Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
"Yağmurdan kaçarken doluya mı tutuldum acaba?" Kendisini Fecri Bey'in saldırısından kurtaran Bahriyeli gence söylüyor bunları. Malum, denizciler çapkın olurlar da! Ama Kemal, her limanda sevgilisi olanlardan değil. Aşkları bir tesadüfle başlamıştı. Bir tesadüf sonucu ayrılacaklar ve yıllar sonra gene bir tesadüfle karşılaşacaklar.
'Rebecca'nın (1940) (Yönetmen Alfred Hitchcock) ikinci ve renkli (ilki 'Kıskanç Kadın-1966') Yeşilçam uyarlaması.
69 kışında çekilip 08 Şubat 1970 Pazar günü (Kadıköy) 'Atlantik'teki suarenin ardından 09 Şubat 1970'te (Şehzadebaşı) 'Gündeş', (Aksaray) 'Kısmet', (Kadıköy) 'Feza' sinemalarında gösterime girmiş. Ediz Hun'un subay olduğu 5. film.
Kahramanımızın adı Nalân. Televizyon plak'ta sekreter. Ancak yeri bundan çok öte. Şirketin her şeyi, bir harika. Teveccüh değil bu. Tüm yük omuzlarında çünkü. Fabrikaya telefon edip pazartesi gününe yetiştirilmek üzere 'Aşk Yıldızı' plağından 10 bin tane ısmarlamak; Avni Bey'in yeni bestesini stüdyoya aktarmak; Evrakların toparlanması, yapmadığı iş yok.
O gün Anadolu Bayi Fecri Bey'in imzasını alacaktı otele gidip. "Müessesede sizden başka kimse o şeytanı kandıramaz ('ikna edemez' daha zarif olurdu)" diyor Faruk. Sonra da saat tam 12'de Tarabya'daki Yıldız Lokantası'nda olmalıymış! Patronu değil arkadaşı Faruk olarak öğle yemeğinde beraber olmalarını rica ediyor. Bu yemeğin önemi çok büyükmüş. Patron-sekreter münasebetlerinin sonu olabilirmiş. Çoktandır söylemeye cesaret edemediği bir teklifte bulunacak, "Benimle evlenir misin" diyecekmiş. Hiç böyle bir şey beklemiyordu genç kız. Kestirip atar. "Dünyanın en iyi insanısınız. Benim gibi kimsesiz bir kıza el uzattınız, en kötü günlerinde hayata bağladınız. Ben de sizi severim ama bir abi olarak." Delikanlının, son bir gayret "Hislerinin değişeceği günü sabırla bekleyebilirim" demesi sonucu değiştirmez. "Korkarım ki bu konuda sizi hep üzeceğim."
İmza için otele giderken karşılaşır Kemal'le. 'Reception'daki görevli evli zanneder Onları. Yakışıklı bir genç. Gölcük'te 'yedek teğmen'. Asıl mesleği mühendislik, makine mühendisi. 15 gün izinle gelmiş İstanbul'a. Fecri'nin yanındaki 50 numarada kalıyordu. Sataşma seslerini duyunca odaya dalıyor. 'Nişanlısını' almaya gelmiş! Üstelik mukaveleyi de imzalatıverir.
Evlilik benzetmesi kızdırmıştı, 'nişanlılığa' ses çıkarmaz genç kız. Heyecanlarını otelin barında yatıştırırlar. Bazı yönleri birbirlerine çok benziyor. Mesela aşk! İkisi de daha önce âşık olmamış. İnsan bir kere doğar, bir kere yaşar, bir kere sever. Hiç âşık olmadan ölüp gideceğinden korkuyordu Nalân. Ne garip! Aynı korku Kemal'de de var! "Hiç mi âşık olmayacağım, çok mu kalpsizim" diye düşünürmüş hep. Ta ki genç kıza rastlayıncaya kadar!
Havuz kenarında otururken kâğıttan gemi yapmışlar. Başka, bambaşka dünyalara gitmeye razı Nalân. O geminin kaptanı Kemal olduktan sonra her şeye razı. Bu kadar mutluluk korkutuyordu ama korkmasın, ömür boyu sürecekmiş bu rüya!
15 gün beraberliğin ardından 3 ay sürecek bir manevraya katılır Kemal. Dönüşte askerliği de bitiyordu. Evlenecek, Nalân'ın sarhoş eden saçlarını 'ömür boyu' koklayıp öpecek, öpecek, öpecekmiş! Mektuplaşırlar.
"Senden uzak her saniyem acılar doldurdu içimi. Hayalime renk katan saçlarını, rüyalarımı ışıklandıran simsiyah gözlerini, ılık nefesini duyarak katlandım bu yalnızlığa." Nişan yüzükleriyle dönecekmiş. "Seni nasıl kahrolasıya özlediğimi bilemezsin, yavrum. Sensizlik ölümden beter. Senle olmak cennetten farklı ('farksız' diyecekti) gelecek bana." Filmde Nalân'ın mektubu yok. Yalnızca okuyor.
Filmin burası O. Henry'nin bir öyküsünden. 'Yılbaşı Armağanı'nda (Orijinali 'The Gift Of The Magi') (1905) yeni yıl yaklaşmış. Della, kocasının köstekli saati için platin bir zincir almak istiyordu. Güzelim saçlarını kestirip satmak zorunda kalır. Jim ise karısına aldığı 'kaplumbağa kabuğundan yapılmış elmas kenarlı taraklar için' köstekli saatini satmış! Kesik saçlara elmas kenarlı tarak ve olmayan saate platin zincir! Benzer şekilde Nalân, Kemal'e alacağı 1700 liralık altın çakmak için saçlarını satar. Delikanlı da dünyanın en güzel saçları için altın tarak almış! Keşke sigarayı da bırakmış olsaydı!
Buluşacakları gün bir araba kazası geçirir Nalân. Bel kemiği zedelenmiş (şimdilik) yürüyemiyor. "Keşke ölseydim. Felçli olarak sürünmekten iyidir." Bu sakat haliyle sevdiği erkeğin karşısına çıkamazmış. Aşkını, Kemal'in merhametini çalmaya alet etmek istemez, kaçar. 1-2 kez karşılaştıklarında ters davranır. Yerde sürünen bir sevgili olmaktansa vefasız bir kadın olarak unutulmak amacında. Faruk'un annesinin evine sonra da bir bakımevine yerleşir. Rüyalarındaki mutluluğun yerinde, acı bir uyanış, hayal kırıklığı ve gözyaşı var.
"Dertlerimi dökeceğim tek yakınım, hatıra defterim oldu artık. Sonsuz kederler içindeyim. Kemal'e vefasız kadın rolü oynarken çektiğim acıyı kazada bile çekmedim... Faruk! O eşsiz insan olmasa dayanamazdım hiçbirine. Hep ümit verici sözler ediyor. Doktorlar böyle giderse iyileşeceğimi söylemişler. Ama inanmak o kadar zor ki."
Bir yığın ameliyattan sonra nihayet yürüyebildiğinde bir gazete haberiyle yıkılır: 'Genç makine mühendislerimizden Kemal Aslan, tanınmış sanayici Burhan Oran'ın kızı ile evleniyor'. (Gelin adayının adı yerine kayınpederinki ile yetinilmiş)!
"O günden sonra Faruk'tan da kaçmaya başlamıştım. Hayatımın 5 yılı sonbahar rüzgârlarında savrulan avare bir yaprak gibi uçup gitti." Teselliyi içkide bulmuş. İçiyor, durmadan içiyor, içtikçe de düşüyor, düşmekten garip bir zevk duyuyormuş. Kaderinden intikam alıyor sanki.
Gazinolarda şarkıcılığa başlar. Adı, Nermin Tarman. Yine bir tesadüf, Kemal de oradan geçiyordu. Verip veriştirir. Hislerin değil ama aşkın sahtesi olabilirmiş! "Böyle bir hayat için mi yıktın dünyamızı? Sarhoş masaları eğlendirmek için mi kaçtın benden? Hatıralarımdaki son Nalân hayali de senin bu sarhoş suratınla silinip yok oldu. Artık ne seni dinleyecek vaktim var ne de sana söyleyecek bir sözüm." Bu 'monolog' sırasında "Meğer sen malın gözüymüşsün" bile der!
Sonrasında hiçbir şeyin önemi yok Nalân için. Talihsizliği ile baş başa. Bütün umudunu, inancını, her şeyini kaybetmiş. İçki, morfin, esrar. Bir polis baskın ile tımarhaneye gönderilir.
Geçen 7 yılın ve ıstıraplarıyla ilgilenen bir doktorun yardımıyla kurtuluyor içinde bulunduğu cehennemden. Şimdi yepyeni bir hayatın eşiğinde, ikinci doğuş. Doktor Burhan bir de iş ayarlamış kendisine. Zengin bir ailenin kızına arkadaşlık edecek.
Fatma 'suratsız bir öğretmen gelecek' sanmıştı. "İnsana huzur veren bir haliniz var. Gelmenize çok ama çok sevindim. Yapayalnızdım" diyor. Nalân da 'bu kadar güzel ve sevimli bir öğrenci beklemiyordu'. Kısa zamanda dost olurlar. Duvarda resmi olan annesi, küçükken ölmüş. Evin bütün işlerine teyzesi Aliye bakıyor.
Babası, filmin sürprizi; Kemal. Tokatla bitecek hakaretlerine başlar hemen. "Kızıma bar kadınlığını mı öğreteceksin, fahişelik mi? Yoksa ihanet dersi mi vereceksin?" Bu evde soysuz bir meyhane şarkıcısının yeri yokmuş! "İsteseydin şu duvarda senin resmin dururdu. Şu kasvet dolu köşke mutluluk saçabilirdin. Karşında, dünyası kararmış kaba bir erkek görmezdin. İnsanlığını kullansaydın Fatma, bizim kızımız olurdu" diyor. Kovacakken, kızının ricası ile vazgeçer, kalmasına izin verir.
"Benden nefret etmesine rağmen belki bir gün acı hakikati anlatabilirim ümidiyle kalmıştım. Ama başka bir üzüntüsü var gibiydi Kemal'in. Büyük bir sırrın ağırlığı altında eziliyordu sanki. Beni sevmeyen hatta kıskanan baldızıyla sık sık bahçedeki köşke gidiyorlardı. Fatma bile orda neler döndüğünü bilmiyordu." Yangın çıkarmaya meraklı, akıl hastası bir akraba kadından söz edilir ama girmek yasakmış. Hep çığlık sesleri geliyor.
"Geceleri odamdan bile gözlüyordum orayı. Neydi bu yasak köşkün sırrı? Neydi Kemal'i üzen şey?"
Aliye de laf edip durmakta. Fatma'yı alet ederek babasının kalbini tekrar kazanmaya çalışmakla suçluyor Nalân'ı.
Meğer yan köşkteki (Çolpan İlhan), Kemal'in karısıymış. Kırbaçlayıp sakinleştirme(!) görevi de Aliye'nin. "O kardeşim dahi olsa bütün bunlara senin için katlanıyorum. Ben deli bakıcısı değilim. Senin hatırına kapandım bu eve" diyor eniştesine. "Belki beni anlar, biraz olsun seversin."
Fatma'nın yaş gününde bir mucize gerçekleşir. Babası ile Nalân dans ediyorlardı. Birbirlerinin gözlerinde eski aşkı bulmuşlar. Bu sırada Kemal de hatıra defterini okuyup her şeyi öğrenince evlenmeye karar verirler.
Durumu anlayan Aliye, annesinin sağ olduğunu söyler genç kıza. Kemal'in açıklaması filmin en zayıf kısmı. "Annenle, Nalân'ı kaybettiğim günlerde evlenmiştim. O'nun alkolik ve hasta olduğunu ilk gece anladım. Sen doğduktan sonra kaçtı evden. İhanet etti bize. Yıllar sonra tımarhanede buldum O'nu. (Delikanlının hayatındaki kadınlar hep 'tımarhane deneyimli')! Acıdım, alıp buraya getirdim. Annen kötüydü. Zevki uğruna senden sütünü bile esirgeyip kaçtı ve Allah affetmedi O'nu. 'Delirdi' demektense 'öldü' demeyi tercih ettim."
Filmin sonunda çıkan yangında karısı ve baldızı ölünce kahramanlarımız kavuşuyor. Belki mutlu olmuşlardır ancak felaketlerin gölgelediği bir saadet bu!
'Sonbahar Rüzgârları'ndaki melodiler.
'Sen Ömrüm Benim' (Yıldırım Gürses) 6 sahnede (Nalân ve Kemal, aynı taksiyi durdurduklarında; Otele geldiklerinde; Asansörle aşağı inerlerken; Nalân, hediye çakmak alırken; Kemal, Farukların evine geldiğinde; Gazino kapısında genç kızın resmini gördüğünde).
'Salt & Pepper'daki (1968) (John Dankworth) 'Submarine Chase' Fecri, otel odasında Nalân'a saldırırken.
'Te Quiero Dijiste' (1944) (Maria Garver) Kemal'le otel barındayken.
'Sonbahar Rüzgârları' (Yıldırım Gürses) 11 sahnede (Havuzlu, ağaçlı parkta "Bazı yönlerimiz birbirine çok benziyor" derken; Kemal, tatbikat için giderken; Mektup yazarken; Gazinoda göz göze geldiklerinde; Bir zamanlar dans ettikleri gazinoda tek başına içki içerken; Nalân, piyano çalarken; Rüyasında Kemal'le dans ederken; Yıllar sonra Kemal, gazino odasına geldiğinde; Nalân'ı evden kovarken; Hatıra defterini okuduğunu söylerken; 'SON' yazarken).
'Gizli Aşk Bu Söyleyemem Derdimi Hiç Kimseye' (Nihâvend) (Zeynettin Maraş) 3 sahnede (Aşktan korktuğunu anlatırken; Nalân'ın saçlarına çiçek takarken; Hatıra defterini görünce).
'Gelincik' (İsmet Nedim) Üç ay sürecek manevradan söz ederken.
'Vivre Pour Vivre'deki (1967) (Francis Lai) 'Theme De Robert' Nalân'a bir araba çarptığında.
'You Only Live Twice'daki (1967) (John Barry) 'The Death Of Aki' 4 sahnede (Kemal, telefonda, Nalân'ın işten ayrıldığını öğrendiğinde; Evden taşınmış olduğunu görünce; Faruk'a Nalân'ı sorarken; Fatma, annesinin kilitli olduğu kapıyı açarken).
'Ne O Bensiz Edebilir Ne Temelli Gidebilir (Ayrılsak da Beraberiz)' (Kürdilî-Hicazkâr) (Yusuf Nalkesen) 3 sahnede (Nalân, bakımevinde hatıra defteri tutmaya başladığında; Kemal "Vaktiyle ben de bazı şeyleri anlatamamıştım birine" derken; Nalân "Saadetimiz için, bütün yasaklara rağmen çözmem gerekiyor o sırrı" diye düşünürken).
'Düğün Marşı' (1842) (Felix Mendselssohn) Kemal'in düğününde.
'Arabesque'deki (1966) (Henry Mancini) 'Zoo Chase' Nalân "O günden sonra bütün umudumu, inancımı, her şeyimi kaybetmiştim. Talihsizliğimle baş başaydım. Hiçbir şeyin önemi kalmamıştı artık" derken. 'Dream Street' 2 sahnede ("Kaderin ve içkinin oyuncağı olmuştum" derken; Morfin yaparken).
'The Bible: In The Beginning...'deki (1966) (Toshiro Mayuzumi) 'Cain And Abel' "Kötü alışkanlıkların her birinden medet umuyordum ama tersi oluyordu. Bu zehirler beni büsbütün kâbuslara boğuyordu" derken. '40 Days And 40 Nights' Sondaki yangında.
'Doctor Zhivago'daki (1965) (Maurice Jarre) "Komarovsky And Lara's Randezvous" Fatma'nın babasının Kemal olduğu anlaşılınca.
'America America'daki (1963) (Manos Hadjidakis) 'Excitement In The Village' 2 sahnede (Nalân, yan köşkten gelen çığlıklarla uyandığında; Çolpan İlhan, yangın çıkarmak için Kemal'in odasına geldiğinde).
'In The Heat Of The Night'daki (1967) (Quincy Jones) 'Shag Bag, Hounds & Harvey' Kemal'in odasında yangın çıkardığında.
'Krakatoa: East Of Java'daki (1968) (Frank De Vol) 'Kee Kana Lu' 3 sahnede (Kemal, ilk yangın sonrası, elinde fener, yan köşke giderken; Aliye, Çolpan İlhan'ı kırbaçlarken; Fatma, nikâha müdahale ederken).
Paul Mauriat'nın 'L.O.V.E.' albümündeki (1969) 'Serenade To Summertime' (Şubat-1969) (Sergio Palito / Jack Fishman) 3 sahnede (Fatma'nın yaş gününde; Babası ile dans ederken; Nalân ve Kemal dans ederken).
'The Lion In The Winter'daki (1968) (John Barry) 'Main Title' Çolpan İlhan, Nalân'a saldırdığında.
"Who's Afraid Of Virginia Woolf"daki (1966) (Alex North) 'Fleece' Kemal'in Nalân ile evleneceğini duyan Aliye, hesap sorarken.
'San Fransisco' (1967) (John Phillips) Nalân, gelinlik giydiğinde.
"Ferahfeza Saz Semaisi'nin 3. Hanesi" (Tanbûri Cemil Bey) Aliye, Fatma'ya annesinin sağ olduğunu söylerken.
'Gençliğe Veda' (1965) (Yıldırım Gürses) Kemal ve Fatma, Nalân'ın kalmasını isterken.
Filmdeki şarkılar.
'Sonbahar Rüzgârları' (Yıldırım Gürses / Erkan Yurdaer) Handan Kara'nın sesi ile 3 sahnede [Jenerikte (2 dakika 56 saniye); Goldfinger'da dans ederlerken (3 dakika); Fatma'nın yaş gününde (3 dakika 6 saniye)]. "Düşen bir yaprak görürsen//Beni hatırla demiştin//Biliyorsun seni ben//Sonbaharda sevmiştim//**//Her son bahar rüzgârında//Sarı sarı yapraklarla//Kuru dallar arasında//Sen gelirsin aklıma//**//Rüzgârla düşen yapraklar//Daima senin hayalin//Yine bir sonbaharda//Geleceksin sen bana." Plak olarak (Yıldırım Gürses-Sahibinin Sesi; Handan Kara-Fonex) Mart, 1970'de çıkmış.
'Sen Ömrüm Benim' (Yıldırım Gürses / Mehmet Bürün) Nalân, gazinoda Handan Kara'nın sesi ile söylüyor (2 dakika 45 saniye). "Sen, gönlümdeki sen//Sen, kalbimdeki sen//Sen, unutmak istediğim//Sen, unutamadığım//Sen, ömrüm benin//**//Gözyaşlarım senin için//Istırabım dinmez niçin//Ömrüm sana verdim//Ömrüm benim//**//Ah ne acı oldu//Senden ayrılmak//Bir ıstırap oldu yaşamak."
'Dönsen de Artık Sevemem Seni' (Hüzzâm) (Mehmet Bürün) Fatma'nın piyanosu eşliğinde söylüyor (2 dakika 27 saniye). "Dönsen de artık sevemem seni//Aşkın bu muydu sevmedin beni//Yıllarca koştum O'nun peşinden//O hayal bitti terk edip gitti//**//Bir masal gibi bir rüya gibi//En güzel çağda aşkımız bitti//**//Yalvarma sakın dönemem sana//Ayrıldık artık yanma sen buna."
İnsanların, hayatlarında açıklanmasını istemedikleri sırlar vardır. Kemal'inki de böyle bir şey. En iyisi susmak. Ama hiçbir sır gizli kalmıyor dünyada. Kahramanımızınki bile.
Senaryoya göre annesi İstanbul'daydı. Bu durumda neden otelde kaldığı belli değil.
İlk dans çekimleri Şişli'deki 'Goldfinger'da yapılmış. Telefon: 48 74 52 / 48 78 02. O günlerdeki kadrosunda Juanito, Saadet Sun, Sevinç-Vural, Sevinç Pekin, Patricia, Damlalar Orkestrası, Ritm 68 Orkestrası var.
Nalân, Kemal'i 'Hürriyet Arabalı Vapuru' ile yolcu ediyor. Gemi, 5 milyon liraya 1960'ta inşa edilmiş. 29 Ekim olarak planlanan ilk seferi motorundaki arza nedeniyle birkaç gün ertelenecektir (Yılmaz Büktel arşivi).
Filmdeki Televizyon Plak, Doğu İşhanı, Sirkeci'deymiş. Telefon: 27 97 91. Sahibi Metin Bükey.
Kemal'i Hayri Esen; Nalân'ı Adalet Cimcoz; Fatma'yı Tijen Par; Aliye'yi Alev Koral; Faruk'u Erdoğan Esenboğa seslendirmiş.
Nalân Akçam-Türkan Şoray; Kemal Aslan-Ediz Hun; Fatma-Fatma Karanfil; Fatma'nın annesi-Çolpan İlhan; Faruk-Önder Somer; Aliye-Gülgün Erdem; Fecri Eken-Aydın Tezel; Faruk'un annesi-Leman Akçatepe; Asansör görevlisi-Kubilay Hakan; Nikâh Memuru-Adnan Uygur; Televizyon Plak; Nalân'ın bindiği '34 EY 069' plakalı taksi; Otelin önündeki '34 HF 279' plakalı araba; Kemal'in 'Yarın Son Gündür'den (1971) anımsadığımız evi; Fecri'nin 60 numaralı otel odası çok güzel.
Anadolu Bayisi Fecri Eken'in nasıl biri olduğu daha baştan belli. İmzayı şirkette değil, otel odasında atıyor! Kalem falan değil bir şişe şampanya ve iki kadeh var masada. İşi sanat ticareti. Bir ayağı Avrupa'da. Dünyanın en güzel kadınları da etrafında pervaneymiş! Ama hiçbiri önemli değil. Keşke hayatında bir tek Nalân olsa da O'nun etrafında pervane olsaymış beyimiz. Varlığı, ilham veriyormuş. Elinde değil 'şuurunu kaybediyormuş' görünce. Bir 'evet' dese Paris, Roma komşu kapısı olur, elmaslar kürkler içinde yaşatırmış. Oysa ilham periliği için değil mukavele imzalatmak için oradaydı genç kız. Kalemi de Kemal yetiştirir!
Evlilik haberinin olduğu gazetede bir ilan var: 'Çok bilinen, çok denenen, en çok beğenilen Hot Gaz Sobası'.
Çolpan İlhan, rolüne başlamadan önce 10 dakika kadar kendisini deli havasına kaptırıyormuş (08 Ocak 1970-Milliyet-Altan Demirkol). Anormal bir şekilde bağırıp çağırıp 'konsantre olduktan sonra' rejisöre işaret edip başlıyormuş. "Kamera önünde bir anda her şeyi unutuyor ve kendimi rolün etkisine kaptırıyorum" diyor. Toparlanmak için de "Ben deli değilim" diye kendisine telkin etmesi gerekiyormuş. Nabzının normale dönmesi çekim bittikten çok uzun bir süre sonra. Sanatçı, bu rolün zayıf bünyesine zararlı olduğu düşüncesinde.
'The Girl Is In Trouble'daki (2015) August-Colombus Short "En zor an, olacağını zannettiğimiz şeyin hiçbir zaman olamayacağını anladığımız andır" gibi bir şey söylüyor. Aliye'nin umarsız durumu da tam böyle. "Fatma evleneceğinizi söyledi. Doğru mu? Ya ben, ben ne olacağım. Bunca yıl kölelik ettim. Ama kızını alet olarak kullanan bir sahtekâr benim hakkımı çaldı. Evlenme O'nunla. Her şeye razıyım. Kulun olurum, esirin olurum, yalvarırım evlenme."