Üye değil misiniz?
Aktivasyonunuzu tamamlamadınız!
Zaten bir hesabınız var mı?
12. Boğaziçi Film Festivali son sürat devam ederken festivalin üçüncü gününde “Mukadderat” ve “Fidan” filmlerinin ekipleri gösterim sonrası izleyicilerle buluştu.
Atlas 1948 Sineması’ndaki gösterimin ardından günün ilk buluşması Fidan ekibinindi. Filmin yapımcısı, aynı zamanda yönetmen Ayçıl Yeltan’ın da kardeşi olan, oyuncu Görkem Yeltan, Fidan karakterini canlandıran Leyla Smyrna Cabas, kurgu yönetmeni Melike Kasaplar ve sanat yönetmeni Canip Serten söyleşiye katıldı. Yurtdışında olan yönetmen adına filmin yapım süreci hakkında bilgi veren Görkem Yeltan, “Ablam hep kadınların eğitimi ile ilgili bir şeyler yapmak istiyordu” diye başladığı sözlerini şöyle sürdürdü: “Anadolu kadınının gücüne inanıyordu, eğitimine inanıyordu. Nazilliliyiz; orada eski kuşaktan okuyamayan kadınların hikayelerini duyardık. Ama çok yakın bir zamanda vardığımızda da kız çocuklarının okumadığı, okutulamadığı gerçeğiyle karlaştık. Ablam da bütün hayatını eğitime adayan, eğitimle geçiren hâlâ eğitimin içinde biri olarak hep bu hikayeyi anlatmak istedi” Filmde Fidan karakterini canlandıran Leyla Smyrna Cabas ise filme, fotoğraf sanatçısı Muhsin Akgün’ün bir çalışması vesilesiyle dahil olduğunu anlattı: “Muhsin benim fotoğraflarımı kendi portfolyosu için çekiyor, Görkem de onları görmüş ve yönetmene göstermiş. Sonra Ayçıl’la tanıştık ve hiç rol falan konuşmadan uzunca bir sohbet ettik. O esnada Ayçıl benim için karar vermiş çünkü Fidan hiç konuşmadığı için iyi dinlemesi gerekiyormuş ve Ayçıl benim çok iyi dinlediğimi söylüyor” Diyalog olmayan bir filmin kurgusunun daha zorlayıcı olup olmadığı yolundaki bir soruyu ise Melike Kasaplar şöyle cevapladı: “Diyoloğun olması her zaman daha zorlayıcı oluyor kurgu sürecinde. Benim için de bu kadar diyalogsuz bir film olarak bir ilkti ama ilk olmasının ötesinde biz, diyalogları bir tarafa bırakırsak, kurguda duyguya bakıyoruz. Diyalog olsun olmasın, duyguyu ortaya çıkarmaya çalışıyoruz; asıl hedefimiz, duygu. O yüzden ben ordan ayrılmadan, diyologlu bir filmi nasıl kurguluyorsam öyle kurgulamaya çalıştım”
Mukadderat Film Ekibi
Mukadderat film ekibi günün ikinci söyleşisini yine gösterimden sonra Atlas 1948 Sineması’nda gerçekleştirdi. Söyleşiye; yönetmen Nadim Güç, başrol oyuncuları Nur Sürer ve Şerif Erol, senarist Erdi Işık ve görüntü yönetmeni Barış Işık katıldı. Nur Sürer, hikayenin ortaya çıkışını anlatırken aslında kendisinin bir talebinin de etkili olduğunu açıkladı: Bir oyuncu arkadaşımızla beraber Erdi’yle tanıştık. Ben bir anda ‘bizim yaşımızdaki oyunculara niye bir şey yazılmıyor? Hep anneanne, babaanne…’ dedim. Erdi de ‘Nur abla, bir şey yazacağım, oynayacak mısın?’ dedi. Evet, dedim. Böylece işte izlediğiniz hikaye yazıldı” Sürer’i tasdik eden senarist Erdi Işık da “Benim için çok özel bir hikaye. Nur ablayı hayal ederek, en başından tamamen Nur abla için yazdığım bir karakterdi. Yaklaşık 2 sene önce Letonya’da bir yazarlık kampında doğan bir fikir” Yönetmen Nadim Güç ise Işık’la işbirlikleri, “Erdi’yle ‘Kadın’ dizisini çekerken tanıştık. Bu hikayenin sadece üç satırlık bir cümlesinden bahsetti bana birkaç sene önce ve benim gözüm parladı. Bunun senaryosunu bir an önce okumak istediğimi söyledim. Sonra gerçekten çok iyi bir senaryo geldi” sözleriyle anlattı. Güç, sinema dilini kurarken Türk sinemasının ustalarından esinlendiğini belirterek şöyle konuştu: “Festivallerde iyi filmler izliyoruz ama, ben kendi adıma söyleyeyim, festivallere film ürettiğim zaman -eğer böyle bir hikayeyse- böyle bir anlatım dilini tercih ederim. Bu; Atıf Yılmaz’dan, Yılmaz Güney’den, Zeki Ökten’den gelmiş bir dil ve ben onları çokça izliyorum. Hasret kaldığım bir şey var, o yüzden de bu dili tercih ettim. Ben şahsen yönetmen olarak bir adım geride durmayı, hikayeye yer açmayı ve bunu asla dramatize etmeden hayatın içindeki şekliyle görüntülemek isterim”