Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
"Sendeki surat kasap süngeriyle yıkanmış. Bana bak, bizim eve senin gibi korkak herif giremez. İsmin, cismin, nereden nereye gittiğin belli değil. Seni doğuran anada kabahat. Soysuz herif! Allah bilir senin baban da belli değildir. Piç, sen de! Bir defa da bin defa da soysuzsun. Soysuz oğlu soysuz!" Rahmi, kavgadan hoşlanmayan, Tanrının, insanlara kolu çalışmak için verdiğine inanan Cevat'a (üç de yumruk eşliğinde) söylüyor bunları. Yeter ki kızsın, gerektiğinde kavga etmenin kaçınılmaz olduğunu öğrensin. Yöntem çok etkili! Sonrasında dövmedik adam bırakmayacaktır delikanlı!
Ekim, 63'te çekilen [aynı günlerde Reha Yurdakul'un 'Yarın Bizimdir'; Sadri Alışık ile Ali Şen'in 'Helal Olsun Ali Abi'de rolleri var] 'Kendini Arayan Adam'ın gösterime girişi, 11 Mart 1964, Çarşamba günü (Pangaltı) 'İnci', (Taksim) 'Taksim', (Aksaray) 'Bulvar', (Sultanahmet) 'Alemdar', (Beşiktaş) 'Gürel', (Beşiktaş) 'Suadpark', (Balat) Millî', (Kasımpaşa) 'Zafer', (Maltepe) 'Çeliktaş', (Kadıköy) 'Özen', (Beyoğlu) 'Lüks', (Eyüp) 'Melek' sinemalarında. 'Acar Film, senenin bir şaheserini takdim ediyor' ilanları vardı gazetelerde. Dış çekimler, bir hafta süreyle Şile'de, iç çekimler Yeşilyurt'ta Karaca Köşkü'nde yapılmış. Kevkep Öklem'in yakaladığı öykü çok orijinal. Filmin süresini aşıyor, belki bir televizyon dizisi olabilirdi. 'The Bourne Identity'de (1988 ve 2002) aynı konu ele alınacaktır.
Hafızasını ['Mazimdeki Kadın'daki (1969) Murat/Orhan-Ekrem Bora gibi] iki kez yitiren delikanlının hikâyesi.
Kimse için "böyle bir berduşun ne derdi olur ki" dememeli. Dert gelirken insanın üstüne başına bakmaz. Köylüler 'sahilde, motorların arasında' baygın birini bulmuşlar. Üstü başı perişan. Başından yaralı. Pabuç, çorap hak getire. Üstelik kim olduğunu, nerden geldiğini bilmiyor, hatırlamıyor. Karnını doyurması hamallıkla. İlerde 'Cevat' olduğunu öğreneceğiz. Adı şimdilik 'denizden gelen adam'! Haline tavrına bakılırsa 'kibardan biri'. Yakışıklı, asaletli, edepli! Fazla para verilirse kabul etmiyor, yerde bulduğu cüzdanı (müteahhit Ali Sertel'inmiş) tereddütsüz, polise götürüyor. Ödül olarak verilen 50 liraya "Ben bulmasam başkası bulacaktı" diyerek itiraz ediyor.
Balıkçı Murat Reis de oğlu Rahmi ve yardımcıları Garip ile alışveriş için Yalova'daydı. Delikanlının çelebi halinden etkilenmiş. "Vay canına, anneler hâlâ böyle evlatlar doğuruyor demek. İş var bu çocukta. Belki de buz gibi bir İstanbul çocuğu." Kaldıkları köye davet eder. Otobüsle 4 saat uzakta, sahildeymiş. "Yer, içer bizimle çalışırsın. Namuslu bir adama benziyorsun."
Kahramanımız, burada, aşkı ve hakkını yumruklarıyla elde eden kişiliğini bulacaktır!
Köyde, filmin kötü adamlarından Süleyman'la karşılaşıyoruz. Murat Reis'in 'camiye bitişik arsasına' ve kızına talip. Ancak yaşlı balıkçı ne malını ("Ekmek istemez, su istemez. Kalsın, dursun") ne de kızını vermeye niyetli. Zaten Gönül, çoktan 'denizden gelen adam'a âşık olmuş bile!
İstanbul'da ise delikanlının cenaze töreni var! Mezar taşında 'Cevat Altınay Doğumu 1928 Ölümü 1962 Ruhuna Fatiha' yazılı. Meğer memleket çapında müteşebbis bir fabrikatör, milyoner bir işadamıymış. Tüm sevenleri(!) orada. "Dost yüzlü yılanlar!" Karısı Suzan gözyaşlarına boğulmuş! "O'nu o kadar seviyordum ki. Mesuttuk, herkes bizi kıskanırdı." Rahmetlinin en yakın arkadaşı(!) Necdet de kederli kadını kucaklamış. "Mukadderatın önüne geçilemez. Söz veriyorum, O'nun işini, kendi işim bileceğim. Size mükemmel bir hayat temin etmeye çalışacağım" diyor. ('Bileceğim' ve 'çalışacağım', Mücap Ofluoğlu'nun seslendirmesinde 'bilicim' ve 'çalışıcim' şeklinde). Üvey anne Sabiha ise fabrikanın kısım amirlerinden Muhsin'in 'müşfik kollarına' bırakmış kendini. "Zavallı Cevat intihar etti. Öz oğlum gibi severdim. Babası ile evlendiğimde 17 yaşındaydı. Ay, fenalıklar geliyor!"
Evde gerçek yüzleri ortaya çıkar. "Aramızda yabancı kalmadı. Hâlâ 'Cevatcığım... Cevatcığım' diye sızlanmaya hiç gerek yok. Cevat'ın ölümüne karar verdiğimizde hiç fenalık gelmemişti" diyor Suzan! Kahramanımız, yıllarca önce arkadaşı Necdet'i '40 para almadan koca müesseseye ortak yapmış'. O da işi, 'karısına ortak olmaya dek vardırır'!
Bir demir şamdanla vurarak öldürmüş, sessiz sedasızca ortadan kaldırılması görevini de bir fabrika çalışanına vermişler. Aylar sonra Cevat'a (dilbilgisi kurallarına pek dikkat etmeden) şunları anlatacaktır Halim Efendi. "Avrupa'da bilinirken aniden gelivermiş ve en sevdiğiniz arkadaşınızı karınızla beraber yakalamıştınız. Necdet, bu foyasının meydana çıktığını anladığı anda sizi öldürmeye karar vermiş. Ben odaya geldiğimde siz boylu boyunca yerde yatıyordunuz. Çığlığınıza üvey anneniz Sabiha Hanımefendi ve yokluğunuzdan istifade O'nunla oda arkadaşlığı yapan fabrikanızın kısım amirlerinden Muhsin Bey de geldi. Hepsi de bu dünyada size en yakın kimselerdi. Başucunuzda sizi yok etmenin planlarını tasarlıyorlardı. Nihayet birdenbire akıllarına ben geldim. Bana alıp sizi götürüp yok etmemi teklif ettiler. Bu istediklerini yaparsam beni paraya boğacaklarını söylediler. Bir an düşündüm ve kabul ettim. Sizi doğruca benim eve götürdüm. Günlerce baktım. Karınıza ve ötekilere denize attığımı söyledim." Fakat şimdi de bir ceset lazım! O günlerde çok kolay sağlanan bir şeymiş bu! "Sahile vuran bir cesede elbiselerinizi giydirdim. Cesedin yüzü bile belli olmuyordu. Sonra sizi, Sinop'a bacanağımızın yanına götürmesi için bir motora bindirdim." Fırtına nedeniyle o motor batınca, kendini bilmez halde Yalova kıyılarındaydı.
Rahmi'nin fabrikada sekreter nişanlısı Güzin, Cevat'ı tanıdıktan sonra olaylar hızlanır. Rahmi Duman'ın Akıl ve Sinir Kliniği'ndeki tedaviyle geçmişi hatırlar. Ancak bu kez de kaza sonrasını unutuyor!
Suçluların yakalanması (kendisini 'halazade' olarak tanıtan) İstanbul Emniyet Müdürlüğü 2. Şube baş komiserlerinden Rıfkı, Murat Reis ve ailesinin kolları sıvamasıyla.
Sondaki 'Ateş Gecesi'nde her şeyi, güzeller güzeli Gönül'ü sevdiğini bile anımsar! Yoksa belki üçüncü bir amnezi ile karşılaşacaktık. "Eğer bu sefer de aklın başına gelmeseydi şu odunu kafana indirecektim" diyor Garip.
'Kendini Arayan Adam'daki melodiler.
Mantovani'nin 'Film Encores Vol. 1' albümündeki (1957) 'Laura' (1944) (David Raksin / Johnny Mercer) 18 sahnede (Köylüler, Cevat'ı sahilde baygın bulduklarında; 'Aç bilaç' vitrindeki yemeklere bakarken; Otobüse bavul taşırken; Simit alırken; Yere düşen cüzdanı gördüğünde; Polise teslim ettiği cüzdan için verilen 50 lirayı kabul etmezken; İskeledeki kavga sonrası bayılırken; Köyde "Size fazla rahatsızlık verdim" deyip bayılırken; Yatakta "Su... Su" diye sayıklarken; "Çıldıracağım, beynimde acayip bir ağrı var. Bir şeyler hatırlamaya başladım mı kahredici bir ağrı geliyor" derken; Gönül, Süleyman'dan gelen mektubu kabul etmezken; Cevat "En yakın arkadaşım bana bunu mu yapacaktı" diye sayıklarken; Odada birbirlerine sarılırken; Güzin "Cevat Bey, intihar etti. Aylarca önce denizde boğuldu" derken; Murat Reis ve ailesi, hastanede Cevat'ı ziyarete geldiklerinde; Hastane bahçesinde iki genç karşılaştığında; Halim, Cevat'a geçmişte olanları anlatırken; Elini yüzünü yıkaması için Gönül, su getirdiğinde). 'Over The Rainbow' (1939) (Harold Arlen / E. Y. Harburg) 2 sahnede (Gönül "Bir yerde okudum, ani gürültüler insanın aklını başına getirirmiş" dedikten sonra; Sonlara doğru Murat Reis, Rahmi ve Garip balığa giderlerken). 'Summertime In Venice' (1955) (Alessandro Cicognini / Carl Sigman) 2 sahnede (Sonlara doğru elleri birbirine ikinci kez değdiğinde; Sahilde öpüşürlerken).
Mantovani'nin 'The Music Of Rudolp Friml' uzunçalarındaki (1955) "Love Everlasting (L'amour Toujours L'amour)" 8 sahnede (Cevat'ı ilk kez köye getirdiklerinde; Murat Reis, çalışmaya başlayan Cevat'a "Aferin be delikanlı, artık bu işleri öğreniyorsun" derken; Başlarda Gönül ile elleri birbirine değdiğinde; İlk kez el ele yürürken; Genç kız "Babam seni bir doktora götürsün" derken; İlk 'Çayda Çıra' gecesi tepede konuşurlarken; Yangın sonrası motoru boyarlarken; Cevat, ikinci kez köye geldiğinde).
'West Side Story'deki (1961) (Leonard Bernstein) 'The Rumble' 9 sahnede (Sedyede kendine gelen Cevat, oradan kaçarken; Murat Reis, Rahmi ve Garip, delikanlıyı sandalların yanında baygın görünce; Necdet, Suzan ve diğerleri Cevat'ın mezarı başındayken; Murat Reis ve Rahmi, kavgada Cevat'ın yardımına geldiklerinde; Süleyman ve arkadaşları, Murat Reis'in motorunu yakarken; Suzan, kâbus görürken; Aynı gece, Cevat, Necdet'i yumruklarken; "Beni siz öldürdünüz" diye bağırarak tabutundan çıkarken; Sivil polis tarafından hileli iflasla suçlandığında).
'Manfred Senfonisi, Si minör, Op. 58 (1885) (Pyotr Ilyich Tchaikovsky) 'III. Andante con moto' Cevat, kendisine sataşan Mustafa Dağhan'ı denize atarken. 'IV. Allegro con fuoco' 7 sahnede (Garip'in öcünü almaya gelen Cevat "Bana bakın, içinizde Süleyman kim" derken; Süleyman ve arkadaşları kavgadan kaçarken; 'Çayda Çıra' ateşini söndürürlerken; Murat Reis "Nerde bana o yumruk vuran herif" dedikten sonra; Cevat, Necdet ve Suzan'ın nişanına geldiğinde; Suzan'ı vurduklarında; Sondaki kavgada).
Motordaki yangını söndürme sırasında 'West Side Story'deki (1961) (Leonard Bernstein) 'The Rumble' ve 'Manfred Senfonisi, Si minör, Op. 58: III. Andante con moto' (1885) (Pyotr Ilyich Tchaikovsky) beraber kullanılmış.
'6 Numaralı S minör Senfoni (Pathetique), Op. 74' (1893) (Pyotr Ilyich Tchaikovsky) 'I. Adagio-Allegro non troppo'nun bir uyarlaması 'The Story Of A Starry Night' (1941) (Al Hoffman / Mann Curtis / Jerry Livingston) 5 sahnede (Köye getirildiği gün çorba içerken; Garip, sakal tıraşı yaparken; Adını hatırlamayıp "Hiçbir şey bilmiyorum" derken; Rahmi ve Garip, bayılan Cevat'ı yatağına taşırken; Cevat, deniz motorunda demir atarken).
'The Grand Canyon Suite'deki (1931) (Ferde Grofe) 'V. Cloudburst' 2 sahnede (Gönül ve Cevat, su kenarında Garip'i baygın bulduklarında; Halim "Yarın ölüm yıldönümünüz! Bunun için de bir merasim tertip etiler" dedikten sonra).
Alfred Hause And His Tango Orchestra'nın 'Tango Notturno' 33'lüğündeki (1963) 'Adiós Muchachos' (1927) (Julio Cesar Sanders / Cesar Felipe Verdini) Sabiha, Muhsin, Necdet ve Suzan evde dans ederlerken.
'La Muette De Portici, S. 16' (1828) (Daniel-François Auber) 'Overture' 4 sahnede (Güzin, Cevat'ı görüp bayıldığında; Nişandaki kavgada; 1 yıl sonra Cevat evine geldiğinde; Suzan'ı tokatlarken).
'Do Not Forsake Me, Oh My Darlin' (1952) (Dimitri Tiomkin / Ned Washington) Cevat'ı 'Akıl ve Sinir Kliniği'ne yatırdıklarında.
'The Bridge On The River Kwai'deki (1957) (Malcolm Arnold) 'Overture' 2 sahnede (Halim Mandal, kamyonuyla ikinci kez evine geldiğinde. Rıfkı da taksi ile peşinde; Direksiyonu ve freni bozuk otobüs kaza yaparken).
'Picures At An Exhibition'daki (1874) (Modest Mussorgsky) (Orkestra için düzenleme Maurice Ravel) 'II. The Old Castle' Cevat, mezarlıkta "Kime kötülük yaparsan seneler sonra da olsa gelir seni bulur" derken.
Al Goodman And His Orchestra'nın 'Theme Music From Great Motion Pictures' albümündeki 'The Lost Weekend' (1945) (Miklós Rózsa) Halim, ortaklık fotokopisinin yerini söyleyemeden ölürken.
Filmdeki türküler.
'Çayda Çıra' 2 sahnede (1 dakika 45 saniye + 2 dakika 10 saniye) köylü genç kızlar söylüyor. "Çayda çıra yanıyor//Ağam nanay kız nanay//Kalem kaşlısın nanay//İnce bellisin nanay//**//Bizim evin gelini//Parmakları kınalı//Ağam nanay kız nanay//Kalem kaşlısın nanay//İnce bellisin nanay."
'Yeşilim Aman' (5 saniye) Halim, direksiyon başındayken söylüyor. "Yeşilim, yeşilim, yeşilim aman//Yeşil yaprak altında üşüdüm aman."
'Bembeyaz kumların çevrelediği güzel bir sahil köyü'. Etrafındaki küçük tepeler çam ağacı, iskele balıkçı motoru dolu. Her sene genç kızlar, ateşin etrafında oyun oynar, nişanlılarını seçerler.
Delikanlı hafızasını yitirmiş. Bavul taşımak istediğinde diğer hamallardan 'piyasa kurallarını' öğrenir. "Burada her önüne gelen hamallık yapamaz anlıyor musun? Bu iskelenin hamalı biziz." Başında kahredici bir ağrı. Adını, yaşını, nerde oturduğunu, evli mi bekâr mı olduğunu bilmiyor. Fırtınalı bir geceden başka hiçbir şey hatırlamıyor. Ama örneğin acıkınca simit yemesini; Bunun için de hamallık yaparak çalışması lazım geldiğini biliyor! Sokakta bulduğu cüzdanı polise götürmeyi de! 'The Bourne Identity'deki (2002) Jason Bourne da hiçbir şey hatırlamadığı halde 'denizci düğüm atabiliyor, okuyup yazabiliyor, toplama çıkarma hatta kahve bile yapabiliyor'! Bizimki kiloca daha ağır! Jason'ı (1988) 1 kişi sırtında taşıyordu. Cevat'ı 4 kişi sedye ile.
Biraz 'muhallebi çocuğu'. Ama birkaç ay sonra Tanrının, çalışmak için verdiği kolu dövüşmek için kullanacaktır. Düşmanlarına "Onlar 7 canlıdır" demişti. Aslında bu, defalarca ölümden kurtulan kendisi için daha uygun!
Hafızasını yitirmiş, zekâsını değil. 'Sırnaşan' Suzan'ı "Kadınlığın yüzünden kaybettiklerini tekrar onla kazanamazsın" diye tersler.
Ölüm yıldönümü nedeniyle mezarlıktaki merasimin ardından üç camide mevlit okutulacakmış. Suzan'la Necdet'in beraberliğine dokundurarak "Ertesi gün de nişan" diyor Güzin!
'En iyi arkadaşı' Necdet'i, para pul gözetmeden fabrikaya ortak etmiş. O, Suzan'ı da kapar. Okyanus ötesi 'müttefikimiz´ geliyor aklımıza! Elini veren kolunu kurtaramıyor!
"Bizim köyde adettir, gelin teli getiren evlenme teklif etmiş olur." Gönül, el ele yürüdükleri toprak yolda böyle demişti. 'Geçmişi unutma' hastalığından paçasını kurtarabilse bizimki de böyle bir şey yapardı mutlaka. Oysa zavallı Garip, değil tel, gelinliğin tümünü getirmiş. O'nun değil ama Süleyman'ın Gönül'e olan ilgisi seyirciyi rahatsız ediyor.
Murat Reis'i, 'kendi yoksul gönlü varsıl'lardan zannetmiştik. Değilmiş. 'Arsa işini' konuşmak isteyen Süleyman'a "Bende satılacak mal yok. Ekmek istemez, su istemez. Kalsın" demesinden durumunun iyi olduğu anlaşılıyor. Geçimleri 'kasabaya götürdükleri tuzlu balık'tan. İki sahnede biraz kalp kırıcı. Cevat için 'köylü möylü değil İstanbul çocuğu'; Gönül için de "Kızımı böyle görüp de köylü kızı zannetme. Ortaokul mezunudur" diyor. Bu tip dokundurmalar, o dönemki 'köyden şehre göçü' azdırmış olabilir mi?
Nubar Terziyan, İstanbul Emniyet Müdürlüğü İkinci Şube baş komiserlerinden Rıfkı olarak çok sevdiği 'sivil polis' rolünde. Cevat'ın halazadesi gibi Necdetlere geldiğinde, olayın çözümüne yardım edeceğini anlıyoruz. Elbisesine dökülen kahve lekesi için su kullanılmış. Koyu renk arabayla başlayan köy yolculuğu bembeyaz 'station' ile biter.
Tamer Yiğit'in Nejat Saydam'la üçüncü filmi. Ağırbaşlılığı ve az konuşması nedeniyle, sette adı 'Dilsiz Sultan'! Diclehan Baban, fıkralarıyla kendisini (hafifçe de olsa) güldürmüş. İnsan gerçekten 'muamma'. O neşeli Diclehan Baban çekimlerden bir ay sonra (Kasım) 17 Nembutal içerek kendini öldürmek ister. Ev arkadaşı Handan Adalı zamanında yetiştirmiş hastaneye. Tedavi sonrası hâlâ ısrarcı. "Göreceksiniz, bunu gene deneyeceğim ilk fırsatta ve herkesin beni en mesut sandığı bir anda." Mezarlıkta Cevat için de 'intihar etti' deniyor. Orada gördüğümüz Afif Yesari, kimbilir ne duygular içindedir! Daha birkaç ay önce arkadaşı Suphi Kaner, O'nun evinde, üç kutu (yine) Nembutal içerek 'intihar etmişti'.
Cevat'ı Toron Karacaoğlu; Gönül'ü Jeyan Mahfi Ayral (Rauf Tözüm'le aynı filmde olmaları çok güzel); Necdet Tolun'u Mücap Ofluoğlu; Murat Reis'i Kemal Ergüvenç; Güzin'i Nedret Güvenç; Rahmi'yi Sadettin Erbil; Muhsin'i Vala Önengüt; Rıfkı'yı Rıza Tüzün; Süleyman'ı Sadettin Erbil; Garip'i Gazanfer Özcan; Süleyman'ın arkadaşı Mustafa Dağhan'ı Mustafa Dağhan; Köy muhtarı Selahi İçsel'i Osman Alyanak; Filmin başındaki polisi Zafer Önen; Mıstık'ı Birsen Kaplangı seslendirmiş.
O güzelim iskele... Kambur-İsmail Varol, Cevat'tan söz ederken "Murat Reis'in evinde boğaz tokluğuna çalışıyor. Reis'in kızıyla arkadaşlık edip ödeşirler" diye şakalaşır aklınca. Gönül'de 'gönlü olan' Süleyman'ın okkalı bir yumruğunu yer. "Reis'in kızını ağzına alma sen." (Herhalde 'kızının adını' demek istedi)!
Cevat Altınay-Tamer Yiğit ve fabrikası (kurucusu babası Fazıl Altınay'mış); Gönül-Ajda Pekkan; Necdet Tolun-Sadri Alışık; Suzan-Sunay Uslu; Murat Reis-Hulusi Kentmen; Güzin-Nilgün Esen; Rahmi-Saltuk Kaplangı; Süleyman-Hüseyin Baradan ve arkadaşları Mustafa Dağhan, İsmail Varol, Ahmet Turgutlu, Mustafa Yavuz; Muhsin-Reha Yurdakul; Garip-Sami Hazinses. Sabiha-Diclehan Baban; Halim Mandal-Ali Şen ve karısı-Nezihe Güler; Rıfkı-Nubar Terziyan; Doktor Rahmi Duman-Nubar Kamçılı; Cevat'ın Avrupa'dan arkadaşı-Afif Yesari; Muhasebe Şefi-Zeki Dinçsoy; Nişan yüzüğünü takan-Bedros Çiçekyan; Sivil polis-Hüseyin Salıcı; Hizmetçi-Mihriban Erol; Nişan davetlisi Fahriye Şemahi; "Bana bak arkadaş, burada önüne gelen hamallık yapamaz, anlıyor musun" diyen Faruk Panter; Bavul taşıtan ikinci yolcu Nejat Saydam; Şile; 'Çayda Çıra' gecesi; Rıfkı'nın Halim'i takip ettiği '34 AU 045' plakalı taksi; Nişandaki 'Orkestra Nis' çok güzel.
Halim'in kullandığı '34 AP 812'plakalı kamyon/otobüs 'Buruk Acı'da (1969) Fehiman Hanım-Aliye Rona'ya; 'Güller ve Dikenler'de (1970) Haşim-Nuri Altınok'a çarpacaktır.
Necdet'in '34 AP 811' plakalı 'Chevrolet'sini 'Seninle Düştüm Dile'de (1969) Şakir-Tanju Gürsu; 'Yakut Gözlü Kedi'de (1966) gangsterler; 'El Kızı'nda (1966) Sami-Hüseyin Zan kullanıyordu.
Sonlara doğru Nisaiye ve Doğum Mütehassısı Doktor Vahit Anafarta'ya ait '75 861' plakalı özel ambulans gelir görüntüye. Paris ve New York hastanelerinde 12 sene kadın hastalıkları ve doğum mütehassısı olarak çalıştıktan sonra artık Türkiye'de doktorumuz. 'Şehir içi/dışı hasta naklinde tam teçhizatlı, sıhhi, modern' ilk özel ambulans şirketini 1962'de kurmuş. Muayenehanesi Şair Nigar Sokak, 95, Osmanbey'de. Telefon 47 78 47. Gece 47 48 68 - 48 03 24. Evde mütehassıs hekimle doğum yapılırmış.
"Kime kötülük yaparsan seneler sonra da olsa gelir seni bulur." Biri yazılı 3 kez tekrarlanıyor bu söz.