Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
"Gülersin, eğlenirsin. Hayat senin, yaşamak senin. Benimse ne aşkım ne de en ufak bir ümidim var artık. Yalnız ıstırabım, ömrümce çekeceğim bir kalp ağrım var. Onu da yüreğimden alamazsın ya!" Sevgilisini elinden alan ablasına söylüyor bunları. Filmin sonunda aşkına kavuşacak ama bu kez de ablasını yitirecektir.
'Çalınmış Aşk'ın (1963) ikinci çevrimi olan 'İlk Aşkım' 1966'nın sonunda çekilmiş. Gösterime girişi 25 Eylül 1967, Pazartesi günü (Kadıköy) Opera Sinemasında. Figen Say ve Sadri Karan jenerikte yok. Bilal İnci'nin soyadı ise 'Ekici!
60'larda mecmuaların, gazetelerin 'Mektupla Arkadaşlık' köşeleri vardı. Selma ve Nihat böyle tanışmışlar. Delikanlı, dışarlıklı bir ailenin çocuğu. "İstanbul'da yabancıyım. Yalnız ve fakirim açıkçası." Anasından başka kimsesi yok. Üniversitede öğrenci. Sonradan "Parasız okuyamadım. Büyük bir isteğim de yoktu zaten. Taksi şoförlüğü yapıyorum şimdi" diyecektir. Masallardaki fakir prense benziyor. "Hayatı devam ettiren tek şey aşktır. Aşk olmayınca var olmak da biter" diyecek kadar romantik. En iyi arkadaşı oto tamircisi Ahmet.
Genç kız da anne babasız. Enstitüyü bu yıl bitirmiş. Dikişle para kazanıyor. Sevdiği şeyler, roman okumak ve hayal kurmak. 'Romantik bir abide' sanki.
Ablası Leyla çok farklı. "Sen dikiş dikersin, O mektepte okur. Bir yandan da çocuk yaparsınız, 5-10 tane. Hiç yaşamadan kocar gidersin. Fena mı" diye takılıyor kardeşine. Karşılaştığımızda bir barda şarkı söylüyordu. Bir gece olsun evde oturduğu ve erken yattığı yok. "Moruk muyum ben!" Âşığı Necmi'nin kollarında, Süleyman Bey'in yatağında hep. Sonunun iyi olmayacağı daha başlangıçtan belli.
Üveyler ama kardeşinin üzerine titriyor. "Benim hayatım kaymış ama senin harcanmanı istemem. Erkeklerin oyununa çarçabuk gelebilirsin."
Aslında 'oyuna gelen' kendisi. Sevgilisi Necmi, bir uyuşturucu çetesi için çalışıyordu. Genç kızı esrar ve eroine alıştırmış. Çıplak resimlerini de çeker ilerde şantaj yapmak üzere.
Selma'nın mektuplardaki adı 'Narçiçeği'. Nihat'ınsa yok. Birbirlerini görmeden, tanımadan sevmişler. Artık buluşacaklar. "Sevgili Narçiçeğim, mecmuaya uğradım. Mektubunu verdiler. Sevincimi görmeni isterdim. Narçiçeğim, yeter artık. Birbirimizi görmeli, tanımalıyız. Seni, Perşembe günü Boğaz'daki Gümüş Balık Bahçesi'nde, saat ikide bekleyeceğim. Tenha bir kır bahçesidir. İlk defa buluşacağımız için orasını seçtim. Şaşkın halimizi kimseler görmesin istedim. Ben iki ders kitabıyla geleceğim. Sen de göğsüne çiçek tak, yeter." Ancak kitap ve çiçek 'yetmez'! Ufak bir kaza nedeniyle geç kalınca buluşamazlar. [Ediz Hun, 'Selmalarla buluşma' konusunda şanssız. 'Son Mektup'taki (1969) randevusuna da benzer bir nedenle gidememişti]!
Hemen kâğıt kaleme sarılır. "Narçiçeğim, kızdığını kırıldığını biliyorum. Ama anlatınca, eminim, bana hak vereceksin. Seni bu Cuma saat 12'de Boğaz'daki kır kahvesinde bekliyorum."
Mektup geldiğinde Selma, iş teslimi için dışarıdaydı. O gün de Cuma. Çaresiz ablası gider buluşmaya. Nihat, şaşkın, susmak bilmiyor. "Düşündüğümden de güzelmişsin. Çok şanslıyım, hayret... Hiç konuşma ben anlatacağım... Çok konuşuyorum, bağışla. Dopdoluyum. Bırak da içimi dökeyim. Bir mucize çünkü bu. Karşımda olduğuna hâlâ inanamıyorum. Seni çok seviyorum." Bu arada gelen garsonu "Çay getir, kahve getir, gazoz getir. Ne istersen getir be" diye 'sepetler'!
Genç kız ilk çevrimdeki Günsel'den farklı olarak "Bir dakika, önce şunu söyleyeyim ki... Ama ben bambaşka bir şey söylemek... Bir de ben lafımı bitireyim" diye araya girmeye çalışıyordu boş yere. Durumu kabullenir çaresiz. Zaten kendisi bile etkilenir olandan. Evde itirafını, kardeşi, uyurken yapabiliyor ancak. "Aşkını çaldım. Her şey birdenbire oldu. Dönemiyorum. Nihat'ı ben de seviyorum artık. Senden af bile dileyemiyorum. Kendimden utanıyor, daha önce yaptıklarımdan iğreniyorum. Ama tövbekârım artık. Sana benzemeye çalışacağım. Bu aşka layık olacağım. Nasıl ıstırap çektiğimi bilemezsin. Kimseye söyleyemem bunları. Çok yalnızım, inan senden de bedbahtım. Nihat'ı bana bağışla. Bırak bu aşkla ben de kurtulayım."
Olaylar çok hızlı. Yıldırım nikâhını ancak telgraf ile bildirebiliyor. "Evlendik, stop. Annesiyle tanışmaya gidiyoruz, stop. Sonra da birkaç günlük balayı yapacağız. Çok mesudum. Tek düşüncem sensin. Pek yakında döneceğiz." Başka hiçbir şeyde gözü yok.
Ne yazık ki Necmi'nin de gözünde Leyla'dan başkası yok. Rahat bırakmaz bu mutluluğu. Özlemiş! "Gözümde tüttün, duman ettin beni Sensiz dünya zindan bana... O aç herif karnını doyursun önce. Senin bir gecelik masrafını O, bir ayda kazanamaz." Şimdilik bir lokma bir hırkaya razı olsa da 3-5 gün sonra 'kurtlanırmış' gene! Çıplak resim şantajıyla amacına ulaşır delikanlı!
Çete reisi Atıf da, 'son bir vurguna' hazırlanıyordu o günlerde. Büyük bir voli! Necmi'nin zamparalığı başlarına iş açabilirmiş. Bu nedenle Leyla'yı öldürüp suçu Nihat'ın üstüne atarlar.
Artık hem polisten kaçmak hem de suçsuzluğunu kanıtlamak zorundaydı kahramanımız. Selma ve Ahmet'in yardımıyla başarır bunu. Üstelik 'gerçek' Narçiçeğini de bulmuş!
'İlk Aşkım'daki melodiler.
'Our Man Flint'deki (1966) (Jerry Goldsmith) 'End Titles' Jeneriğin ilk kısmında. "Never Mind, You'd Love It" 4 sahnede (Süleyman Bey, yatak odasında, Leyla'ya çek verirken. Vakit kaybetmemek için daha önceden imzalamış; Necmi, Ali Seyhan'la 'malı' götürüp diğer çeteden parayı alırken; Atıf'a telefon edip "Alışveriş bitti" derken; Necmi ve Leyla'nın sonlara doğru zoraki sevişmesinde). 'Take Some Risks, Mr. Flint' 2 sahnede (Necmi, uykudaki Leyla'nın çıplak resimlerini çekerken; Leyla, şantaj sonrası, Necmi'nin evine geldiğinde). 'Our Man Flint-Main Title' Nihat, arabayla ilk buluşmaya giderken, kaza öncesi. 'Tell Me More About That Volcano' 7 sahnede (Selma, Nihat'ı çay bahçesinde beklerken; Nihat tedavisi sonrası eczaneden çıkarken; Çok bekleyen Selma, çayevinden ayrılırken; Mektup arkadaşının gelmediğini ablasına anlatırken; Sonraki bir gün Nihat, çayevinde Selma'yı beklerken; Leyla'ya, taksi şoförlüğü yaptığını söylerken; Selma, Nihat'ın kolundaki yarayı sararken). 'Doing As The Roman Did' 2 sahnede (İkinci buluşmada hayatını anlatırken; Selma, yeni evlilerin balayı dönüşü getirdikleri hediyeye bakarken). "It's Gotta Be A World's Record" 2 sahnede (Nihat, Necmi ve Leyla'yı takip ederken; Necmi ile hesaplaşmak için evden ayrılırken).
Los Hermanos Rigual'in "Chitarra Amore Mio '65" albümündeki (1965) 'Storia Di Un Amore-(Historia De Un Amor)' (1956) (Carlos Elete Almaran) 2 sahnede (Jeneriğin ikinci kısmında; Selma, Nihat'tan gelen mektubu okurken). 'Te Quiero Dijiste' (1944) (Maria Grever / Charles Pasquale) 2 sahnede (Leyla eğlenceden döndüğünde, Selma uyurken; Nihat'la buluşma öncesi kardeşine nasihatler verirken).
Stanley Black yönetimindeki The London Festival Orchestra'nın 'Film Spectacular!' uzunçalarındaki (1963) 'Cleoparta' (1963) (Alex North) 8 sahnede (Jeneriğin sonunda; Leyla, uyuyan kardeşine "Sana yalan söyledim. Aşkını çaldım. Her şey birdenbire oldu. Dönemiyorum" itirafını yaparken; Nihat'ın evlenme teklifi sırasında; "Akşamki film çok acıklıydı. Sinirlerini bozdu herhalde" derken; "Geldi soysuz" dedikten sonra; Abla kardeş 'Çalınmış Aşk' için hesaplaşırken; Nihat "Önce Ahmet'e gideceğim. Sonra da avukata" dedikten sonra; Son sahnede). 'On The Waterfront' (1954) (Leonard Bernstein) 14 sahnede (Atıf, adamlarına "Öyleyse iş başına. Tetikte olun, teker teker çıkın" dedikten sonra; Çete elemanları arabaya binerken, Nubar Terziyan, gözetlemede; Nihat, Leyla'nın vücudunda sevişme izleri gördüğünde; Leyla'yı döverken; Atıf, Leyla'yı öldürürken; "Bu leşi ne yapacağız şimdi" dedikten sonra; Ceset, Nihat'ın arabasında bulununca; Polisten kaçarken; Yaralı halde, Ahmet'in evine sığındığında; Cinayet haberi gazetede çıktığında; Hesaplaşmak için Necmi'nin evine geldiğinde, çete bu sırada evden ayrılıyor; Onları takip ederken; Çete, gemiye çıkarken; Gemideki kavgada).
'This Land Is Your Land' (Amerikan folku-Sözler Woody Guthria-1954) Gazinoda Leyla ve Necmi dans ederken.
'Cleopatra-Original Soundtrack Album'deki (1963) (Alex North) 'A Gift From Caesar' 2 sahnede (Eğlenceden dönen Leyla, kardeşine "Sorup durma, git çay pişir hadi" dedikten sonra; Dikiş makinesi başında konuşurlarken).
'Summertime' (1935) (George Gershwin / DuBose Hayward) Kamelya Buget'in striptizi sırasında. Gösterisine tabancasından 5 kurşunla başlıyor.
'Doctor Zhivago'daki (1965) (Maurice Jarre) "Komarovsky And Lara's Rendezvous" 2 sahnede (Necmi, Leyla'nın evine gelip "Şükür be, yüzünü görebildik" derken. Nubar Tereziyan da oralarda; Ahmet'in evine sığınan Nihat "Hepsi Leyla denen o kaltağın yüzünden oldu. Beni de yaktı kendini de" derken). 'The Door Is Banged Opened' 4 sahnede (Necmi ve Leyla'nın gidişini pencereden gören Selma "Yazıklar olsun" derken; Birkaç gün sonra "Hadi abla durma, ama çabuk dön e mi" dedikten sonra; Necmi'den gelen mektubu ararken; Nihat'a yazdığı mektupları bulduğunda).
Filmdeki şarkı.
'Nasıl Evlenirsin Bu Lisanla' (1964) (Marc Aryan / Fecri Ebcioğlu) (2 dakika 12 saniye) Gazinoda, Leyla'nın söylediği şarkı. "Evlenelim istedim seninle//Babana gittim baktım//Hikâyeyi söyleyeyim de dinle//**//Bak ne dedi ben hiç anlamadım//Babandır belki anlarsın//Söyledikleri bunlar//Dinle sen de şaşarsın//**//Anladın mı ne demek istiyor//Verdi mi seni bana//Söyle nasıl evlenirsin bu lisanla//**//Oh sevgilim, yok yok olamam ben hiç sensiz//Atlattı bizi anla//Söyle nasıl evlenirsin bu lisanla."
'Historia de un Amor'u Ertan Anapa (1969) ve Berkant'tan (1972) Sezen Cumhur Önal'ın Türkçe sözleriyle dinlemiştik; 'Bütün Dualarım Seninle'.
Selma ve Leyla, çok farklı iki kız kardeş. Senaryo, farklılıklarını 'üvey' olmaları ile açıklıyor. Abla henüz bir 'hayat kadını' değil ama o yolun yolcusu. Nihat'ın aşkıyla kurtulacağını düşünmüştü. Ne yazık ki filmlerde çokça rastladığımız gibi 'geçmiş peşini bırakmaz'. Kamelya Buget'in striptizini seyrederken "İçim gidiyor ben de soyunacağım... Ders alıp şansımı deneyeceğim... Paraya ihtiyacım var" diyor. Derse falan gerek olmadan Necmi 'soyacaktır' kendisini!
Kardeşi için çok korumacı. "Fesatımdır ben. Kapalı bir yere götürmek isterse sakın gitme. İçki de içme. Çok dikkatli ol çayına falan bir şey atmasın... En geç saat beşte dönmüş olacaksın" diye uyarıyor gerçekleşmeyecek ilk buluşma öncesi. Hatta 'gümüşlü bluzunu' vermeye kalkar, daha güzel görünsün diye. Selmanınsa böyle şeylerde gözü yok.
İki kardeş de buluşmaya giderlerken o zamanın modası beyaz eldiven giyiyorlar. Evleri 'Lekeli Melek'te (1969) Rıza'nındı. Aynı yer, Kaçakçı Atıf'ın evi olarak da kullanılmış.
Figen Say, Claudia Cardinale'ye; Pervin Par da Gina Lollobrigida'ya benzetilirdi.
Selma'nın kollu Singer Dikiş Makinesi 1963 öncesinde yapılmış. 'The Singer Manfg. Co. Trade Mark' mührü var. Diktiklerini bir işhanına götürüyor. Tabelalar arasında Diş Tabibi Baha Koptagel'in adı dikkat çekici. Malatya Milletvekili General Osman Koptagel ve Fatma Koptagel'in oğlu. Haydarpaşa Numune Hastanesi Diş Polikliniği şefliğinden emekli. 'Ne Dünyanın Tadı Var' adlı Rast şarkının söz yazarıydı (müzik Necati Konan); "Ne dünyanın tadı var//Ne hoş günün yâdı var//Ne güzelin adı var//Gönül ferah olmayınca//**//Bir zamanlar çok güldüm//Hayat diken ben güldüm//Bak bir günde büküldüm//Gönül ferah olmayınca//**//Çok sevenler yanarmış//Sonunda hüsran varmış//Meğer dünya ne darmış//Gönül ferah olmayınca."
Nihat Akman kimi görse 'Narçiçeğim' diye saldırıyor! Biraz safça. Genç kız, 'dikiş dikerek para kazandığını' yazmıştı. Leyla'nın böyle bir şeyle uzaktan yakından ilgisinin olmadığını ve Selma'nın da makinenin başından kalkmadığını görünce bile gerçeği anlayamıyor. "Babasız büyüdüm. Anacığım baktı bana. Fabrikada çalıştı, gün oldu tarlada çapaya gitti. Benim için çırpındı. İlle de okuyayım, büyük adam olayım istiyordu. Şimdi para yolluyorum O'na. Babadan kalma iki odalı bir de evimiz var. Kimselere muhtaç değiliz şükür." İlerde "Borç harç ufak bir araba edinebilirse Allah'ın izniyle" annesini İstanbul'a getirecekmiş. "Büyük şehri görecek. Denizi görecek. Elektriği, sinemayı, Tünel'i (görecek)." Söyledikleri, bölgeler arası uçurumu ve 'biri yer biri bakar' deyişini düşündürdü!
Göründüğü 20 sahnenin 2'sinde takım elbiseli, 2'sinde fanilalı, diğerlerinde deri ceket kareli gömlekli. 30-35 lira yevmiye ('yövmiye') ile geçindiği gibi annesine para gönderebiliyor. Ne günlermiş!
Evliliği söz konusu olunca oto tamircisi Ahmet'in (Nihat'ın söylemiyle "Aptalca görünür ama akıllı, candan çocuktur") "İyi misin abicim? Mesut musun" sorusunu "O da laf mı canım. Talihim döndü artık. Meğer anam beni kadir gecesi doğurmuş" diye yanıtlıyor. Arkadaşı da 'arife çocuğu'! Üstelik yenge hanımın kız kardeşi' için ne hayaller kuruyordu ama ikisi de Nihat'a kısmetmiş!
Ahmet'in, kapısında Arapça 10 (l.) yazan evini 'Şoför Deyip Geçmeyin'de (1966) görmüştük. Filmin başlarında "Ablamız nasıl bir şey acaba. Mektupların cilasına bakma. Çok fiyakalı bir kız olsaydı işini mektupla mı görürdü" diyor. O lafın ucu biraz da Nihat'a dokununca "Estağfurullah abicim. Sen en kral yakışıklısın. Yalnız biraz mahcup delikanlısın" diyerek durumu kurtarır.
Gençler, ilk buluşma için günlük kıyafetleri tercih ediyorlar. Gerekçeleri aynı. "Beni olduğum gibi görsün. Kabul edecekse böyle etsin."
4 dakika 10 saniyelik ilk buluşma(ma) macerası çok ilginç. Kahramanımız, '34 DK 970' plakalı Plymouth taksi ile (sol kapısında dış dikiz aynası yok) Ahmet'in tamirhanesinden ayrılır. Yolda plaka '34 EF 843' olur (bu kez dış dikiz aynası var). İç çekimler Ediz Hun'un ön camı delik '34 EH 029' plakalı Chevrolet/Corvair'inden. Eczaneden ayrılış '34 DK 970' ve buluşma yerine varış '34 EF 843' ile. Tanınsın diye 'yakasına' çiçek takmıştı genç kız. Bunca araba değişikliğinden sonra 'çiçeğe dikkat edecek hal kalmıyor' insanda tabii! Üstelik Nihat çiçeği 'göğsüne' iliştirmesini yazmıştı! Yakasına değil!
Kaza sonrasında etrafta toplananlar, arabanın çarptığı ana kızdan çok "İyiyim, merak etmeyin. Şurama direksiyon vurdu sadece" diyen Nihat'la ilgili.
Şüphelendiği günlerin birinde karısına, vücudundaki sevişme izlerini soruyordu. "Şey oldu. Çarptım" yanıtını alınca kudurur. "Nereye, bir erkeğin ağzına mı çarptın? Kahpe, yaktın beni. Yaktın!"
Leyla'nın gözyaşları için Nihat "Sen galiba gözyaşlarını benden çok seviyorsun"; Necmi "Hoppala! Şimdi de musluk açıyorsun" diyorlar.
Nihat'ın çeteyi bulmaya gidişi de ilginç. Ahmet'in evinden '34 EK 908' plakalı taksi ile yola çıkar. Necmi'nin evine geldiğinde plaka '34 DH 922' olmuştu! Necmi ve Leyla'yı izlediği sahne de öyle. Takibe '34 DK 970' ile başlayıp '34 EK 908' ile bitirir!
James Dean'den bile daha çarpıcı Kuzey Vargın'ın o yıllardaki yaşamı film gibi. Programsız, karışık, sıkıntılı. Yasak Sokaklar'la (1965) başlayan yolculuk tüm hızı ile devam ediyor. İçki, kumar, kadın, kavga, düğüş. Gazetelerde hep haberdi. 'Yaşadığı mutsuz hayattan kaçmak için başvurduğu' hatalı yöntemlere rağmen sinemada çok önemli bir yeri olacaktır. Necmi rolünde 'Narçiçeğim' falan gibi sözleri yok. Leyla'yı eve götürüşü "Hadi uzatma düş önüme... Lafı bırak, kafamı bozduğun yeter" romantizmi(!) ile. 'Altın Kollu Adam' (1966), 'Bıçaklar Fora' (1966), 'Çirkin Kral' (1966) filmlerinden anımsadığımız evde kalıyor. Burası, birazcık düzenleme ile Süleyman Bey rolündeki (ve filmin Yapım Sorumlusu) Sadri Karan'ın garsoniyeri olmuş. Ediz Hun'a ait '34 EH 029' plakalı 'Corvair' arabayı kullanıyor. 'Hıçkırık' (1965), 'Affet Sevgilim' (1966), 'Bar Kızı' (1966), 'Aşkım Günahımdır' (1968), 'Hicran Gecesi' (1968), 'Sabah Yıldızı' (1968), 'Urfa İstanbul' (1968), 'Ömrümün Tek Gecesi' (1968), 'Son Mektup'ta (1969) görmüştük.
Leyla, esrar nedeniyle yatakta kendinden geçmiş durumda. 'Çıplak' izlenimi verilmiş. Necmi, elinde fotoğraf makinesi, resim çekiyor. O sırada çalan telefona giderken genç kızın giyinik olduğu görüntüye gelir. Biraz önceki sahnenin seyircide yarattığı büyülü hava tamamen kayboluyor.
Polis Müdürü Nubar Terziyan, çalışma arkadaşlarına çete için bilgi veriyor; "Sonuna kadar takip edecek fakat müdahaleden kaçınacağız. Yurt dışında da ayakları varsa öğrenip İnterpol'e bildireceğiz. Hepsini toplu halde yakalamaya mecburuz. Bu yüzden bazı olaylara bile belki göz yumacağız... Bunun için hepinizin dikkatinizi ('dikkatini' diyecekti) çekerim." Bu sıkı izleme sırasında kendisini Bahçıvan, "Lahana, biber turşusu" diye bağıran Turşucu ve Necmi'ye hafifçe çarpan takma sakallı asilzade olarak görüyoruz. Elinde 'yakılmayan sigara' ile Komiser Colombo'ya, masasında 'pertavsız' ile Sherlock Holmes'a benziyor. Bütün kavga dövüş bittikten sonra geldiğinde "Bilmeden bize yardım ettin. Her şeyi biliyoruz. Katil olmadığın bizce malumdu zaten" diyor Nihat'a. Şoförümüzün, bıçak, kurşun ve yumrukların havada uçuştuğu bu dakikalarda 'rahmetli' olabileceği de 'bizce malumdu'!
Nihat Akman'ı Hayri Esen; Selma'yı Jeyan Mahfi Ayral; Leyla'yı Nedret Güvenç; Necmi'yi Vala Önengüt; Nubar Terziyan'ı Rıza Tüzün; Sivil Polis Zeki Sezer'i Erdoğan Esenboğa; Süleyman Bey ve "Nihat Akman'sın değil mi" diyen polisi Fikri Çöze; Leyla ve Nihat çayevindeyken "Ne emrediyorsunuz efendim" diyen garso ve "İş, mahkemeye intikal etmiş. Lakin delil yetersizliğinden Atıf'ın beraatına karar verilmiş" diyen polisi Mustafa Dağhan seslendirmiş.
Nihat-Ediz Hun; Selma-Figen Say; Leyla-Pervin Par; Necmi-Kuzey Vargın; Emniyet Müdürü-Nubar Terziyan; Atıf-Süha Doğan ve adamları Ali Seyhan, Özdemir Akın, Enver Dönmez, Bilal İnci; Ahmet-Ersun Kazançel; Polis-Zeki Sezer; Süleyman Bey-Sadri Karan; Striptizci-Kamelya Buget; Gazino; Tamirhane; Sümer Gemisi; Çayevi; Selma ve Nihat'ın mektupları, Leyla'nın telgrafı çok güzeldi.
Sümer Gemisi, Suat Akbaş firmasına ait. 1963'teki kaptanı Rıdvan Hantal'dı.
'Güney sınırımız' o dönem de sorunluymuş! Patron Atıf, adamlarına bilgi veriyor. "Eroinler, alüminyum tüplere konmuş ve develere yutturulmuş. Güney sınırımızdan girdikten sonra kesilecekler" diyor. Avrupa'ya gemi ile sevk edilecekmiş. Esip gürlediği bu sahnede "İş başına. Tetikte olun. (Evden) Teker teker çıkın" demişti. Fakat 'evden çıkış' kendisinin de aralarında olduğu 6 kişilik bir güruh halinde!
Çetenin tümü(!) '34 EH 029' plakalı arabaya doluşurken Enver Dönmez arka kapıdaki tütün tablasını asfalta düşürüyor. Otomobil hareket ederken almaya çalışıp başaramaması çok hoş. Çekim bitince yerine takmışlardır. Aynı sahnede Kuzey Vargın da ancak birkaç hamlede açabiliyor kapıyı.
Leyla, bıçakla öldürülmüş. Ali Seyhan'ın önceliği çok farklı! "Güzel kızmış, neme lazım." Başka bir sahnede Atıf, "Babıâli'de Sabah"ın manşetini okuyor; "Kaatil şofor kaçtı. Polisler izi üzerinde." (2 cümle 3 hata. 'Katil', 'şoför', 'iz' olmalıydı). Sayfayı katlayıp adamlarına dönerken gazete 'Hürriyet' olmuş. Babıâli'de Sabah'ın logosu; "Önce Hakkın Sonra Halkın Emrinde.
Süleyman Bey rolündeki 'bıyıksız' Sadri Karan, Leyla ile yatakta beraber olacağı 'şu birkaç dakikayı' 4 gündür sabırsızlıkla bekliyormuş. Ödemeyi çekle yapıyor. Vakit kaybetmemek için önceden imzalamış bile. Bir kat alacağını söylemişti ama genç kadının ömrü yetmez bunu görmeye!
Ediz Hun, buradaki kareli gömlek ve deri ceketi 'Kucaktan Kucağa' (1966) filminde de kullanmış.
Nihat'a olan aşkı ile kardeşini aldatma duygusu arasında kıvranan Leyla; "İlk defa yaşadığımı hissediyorum. Bir taraftan da ölüyorum!"