Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
28. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali'nde seyretme şansı bulduğum Nisan Dağ'ın ikinci uzun metraj filmi bir Bir Nefes Daha, kucağında 6 Altın Koza heykelciği ile Adana'dan ayrıldıktan sonra, sıcağı sıcağına 24 Eylül Cuma (2021) günü vizyonda seyircisini ağırlıyor. Aslında filmin Kasım 2020'de Estonya'nın başkenti Tallinn'de Black Nights Film Festivali kapsamında dünya prömiyerini yaptığını düşünürsek, eh 1 senelik bir festival gezmesinden sonra vizyon tam da vaktidir diyebiliriz. 1 Temmuz'da salonlar açıldı ama hem seyirciler hem sektör paydaşları ancak ısınıyoruz salonlara. Bol ödüllü Bir Nefes Daha'nın sonbahar vizyonunu es geçmeden ve Altın Koza'nın rüzgarı üzerindeyken yakalaması yerinde bir strateji olmuş.
Altın Koza festival izlenimlerimde de belirttiğim üzere, ulusal yarışmanın Adana seyircisiaçısından en çok ilgi gören filmlerinden biriydi Bir Nefes Daha. Öncelikle çok gündemde olan Z kuşağını kalbinden yakalayan bir odak noktası var filmin. Toplumun 'kaybeden' ya da kaybetmeye mecbur bırakılmış ama bu dayatmaya isyan eden gençlerinin bir mini portresini çiziyor film. Ve günümüzde bu kuşak içerisinde oldukça popüler olan rap müzik kültürünün tüm nüvelerini kullanarak yoğuruyor hikayesini. Özünde baktığımızda neredeyse Shakespeare'den beri değişmeyen "fakir oğlan-zengin kız aşkı" çatışmasından yola çıkarak ele almaya çalıştığı toplumsal katmana, bir de "madde bağımlılığı" mevzunu eklemlendiriyor Nisan Dağ'ın senaryosu.
Kâğıt üstünde hayali olan ama Balat'a, Fatih'e ya da Eyüp Sultan ilçe sınırlarına gittiğinizdegayet de karşınıza çıkabilecek Karaçınar mahallesinin gençlerini perdeye taşıyan film, en çok da bonzai bağımlısı Fehmi'nin hikayesine odaklanıyor. Beraber hayata isyan ettikleri sözleri yazıp rap müzik bestelediği en yakın dostu Yunus ile Fehmi'nin yegane hayali kendi parçalarından oluşan bir rap albümü çıkarmak. Fakat elde para yok pul yok; olan da Fehmi tarafından bonzaiye akıtılıyor. Sonra, tesadüfen mahalleye gelen Devin ile yollar kesişiyor; tesadüf bu ki Devin de elektronik müzik ile ilgilenen hatta evinde mini bir kayıt stüdyosu dahi olan, güzel ve zengin kızımız. Aralarındaki kıvılcım tutkulu bir aşka çok hızlı evriliyor fakat her tutku da olduğu gibi aldığın kadar da veriyorsun, hatta bazen eksilip hiç yerine koyamıyorsun... Tam da yönetmenin verdiği bir röportajda dediği gibi 'rollercoaster' bir ilişki bu. Heyecan dorukta ama aşağıya ne kadar hızlı çakılacağını sen bile bilemezsin! Filmin akışını burada sonlandırıp, seyir keyfini vizyon seyircisine bırakalım...
Senaryo matematiği olarak bahsi geçen ana karakter Fehmi'nin ve yakın dostu Yunus'unkurgulanışında bir sorun yok; seyirci olarak neredeyse tüm sorularımızın cevaplarını alıyoruz. Öte yandan kadın başkarakter Devin'e (Hayal Köseoğlu), Fehmi'nin abisine (Ushan Çakır) aslında merak uyandıran, sağlam karakterler yazılmış olmakla birlikte senaryo akışında bu karakterlerin dinamiklerinin altı o kadar boş bırakılmış ki. Kendi hallerine bir yaşamları ve gidişatları yok da herkes sadece Fehmi'nin düşüşünü ya da kalkışını desteklemek için oradaymış gibi! Devin geçmişinde ne yaşadı, onu bu mahalleye hangi saikler neden itti, o mini stüdyo olabilecek kayıt ekipmanı neden boğaz manzaralı bir evde kurulu? DJ dostu ile arası iyi de diğer arkadaşları ile ilişkiyi nasıl bu kadar hızlı kesti? Ya da Fehmi'nin abisi kadar sert background yazılabilecek bir karakteri neden sadece 4-5 sahne ile gördük, onun arkasındaki dinamikler nedir? Senaryoya dair tüm bu havada kalan sorular maalesef benim gözümden "en iyi senaryo" heykelciğine giden yolda çetin kayalar olarak duruyor...
Öte yandan Altın Koza'da yarışan 10 film arasında tek kadın yönetmen olarak Nisan Dağ'ın organizasyonun 2 ayrı yönetmenlik ödülünü (En İyi Yön + Film Yön) alması tabii ki göğsümüzü kabarttı. Ama yukarı saydığımız eleştirmenlik şerhlerini de koymadan
geçemeyeceğiz. Senaryoda bahsi geçen eksiklikler olunca bu eksiklikli karakterlerin de ana karakterler ile kurduğu ilişkiler perdede ister istemez havada kalabiliyor zira. Başı başına bir müzik filmi olmasa da şahsen film için üretilen müzikleri bu konsept bağlamında beğendim. Filmin genel yapım tasarımı, sanat yönetimi de ortalamanın üzerindeydi; teknik anlamda tatminkar bir iş Bir Nefes Daha. Ayrıca, spesifik anlarda kullanılan animasyon sahneleri cuk yerine oturmuş; bu anlamda tercih çok yerinde. Dağ'ın
animasyonun mutfağından gelmesi de bu tercihlerde etkili tabii ki. Film Adana'dan 3 oyunculuk ödülüyle de dönmeyi başardı. Bu kategorilerde Hayal Köseoğlu'nun ve Eren Çiğdem'in ödül alabileceğini tahmin etmiştim. Filmin en göz önünde olan ve ağır performansını sergileyen Oktay Çubuk'u da jürinin gözüne girebildiği için tebrik ederim. Umut vaat eden oyuncunun yolu ve şansı bundan sonra da açık olsun. Bir Nefes Daha oluşturduğu dünya ve sorgulamaya çalıştığı gerçeklik ile seyredilmeye değer
bir film. Vizyonda seyircisi bol olsun!
Yazar Puanı: 6.5
Duygu Kocabaylıoğlu Arazlı
Twitter.com/duygukocabayli