', (Kadıköy) 'Atlantik', (Kadıköy) 'Feza' sinemalarında.

Film, İzmir'e giden trende (kitapta 'Konya'da) başlıyor. Küçük Nevin, annesi ile bir kompartımanda. Aslen İstanbulluymuşlar. Daha iki yaşındayken (romanda 'doğmadan birkaç hafta evvel') kaybetmiş babasını. Beraber oyun oynadıkları erkek arkadaşından ayrıldığına üzülüyordu. Madalyonunda resmi saklı. Saadet, bazen minik tesadüflere bağlıdır. Umulmadık bir zamanda tekrar karşılaşacağız çocukluk aşkıyla.

Yeni evleri, basit bir pansiyon odası. Hâlbuki İstanbul'daki kocaman bahçeli köşkleri ne güzeldi. Günler geçerken annesinin hali de iyi değil. Yatak döşek hastalanır. Komşular kurşun bile döktüydü ama akla gelen başa gelir. Bir daha açmamak üzere kapanır gözleri zavallının. Artık 'duvardaki resim' sadece. Mehmet amca adında biri üstleniyor vasiliğini. Babasının uzak akrabası olan bu adamı daha ilk görüşte sevmemişti her nedense. Çocuklar hislerinde yanılmazlar. Ne kadar haklı olduğunu anlayacağız.

Yıllar birbirini kovalamış. Nevin şimdi bir genç kız. Parasızlık nedeniyle ilkokulu zar zor bitirdiği gibi (romanda 'lise mezunu') bir aile çevresinde büyümediği için adamakıllı terbiye de alamamış. Bu arada Mehmet amca, hiç okutmadan bir sürü kâğıt imzalatıyordu. Bir gün "Yaşamak için çalışmak lazım. Eti senin kemiği benim" diyerek 'Eski İzmir valisi Beşir (kitapta 'Konya valisi Reşit) Paşa'nın konağına' götürür. "Karısı Şefika Hanım'a can yoldaşı olacakmışım." Yani açıkçası besleme! Çamaşır, bulaşık, yemek, orta işi, her şey genç kıza ait. "Ama memnundum hayatımdan. Karışanım görüşenim yoktu. Mağrur ve dik başlı olduğumdan bundan daha iyi bir kapı bulamazdım." Sonunda bu mutluluk da bozulur. Şefika Hanım "Size bir mektup var... Kocanızdan..." diyor. Evli olmayan bir kadına, 'kocasından' mektup gelir mi hiç! Ama işte zarfın üzerinde "...Bestekâr (romanda 'Doktor') Nevzat Ekrem Bey'in karısı Nevin Rauf hanımefendiye" yazılı. "Sizi alakadar eden bir iş hakkında görüşmek üzere mümkün olduğu kadar süratle yazıhanemi şereflendirmenizi rica ederim" diye bir not düşmüş 'İzmir avukatlarından Ahmet Selim'.

Orada Mehmet amcasının 3 ay evvel vefat ettiğini öğrenir. Allah rahmet eylesin, zaten tatsız tuzsuz biriydi! Ancak iş biraz karışık. Meğer 4 yıl önce imzalattığı kâğıtların biri 'nikâh izinnamesiymiş'! Bu evlilik sayesinde her sene 60 bin lirayı cebe atıyormuş 'rahmetli'! Bizimki "Evli olmadığımı ben mi bileceğim yoksa şu kâğıt parçaları mı" diye yırtınıyor ancak ta İstanbul'a, Sultanahmet'teki Avukat Muzaffer'e gitmesi gerek bu muammanın çözümü için.

Nihayet, İstanbul, Haydarpaşa. Meşhur bestekâr Nevzat Ekrem Bey'le görüşebilmek için ya randevu almak ya da mektupla başvurmak gerekmiş. Böylesine meşgul! Sanki padişah huzuru! Günde en az 100 kadın ararmış kendisini! "Benimle konuşmak için karımın adını vermeniz doğru bir hareket değil" diye kovar kahramanımızı. Dahası var; "Açıkgöz... Sahtekâr... Deli... Küstah... Zincirlik tımarhane kaçkını... Taşra kızı..."

Bu sırada evde bir 'karısı' daha vardı. 'Sahte Nevin Rauf'muş! Asıl adı Zeynep. Bir itirafta bulunmak zorunda kalır. "Bu işe Mehmet Bey'in zoruyla girdim. Çok sıkıntılı, her türlü kötülüğü yapabilecek bir yokluk içindeydim." Kendini satmaktansa 'başka bir kadının adını çalmayı' kabul etmiş!

Avukat Muzaffer Bey'le konuşurken durum açıklığa kavuşuyor. Uzak akrabaları Nuri Bey, 6 milyonluk muazzam bir servet bırakmış Ekrem'e. Tek şartı Nevin Rauf'la (en az 1 yıl) evli kalması.

Oysa genç kızın gözü ne parada ne pulda. Bu zoraki nikâh bozulsun, bir de kendini beğenmiş bestekârımızın burnu sürtsün yeter. Önce karşı çıkıp sonunda kabul ediyor genç kız. Servete, mala mülke ortak olacak. Aynı evde ama uzak duracaklar. Birlikte olacakları tek yer, yatak değil yemek odası! Asla yakınlaşmayacak iki düşman, arada aşk ve sevgi olmayan 'ticari bir evlilik'.

İstanbul'a geldiğinde, 'kıyafet, köpeklere ziyafetti'. Burnundan kıl aldırmayacak kadar da gururlu. Ama artık biraz değişim gerek. İtiraf edemeyeceği bir şekilde sevmiş 'kocasını'. Evde anlaştığı tek kişi Kamil Dayı. Ekrem, daha fazla dayanamayıp Avrupa'ya kaçtığında yardımcı olur genç kıza. İnsanların fezaya çıktığı çağda, bir erkeğin kalbine girmek o kadar da zor değil! Yürüme, direksiyon, dans, yemek, piyano dersleri. Meğer bilmediği ne çok şey varmış Nevin'in. Sarıya boyanan siyah saçlar. Manikür, pedikür.

Ekrem'i kötü olaylar kaçırtmıştı. Üç ay sonra döndüğünde mutlulukla karşılaşır. Yeşilköy'de, karşılamaya gelen 'karısını' tanıyamaz. Daha o dakika âşık olmuş. Edebiyatçı yönü ortaya çıkar iyice. "Siz, benim hayatıma, zaman zaman da kalbime girmiş kadınlardaki bütün özellikleri tek başına kendinde toplayan eşsiz bir güzelsiniz... Aşk kokteyli gibisiniz... Bakışınız, saçlarınız, kokunuz, her şeyinizle büyülediniz beni... Size bütün öbür kadınlara söylediklerimin hepsini birden söylemek istiyorum... Ayrı olmamak için, elimde olsaydı da zamanı durdurabilseydim..." falan diyor. 'Sabah Yıldızı' adını verir. Tek amacı evdeki 'baş belasından' kurtulmak! Boşanırlar.

Sonrası hem komik hem duygusal. Nevin'in madalyonundaki resim Ekrem'e aitmiş meğer.

'Son' yazısından önce şunları söylüyor; "Aradığın çocukluk aşkın, nefret ettiğin taşra kızı ve 'Sabah Yıldızı'. Hangisini istersen O'nunla nişanlanabilirsin. Çünkü üçü de seviyor seni."

Kitapta, Nuri Bey ölürken yeğeni Ekrem'e 5 milyon lira (filmde bir yerde 6 milyon başka bir yerde 7 milyon) bırakmış. Tek şartı kahramanımızla evlenmesi. İki aile arasındaki düşmanlık nedeniyle kendisi en büyük aşkı olan Nevin'in annesi ile evlenememişti. Durumu öğrenen Mehmet de bin bir numara ile sahte bir Nevin bulmuş. 250 binlik çeyiz parasını cebe indirir. Gelin hanım da 2 yıl sonra delikanlının paralarını çalarak kaybolmuş ortalıktan. Ekrem, bir rezalet çıkarmasından korkarak karısına bir aylık bağlamış.

'Sabah Yıldızı'ndaki melodiler.

Herbie Mann'ın 'Impressions Of The Middle East' albümündeki (1967) 'Eli Eli' (Düzenleme Torrie Zito) 4 sahnede (Küçük Nevin trendeyken; İzmir'deki eve geldiklerinde; Annesi ölürken; Mehmet amcası bir takım kâğıtlar imzalatırken). 'Dance Of The Semites' (Herbie Mann) 4 sahnede (Mehmet, genç kızı Şefika Hanım'ın evine götürdüğünde; Kuaförde; Güzellik salonunda; Üç ay sonra Avrupa'dan dönen Ekrem'e "Hoş geldiniz" derken). 'Uskudar' (Düzenleme Arif Mardin) 3 sahnede (Şefika Hanım'ın köşkünde bulaşıkları yıkayıp yerleri silerken; İstanbul'a geldiğinde; Hizmetçi ve Zeynep'i evden kovarken). 'Do Wah Diddy Diddy' (Ellie Greenwich / Jeff Barry) 2 sahnede (Elde bavul, 'kocasının' evine geldiğinde; "9 ay sabrettiniz, 3 ay daha sıkıverin dişinizi" derken). 'Yavuz' (Düzenleme Arif Mardin) 5 sahnede (Ekrem "Sizi şimdi kapı dışarı attıracağım. Daha fazla masal dinleyemem" derken; Nevin "Sabah kahvaltısında yüzü bir karıştı. Dayıbey keyfinden göz kırpıyordu bana. Oysa Ekrem Bey ne yüzüme bakmış ne de tek laf etmişti" derken; Direksiyon dersinde; Yemek dersinde; Boşanma kararının verildiği mahkemede). 'Incense' (Herbie Mann) 2 sahnede (Noterde imzalar atılırken; Tapuda, köşk ve apartmanların hissesi üzerine yapılırken). 'Odalisque' (Arif Mardin) 3 sahnede (Ekrem, genç kızı arabasıyla eve getirdiğinde; Havaalanında uçağa binerken; Nevin, dans ettikleri gazinodan koşarak eve gelirken). 'The Oud and The Pussycat' 2 sahnede ("Ben burada hapiste miyim? İzin almadan, istediğim zaman gitme hakkım yok mu" derken; Sokakta kırıta kırıta yürürken).

'Yıllar Sonra Rastladım Çocukluk Sevgilime' (Enstrümantal) 7 sahnede (Hizmetçiye, Ekrem Bey'i görmek istediğini söylerken; Otel odasında kendi kendine konuşurken; Ekrem, evde içki içerken; Sofradayken; Boşandığını sevgilisine 'müjdelerken'; Albümdeki resimlere bakarlarken; Nevin, madalyondaki resmi gösterirken).

'Arabesque'deki (1966) (Henry Mancini) 'Aquarium Scene' Zeynep, Mehmet'le yaptıkları sahtekârlığı itiraf ederken. 'The Zoo Chase' 2 sahnede (Nevin, Mehmet Büyükgüngör tarafından "Prenses Hazretleri" diye takdim edilirken; Avrupa'daki Ekrem'den telgraf geldiğinde). 'Bagdad On Thames' 2 sahnede (Balıkçı ağlarının orda "Yıkılan bir yuvanın harabeleri üzerinde kuramam mutluluğumu" derken; Barda "Hislerim beni hiç yanıltmaz. Karınızın sizden ayrılmak istemeyeceğini söylemiştim" derken).

'Küçük Kurbağa' (Çocuk şarkısı) Ekrem, sofrayı terk ederken.

'Tennessee Waltz' (1947) (Redd Steward / Pee Wee King) Zeynep'le kulüpte konuşurken.

'Bu Sana Son Mektubum' (1968) (Suat Sayın) İlk göbek dansında.

"Yes Sir, That's My Baby" (1925) (Gus Kahn / Walter Donaldson) Nevin, aynaya bakarak "Ben güzelim" derken.

'Al Bit Chalabia' (Rahbani kardeşler) İkinci göbek havasında.

'The Shadow Of Your Smile' (1965) (Johnny Mandel) "Son buluşmamızın şerefine" derken.

'La Playa' (1964) (Jo Van Wetter) Nişan törenindeki ilk melodi.

'Düğün Marşı' (1842) (Felix Mendelssohn) Nişanda ikinci melodi.

Filmdeki şarkılar.

'Yıllar Sonra Rastladım Çocukluk Sevgilime' (Muhayyer-Kürdî) (Yıldırım Gürses) (Belkıs Özener'in sesiyle) 2 sahnede [(2 dakika 20 saniye) Jenerikte; (45 saniye) Film biterken].

'İçelim, Kendimizden Geçelim' (1968) (Türkçe sözler Fecri Ebcioğlu) (2 dakika 10 saniye) Zeynep, 'Gel Kulüp'te Yalçın Ateş 6'lısı eşliğinde Semiramis Pekkan'ın sesiyle söylüyor.

Muazzez Tahsin Berkand, 57. sayfada, Ekrem'e "Bir kapı ya açık ya kapalı durmalıdır" dedirtiyor. 'Küçük Hanımefendi'deki (1945) (İnkılâp Kitabevi) Nezihe Hanım'a da aynı şeyi söyletmişti (sf. 131). Babasının meslektaşları avukatlara geniş yer vermiş. Bir sahnede Nevin'in dili sürçüyor. Muzaffer Bey'in sekreterine "('İzmir' diyeceğine) Konya avukatlarından Selim Bey tarafından geliyorum" diyor. Muzaffer Bey'in telefonu '44 97 86'. İlginç bir şekilde, bu numaralı telefon, 1969'da Dormen Tiyatrosu'nun ve 1975'te Küçük Sanayi Sitesi Yapı Kooperatifleri'nindi.

Filmde baba adları kullanılıyor. Nevzat Ekrem için Ekrem, Ahmet Selim için Selim.

Küçük Nevin Rauf, trende "Annem, şu anda yanımdaki hanımdır" demişti. İki yanında birer bayan olduğundan hangisi olduğunu ancak sonraki sahnede anlıyoruz; İçimize işleyen güzelliği ile Aynur Aydan. Adı, film ve romanda yok. İzmir'de 'kitaplar okuyup, masallar anlatmayı ihmal etmiyormuş' kızına. Rahmetli annesi için "Ben yaşlandıkça O, bir genç kadın olarak kaldı" diyor Nevin.

'Ne koca yüzü görmüştü ne de nişanlı! Değil evlenmek bir başkasının nikâh şekerini yemek bile kısmet olmamış daha! Ancak şimdi evli olmadığını kanıtlamak zorunda. İstanbul'a geldiğinde Hotel Turiş'te kalıyor. İç çekimler için Hafize Hanım'ın Yeniköy'deki villası otel haline getirilmiş.

Ekrem'in beğenmediği 'taşralı' haliyle bile çok güzel Nevin. 'Kıyafeti, kibarlık edebiyatı noksan ama namus cihetinden o kokulu hatunları vagonuyla cebinden çıkarır'. Kolay kırılacak ceviz değil. Biraz unutkan. Ahmet Selim'e "Yardımınızı hiçbir zaman unutmayacağım" demişti. Sonradan 'hiçbir zaman hatırlamıyor'. Evdeki hizmetçileri, 'bir zamanlar kendisini küçümsediler' bahanesiyle kovması yakışmamış.

Para için evlilik rolü oynayan iki düşman gibiydi kocasıyla. Didişip duruyorlar. Birinin ak dediği öbürü için kara. Ancak bunun 'bir ehemmiyeti yok'. Bazen tezatlar çok iyi uyuşur çünkü. 'Rüküş, dayak düşkünü, görmemiş' ancak birazcık ders ve bakım sonrasında afet gibiydi. "Bir kadın için, güzel, sevimli olduğunu bilmek kadar rahatlık verici bir his olamaz."

Nevzat Ekrem, çok şımarık. Uzun boylu, sarışın. Mağrur, bir çift mavi göz. Tavırlarında kudret ve kuvvet var. Biraz havai ve burnunun sürtülmesi gerek. Zor erkek ama Nevin de kolay kadın değil! 'Affet Sevgilim' (1966), 'Bar Kızı' (1966), 'İlk Aşkım' (1967), 'Aşkım Günahımdır' (1968), 'Hicran Gecesi' (1968), 'Ömrümün Tek Gecesi' (1968), 'Urfa-İstanbul' (1968), 'Son Mektup'tan (1969) anımsadığımız ve Ediz Hun'a ait 66 model '34 EH 029' plakalı 'Chevrolet-Corvair'i kullanıyor. Ev çekimleri Avni Meserretçi'nin Yeniköy'deki yalısında yapılmış. Filmdeki adresi; Yeni Mektep Sokağı, 39 numara, Maçka.

Kâmil, romanda yok. İki kişi seslendirmiş. Sahte 'Nevin Rauf'a "Selametle küçükhanım" ve gerçek Nevin'e "Baş üstüne" derken Abdurrahman Palay, geri kalan kısımda Rıza Tüzün.

Sahte Nevin Rauf/Zeynep, böylesine alımlıyken nasıl Mehmet'in suçuna ortak olabiliyor? Hem de Semiramis Pekkan'ın sesiyle şarkıcılığı varken üstelik. 'Gel Kulüp'te 'Zehirli Hayat'ın (1967) yoğurtçusu Ömer Sağlam'ı görmek çok hoş. Kitaptaki Zeynep farklı. Ekrem'in önce hastası sonra metresi olmuş.

Şefika Hanım, kibar ve güler yüzlü. "Burası senin evin. İnşallah seni ben gelin ederim" diyordu. Evlilik meselesi ortaya çıkınca kibarca gönderir Nevin'i. Dedikodudan çekinmiş.

Nevin Rauf-Filiz Akın; Nevzat Ekrem-Ediz Hun; Kamil Dayı-Nubar Terziyan; Zeynep-Gülsün Kamu; Nevin'in annesi-Aynur Aydan; Mehmet-Feridun Çölgeçen; Avukat Selim-Necabettin Yal; Avukat Muzaffer-Renan Fosforoğlu; Şefika Hanım-Mahmure Handan; Acemi âşık-Hüseyin Zan; 'Coiffeur'-Kuaför Ahmet Erdoğan; Uşaklar Mehmet Büyükgüngör ve Kubilay Hakan; Ali Faik Han; Hotel Turiş; Gel Kulüp; Nevin'i izleyen Kamil Dayı'nın yanından geçtiği '34 FD 265' plakalı 'Chevrolet'; Havaalanındaki '34 AN 305' plakalı araba; İzmir treni; Haydarpaşa Garı; Yeşilköy Havaalanı çok güzeldi.

Nevin'i Adalet Cimcoz; Ekrem'i Abdurrahman Palay; Zeynep'i Altan Karındaş; Avukat Muzaffer'i Zafer Önen; Avukat Selim'i Agâh Hün; Şefika Hanım'ı Nevin Akkaya; Ekrem'in hizmetçisini Tijen Par seslendirmiş.

Filiz Akın, Mehmet Büyükgüngör'ün takdimiyle salona indiği kostümü 'Dağlar Kızı Reyhan'da (1968) 'Yıllar Sonra Rastladım Çocukluk Sevgilime'yi söylerken; Filmin sonuna doğru Boğaz'ı seyrettikleri mavi pantolon-ceketi 'Aşka Tövbe'de (1968); Şefika Hanım'ın evindeki hırkayı 'Sözde Kızlar'da (1965) giyiyordu. Kırmızı renkli iki ayrı araba kullanıyor. Direksiyon dersinde '06 DY 456'; Havaalanında '34 FR 224' plakalı.

 

"Evli... Sahici evliyim... Evlendim fakat kocamı tanımıyordum... Ne acayip, ne gülünç, ne feci bir hal!"

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)