Hıncal Uluç'un ilginç saptamasına göre Türk Sineması'nda "üç Kadir var". Birinci Kadir'i şöyle tanımlar:
12 Aralık 2022

1. Gerçek Kadir ... Bu harika bir insandır. Sevecen, cömert, arkadaş canlısı, hoşsohbet. Ne yazık ki, bu Kadir'i çok az insan tanır. Bu azınlık içinde oldum. Gerçek Kadir'i tanıdım ama çoğunluğa gerçek Kadir'in bu olduğunu anlatamadım. Kimse inanmadı çünkü." Bu birincisi. Ya öteki Kadirler? ... Acele etmeyin Kadir İnanır'ın 49 yıllık bir sinema yaşamı var. 1968 yılından başlayarak. .. Bu yaşam içinde sırası gelince yerini alacak öteki Kadir'ler. Hıncal Uluç'un dikkat çekici notlarıyla ... Yıl 1968 ... Dönemin en çok satan tifdruk tekniğiyle basılan Ses Dergisi, her yıl Türk Sineması'na yeni yıldızlar kazandırması ile ünlüdür. Bu yıl da, sinema oyunculuğuna mereklı gençler arasında düzenlediği "Kapak Yıldızı Yarış ması"nda erkek katılımcılardan 14 genç finale kalmıştır. Finalist gençlerden biri şöyle tanıtılır: "Kadir İnanır. Boyu 182, kilosu 72'dir. 1948 yılında Fatsa'da doğmuştur. Halen orada oturnaktadır. Kahverenkli gözlü olan Kadir İnanır lise mezunudur. Tecrübe fılmi çekimi için iki defa İstanbul 'a gelmiştir." Ek bir bilgi olarak o yılların belgelerine göre şu küçük notu da ekleyebiliris biyografisine: "7 erkek, 3 kız on kardeşin en küçüğüdür. "

Uğur Güçlü ve Engin çağlar rakipleri arasındadır Kadir inanır'ın. Ne var ki, son elemede 26 yaşındaki Adanalı Uğur Güçlü "birinci'' , 28 yaşındaki İstanbullu Engin Çağlar ise "ikinci'' olur. Hiç hesapta olmayan 20 yaşındaki Aykut Bora da "üçüncü"lüğü kazanır. Diğer yarışmacılardan Sümer Tilmaç ve Demir Karahan'la birlikte, 20 yaşındaki Fatsalı (Ordu) Kadir İnanır da şanssızdır. Yalnızca finalist olarak kalır. Türk Sineması'na Tamer Yiğit (1962), Hülya Koçyiğit (1963), Ediz Hun (1963), Selda Alkor (1965), Tarık Akan (1971), Aytaç Arman (1971) ve Necla Nazır (1972) gibi yıldız oyuncular kazandıran Ses Dergisi, bu kez büyük patlama oluşturan bir yıldız yaratamaz 1968'de ikinci olan Engin Çağlar'ı dikkat çeken yakışıklılığı öne çıkarsa da ... 1968'deki kadın yarışmacılar için de durum değişmez. Seyyal Taner, Fatma Karanfıl, Ülkü Özen, Piraye Uzun ve birinci seçilen Nil Kutval dahil, hiçbiri gerçek anlamda "star"laşa mazlar. 1962'den 1972'ye dek, Ses Dergisi'nin bu on yıllık yarışma tarihindeki en zayıf yıldır 1968. Ordu'dan yollara düşüp beklenmedik bir düş bozumuna uğrayan 20 yaşındaki çıta gibi, Nur kalem inceliğindeki Fatsalı Kadir İnanır, şimdi nasıl bir yol izleyecektir? ...

Birden yalnız kalmıştır. Yarışmayı kazanamadığı için tüm umutlarını bağladığı Ses Dergisi de sahip çıkmamıştır ona. Ses Dergisi'nin seçici kurulunda yer alan ünlü film yapımcıları da ... işte "o bir gün"...Evet, "o bir gün" geldiğinde, o yarışmanın ''birinci" ve "ikinci" seçilenlerini, kendine ulaşamayacak kadar çok gerilerde bırakarak ve de o yapımcıları peşinden koşturarak damgasını vuracaktır Türk Sineması'na. Bir star oyuncu Kadir inanır olarak. .. Genç inanır'ın arayış içinde olduğu o yıl, Türk basınında bir "fotoroman furyası" gündemdedir. Dönemin Babıali basını, popüler ağırlıklı bu kuşatma altında birbirleriyle traj yarışı içindedirler. Özellikle de o yıllardaki basın kuruluşlarından Web Ofset'in, yani Hürriyet ve Günaydın gazetelerinin sahipleri ünlü Simavi kardeşler (Haldun ve Erol) fotoroman üretiminde en öndedirler. Lütfi Ö. Akad, Halit Refiğ gibi sıra dışı yönetmenlerin çektiği, Yılmaz Güney, Ayhan Işık, Cüneyt Arkın, Sezen Aksu ve birçok Yeşilçam süper yıldızının fotoromancılık oynadıkları çok renkli bir dönem yaşanır Babıali Yokuşu'nda. işte fotoromancılığın altın yıllarını yaşadığı bu dönemde (1969), Simavilerin yüksek trajlı magazin ağırlıklı Saklanbaç Gazetesi, bir yarışma düzenler: "Saklanbaç, Bağdat Yolu adlı fotoromanda Sevim Tuna ile başrolü paylaşacak erkek oyuncuyu, okuyucuları arasından seçecek ve birinci olana 5.000 lira verecek. Katılım süresi 30 Mayıs'a kadardır." Babıali' nin yakışıklı karızmatik efsanevi büyük patronu Haldun Simavi'nin gözdesi, gazeteci Iren Kaino, bu yarışmayı yönetmektedir.

Yarışma gençler arasında yoğun bir ilgiyle karşılanır. Yarışmacı gençler arasında Kadir İnanır da vardır. önceki Ses Dergisi yarışmasında umduğunu bulamayan İnanır, bu kez iddialıdır. Ve Kazanır da. Saklanbaç Gazetesi 'nin Fotoroman Oyunculuğu yanşması'nda "birinci" seçilmiştir. Sıcağı sıcağına hemen, dönemin ünlü şarkıcılarından Sevim Tuna'yla, Feyzi Tuna'nın çektiği "Bağdat Yolu" adlı fotoromanda oynar. Fotoroman oyunculuğuyla işbaşı yapan Kadir İnanır' ın bu ilk şanslı başlangıçtan sonra biraz önü açılır gibi olur. Yoğun bir tempo içinde bu alanda çalışmalarını sürdürür. Saklanbaç Gazetesi'nin fotoroman yıldızıdır. Nurhan Nur'un yönetmenliğini yaptığı ve sonradan kitaplaştırılarak piyasaya çıkan "Yalıda Bekleyen Sevgili"de oynar. Mine Sun ve Beyhan Benek'le (Aydemir Akbaş' ın eşi) birlikte ... Bu çalışmalar sırasında Yılmaz Güney' e asistanlık yapan Erden Kral'la tanışır. Erden Kral'ın Saklanbaç Gazetesi'ne çektiği "Kum Çiçeği" adını taşıyan fotoromanda da oynar. Ardından yine Kral'ın çektiği 37 dakikalık belgeselinde kamera karşısına çıkar. "Kumcu Ali Yaşar", amatör oyunculuk döneminin ilk kısa metrajlı fılmidir. Yönetmen erden Kral'ın açıklamasına göre, 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi sırasında el konulan bu belgesel, 3 7 yıldan beri kayıp filmler arasındadır yazık ki ...

 BU KEZ UĞUR GÜÇLÜ İLE AYNI FİLMDE ... İlk kez fotoroman : oyunculuğuyia ünlenen Kadir İnanır, sessizce bir bekleyişin içindedir. Sıra sinema oyunculuğundadır. İyi de Yeşilçam'ın bu "kurtlar sofrası"nda "nasıl bir Kadir İnanır" olacaktır? ... 1968 yılı, Cüneyt Arkın, İzzet Günay, Sadri Alışık, Ekrem Bora ' Göksel Arsoy, Ediz Hun, Yılmaz Güney, Kartal Tibet, Fikret Hakan ' Tamer Yiğit, Ayhan Işık ve Eşref Kolçak gibi ünlü yıldızların kuşatması altındadır. Tüm köşebaşlarının tutulduğu bir dönemde nasıl bir yol izleyeceğini bilemez. O günlerde yönetmen Yücel Uçanoğlu, çekimine başlayacağı bir sinema filmi hazırlığı içindedir. Başrol oyuncuları hazır, ama "Yedi Adım Sonra" adını taşıyan filmin yan rollerinden birini oynayacak yakışıklı bir gence ihtiyacı vardır. Saklanbaç Gazetesi'ne de fotoromanlar çeken Yücel Uçanoğlu'na İren Kaino yardımcı olur. Gazetenin finalistlerinden birkaçının fotoğraflarını gösterir. Ve Uçanoğlu "işte buldum" der. O delikanlı Kadir İnanır'dır. 1968 yapımı "Yedi Adım Sonra" kamera karşısına çıktığı uzun metrajlı ilk sinema filmidir Kadir İnanır'ın. Rastlantıya bakın ki, ilginç olan bu ilk filminde başrolü oynayan Uğur Güçlü ile karşı karşıya gelmesidir. İlk kez birbirlerinin rakibi olarak Ses Dergisi'nin yarışmasında bir araya gelip, "birinci" seçilen Uğur Güçlü ile "Yedi Adım Sonra"nın setinde tekrar karşılaşırlar. Bu kez iki finalist değil, iki oyuncu olarak. .. Başrolleri, o yılların ünlü dansözü Özcan Tekgül, Erol Taş ve Turgut Özatay'la paylaşmaktadır. Kadir İnanır ise, Bulvar Tiyatrosu oyuncularından Emel Mesci'nin sevgilisi rolündedir. İnanır, Ses Dergisi birincisi Uğur Güçlü'nün altında oynasa da, ismi afişlere yazılmasa da sabırlıdır. İşin daha başında olduğunun farkındadır çünkü.. Heniz çaylaklık döneminde olduğunun da ... İnanır, aynı yıl ikinci filmine başlar ve ilk kez adı afişlerde yer alır. Sadri Alışık ve Suna Keskin'den sonra üçüncü isimdir. Bilge Olgaç'ın Luchino Visconti' den uyarladığı "Beyaz Geceler"in yerli versiyonu "Dertli Gönlüm" de ... 1969, Kadir İnanır için, bir anlamda "çıraklık" döneminin başlangıç yılıdır. Bir başka deyişle "kuluçka dönemi" yaşamaktadır. Her çiçeği burnunda yeni bir yeni oyuncu gibi "kullanma"nın değil, "kullanılma"nın çaresizliği içindedir Kadir inanır. Henüz rol ve film seçmek gibi bir hakkı yoktur. Kendini gösterebilecek, öne çıkarabilecek bir rolü veya bir fılmi ya da bu şansı verebilecek yönetmeni beklemek zorundadır. Bu ilk dönem yıllarında fılm seçme hakkına sahip olmadığı için, iyi ya da kötü, nitelik düzeyi ne olursa olsun, her filmde boy göstermesi şu açıdan oldukça yararlıdır. Şöyle ki, oyunculuk performansı bir yana, en azından fiziğiyle, tiplemesiyle ve fotojenisiyle dikkati çekecektir. Bu öncelik, her yeni oyuncu için geçerlidir. Yeri gelmişken başlıca iki temel örnek verelim: Amatör yeni bir oyuncu, sınıf atlamadan gökten zembille inercesine, Hülya Koçyiğit gibi, daha kamera karşısına ilk çıkışında, tek: bir fılmle yıldızlaşır. Ya da kimi sinema sanatçısı inişli çıkışlı yollardan, çeşitli aşamalardan geçerek, yan karakter rollerindeki ustalığıyla, tiplemesinin önüne geçip, ancak yıllar sonra starlaşır. Tıpkı Şener Şen gibi... Kadir inanır, bu ilk döneminde Ayhan Işık'lı (Fato ve Dağların Kartalı), Ediz Hun'lu (Yaralı Kalp ve Ankara Ekspresi), Tugay Toksöz'lü (Meçhul Kadın) filmlerde yan hikaye oyuncusudur. Küçük bütçeli sıradan bir film olan 1970 yapımı "Dört Kabadayı"nın afişinde birinci isimdir Kadir İnanır. Birbirinin devamı olarak çekilen "Azrail'in Habercisi" ve "Azrailin Beş Atlısı" adlı filmlerin de başrol oyuncusudur. Aytekin Akkaya ile karşılıklı oynar.

1970, yavaş yavaş kabuğundan çıkıp, dış dünyaya doğru açıldığı bir yıldır Kadir İnanır'ın Türk Sineması'nda. Sosyal yaşamında da ... 1968'den 1970'e dek, bu üç yıl içinde irili ufaklı, toplam 12 fılm çekmiştir. Gençliğiyle tazeliğiyle, bu geçiş dönemideki dişe dokunur ilk filmi olarak görülse de, Türkan şoray'la karşılıklı oynadığı "Kara Gözlüm", bağımsız "bir Kadir inanır fılmi" değildir. Atıf Yılmaz'ın yönettiği "Kara gözlüm", tümüyle bir Türkan Şoray fılmidir sonuçta.1961'de "Otobüs Yolcuları" (Ertem Göreç), 1962'de "Acı Hayat" (Metin Erksan), 1965'de "Sürtük" (Ertem Eğilmez), 1966'da "Çalıkuşu" (Osman F. Seden) ve 1969'da "Vesikalı Yarim" (Lütfi ö. Akad) gibi yönetmen sineması ağırlıklı, nitelikli fılmlerde-oynayan Türkan Şoray, "bir numaralı kadın star" olarak, o yıllarda en öndedir. Bazı olaylar nedeniyle de, medyatik bir malzeme olarak da manşetlerdedir. Bir yandan büyük yapımevlerinin "Gözleri Ömre Bedel" (1964), "Ölümsüz Kadın" (1967), "Tapılacak Kadın" (1967) ve "Dünyanın En Güzel Kadını" (1969) gibi abartılı, klişe sunumlar içeren, bu tür isimli fılmleriyle de bir "ikon"a dönüşecektir. Ve özellikle de o yakışıklı jönlerin, bir imaj bombardımanıyla göklere çıkarılan Türkan Şoray'a birer "yem" olmaktan öteye geçemedikleri görülür çoğu kez. "Kara Gözlüm"de genç bir talebeyi canlandıran Kadir İnanır'ın ileriye dönük tek şansı, Türkan Şoray'ın fanatik seyircileriyle ilk kez tanışmasıdır.

ANTALYA FİLM FESTİVALİ'NDE BİR YILDIZ ADAYI ... Yeni genç yüzler, yeni isimler arayan sinema dünyası için reklam ve tanıtma açısından medyatik bir pazar yeri gibidir film festivalleri. Bir şans kapısıdır ... Özellikle de magazin basını ve skandal peşinde koşan paparazziler, her köşede karşılarına çıkar. Hazır ve nazırdırlar. Uykuya değil, "yakalama"ya yatmışlardır. İşte 1964 yılından beri düzenlenen Antalya Film Festivali, sinemamızın en uzun soluklu yarışma platformu olanıdır .. 1970'de yedincisi düzenlenir. Ne var ki, sönük geçmektedir. Yıldızsız bir festivaldir. Konyaaltı sahilinde bikini mayosuyla salına salına yürüyen Pakize Suda, festival etkinliklerine katılan Tufan Giray, yeni isimlerdendir. Yarışmada fılmi yoktur ama Fatsalı delikanlı Kadir İnanır da oradadır ... Festivale geldiğinden beri sessiz sedasız bir duruş sergileyen Kadir İnanır'ın birden ortadan kaybolduğunu fark eden paparazziler, peşine düşerler. Ve bir kayalık üzerinde güneşlenirken yakalanır. Yalnız değildir. Yanında mayolu bir hanım vardır. Önce kimse tanıyamaz. Sonra kimliği ortaya çıkar. Işık Aras, Ankara Devlet Tiyatrosu oyuncusudur. Ancak Işık Aras'ın daha sonra Antalya Film Festivali jüri üyesi olduğu anlaşılınca, kayalıklar üzerindeki masum flört olayı, birden bir skandala dönüşecektir. Kadir İnanır'ın bu dönemde bir kadınla samimi pozlarda yayınlanan ilk fotoğraflarıdır. İki büyük basın kuruluşuna ait Ses ve Pazar dergilerinde. Ve Haziran güneşi altında, kayalar üzerinde yayınlanan fotoğraf nedeniyle de tepkileri çeken Işık Aras olur ...

1970-1971, aslında Yılmaz Güney sinemasının zirve yıllarıdır. Yeni bir Türk sineması gündemdedir. Ve bu arada Kadir İnanır da ağır ağır ilerleyerek bir tırmanış fılmi yakalayabilmenin peşindedir. Yavaş yavaş da olsa, artık gerçeğin farkındadır.Öncelikleayağı yere basan bir proje, sonra kalın enseli bir film şirketi patronu ve sıra dışı bir yönetmenle, ancak zirveye çıkabilme düşlerinin gerçekleşeşeceğini yani...

Dönemin ünlü film yapımcısı İrfan Ünal, Kadir Inanır'ın Türk Sinemasındaki ilk destekçisi sayılır. Yapımcısı olduğu '' Kara Gözlüm''de ilk kez Türkan şoray'ın karşısında başrol oynama şansı veren Ünal'dır ve "Unutulan Kadın" adlı filmde ikinci kez Türkan şoray'ın karşısına çıkarır. Tum amacı 60'lı yılların ve Türk Sinema tarihi'nin ilk  sinema çifti olan Belgin Doruk-Göksel Arsoy benzeri, bır ikili yaratmaktır. Kadir İnanır'ın arkasında duran önemli yapımcı-yönetmende  Memduh Ün'dür. o da inanır'ı bir masal filmi olan "Kerem İle Aslı"da Fatma Girik'le karşılıklı oynatır. Her iki ünlü yapımcının ortaklaşa destekledikleri Kadir Inanır'ı, köşe başlarını tutan, film başına büyük paralar isteyen erkek starlara karşı (Ayhan Işık, Cüneyt Arkın gibi) koz olarak kullanmaktadırlar. Nasıl olsa kadın star konusunda bir sorunları yoktur. Memduh Ün, uzatmalı gözdesi Fatma Girik, İrfan Ünal da öteden beri gizli bir hayranı olduğu Türkan Şoray üzerine yatırım yaptıklarına göre, asıl ihtiyaçları yeni bir erkek yüzü, yeni bir yıldız adayıdır: İşte o isim özellikle Kadir İnanır'dır.

MEMDUH ÜN'DEN ÖNLENEMEZ BİR HATA .. Yapımcı İrfan Ünal, Memduh Ün'e ilginç bir öneride bulunur. Ancak, ilk başta ilginç görünse de, çok riskli bir tekliftir bu. Memduh Ün, bu konuda şu açıklamayı yapar anılarında: .. Bır gun İrfan Unal, "Üç Arkadaş"ı yeniden çek başrolde Hulya Koçyiğit'i oynat, bizim konbine alalım seni" dedi "Olmaz çekemem çünkü o heyecanı yeniden duyamam'' dedim. '' seneler geçti üzerinden hem bu kez renkli olacak, yeni oyuncularla çekeceksin, senaryoda boşluklar varsa onlarıda kapatırsın" dedi. Ne kadar direttimse de, sonunda beni ikna etti . Ugur Filmin çıkarlarını düşünrek ikinci kez çektim filmi... "Üç Arkadaş"ı tekrar izlediğimde, senaryosu ilkine göre  biraz daha iyi geldi.  Ama birinci filmdeki sihri ve siyah beyazın getirdiği atmosferi çok aradım. Bunu renkli filmde kesinlikle sağlayamamışım. Sonunda o kombine gireceğiz diye kendimizi attık mezbahaya kurban ettik. Kazancı da beklediğimiz gibi olmadı. (7) civarında iş yaptı.  Başroldeki Hülya Koçyiğit çok iyi bir oyuncuydu ama Muhterem Nur daha uygundu role. Bir elli boyunda küçücük elli, senelerin yükünü çekmiş, hayatı eziyet, ıstırap içinde geçmiş bir kadındı ve insanlar onun yüzüne baktığında bu ezikliği yaşıyorlardı. Kadir İnanır 22 yaşındaydı o sırada, gelecek vaad eden bir oyuncuydu. İrfan Ünal da benim gibi düşünüyordu. Kendimize bağlamayı düşündük, ama Kadir büyük para istedi bizden. Düşündüğümüzün çok üzerinde bir paraydı bu. Olmadı." "Olmayan" aslında Kadir İnanır değil, Memduh Ün'ün yıllar öncesi efsane olmuş bir filmi yeniden çekmesiydi. 13 yıl öncesinin "Üç Arkadaş"ını ... Gerçekten Memduh Ün'ün önlenemez bir yapımcı hatasıydı bu... Yıllar sonrasının değişen, gelişen koşullan, teknolojisi, ekipmanı ne kadar donanımlı olsa da, yıllar öncesinin duyarlılığını yakalayamamıştı. Olmayınca ohnuyordu ... İrfan Ünal'ın "Bizim Kombin" dediği, o yıllarda, "birinci ayak" adıyla tanınılanan bir dağıtım ortaklığıydı. Kemal Filın (Osman F. Seden), Erman Film (Hürrem Erman), Acar Filnı (Murat Köseoğlu), Erler Film (Türker İnanoğlu) ve Akün Filın (İrfan Ünal) gibi büyük yapım şirketlerinin aralarında bölge sinema salonları Beşiktaş Yumurcak, Üsküdar Işık, Kadıköy Feza, Suadiye Atlantik, Bakırköy Ünverdi, Aksaray Kısmet, Şehzadebaşı Gül, Karagümrük Hakan, Fındıkzade Nilgün ve Kocamustafapaşa Can sinemaları ... Ve yalnızca beş yapımevinin ürettikleri aileye yönelik, salon komedileri, aşk melodramı türü fılmler, bu sinemalarda oynayabiliyordu. Memduh Ün'ün de Uğur Film Şirketi büyük film şirketlerinden biri olmasına karşın, daha çok erkek starlı avantür filmler yaptığından "birinci ayak" dağıtımına giremiyordu. İşte Memduh Ün, Hülya Koçyiği'le bu kombine girebilmek uğruna İrfan Ünal'ın gazına gelmişti. Memduh Ün'ün sahibi olduğu Uğur Filmle birlikte Saner Film (Hulki Saner), Acar Film (Murat Köseoğlu), Er Filn: (Berker İnanoğlu) ve Melek Film (Şahan Haki) şirketlerine ait birinci vizyon yapımlar ise "ikinci ayak" denilen kombinin şu sinemalarında vizyona girebiliyordu: Beyoğlu Rüya, Pangaltı İnci, Mecidiyeköy Işın, Beşiktaş Yıldız, Üsküdar Lale, Kadıköy Kafkas,Aksaray Bulvar, Çarşıkapı Şık, Kocamustafapaşa Çonıh, Yedikule Tunca ve Eyüp Melek sinemalarına .. "Üçüncü Türk Filmleri Ayağı" ise o yıllardaki İstanbul dağıtım tekelinin en zayıf kombiniydi. Genelde küçük bütçeli (b) sınıfı filmler bu kombinin (Beyoğlu Lüks sineması gibi) salonlarında seyirci karşısına çıkıyordu. 

 "DÖNÜŞ"ÜN DÖNÜŞU... Memduh Ün, bu ikinci "Üç Arkadaş"tan sonra aradan sesizce çekilirken, İrfan Ünal kişisel direnciyle Kadir inanır'ın arkasında durmayı sürdürecektir. Yapımcı olarak Memduh ün, kendi şirketi adına l 970'den 1973 yılına dek 6 filmde destek olmuştur Kadir İnanır'a. Bu 6 filmden 5'ini Feyzi Tuna, Duygu Sağıroğlu ve Orhan Elınas'a çektirir. Birini de Memduh ün kendisi yönetir. Ve Kadir İnanır da bu 6 filmin dördünde Fatma Girik'le karşılıklı oynar. Fırıncı bir aileden gelen yapımcı İrfan Ünal, ayrıca bir sinema salonu işletmecisi olarak da, seyirci profilini yakından izlemektedir. Örneğin Fatma Girik-Kadir İnanır ikilisini de ... İrfan Ünal, bu iz sürme sırasında Kadir İnanır'ın Fatma Girik ve Hülya Koçyiğit'le değil de, özellikle Türkan Şoray'la daha sıcak bir duruş sergilediğini hisseder. Kaldı ki, Ünal'ın kombin seyircisi de, Kadir inanır'ı Şoray'la birbirlerine çok yakıştırmışlardır gerçekten. Ama kitlesel açıdan bir Belgin Doruk-Göksel Arsoy ikilisi gibi efsanevi bir sinema çifti olmaları için henüz vakit erkendir. Bir "sinema çifti"nin seyirci gözünde "idol"leşmesi, kutsanması zamanlamaya ve tokat gibi çarpıcı proje aşamalarına bağlıdır. İşte tam bu sıralar Türkan Şoray, bir gazetenin üçüncü sayfa haberiyle birden, uykuları kaçarcasına derinden sarsılır. Yıllar önce Almanya'ya gidip, bazı dedikodular üzerine, köyünde bıraktığı karısını öldürmek için dönen bir işçi gencin öyküsü üzerine kurulu bir haberdir bu. Şoray kafasına taktığı bu üçüncü sayfa haberinin bir an önce senaryosunun yazılıp, böyle bir projede oynamaya kararlıdır: "İrfan Ünal'a bu düşünceden bahsettim ve hazırlıklar başladı. Safa Önal, uzun süren çalışmalar neticesinde üç kez yazdı ve harika bir senaryo oldu ... Filmi Atıf Yılmaz çekecekti, ama başka bir filime başlayacağı için çekemedi. İrfan Ünal, "Bu hikayeyi çok seviyorsunuz, yönetmenliğini siz yapın" diye bana teklifte bulundu. Heyecanlandım "Nasıl olur? Yapabilir miyim" diye tereddüt geçirince, "Eğer fılm iyi olmazsa piyasaya çıkarmam, Taksim Meydanı'nda yakarım. Arkanızdayım, göreceksiniz başaracaksınız" diyerek beni cesaretlendirdi." diye yazar Türkan Şoray anılarında. Elbet de Türkan Şoray'ın bu ilk yönetmenlik denemesine başlaması kolay olmaz. Metin Erksan, Halit Refiğ ve Osman F. Seden gibi usta sinemacılar Şoray'a destek olurlarken, kimileri de karşı çıkar. Kimileri tepkilerinde içten pazarlıklıdır, kimileri de yönetmenlik konusunda ünlü yıldıza güvenmezler. Şoray'ın arkasındadırlar, ama yine de kuşku içindedirlir. Fikret Hakan'la Ahmet Mekin'in ise Türkan Şoray'ın yönetmenlik yaptığı bu fılınde oynamak istememelerinde bir ölçüde haklıdırlar. Sorun Türkan Şoray'la Kadir İnanır'ın başrolleri paylaşmasında değil. Herhangi bir temel öykü içinde üç kişi de başrol oynayabilir. Sorun, toprak ağası Reşit Bey rolündedir. Sinem.; yazan Nezih Coş'a göre "... Köylüsünün elinden, borcunu ödemediği için tarlasını icra yoluyla alan Reşit Bey, tam anlamıyla ne bir ağa ya da bey kişiliğindedir." Toprak ağası rolü, bu ve benzer bazı nedenlerle Fikret Hakan'a uygun düşmez. Ve sonunda bu rol Bilal İnci'nin üzerinde kalır. Bu ağa rolü "tam anlamıyla olmasa da", tipleme konusunda en uygunudur Bilal İnci. Böyle bir filmde yardımcı  oyuncu olarak da şanslıdır.  Türkan Şoray filme başladığının ilk haftasında en büyük desteği Şerif Gören'dir. Yılmaz Güney'in asistanı Gören, bu  kez de Şoray'a bir süre asistanlık yaparak destek olmaya çalışır. Ama yine de işi zordur. Yönetmen olarak kamera arkasına, oyuncu olarak da kamera önüne geçmesi öyle kolay değildir. Yorgun ve moralinin bozuk olduğu ikinci çalışma gününde Yılmaz Güney'in film setine "Etrafa kulakları tıkayın ... Bacım, siz bu işi başaracaksınız" diyerek selam göndermesi, unutamadığı anılar arasındadır Şoray'ın... Ve Türkan Şoray, tüm güçlüklere karşın, "bu işi" başarır da gerçekten. Ancak İrfan Ünal'ın Kadir İnanır'ı ne kadar desteklese de, bu kez de bir yapımcı olarak o ticari bakış açısından kurtulamaz. "Ben Türkan Şoray filmi yapıyorum. Ağırlık Gülcan 'da olsun" diyerek baskı yapması, bir ölçüde çekim özgürlüğünü engeller. Gülcan, Şoray'ın oynadığı köylü kızının filmdeki adıdır. Bu arada "Dönüş"ün sinema salonlarında vizyona girme tarihine yetiştimek için, bazı sahneleri, yani kafasındaki filmi tam olarak çekemez şoray. örneğin havaalanı sahnesi ve Almanya bölümleri gibi ... "Dönüş" vizyona girdiğinde 1972-1973 sinema mevsiminin "en çok iş yapan on fılmi" arasında dördüncü sırada yerini alır. 15 sinema salonundaki sadece bir haftalık gişe hasılatı 661 bin 799 liradır. Seyirci sayılarının ise o yıllarda bazı nedenlerle, doğru biçimde saptanması imkansızdır. Yapımcı İrfan Ünal, sonuçtan memnundur. "Taksim Meydanı'nda" filmi yakmaya kıyamaz artık ... Kaldı ki, "Dönüş" Gülcan'ın, Türkan Şoray'ın filmi olmuştur. Böylece İrfan Ünal'ın da dediği olmuştur çünkü ... Genel yapısıyla bir ağa-köylü çatışması içeren "Dönüş", özellikle de magazin basınında "bir Türkan Şoray fılmi" gibi tek yanlı haberler yapılsa da, 23 yaşındaki genç ve yeni yıldız adayı Kadir İnanır es geçilemez. İbrahim rolündeki İnanır, köylü güzeli eşi Gülcan'ı çocuğuyla birlikte terkedip Almanya'ya işçi olarak gider. Bir Alman kızından da çocuğu olan İbrahim ' köyüne dönüp Gülcan'ın karşısına çıktığında yabancılaştığı görülür. Tepeden tırnağa bir kişilik bölünmesi içindedir. Çarığını çulunu atmıştır. Başında kaz tüylü şapkasıyla, elinde 0 yılların modası transistörlü radyosuyla ... Türkan Şoray'ın hem yönetmen hemde oyuncu olarak en zorlandıgı sahneler, ikili çekimlerdir kuşkusuz. Yani Kadir Inanır'la aynı karelerde karşı karşıya geldiklerinde örneğin ... Kamera önundeki bu ikili sahnelerde Türkan Şoray Kadir İnanırı Kontrol etmeye çalışırken, kendisi kontrol dışına çıksa da fılmin akışı bozulmaz. SİNEMASAL BİR İKİLEM: TÜRKAN ŞORAY-KADİR İNANIR ''Dönüş'' , yeni bir "sinema çifti"nin  habercisidir. 

 

 Çiftler, zaman içinde yaratılır. Çift anlayışı konusunda Türkan Şoray'la Kadir İnanır arasında sınıfsal denge henüz kurulmuş değildir. Vakit erkendir ... Ve resmi bir davet üzerine 1973 yılında "Dönüş" filminin Uluslararası Moskova Film Festivali'ne yarışma dışı olsa da katılması, kuşkusuz Türk Sineması adına bir başarıdır. Hiç olmazsa Türkan Şoray için "Ondan yönetmen olmaz" diyenleri bu ilk yönetmenlik denemesiyle biraz utandırmıştır. Dönemin Dışışleri Bakanlığı Kültür Dairesi Başkanı Semih Günver de fılmi beğenir. Ama "Biz Dönüş'ü hükümet olarak seçmedik. Siz nasıl olsa festivale özel olarak katılıyorsunuz", deyip son noktayı koyar. Bu arada yanlışlık nereden kaynaklanıyorsa, Moskova Film Festivali'nde Türkan Şoray'ın "Türkiye'nin ilk kadın rejisörü olarak sunulması da ilginçtir. İlk kez festivalde tanıştıkları "Gina Lollobrigida, Türkan Şoray'dan korktu" gibi, ucuz sansasyonel "Sultan"vari haberler, dedikodular birbirini izlese de hiçbiri gerçek değildir. "Dönüş"ün, Moskova'nın 2500 kişilik en lüks sinema salonundaki gösterimi nedeniyle sahneye davet edilen Türkan Şoray, büyük bir alkışla karşılanır. Gerçekten ilgi büyüktür. Ve bu tören sırasında kristal bir vazo verilir Şoray'a. 

YAZAR. Agah Özgüç

 

 YORUMLAR  ({{commentsCount}})
{{countDown || 2000}} karakter kaldı
{{comment.username}}
{{moment(comment.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)
{{reply.username}}
{{moment(reply.date).fromNow()}}
Uyarı:  Yorumunuz, yönetici tarafından onaylandıktan sonra tüm ziyaretçilerimiz tarafından görüntülenebilecektir. (Bu mesajı sadece siz görüyorsunuz)