Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
Bize biraz kendinizden ve sinema yolculuğunuzdan bahseder misiniz?
2000'li yılların başında amatör olarak süründüğüm mizah dergilerinin vasıtasıyla televizyona skeçler yazmaya başladım. Bu beni yine tv skeç programları ardından sit-com yazar ekiplerine taşıdı. Komedi üzerine uzun süre yazmaya devam ettikten sonra uzun metraj komedi senaryoları biriktirdim. Fakat 10 yılın ardından bir tv filmi dışında komedi senarist ve yönetmenliği yapamadım. Bu süreçte sinema eğitimi üzerine yoğunlaşmış kendi hikayelerimi çekecek yolları kurmuştum. İyi komedi uzun metrajların ardından çekmeyi planladığım korku filmlerini koşullar sonucunda öne alıp korku filmleri çekmeye başladım. Yaptığım filmler bu alanda hatrı sayılır bir yer kapladı bu yüzden devamı geldi.
Son filminiz Alem-i Cin vizyona giriyor? İzleyicileri bu kez nasıl bir film bekliyor?
Tema olarak onların en bildiği temayı tekrarlarken içerik olarak çok riskli sularda gezdik diyebilirim. Anadolu insanının bilinen tarafından ziyade kapalı kapılar ardında neler yaptığına odakladım kamerayı. Gündüz kuşağı programlarda gördüğümüz o halktan insanların işlediği cinayetlerden ve kirli ilişkilerden referans aldığımız bir senaryo oldu. Bu vatandaş profilini ilk kez açık seçik bu şekilde ortaya koyduk. Tepki almak uğruna denedik.
Çekim süreci, oyuncu seçimi gibi aşamalar nasıl geçti? Bir zorluk yaşadınız mı?
9 kez yazıp yönettiğim bir film olduğu için iş yapış modellerimiz artık bir standarta oturdu diyebilirim. Senayonun ihtiyacı olan her şeyi çok net masaya koyduğunuz zaman o kalıba uyan oyuncuları ve diğer konuları hızlıca bir araya toplayacak sektörümüz oluştu artık.
Ammar, Azazil, Deccal ve şimdi de Alem- Cin. Korku sineması denilince artık ilk akla gelen isimlerden biri sizsiniz ve çok üreten bir yönetmensiniz? Bu sizi nasıl etkiliyor ve her proje öncesi bir baskı yaratıyor mu?
6 ayda 1 film vizyona sokuyorum. Bununla ilgili bir çalışma tarzım var. zamanın büyük bölümünü senaryoya harcıyorum. Elimizdeki senaryo iyi olunca kalan kısmını bir mühendis tavrıyla ele alıyorum. Disiplini şekilde geçen bir 6 ay iyi bir film yapmak için yeterli oluyor. Yine yaşım ilerledikçe bunu 2 senede 1 film ritmine düşürmek istiyorum. Ne kadar demlenirse o kadar kalıcı işler ortaya çıkar diye düşünüyoum.
Türkiye'deki korku türünü nasıl görüyor, gidişatı nasıl buluyor ve kendinizi nerede konumlandırıyorsunuz? Film sayısı her geçen yıl artıyor ama kalite için neler söyleyebiliriz?
Hep daha iyiye gidiyor. Türk korku filmleri uluslarası platformda çok ses getiriyor. İnsanlar fazla bilmiyor ama yurtdışında çok popüleriz. Sadık bir izleyicimiz var. Her türde olduğu gibi iyi yapanların taklitleri seyirci tarafından benimsenmiyor sadece. Fakat dediğim gibi bu her tür için geçerli. İyi yapılmış bir komedi filminin de dram filminin de hemen kopyaları üretiliyor ama emek verilmiş olanı kadar rağbet görmüyor. Seyircinin kriteri hangi tür izlerse izlesin girdiği filmin şişirilmiş bi tarafı varsa geri çeviriyor.
Filme dönelim. Türkiye'de cinli filmler diye bir tür oluştu neredeyse. Kimisi bu durumu normal karşılarken kimisi sadece ticari kaygılarla değerlendiriyor. Siz neler söylersiniz?
Bu bir türlü kıramadığımız ama aslında türün seyircisi dışında kalanların taşıdığı bir ön yargı. Bizim de bunu yıkmakla ilgili kendimizi anlatma sorunumuz olabilir. Bu ciddi bir kompleks. Aslında sorun cin teması değil, sorun din teması. Dini figürlere günlük yaşantısında da sabrı olmayanların sinema üzerinden gösterdiği bir tepki. Bunun sağlamasını şöyle yaptım. Cin teması kullanmadan 4 korku filmi yaptım. Yine aynı eleştirileri aldım. Yani sorun cinle değil dinsel öğeler ve mitlerle ilgili. Fakat uluslarası korku yapımlarının yüzde 90'ı onların dini mitleri üzerine kurulu. Şeytan deyince belki havalı geliyor ama teknik olarak kullandıkları cinle aynı tema. Ha farklı şiddet filmleri yapıulabilir diyeceksiiz. Coğrafa olarak o konuda şöyle bi sosyolojik saptama yapmak beni üzse de yapmak zorundayım. Ortadoğı ülkesiyiz. Her gün yanıbaşımızda çok şiddetli terör olayları, kadın cinayetleri tacizler vs. yaşanıyor. Algı olarak bizim görsel açıdan korkacağımız bir şey kalmadı diyebilirim. O yüzzden görünmeyen üzerinden bir korku teması seçmek zorunda kalıyoruz. Çünkü benim önceliğim seyircinin beklentisini kurduğu tatmini yaşaması.
Kısa ve TV filmlerini saymazsak hep korku, bir tane de korku komedi türünde filminiz var. Başka bir tür denemeyi düşünmüyor musunuz? Hep bu türde devam etmek mi niyetiniz ve sebepleriniz nedir?
İyi bir komedi yazarı olduğumu düşünüyorum. Türk komedi sineması benim de üretmek istediğim tarza yaklaşmaya başladı. Artık o anlamda kendimi daha fazla ifade etmek tarzımı göstermek istiyorum. Bir yandan ömrüm boyunca korku filmler de çekmek istiyorum. O yönetmenliğimi hissettiğim çok zengin bir alan.
Hitchcock, Carpenter, Argento gibi korku üstatları var. Sizin en sevdikleriniz ve ilham aldıklarınız hangileri? Dini kalıpların dışına çıkarak bu yönetmenlere yakın duracak bir film görebilecek miyiz?
Saydığınız ustaların yanında daha sayabileceğiniz diğer tüm ustalar dahil hepsi müthiş ve beni çok etkileyen isimler. O yüzden tek tek saymak çok zor olur. Evet alternatif yapıda korku gerilim filmleri yapacağım. Bunu yapaken temel motivasyonum çok fazla ülkede göstermek olacak.
Bu aralar yeni bir projeniz / projeleriniz var mı? Varsa biraz ipucu alabilir miyiz?
1 Haziran'da komedi filmim vizyona girecek. Komedi de olsa yine rahat duramadık. Frankeştayn'ı istanbul sokaklarına getirdik. Bu sezon en orijinal konulu işi oldu ama vizyon çok kalabalık olduğu için Haziran'a öteledik.
Son kez söylemek istedikleriniz varsa alalım ve bu güzel röportaj için teşekkür edelim?
İyi bir Sinematürk kullanıcısıyım. İyi ki varsınız.
Hem güzel sözleriniz hem de röportaj için teşekkür ederiz...