Netflix'in yeni romantik komedisi "Rüzgara Bırak", 14 Şubat'ta yayınlandığı günden beri izleyicileri ikiye bölmüş durumda. Bazıları filmin sıcak atmosferine ve başrol oyuncularının kimyasına hayran kalırken, bazıları ise klişe senaryo ve tahmin edilebilir olay örgüsünden şikayetçi. Peki, "Rüzgara Bırak" gerçekten de rüzgar gibi taze bir nefes mi, yoksa eski bir esintinin tekrarı mı?

Film, iki zıt karakterin, şehirli iş kadını Aslı ve Çeşme'nin özgür ruhlu sörfçüsü Ege'nin, aynı şirketin varisleri olarak yollarının kesişmesini konu alıyor. Aslı, hırslı ve işine odaklı bir kadınken, Ege hayatı akışına bırakmayı seven, rahat bir adamdır. Bu zıtlık, ilk başlarda çatışmalara yol açsa da, zamanla birbirlerine çekilmeye başlarlar.

Barış Arduç ve Hande Erçel, karakterlerine hayat verirken ellerinden geleni yapmışlar. Özellikle kimyaları, filmin en güçlü yanlarından biri. Ancak karakterlerin derinliği konusunda bazı eksiklikler göze çarpıyor. Aslı'nın işkolikliği ve Ege'nin rahatlığı, zaman zaman klişe noktalara kayıyor.

Çeşme'nin Büyülü Atmosferi:

Filmin en büyük artılarından biri, çekimlerin yapıldığı Çeşme'nin büyüleyici atmosferi. Masmavi deniz, rüzgar sörfü sahneleri ve Çeşme'nin doğal güzellikleri, filme ayrı bir hava katmış. Özellikle yaz aylarında Çeşme'ye gitmek isteyenler için film, adeta bir tanıtım videosu niteliğinde.

Filmin senaryosu, yer yer klişe ve tahmin edilebilir olay örgülerine sahip. Özellikle yan karakterlerin hikayeleri, yeterince derinlikli işlenmemiş. Yönetmen Engin Erden, Çeşme'nin güzelliklerini başarılı bir şekilde yansıtmış olsa da, senaryonun zayıflıklarını kapatmakta zorlanmış.

"Rüzgara Bırak", romantik komedi türünü sevenlerin keyifle izleyebileceği, hafif ve eğlenceli bir yapım. Ancak derinlikli bir senaryo ve karakter gelişimi arayanlar için hayal kırıklığı yaratabilir. Film, özellikle Çeşme'nin güzelliklerini görmek ve Barış Arduç ile Hande Erçel'in uyumunu izlemek isteyenler için ideal bir seçenek.