"Hiçbir rejisöre asistanlık yapmadan Lütfi Akatın meydana getirdiği bu filmin tekniğine bu gün dahi birçok rejisörler erişebilmiş değildir. Hatıralarını ve sanatçıların ı hala beğendiğimiz filmleri düşünelim: Kanun Namına, İpsala Cinayeti, Beyaz Mendil, Yalnızlar Rıhtımı, Lütfi Akatın eserleridir."
12 Ekim 2015

Film alemimizin yeni elemanlara ihtiyacı olduğunu söyliyen değerli rejisör Lütfi Akat bugün için Türk sinemasında star hakimiyetinin rejisörlerinkinden üstün olduğunu kabul ediyor.

Türk Sinemasının en değerli rejisörlerinden biri de, hiç şüphesiz ki Lütfi Akattır. Talebeleri, kendisinden sonra Lütfi Akatın sistemini devam ettirmişler, onun ekolünü yaşatmaya çalışmışlardır. Lütfi Akatın senelerce evvel yanına alıp yetiştirdiği asistanlar bu gün Türk sinemasının değerli rejisörleri olmuşlardır. Fakat bu genç sanatçılar kendilerini saran (Lütfi Akat) çemberini yırtarak gerçek kişiliklerini henüz bulmuş değillerdir.

Lütfi Akat 1916 da İstanbulda doğmuştur. Galatasarayda okumuş, Yüksek Ticaretin Maliye şubesinden mezun olmuştur. Evli ve bir çocuk babasıdır. 1946 da Şakir Sırmalının rejisörlüğünü yaptığı filmin prodüksiyon müdürlüğü ile sinema hayatına atılmıştır. 1948 de “Vurun Kahpeye” isimli filmin ilk defa rejisörlüğünü yaptı. Hiçbir rejisöre asistanlık yapmadan Lütfi Akatın meydana getirdiği bu filmin tekniğine bu gün dahi birçok rejisörler erişebilmiş değildir. Hatıralarını ve sanatçılarını hala beğendiğimiz filmleri düşünelim: Kanun Namına, İpsala Cinayeti, Beyaz Mendil, Yalnızlar Rıhtımı, Lütfi Akatın eserleridir.

Son iki sene içinde, daha evvelki filmlerinin aldığı dereceleri geçemeyen kıymetli rejisör Lütfi Akatla hafta içinde Uğur Film yazıhanesinde konuştum. Hiçbir rejisöre asistanlık yapmayan bir Yüksek Ticaret mezunu sinema alanında nasıl başarılı bir rejisör olabilirdi? İlk sualim bu bakımdan Lütfi Akatın sinema bilgisine ait oldu:

- Mektep zamanında tiyatro ile ilgilenirdim. İlk filmlerimi basit tiyatro kültürümle çevirdim. Her filmim, gelecek filmlerime bir araştırma yolu oldu. Bu araştırmayı yapmadan bizim yoldan geçmeden, bizden sonra birçok ustalar! geldi.

“Vurun Kahpeye” filmini yaptığınız sene Türk sinemasının durumu nasıldı?

- 1948 yılı ciddi özel sermayeli, kendine yeni bir iş sahası arayan sermayenin, bu sahaya geliş yılıdır diyebiliriz. Türk sineması, yepyeni bir ülkenin keşfedilişi gibi idi. Gerek çalışanlar, gerek sermaye yatıranlar, hemen hemen herkes işini yaparak öğreniyordu. Bu araştırmalar sekiz sene devam etti. Ondan sonra, çalışanlar, bir biçim endişesinden kurtulup, muhteva endişesine geçtiler. Bütün Türk filmleri dört sene içinde ustasız geleneksiz kitapsız çalışılarak biçim endişesinden kurtuldular.

Türk sinemasında ekol yaratmış bir rejisörsünüz hala Türk sinemasında söyleyecek sözünüzün olması icab eder. Fakat son iki sene içinde sizde açıkça belli olan bir çekingenlik dikkati çekiyor. Bu durum, tecrübeli bir rejisörün susması mı? Yoksa hücuma kalkmak için bir bekleyiş mi?

- Ne o, ne o… Bu, bir takım zaruretleri kabul etmekten doğmuştur. Bir insanın söyleyecek sözü bitmez. Biz bu işi meslek edindik. Onun için bu mesleğin şartlarına katlanmak lazım.

Bu günkü Türk filmleri gerek muhteva, gerekse biçim bakımından yeter dereceye ulaşmış mıdır? Eksik tarafları nelerdir?

- Biçim bakımından söylenecek bir söz yok. Çok az gayretle kusursuz filmler görüyoruz. Muhteva bakımından öyle olmuyor. Büyük eksikliklerimiz var. Sebepleri çok uzun…

Bu gün Türk sinemasında hakim olan rejisör mü yoksa senaryomu dur?

- Bana kalırsa ikisi de değil. Bu gün sürükleyici unsur Yıldızlardır. Her şey onlara göre hazırlanıp düzenleniyor.

İyi bir rejisörün yöneticiliği, aktörün oyunculuğuna tesir eder mi?

- İyi bir rejisör aktör üzerinde yüzde yüz tesirli olabilir. Aktörle rejisör arasında gerek hava teessür ederse, bu hava aktörün kişiliğine kadar uzanır. Yalnız her iki tarafta peşin hükümlerden kaçınmalıdır.

Mevcut sinema kişilerinin yanında yeni elemanlara şiddetle ihtiyaç var mıdır?

- Vardır. Bekliyoruz. Teşvik etmek isteriz.

Her parası olanın rejisörlük yapmasına taraftar mısınız? Yoksa bu durumun düzenlenmesi lazım mı?

- Buna bir tahtit koymak doğru değildir. Beceren kalır beceremeyen gider. Türk sinemasının daha çok ve güçlü rejisörlere ihtiyacı vardır. Sinema rejisörlüğü birkaç kişinin inhisarında olmamalıdır.

Bu gün Türk sineması hangi cereyanların tesirindedir?

- Belli başlı hiçbir cereyanın tesirinde değildir. Gittiği belli bir yol yoktur. Türk sineması daha kendini arama halindedir.

Sorduğum suallerin dışında sizin söyleyecek başka bir sözünüz var mı?

- Bu röportaj içinde sorduğunuz suallerden sonra söylenecek başka bir şey kalmadı. Ama Türk sinemasında daha söyleyecek çok sözüm var.

* Söyleşideki imla hataları derginin orijinal halinde olduğu için müdahalede bulunulmamıştır.

Kaynak
Artist, 28 Mart 1962
 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)