Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
"Tıpkı bir hayvan gibi kapana kıstırmışlardı beni. Hâlbuki her şey ne kadar güzel başlamıştı. Lisenin son sınıfında babam öldü. Ailenin bütün yükü bana kalmıştı. Okuttuğum ufacık bir kardeşim, evlendireceğim bir ablam, bir de hasta anacığım vardı." Üstelik işsizmiş o sıralar! Bu durumda, 'her şey ne kadar güzel başlamıştı' nitelemesi şaşırtıcı ama sonradan başına gelenler doğruluyor Ahmet'i! Bir cinayetle suçlanıp idama mahkûm edilecek, 'ufacık kardeşi' okulu bırakacak, 'anacığı' kahrından ölecektir. Neyse ki ablası evlenmiş. "Eniştem erkek adam, yürekli adam. Bir O, yardım etti bana. Bir O, benden yana çıktı." Bu sözlerle Karanfilli Neriman'a, Deli Doktor'a, Başkomiser Murat Alpago'ya, Polis-Erol Taş'a, Cebbar'a, İbrahim'e haksızlık ediyor. Eniştesi kadar, belki daha fazla yardımcıydılar kahramanımıza.
'Urfa İstanbul'un devamı olan 'Beşikteki Miras', 74 dakika sürüyor. 15 dakikası kavga dövüş. Kadir Savun'un kolundan kurşun çıkarılması bile 2 buçuk dakika! Erol Taş, önce bıçakla, başarılı olamayınca 'dişleriyle' deniyor!
Salih Ağa'nın çiftliğine yakın Urfa Yolu'nda, çocuğunu yeğenlerden kurtarmak için bir taşıt (ama geçen traktör ve kamyonetler nedense hep '34' plakalı) durdurmaya çalışan Ayşe, epey bekledikten sonra birkaç metre ilerisinde yolda iz bırakarak duran '34 DV 687' plakalı kamyonete (hem de şoför kapısından) binince defalarca seyretmekten bıkmadığımız bir yolculuk başlar. Oysa durup durmama konusunda kararsızdı Ahmet. Geçip gidecekken aynadan, kucağında çocuk, çaresizliğini görüp arabasına (iyi ki) alıyor. Sonrası soluk kesen bir macera. Ta İstanbul'a gidip gerçek suçlu Faruk'u itirafa zorlayana kadar.
Aslında Ahmet'in fazla uğraşmasına da gerek kalmaz. Çünkü Tayfur, bilerek '3'; Faruk da yanlışlıkla '2' adamını öldürüyor.
'Beşikteki Miras'taki melodiler.
'The Bible: In The Beginning...'deki (1966) (Toshiro Mayuzumi) 'Cain And Abel' 6 sahnede (Tayfur, elde tüfek, kahramanlarımızın odasına gelirken; Ahmet, O'nu bayılttığında; Hamit'i bayıltırken; Tayfur, Hamit'i öldürürken; Faruk, Ayşe'yle konuşurken; Kırbaçlarken). '40 Days And 40 Nights' 2 sahnede (Aksaray yolunda, Tayfur, kahramanlarımıza ateş ederken; Faruk, bıçakla Ahmet'in üzerine yürürken).
'Harari!'deki (1962) (Henry Mancini) 'The Sounds Of Hatari' 5 sahnede (Arkadaşları, yaralı Mehmet Ali Akpınar'ı, koluna girip yürütürken; Tayfur, zavallıyı ovada kaderine terk ederken; Yeğenler, Erol Taş'ın evine geldiğinde; Nasri, elde tabanca, kulübeye bakarken; Ayşe, Cebbar'ın kaldığı eve geldiğinde). 'Theme From Hatari' 2 sahnede (Nasri ve Tayfur, arabadan inip bizimkilere ateş ederken; Erol Taş, minibüsle gelip müdahale ettiğinde).
'In The Heat Of The Night'daki (1967) (Quincy Jones) 'Peep-Freak Patrol Car' 2 sahnede (Tayfur "Cenab-ı Hakkın izniyle enselerindeyiz. Bir sıkımlık canları var Allahıma Kitabıma! Cesetlerini kurtlar kuşlar yesin. Aha, delik deşik olmuş cesetten ne anlar Hükümet Tabibi. Kim ne bilir kimin vurduğunu, Allahın dağında be. Nasıl bilecekler bizim hakladığımızı" dedikten sonra; Erol Taş "Misafire ihanet yok bizde" derken). 'Shag Bag, Hounds & Harvey' 4 sahnede (Tayfur, handa, Nasri'ye sustalı bıçak verdikten sonra; Faruk, evde bıçakla atış talimi yaparken; Adamları, Ahmet'e silah doğrulttuğunda; Polis, Faruk'un eline ateş ettiğinde).
'Return Of The Seven'daki (1966) (Elmer Bernstein) 'Bandidos' 2 sahnede (Cebbar, Faruk'a "Emrin baş üstüne Ağam" dedikten sonra; Faruk, adamlarına "Ateş etmeyin! Canlı istiyorum" derken).
"Booker T. & The MG's"in "Doin' Our Thing" albümündeki (1968) "Let's Go Get Stoned" (1966) (Nickolas Ashford / Valerie Simpson / Jo Armstead) 2 sahnede (Faruk, sevgilisi Aynur Aydan ile sevişirken; Cebbar'la konuşurken).
'Dead Ringer'daki (1964) (André Previn) 'The Dog Attacks' 2 sahnede (İstanbullu, Kadir Savun'un kuşağındaki banknotları görünce; Geceleyin, bunları çalarken).
'Zulu'daki (1964) (John Barry) 'First Zulu Apperance And Assault' Tayfur, adamları ile Erol Taş'ın evine baskın yaparken.
'Zorba'daki (1964) (Mikıs Theodorakis) 'Life Goes On' Ahmet, Ayşe, Boğaz'da konuşurlarken.
'The Good The Bad And The Ugly (Il Buono Il Brutto Il Cattivo)'deki (1966) (Ennio Morricone) 'The Desert (Il Deserto)' Cebbar, Ayşe'yi Faruk'un evine götürürken.
'Thunderball'daki (1965) (John Barry) 'Bond Below Disco Volante' Murat Alpago, Faruk'a telefonun içindeki mikrofonu gösterirken.
Ron Goodwin And His Orchestra'nın 'Holiday In Beirut'(1962) uzunçalarındaki 'Journey To Damascus' (Rahbani kardeşler) 2 sahnede (Nikâhtan sonra; 'Son' yazarken).
Filmdeki türküler.
'Aman Tanrım' (Erofon Plak) (2 dakika 32 saniye) Jenerik sonrası Oktay Topgül'den dinliyoruz. "Aman Tanrım budur senden dileğim//Kurtar beni bu dertlerden bir zaman//Her kimi sevdiysem terk etti beni//Yar hayali derman olur bir zaman//**//Gönlümü böyle kıskandırma//Gonca güle yas bülbülü kondurma//Ben ölürsem Azrail'i güldürme//Gönder yâri canım alsın tez zaman."
'İşte Bir Garibin Yetimi Benim' Ahmet Sezgin'den 2 sahnede dinliyoruz. [(1 dakika 32 saniye) Handa; (49 saniye) Tarladan geçerlerken]. "İşte bir garibin yetimi benim//Çok çalıştım gülemedim ne yazık//Bu dünyaya geldiğimden yoksulum//Çok çalıştım gülemedim ne yazık."
'Urfa İstanbul'da, bebeğin cinsiyeti, adı belli değildi. 'Beşikteki Miras'ta erkek olduğunu öğreniyoruz ama adı yine yok! Türküleri kullanılan diğer sanatçılara teşekkür edilirken Ahmet Sezgin'den esirgenmiş bu!
Faruk gibi 'kötü adam' gelmemiştir Yeşilçam'a! İçki, sigara, kumar. Avı da pek severmiş beyimiz. Birkaç adam öldürüp suçu başkasına atmayı da! Yatağına aldığı kadınları önce kırbaçtan geçirip bir metalle sırtlarını kanatıyor. Öpmesi daha sonra! Yalnız kaldığında kendi göğsünü jiletle parçalarmış.
Tayfur da az zalim değil. Yaralı, yürüyemeyecek durumdaki adamlarını ovada bırakıyor. Kurda kuşa yem olsunlarmış! Sadece mirasa odaklı. "Ağa'nın kimi var ki bizden başka hayatta." Tek amacı, Ayşe'yi, kucağındaki 'piçi' gebertmek! Bunu, dini motifleri kullanarak, "Cenabı Hakkın izniyle... Mevlam izin verirse" diyerek dile getirmesi çok rahatsız edici. "Ne kadar toprağı varsa, altını varsa, çiftliği varsa, İstanbul'da köşkleri varsa, Allahıma Kitabıma nesi varsa, kimin olacak bunlar, ha! Bizim... Allahıma Kitabıma, nah böyle savursan altını, böyle rüzgâra savursan sabah akşam bitmez parası. Kimin olacak bütün bunlar! Bizim olacak he mi!" Sonrasında gel keyfim gel! "Avrat diyorum size, aha pamuk gibi İstanbul avratları! Sarı sarı, pembe pembe! İçkiler, Cennet Irmakları misali! Avratlar, içkiler sonra Avrupa'ya seyahatler! Kumara para dedin mi İbadullah! Canın çekmek istedi mi iç içebildiğin kadar!" Sorun çıkaran adamlarını öldürmesi de 'takdiri ilahiymiş'!
Köy öğretmeni/Polis Erol Taş da dini söylemi tercih ediyor. "Müslümanız elhamdülillah, misafire ihanet yok bizde." Ahmet'le sabah namazı kılıyorlar. Kolundan yaralı Kadir Savun, bir köşeden "Allah kabul etsin" demekle yetiniyor. "Cemi cümleninkini." Namaz kılamayacak kadar kan kaybetmiş ama birkaç saniye sonra Tayfur'un adamlarıyla boğuşacak kadar güçlü!
Film boyunca özverili, koruyucu olan Ahmet, bir sahnede şaşırtıcı. Faruk'un, kucağı bebekli Ayşe'yi kırbaçladığı sahnede, hemen engel olabilecekken 12 darbe sonrasına kadar bekliyor!
Han'da, gözleri fıldır fıldır bir dolandırıcı var. Konuşmasındaki nezaketten anlaşıldığı üzere İstanbullu sayılırmış. "Bana 'ne var ne yok alıp satar, insanlara kazık atar İstanbullu' derler." Serkisof ('Şimendifer') marka köstekli saat, incik boncuk, nüfus cüzdanı kılıfı satıyor. Zeki Müren'i evimizde gibi dinleyeceğimiz radyolar. Ama asıl geçimi hırsızlıkla! Başkomiser Murat Alpago'nun bile parasını çarpar 'itin dölü'!
'Urfa İstanbul'da (1968) Faruk'un öldürdüğü kişilerin sayısı (iki kez) 'birkaç kişi' olarak söyleniyordu. 'Beşikteki Miras'ta (1968) Komiser Murat, tam sayısını ('3'), hatta isimlerini veriyor; İsmail Akkan, Mehmet Suruçlu, Kasım Kadıoğlu!
Ahmet'i Toron Karacaoğlu; Ayşe'yi Handan Kadıoğlu; Faruk Erbaş ve Hancı-Cahit Irgat'ı Sadettin Erbil; Komiser Murat'ı Agâh Hün (Ancak "Ahmet, Ahmet kaç" dediği sahnede Sadettin Erbil); Erol Taş'ı Sami Ayanoğlu; İstanbullu'yu Feridun Karakaya; Cebbar'ı Rıza Tüzün; Zeki Tüney'i Zafer Önen seslendirmiş.
Ahmet-Ahmet Mekin; Ayşe-Hülya Aşan; Tayfur-Talat Gözbak; Cebbar-Nubar Terziyan; Faruk Erbaş-Hayati Hamzaoğlu; Başkomiser Murat Alpago-Kadir Savun; Öğretmen/Polis-Erol Taş; Nasri-Kazım Kartal; Hamit-Zeki Tüney; İrfan-Ali Seyhan; Hüseyin Güler; Mehmet Ali Akpınar; Hasan Nurdan; Faruk'un adamları-Kaya Volkan, Cevdet Balıkçı, Çetin Başaran, Faruk Panter; Polis-Oktay Yavuz; Faruk'un sevgilisi-Aynur Aydan; Hancı-Cahit Irgat; İstanbullu-Feridun Karakaya; Tayfur'un '42 AD 029' plakalı arabası; Çamurlar içindeki Konya Ovası; Çoban ve koyun sürüsü; Afyon; Eskişehir; İstanbul çok güzeldi.
Filmde bir sürpriz var. 'Urfa İstanbul'da yanan, patlayan '34 DV 687' plakalı DODGE kamyon, bizimkilerin yanından geçiyor. 'Acı Günler'de (1967) Turgut-Ayhan Işık kullanıyordu.
Nasri, dokuz canlı! Sırtından bıçaklanıyor, kolundan yaralanıyor ama ölümü alnına yediği kurşunla.
Film biterken, Harran'ın yarısına, rüzgâra savursan bitmeyecek paraya, çiftliklere, köşklere sahip olmuşlar ama nikâh dairesinde evlendikten sonra her tarafı yamalı, döküntü bir taksiye binip gidiyorlar! '34 EF 188' plakalı, 51 model DeSoto gelin arabasının tek 'lüksü', önündeki şerit ve plastik bebek!
Bunca yıl sonra bir bardak çay eşliğinde, kahramanlarımızdan o yolculuğu tekrar dinlemek büyük bir zevk olurdu.