Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
Sinematürk:"Bir Denizcinin Doğum Günü" İlk yapımcılık deneyiminizmiş doğru mudur?
Erol Aydın: Evet doğrudur, ancak zaman zaman elimden geldiğince ufak tefek katkı verdiğim projeler de olmuştu.
Sinematürk: Nasıl karar verdiniz yapımcılığa?
Erol Aydın: Dünyanın 4'te 3'ünden fazlası, yaklaşık %80'i sularla kaplı, ülkemizde aslında bir yarım ada, yani 3 tarafımız denizlerle kaplı, buna rağmen deniz ve denizcilik üzerine yapılmış filmler o kadar az ki, denizde çalışan insanlar uzun kontratlar boyunca izledikleri filmlerde hep bunun eksikliğini yaşadılar. Biz deniz emekçileri denizcilerin korsan, kaçakçı gibi gösterilmesinden ve yanlış tanınmasından hep rahatsız olduk. Denizcilerin de karada yaşayan diğerleri gibi aileleri var, onlar da anne ve babalar, bir anne babanın çocuğu olarak dünyaya geldiler, kardeşleri ve karada yolunu gözleyenleri var, bildikleri ya da bilmedikleri sevdalıları var dönmelerini bekleyen. Ben 35 yılımı denizde geçiren biri olarak denizden kazandığımı denize geri vermek için yapımcılığı bir araç olarak görüyorum, içinde deniz ve/veya denizci olan, bizi doğru olarak anlatan filmler ile denize olan borcumu ödeyebilirim. Yönetmenlik yapan bir arkadaşım birkaç sene önce "Deniz Fenerleri" ile ilgili bir belgesel projesi için benden de yardım istemişti, o zaman bir araya gelen deniz sevdalısı bir grup olarak zaman zaman ne yapabiliriz diye konuşur hale geldik. Denizcilik ile ilgili bir şeyler yapmaya çalışan bir çok meslektaşım var aslında, belki bu düşünce grubu etrafında bir araya gelerek denizi ve denizciyi karalamadan, hak ettiği saygıyı görebilecekleri projeler üretebiliriz, işte o zaman gerçek anlamda yapımcı olduğumu söyleyebiliriz, şimdilik sadece denizciye inananlara can suyu vermekle sınırlı bütçem.
Sinematürk: Gemi kaptanı olarak ilk deneyiminizin ''Bir Denizcinin Doğum Günü'' hikâyesi olmasını özellikle mi seçtiniz?
Erol Aydın: Evet, çünkü hikâyenin karakterleri denizin içindeki ve kıyısındaki birçok yaşanmışlıkların bir özeti aslında, Mihriban karakterini seyreden her denizci annesini görecek biraz, Çınar ailenin tüm karşı çıkmasına rağmen denizci olmayı kafasına koymuş gençlerimiz.
Sinematürk: Yıllarını denizlerde geçirmiş biri olarak siz neler düşünüyorsunuz bu film hakkında?
Erol Aydın: Film karada geçiyor, nasıl bir denizci filmi diye düşünenlerin aksine 35 yıllık bir denizci olarak aslında çok doğru yerden başladığımızı düşünüyorum, bizlerde sefere çıkmadan aynı karadan gemiye katıldık, bekleyenlerimizi aynı karada bıraktık, her fırtınada aynı karaya dönmek için dua etti bazılarımız, bazılarımız ise denizle bütünleşmenin ölümsüzlük olduğunu düşündü.
Sinematürk: Neden festival filmi yaptınız, para kazanmayacak biliyorsunuz değil mi? Yoksa paranız mı çok sizin?
Erol Aydın: Bilakis çok değil, param az ve çalışarak kazanıyorum paramı bizzat. Yani zenginlerin parasından 10 hatta 100 kat daha değerli benim param. Ama sanat ve peşinden koşulacak hayaller ise paha biçilemez, o yüzden yapıyorum bunu. Zaten biz denizciler genel olarak para kazanacak işleri pek beceremeyiz, birde sağ olsun bizim kazancımız biz karaya dönmeden harcanır birileri tarafından, o yüzden karada fazla kalamayız aslında.
Sinematürk: "Bir Denizcinin Doğum Günü" bir filmden çok edebiyat fakültesi bitirme tezi gibi, sizce de öyle mi?
Erol Aydın: Yok değil! Hatta baya baya film de siz alışık değilsiniz bence bu duruma pek. İlla moda olan şeyleri yapmak yahut bir şeyleri moda etmeye çalışmak değil kültür sanat denen hadise. Bilakis edebiyatta zaten bunun için var! Hatta popüler olduğu için değerli sayılan ile değerli olduğu için popüler sayılan arasındaki farkın altını çizmektir edebiyat.
Sinematürk:Peki "The Several Seas Mocement" yani sizin deyiminizle "Yedi Deniz Oluşumu" nedir?
Erol Aydın: Bilinen ve yazılı tarihte hep bir yedi denizden bahsedilmiş, her coğrafyanın 7 denizi kendine göre isimlendirilmiş, aslında yedi deniz (Seven Seas) kelime kökenine indiğimize çeşitli denizlere (Several Seas) ulaşmış oluyoruz, biz dünya denizlerini işleyecek her projeye taraf olacağız. İmkanlarımız elverdiğinde yapımcı, yardımımız istendiğinde paylaşımcı olacağız, mümkün olduğunca içinde olacağız.
Sinematürk: Peki bu filmden sonra da eylemleriniz devam edecek gibi. Yanılıyor muyum?
Erol Aydın: Yanılmıyorsunuz, devam edecek, hatta etmeli de.
Sinematürk: Bundan sonraki işlerinizde yine deniz konulu çalışmalara mı yer vereceksiniz?
Erol Aydın: Prensip olarak deniz etrafında bir araya geldiğimiz için her yapacağımız iş deniz ve/veya denizci olacak şekilde oluşturulacak, gerek festival, gerek sinema filmi olsun, yada tv için yapılacak belgesel mutlaka ve mutlaka deniz konulu olacak.
Sinematürk: Peki ya film çekimleri ne durumda bitti mi devam mı ediyor? Ediyor ise nasıl gidiyor?
Erol Aydın: Aslında birkaç sahne dışında çekimlerimiz bitti, bir yandan montaj işlemine devam ediyoruz, birkaç çekim günü ile o sahneleri de tamamlayacağız.