Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
Tüdanya Bergamalı yoksul bir ailenin dokuz çocuğundan biri. "Öyle fakirdik ki ekmek bile özendiğimiz bir şeydi." diyor. On beş yaşında evleniyor ilk çocuğu bakımsızlıktan ölüyor ardından iki çocuğu daha oluyor ve çok geçmeden eşini kaybediyor. Yeniden baba ocağına dönüyor; fakirlik bu kez daha sarsıcı; iki de çocuk var yanında... Çalışmak para kazanmak lâzım; ama nasıl? Evlere temizliğe gitmeye başlıyor; fakat aklında müzik var. Sesi güzel kimse onsuz gitmiyor ırgatlığa pamuk toplarken tütün kırarken söylediği şarkılarla ekmek kazanabilir mi bunu düşünüyor.
Geçmiş günlerden söz edilirken geçişler hızlı oluyor uykusuz geçen geceler sancılı bekleyişler unutulmak istendiği için belki hemen atlanıyor. Tüdanya da tarlalarda ırgatlık evlere temizlik yapan genç bir kadınken İzmir'de Pırlanta Pavyon'a gitmeye nasıl olup da cesaret ettiğini anlatmıyor. Tıpkı filmlerdeki gibi işte fakir kız gazino patronunun karşısında "Beni bir dinler misiniz abi?" diyor. Ayaklarında yarısı yırtılmış naylon terlikler şarkısını söylüyor ve mutlu son: "Sesin güzel kızım sende bir ışık görüyorum kısa sürede yıldız olabilirsin." Tüdanya'nın şimdi rahmetle andığı patron Cengiz Özşeker sözünün arkasında duran bir adam. Pavyonundan 'ünlü fabrikası' diye söz ediliyor Kibariye ve Bergen oradan çıkıp tırmanıyorlar şöhret basamaklarını. Ne ki Tüdanya'nın tek düşüncesi kendisinin ve ailesinin karnını doyuracak parayı kazanmak; yıldızlık üzerine düşünecek mecali bile yok.
"Aileniz nasıl baktı pavyonda çalışmanıza?" diye soruyoruz gülümsüyor:
"Onlar pavyonun ne olduğunu bilmiyordu ki. Annem ev kadınıydı babam ayakkabı boyacısı. Bilselerdi gündeliğe gitmem için ısrar ederlerdi. Annem rahmetli oldu babam pavyon ne demektir bugün bile bilmez. Radyodaki sanatçılar gibi sanat müziği okuyacağım sanıyorlardı."
Arabeskin yasaklı yılları Orhan Gencebay dinlemek için pikap sahibi olmak lâzım. Tüdanya'nın da arabeske ilgisi yok zaten pilleri çabucak biten kırık radyosunda sanat müziği ve türkü dinliyor. Favori sanatçıları Hamiyet Yüceses ve Neşet Ertaş... Şöhreti arabeskle yakalayan şarkıcı; "Ben bu insanlarla yetiştim işte." diyor.
Cengiz Özşeker de onun sanat müziği okumasından etkilenmiş zaten ve Tüdanya arabesk furyasının estiği o yıllarda 'Dönülmez Akşamın Ufkundayız' ve 'Leyla Bir Özge Candır' gibi 'ağır' parçalarla çıkmış sahneye. Bu arada patron Bergamalı yoksul kızın pek de inanmadığı yıldızlık hayalini gerçekleştirmek için kolları sıvamıştır bile iki ay boyunca gazetelere verilen gizemli ilanda ne fotoğraf vardır ne açıklama yalnızca şöyle yazar: "Tüdanya geliyor!"
Gazinoda bir gün segâh diğer gün hüzzam okuduğu akşamlardan biri diğerinden ayrılır ve Tüdanya dikkat buyurunuz tıpkı filmlerdeki gibi ikinci kez keşfedilir: "İzmir fuarının meşhur zamanları İbrahim Tatlıses 'Ayağında Kundura' ile fırtına gibi esiyor. Ben gazinodan çıkıp eve gidiyorum. Çocuklarıma bakıyorum yemek pişiriyorum. Fazla tanındığım söylenemez; ama bir akşam Tatlıses'in saz ekibi gazinoya beni dinlemeye geldi. Aralarında Uğur Bayer ve Bayram Şenpınar var. Sesimi çok beğendiler ve kaset yapmak istediler." Kaset teklifi cazip; ama bir pürüz var; sahnede sanat müziği okuyan Tüdanya'nın kasette arabesk okuması isteniyor. O dönemin rüzgârından payına düşeni alma niyetindeki firma makam bilgisini 'tek hocam' dediği radyodan öğrenen şarkıcıya pek de haksız sayılmayacak gerekçeler sıralıyor. Tüdanya o yıllarda ikna olsa da hiçbir kasetinde Türk sanat müziği okumamış olmasına hâlâ üzülüyor: "Bana dediler ki 'Sanat müziği okuyan onlarca radyo sanatçısı var seni kimse dinlemez. Nota da bilmiyorum ya. Belki de dinlenebilirdim farklı bir yorum getirebilirdim; ama diretme şansım yoktu; çünkü bu işi onlar biliyorlardı. Ben orada sadece bir işçiydim söyleneni yapmak zorundaydım.
TÜDANYA'YI MEŞHUR EDEN ŞARKI
Sene 1983... İlk kaset 'Sıra Sıra Dağlar' 650 bin gibi yüksek bir satış rakamına ulaşır ve her iki taraf da para kazanır; ancak hemen arkasından gelen 'Azap' beklenen ilgiyi görmez. İlk kasette yer alan türküler özellikle de Mustafa Topaloğlu'nun yeni meşhur ettiği 'Oy oy Eminem' çok sevilmiştir; ama ikinci kaset ağdalı arabesktir ve Tüdanya da çok isteyerek okumamıştır bu parçaları. İlk bakışta erken bir hezimet gibi algılanabilir; fakat şarkıcı kendisini şöhrete taşıyacak şarkıyı daha söylememiştir bile... 1986'da yine bir fuar zamanı başka bir firma çalar Tüdanya'nın kapısını.
Ellerinde bir şarkı vardır İbrahim Tatlıses'e soyadını veren Yılmaz Tatlıses'in bağlamasıyla çalıp söylediği bir şarkı. Firma biraz tereddütlüdür 'Bu parça tutar mı okumak ister misin?' diye sorarlar kendisine. "'Şarkı bana bir şeyler anlatıyor.' dedim o zaman; ama tam olarak hissedemiyordum. Çok sonradan anladım ki sözleri Allah sevgisini ifade etmek için çok uygun." Tüdanya şarkıyı okuyor burada: "Her şey yalan gerçek sensin/ Gelirse dert senden gelsin/ Bence aşkın kendisi sensin/ Seni sevmeyen ölsün." Sonra soruyor: "Sizce de öyle değil mi?"
Bu arada Tüdanya ikinci evliliğini yapmıştır ve bu kaset için stüdyoya girdiğinde yedi aylık hamiledir. Temmuz sıcağında önünde bir kova buz hem kıtır kıtır buz yiyor hem söylüyor. Sonuç korsanlar hariç 2 milyon satan bir kaset ve kaçınılmaz şöhret.
ASLINDA BENDEN BİR ŞEY OLMAZMIŞ
Tüdanya artık meşhur bir şarkıcıdır. Gazetelerde boy boy fotoğrafları görünür röportajlar birbirini izler. O günlerde medyanın ilgisi öyle yoğundur ki kendisini Türkan Şoray'mış gibi hisseder. Gazinolarda işi yoktur bundan böyle. İzmir Fuarı'nda Bülent Ersoy Yüksel Uzel ve İbrahim Tatlıses'le birlikte sahne alır hatta fuara 11 sene aralıksız çıkan tek şarkıcı olur. Yeni kasetler doldurur; şarkılı filmler döneminde Münir Özkul Salih Kırmızı ve Murat Soydan ile sinema filmlerinde oynar; ama 1990'lı yılların sonlarına doğru büyü bozulur. 'Seni Sevmeyen Ölsün' kasetiyle yakaladığı başarıyı bir daha bulamaz. Artık kasetlerden para bile alamıyordur.
Yıldızının zamanla sönmesini müzik piyasasının 'raconuna' uygun davranmamasına bağlıyor kısacası o böyle bir dünyanın insanı olmadığını düşünüyor. Bugün tutunamamasıyla ilgili bir sürü gerekçe sıralarken kendisiyle dalga geçmeyi ihmal etmiyor: "Aman çocuklar aslında benden bir şey olmazmış." Gerekçeleri neler: "Gazetelerde boy boy resimlerimin çıktığı günlerde bile evime gider makyajımı temizler yemeğimi yapardım. Yirmi beş yıl bu piyasada çalıştım; ama tek dostum yok. Bugün İstanbul'a gitsem hangi otelde kalayım diye bakınırım kapısını çalacağım bir kişi bile yok. Yaşantılarını gördüm çünkü bana uygun değildi. Ben o zincirin halkalarına tutunamadım anlayacağınız."
TÜDANYA NE OLA Kİ?
Tüdanya'nın gerçek adı Hatice Döngü... Sahneye çıkacağı zaman bir isim aramışlar o da "Tüdanya olsun." demiş. Herkesin de hoşuna gitmiş. Peki nereden çıkmış Tüdanya? Cevabı şarkıcıdan alalım: "Doğruluk derecesi nedir bilmiyorum ama mitolojik dönemlerde Bergama'da yaşamış üç çocuklu bir kraliçenin ismi Tüdanist imiş. Evinde çalıştığım hanım doktor kızı olursa adınıTüdanya koyacağını söylüyordu. Ondan duymuştum ben de."
EDEPLİ BİR ORTAM OLURSA YİNE ŞARKI SÖYLERİM
Aslına bakılırsa Tüdanya yokluk dönemlerinde ekmek parası kazandığı mesleğini şimdi hor görüyor değil. Kasetlerden kazandığı parayı ailesi için harcamış sahneden eline geçenlerle de şimdi oturduğu evini satın almış. "Dört çocuğumu da bu işle büyüttüm." diyor "Kötü bir şey yaptığıma inanmıyorum. Hiçbir zaman dekolte giymedim. 24 yaşından beri bu piyasadaki herkes bana 'abla' diye hitap eder." Mecbur kalırsa yine mesleğine döneceğini söylüyor Tüdanya ancak bir şartla; alkolün olmadığı 'edepli' ortamlarda mümkünse Anadolu turnelerinde halk konserlerinde...
Vefalı bir hayran kitlesi de var nasılsa. Her gün en az beş kişi telefonla arıyor mağaza açtığını duyanlar ziyaretine geliyor. Bu arada küçük bir 'gel-git' yaşadığını da itiraf ediyor şarkıcı. Tamamen saf dışı bırakamadığı müzik hayatı ve son yıllarda keşfettiği ikinci ve bambaşka bir hayat arasında gidip geliyor. Sözü Tüdanya'ya bırakalım: "Hayatımda birçok şeyin eksik olduğunu hissediyordum. Baktım ki bu Allah'a olan sevgim ve ibadetlerim. İnsanlardan yediğim darbeler bunları düşündürttü bana. Onlara değil kendime kızdım ve nerede hata yaptığımı aradım. Şu yalan dünyada sahte ışıkların altında kulluk yapamadığımı gördüm. Baktım ki yaşım da gidiyor. Bu yola girmem Allah'ın lütfudur. Öyle de ölüp gidebilirdim. Müzikle ilgilendiğim yıllarda dinî çevrelere hiç yolum düşmemiş demek ki. Ailem de cahildi Allah onları affetsin. Ben 15 yaşına kadar haftada bir gün cuma günleri namaz kıldım; çünkü öyle olduğunu zannediyordum. Çok boş yaşamışım yazık. Sonradan mevlitlere gitmeye insanlara sormaya başladım. Hiç de benim bildiğim gibi değilmiş. Önce Kur'an okudum sonra Risalelerle tanıştım çok şükür."
Tüdanya, 1983'te 'Sıra Sıra Dağlar' albümünü çıkartmış ve 650.000 satmıştır. Ardından gelen 'Azap', daha başarısız olsa da 1986'da 3. Albümü olan 'Seni Sevmeyen Ölsün' ile korsanlar hariç 2.000.000 satmıştır. Daha sonra bu parçanın yüzlerce cover'ı yapılmış, onlarca sanatçı tarafından söylenmiştir.
İzmir Fuar'da 11 yıl aralıksız çıkan tek şarkıcıdır. 1995 yılında 'O Asker' şarkısı ile Kral TV Video Müzik Ödülleri Arabesk en iyi kadın sanatçı ödülü kategorisinde 1. Kral TV Video Müzik Ödülleri adayı olmuştur.